Guest Posted November 8, 2009 Share Posted November 8, 2009 Ýnsanlýðýn ilk öyküsü, cinsel bir öyküdür! VE bu baþlangýç öyküsü, nedense hep bir baþtan çýkma/çýkarma öyküsü olarak okunmuþtur. Kur'an'ýn, bu öyküye kazandýrdýðý yüksek anlatým düzeyi, ne yazýk ki umumiyetle anlaþýlmadan kalmýþtýr. Kitlelerce deðil sadece, sözümona, uzmanlarýnca da... Kibrimizi ayak altýna alýp itiraf etmek zorundayýz: Kur'an hâlâ bakirdir. Sanki kapaðý hiç açýlmamýþ gibidir. Kendisine yönelecek cevval zekâlarý, kûþesinde, hâlâ sabýrla beklemektedir: ýstýrap çeken, olup bitene anlam vermek, olup bitene verilebilecek o anlamý bulmak, üzerindeki perdeleri kaldýrmak, kýsaca, düþünmek, ama sadece düþünmek isteyen namuslu zekâlarý... bu topraklarýn kendisiyle baþý belâda olan çocuklarýný... tüm yoksullarý... * * * Baþlangýç öyküsünü kýsaca ve fakat yaygýn simgeleriyle hatýrlayalým: Önce toprak. Lâkin ma'mur bir toprak. Güzel ve bereketli ve bakýmlý. Evet, önce bir bahçe. Hem de saklý bir bahçe. Dörtbaþý ma'mur bir bahçe! Cennet yani. Sonra Adem, ve derken Havva! Bu bahçede bir aðaç, bir de meyve var: Elma. Öykünün en canalýcý sahnesinde insanýn baþtan çýkarýlýþý. Hem de bir yýlan aracýlýðýyla. Ýnsaný yoldan çýkaran bir yýlan! Fýslayan, týslayan, vesveseci, sinsi bir þeytan! Hâsýlý, dört ögeli bir sahne: Adem ve Havva/Yýlan ve Elma. Bu ögeler birbiriyle temasa geçtiðinde, o anda, suç ve ceza oluþmuþ, sâkinlerinin tamamý bu bahçeden kovulmuþtur. Dördü de. Acaba neden? * * * Baþlangýç öyküsü, rüsum ulemasýnýn elinde ne yazýk ki bir günah öyküsü hâline dönüþmüþtür. Bu zihniyete göre, ilk izdivac bir zina, bir yasak iliþkidir çünkü. Bu iliþkinin meyvelerinden insan soyunun ilk üreme tarzý da ne yazýk ki ancak 'ensest'i meþrûlaþtýracak mahiyettedir. Baþlangýçta bir erkekle bir kadýn varsayarsanýz, bununla yetinmez Adem ile Havva isimlerini de özel isim hâline getirirseniz, olacaðý budur! Neymiþ, zaruret varmýþ! Cenab-ý Hak için zaruret mi olur? Olmaz! Ne var ki Yahudiliðin ve Hristiyanlýðýn, ilâhî nefhanýn simgesel deðerini zahiriyle eþleþtiren yorumlarýný teyid etmeyi marifet addeden zekâlar, Kur'an'ýn önceliklerini tam anlamýyla görmeyi becerememiþlerdir. Oysa Kur'an, Havva ismini zikretmez. Bu bir. Ýkincisi, 'Adem' ismini de çokluk özel isim olarak deðil, cins isim olarak kullanýr. Yani bir þahsýn deðil, bir türün ismi olarak! Tadýlan meyvenin adý zikredilmemiþ, ve Kur'an, bu aðacý gayet nefis bir teknikle soyut bir hâle getirip onu 'ebedilik aðacý' olarak nitelemiþtir. Kezâ þehvetin sembolü olan 'yýlan' figürünü de 'þeytan'a dönüþtürmek suretiyle meseleyi bir çýrpýda entelektüel bir sorun düzeyine çýkarmýþ ve tartýþmanýn odaðýna Tanrý'nýn güzel isimlerini bilip-bilmeme konusunu yerleþtirivermiþtir. Ýlk günah, cinsel bir günahtan çok, entelektüel bir günahtýr. Bu öykü, ancak zahiren, insanýn, insanýný hayvanýna ezdirmesinin öyküsüdür. * * * Sözün özü, yýlan ve elma ögeleri olmaksýzýn insanýn serüveni anlaþýlamaz. Ýkisi de hâlâ bizimle çünkü. Erkek ve Kadýn'la. Adem ve Havva'yla. Yahudiliðin ve Hristiyanlýðýn etkin yorumlarýnýn aksine, meselâ kadîm Babil anlatýlarýný da dikkate alarak Adem'le yýlaný, Havva'yla elmayý yanyana getirebilir; yýlaný fallik bir simge (penis) ve elmayý ise kadýnlýðýn/bekâretin temsili olarak yorumlayan kadîm geleneklerin uyarýlarýna pekâlâ kulak verebiliriz. Maden mertebesi: toprak/bahçe. Bitki mertebesi: elma (kadýn) Hayvan mertebesi: yýlan (erkek) Ýnsan mertebesi: Adem'le Havva (beþer/insan). Kur'an-ý Kerim, yýlan ögesi yerine þeytan'ý yerleþtirmekle insandaki þehvet ve öfke yetilerine atýfta bulunmuþ, Adem'in eylemindeki sebebi, marifetiyle, yani bilme yetisiyle deðil, bilâkis doðasýyla/güdüleriyle açýklamayý tercih etmiþtir. Kur'an, kitab-ý mukaddes geleneðinin tam aksi bir istikamet izleyerek Havva'yý (Kadýn'ý) tek suçlu olmaktan çýkarýp erkeðin de, kadýnýn da bilme yetileri (kuvve-i nutkiye) yerine güdülerine (kuvve-i þeheviye ve gazabiye) tâbi olmalarýný eleþtiri konusu yapmýþtýr. * * * Sûfi þairler de nitekim Kur'an'ýn sembolik hassasiyetine uymakta tereddüt etmemiþler, ve bütün öykünün Muhammed Mustafa'nýn (s.a) âlemi þereflendirebilmesi için sözde bir gerekçeden baþka bir þey olmadýðýný söylemiþlerdir: "Bildiði çün sülb-i pâkinden zuhurun yâ Rasûl / Etmedi "Lâ tekrabâ!" nehyinden Adem ictinab / Deðil iðva-i þeytan, kandýran Adem'le Havva'yý / Bu bir esrar-ý Hak'la þîve-i teþrif-i Ahmed'dir." Son elçinin kendi soyundan geleceðini bildiði içindir ki Adem 'yaklaþma' yasaðýndan kaçýnmadý. Adem'le Havva'yý kandýran, yoldan çýkaran gerçekte þeytanýn fýsýltýlarý olmayýp aksine bu olgu hakikatte sýrf Ahmed'in bu âlemi onurlandýrmasý yüzüsuyu hürmetine Varlýk'ýn insanýn özünde harekete geçen iþvelerinin/cilvelerinin bir eseridir. Bil ki ey talib, Adem henüz toprakla su arasýnda iken, Ahmed, Hakk'ýn sînesinde idi. Önce Ahmed (öz), sonra Adem (kabuk) varoldu. Önce can, sonra ten âlemi teþrif etti. Yani özün suduru için deðil, zuhuru için Adem'le Havva'ya ihtiyaç hâsýl oldu. Doðaya ve yaþama... * * * Kur'an simgeselliði açýsýndan Havva'ya Nun (Hokka), Adem'e ise Kalem verilince, insanlýðýn tarihi harf harf yazýldý ve hâlâ da yazýlýyor. Öyle ki, yýlan, Kur'an'da 'Kalem'e, elma ise 'Hokka'ya dünüþtü. Dehr (zaman) da denilen levhaya nakþolunan harfler, ancak, Adem'in kalemi Havva'nýn mürekkebiyle birleþince yazýlabildi. Böylelikle birlik çokluk hâlini aldý. Ne güzel söyler büyüklerimiz: Bildi âný þol kimse kim âkil u dânâ imiþ / Kaf ile Nun'dan murad ol Adem u Havva imiþ. * * * Ey talib, hakikati taleb ediyorsan, hurafelere hürmet et! Sophos kadar, Mythos'a da kýymet ver. Bil ki hakikati, talibine, hurafelerin içinde sunmak edebdendir! Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Join the conversation
You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.