seneullah Posted August 31, 2009 Share Posted August 31, 2009 Benim Allahým Marcel Proust’un çok yýllar önce keþfedip yazdýðý gibi geçmiþin anýlarý, kokular âleminin muhafýzlýðýnda saklanýr ve her koku bir kapý açar o unutulmuþ sandýðýnýz zamanlara. Üstüne çörek otu serpilmiþ piþkin pide kokusu, birçoklarý gibi beni de alýr bir fýrýnýn kapýsýna götürüp býrakýr. Vakit nedense sonbaharýn son günleridir. Hava serincedir ve akþam inmeye hazýrlanýr. Kendine bir iþ yaratmak isteyen yaþlý amcalarla çocuklarýn biriktiði uzun kuyruktakiler, minare ýþýklarý yanmadan önce pideleri alýp iftara yetiþtirebilmek için telaþlarýný saklayan bir sabýrla beklerler. Sünnet hediyesi bir saati bileklerine takabilmiþ olan çocuklar sýk sýk saatlerine bakarak iftar vaktini hesap etmeye uðraþýrlar. Ben o çocuklarýn arasýnda beklerim. Ayaklarým üþür hafiften, açlýðýmla gurur duyarým. Diðer çocuklar gibi benim de yüzümde baþka zamanlarda pek rastlanmayan bir ciddiyet vardýr, önemli bir iþ yapmakta olduðumu bilirim. Ramazan’ý belki de en çok bundan severim. Ýftar sofrasýna oturulduðunda kimse çocuk muamelesi yapmaz sana, oruç tutmaya baþlaman büyüdüðünün iþaretidir ve büyükler þefkatli bir saygýyla davranýrlar büyümeye baþlayan çocuklara. Fýrýna girdiðinde, piþkin hamur kokulu sýcacýk bir buhar çarpar yüzüne. Fýrýncý, uzun saplý küreðini ateþ renkli fýrýn kapaðýndan içeri sokar ve olaðanüstü bir ustalýkla içerdeki pideleri seri hareketlerle küreðinin üstüne dizip hýzla çeker. Çýraklar, müþterilerin elleri yanmasýn diye kâðýtlarýn üstüne koyup verir pideleri. Ama ellerin gene de yanar. Konuþmalar kýsa kýsadýr, kaç tane istediðini söylersin sadece. Elinde hazýrladýðýn parayý verirsin, aceleyle alýrlar. Kutsal bir ortaklýk, herkesi iftara zamanýnda yetiþtirebilmek için müthiþ bir yardýmlaþma vardýr. Kimse kimsenin sýrasýný kapmaya çalýþmaz. Ezana birkaç dakika kala pideleri alýp hýzla koþmaya baþlarsýn, bir iki kez tökezleyip düþecek gibi olursun ama zaferle girersin eve. Sofra hazýrdýr. Herkes sofranýn baþýndadýr. Topun patlamasýný sofrada beklemek sevaptýr çünkü. Teyzen hemen pideleri parçalayýp bir kayýk tabaða dizer. Sen de sofraya oturursun. Top patlar. Hayýr, acele etme, açsýn ama gene de aç deðilmiþsin gibi uzanmalýsýn o ilk zeytin tanesine. Büyük bir adam gibi. Sen artýk büyüdün, sen oruç tutuyorsun, sen bu sofrada saygý görüyorsun. Ve, Allah seni seyrediyor. Her davranýþýný görüyor, onun için oruç tuttuðunu biliyor, telaþ ederek onu utandýrmamalýsýn, sabrý öðrenmelisin. Ýlk zeytinin damaðýna yayýlan kekremsi tadý, sonra bir bardak su. Sonra çorba. Çorbadan sonra ilk mýrýltýlý konuþmalar. Gerçek, saf, içe iþleyen bir mutluluk, bir sevinç, büyük bir koruyucun olduðuna inanan o mutlak güven ve huzur. Sen iftarýný açarken Allah sana gülümser, memnun olur, sen iyi bir çocuksun seni sever, sen onu seversin. Benim Allahým öyleydi, severdi beni, onu kýzdýrdýðýmda bile severdi, ben de onu severdim, korkmazdým hiç ya da diyelim babamdan korktuðum kadar korkardým, daha fazla deðil. Ne garip beni Allahýn olmadýðýna dindarlar inandýrdý, öyle bir Allah anlattýlar ki benim Allahýma hiç benzemiyordu, öfkeli, kýzgýn, gazaplýydý anlattýklarý, cezalandýrýyordu. “Bu benimki deðil” dedim, dinimiz birdi ama Allahýmýz farklýydý artýk. Yollarýmýz ayrýldý. Ben çocukken teraviye korktuðumdan gitmiyordum ki, oraya sevindiðimden gidiyordum, Allah gülümsesin diye gidiyordum, memnun olsun diye gidiyordum ve o memnun olduðunda ben çok seviniyordum. Ýyiydi bizim aramýz. Konuþurduk bile. O bana pek cevap vermezdi, daha ziyade ben söylerdim o dinlerdi, isteklerimi samimice anlatýrdým, “þu sýnýfý geçmeme bir yardým etsene” derdim, sesini duymazdým ama gülümseyip “böyle haylazlýk edersen benden yardým bekleme” dediðini sezerdim, hiç gücenmezdim, gülümserdim, “çalýþtýktan sonra ben de geçerim ne olacak” demezdim ama aklýmdan bunun geçtiðini onun bildiðini bilirdim. Küstü mü acaba diye endiþelenirdim. Kýzmasý deðil ama küsmesi kötü olurdu, bak küsmesinden korkardým. Onu küstürecek bir þey yapmadým. Büyüdüm, günah iþledim ama onu küstürecek günahlar deðildi bunlar, bilerek kimseye kötülük etmedim, kimsenin hakkýný yemedim. Benim günahlarýma sizin Allahýnýz çok kýzabilir, benimki kýzmaz iþte, belki bana þöyle bir parmaðýný sallar ama o kadar. Ýyidir o, çok iyidir. Onun için belki ben, fýrýn kapýsýnda pide bekleyen çocuðu böylesine þefkatle ve sevinçle hatýrlarým. Onun için belki ben, iþler çok sýkýþtýðýnda þöyle gökyüzüne doðru bir bakarým. Ahmet Altan, Taraf, 31.08.2009 Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Join the conversation
You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.