Webmaster Geschrieben 3. August 2009 Teilen Geschrieben 3. August 2009 Yanýltýcý Basýn ve SAÝD NURSÝ Gençlik yýllarýmdaki heyecanla, tüm gazeteleri, pek ‘seçici’ olmadan okuyordum. Malûm basýnýmýz o zamanlarda, Said NURSÝ’NÝN her hareketini, mühim bir olay ve ciddi bir tehlike (!) olarak manþetten veriyordu. Ancak; okuduðum bu mâlûm gazetelerde olaylar, hiç objektif deðil, sürekli menfi yorum ve saptýrmalarla verilmesi sebebiyle, bende de bu isim (yani, Said Nursi) üzerinde buz gibi soðukluk, katýlýk ve antipati býrakýyordu… Gün geçmiyordu ki, bu nefret uyandýrýcý manþetlerle karþýlaþmayalým. Bilinçsiz ve o günkü gençlik anlayýþýmla; “Bunlar yakalandýðýna (!) göre, sürekli kanundan kaçan ya da kanunsuz iþler çeviren kiþiler olabilir…” veya “Âyin yaptýklarý yazýldýðýna (!) göre bunlar, GAYRÝMÜSLÝM kimseler olabilir…” ..diye düþünüyordum. Öyle ya, Müslüman âyin yapmaz ki, ibadet eder, Kur’ân okur veya zikir eder… Bende ve genç arkadaþlarýmda, Nurcular hakkýnda uyandýrýlan intiba iþte böyleydi… ******* Askerliðime birkaç ay kala, o günkü malûm zihniyetteki (tek parti ve mikser zihniyetli) gazetelerin birinde, þöyle çarpýcý bir manþet ile daha karþýlaþtým. “Said Nursi kendisini PEYGAMBER ÝLÂN ETTÝ!...” Altýndaki açýklamada ise: “..Said Nursi yazmýþ olduðu, Þualar adlý kitabýnýn, 14’üncü sayfasýnýn 17 satýrýndaki ifadesi aynen þöyledir. ‘..Ben ve benden evvelki peygamberler….’ ..Ýþte bu ifade kesin olarak gösteriyor ki, Said Nursi kendisinin Peygamber olduðunu açýklýyor…” ..yazýyordu. Böyle bir açýklama, düz mantýkla, açýk açýk bir ispat (!) olmalýydý... Bu haberden sonra nefretim daha da artmýþtý. “..Pes yani, bu kadar da olmaz.”… ..gibi yorum ve düþüncelere sevk etmiþti beni… Böylesine katlanmýþ bir nefretle bocalarken birkaç gün daha geçmiþti. Nihayet bir baþka gazetede, nur talebeleri hakkýnda biraz farklý bir manþet gördüm. “Nurcular, Sultanahmet adliyesini camiye çevirdiler...” Ýç sayfaya havale edilen bu haber ile ilgili, birkaç adet fotoðraf da basýlmýþtý. Resimleri dikkatle inceledim. Bu insanlar takým elbiseli, bazýlarý kravatlý, tertemiz yüzlü, pýrýl pýrýl, genç ve her halleriyle kültürlü olduðu besbelli olan insanlardý. Bazýlarý yerlere seccade sermiþler, bazýlarý kanepeler üzerinde namaz kýlýyorlardý. Oysa bende; kanundan kaçan çete elemanlarý kýlýklý kiþilerin hayalleri vardý. Zaten, o günkü saptýrýcý ve yanýltýcý manþetlerden de ancak böylesi hayal edilebilirdi… Bu hayallerim, birden daðýldý. Yerini, çok karmakarýþýk duygular almaya baþladý… • Ben aklý baþýnda bir insaným. Önüme atýlan her otu ve eti yememeliydim… • Bu manþetlere inanýp nefret ettiðim kiþiler, meðer ne kadar da farklý ve temiz kimselermiþ. Mademki böyle, bu iþin altýnda bir bityeniði var. Ben bu iþin ve bu kiþilerin gerçek yüzlerini öðrenmeliyim… ..diye düþünerek, karar verdim ve araþtýrmalarýma baþladým… Önce çevremde sorgulamaya baþladýðýmda bana; “Senin amcanýn 3 oðlu da Said Nursi’nin kitaplarýný okuyorlar ve o sohbetlere gidiyorlar. Onlara sorsana!...” denildi. Öyle ya, ben nasýl akýl edememiþtim bunu. Rahmetli amcamýn büyük oðlu Yüksek Elektrik Mühendisi, kardeþlerinin ikisi de üniversite talebesi idi. O günkü vasýtalarla, Skoda otobüs ve tramvaylarla, Baðlarbaþý/Üsküdar’daki evlerine gittim. Hoþ-beþ sohbetlerden sonra sadede geldim. Birkaç yýl süren bu kargaþalarý tek tek anlattým. Amcamýn büyük oðlu da, bir taraftan bana çay demliyor ve meyveler ikram ediyordu. Bu ikramlar için, sözümü zorunlu olarak her bölüþünde de, çok çok özür diliyordu. Son sorumu, çok net olarak sordum: -“Ýbrahim abi, Said Nursi kendi kitabýnda, kendisini peygamber ilan ediyormuþ. Bu da gazetede ispat ediliyor, iþte bak, gözlerinle gör…” dedim ve o gazeteyi (!) uzattým. O günkü tavrýný hiç unutamýyorum. Uzattýðým gazeteye hiç bakmadý bile. Bana sordu: -“Hangi kitaptaymýþ o cümle?...” ..Ben hemen, gazeteyi açýp baktým… -“..Þualar, olduðu yazýyor…” dedim. Diðer odaya gitti, elinde büyükçe bir kitap ile geldi. -“..Yeðenim, o gazeteye bakar mýsýn, kaçýncý sayfada yazýyormuþ o cümle?...” Ben hemen baktým ve söyledim. O sayfayý açtý ve geldi, benim yanýma oturdu. -“Gel yeðenim, birlikte bakalým, sen de gözlerinle gör…” dedi. Saygýdeðer dostlarým. Açtýðý o sayfayý inceleyince, inanýnýz ki hayretler içinde dona-kaldým. Çok þaþýrmýþtým… Çünkü; o sayfa ve satýrda hem orijinal Arapçasýyla, hem de Türkçe, aynen þu cümle yazýlý: -“Rasül-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiþ: Ben ve benden evvel gelen Peygamberlerin, en ziyade faziletli ve kýymetli sözü LÂ ÝLÂHE ÝLLELLAH kelâmýdýr…” Lütfen dikkatlice tekrar okuyunuz. Malûm gazetede, Hadîs-i Þerîfin sadece altýný çizdiðim kýsým yani, ..Ben ve benden evvel gelen Peygamberlerin…… kýsmý, kesilerek alýnmýþ ve iddia olarak sadece orasý konulmuþtu… (Birazcýk araþtýrma rûhu olan, lütfen üþenmesin, o kitabý da açsýn baksýn…) O an üzerime kaynar sular döküldüðünü hissettim: • Bu saf ve temiz Türk halkýný, niçin bu kadar aptal yerine koyuyorlardý?... • Doðru haber ve bilgi ulaþtýrmasý gereken basýn, niçin böylesine yalancý, YANILTICI ve ALDATICI olabiliyordu?... • O haberleri okuyan 1000 kiþiden, kaç kiþi benim gibi araþtýrmýþ olabilir ki?... • Said Nursi ve Nur talebeleri, nasýl insanlar ve niçin karalanmaya çalýþýlýyordu?... • Ben ki; o günkü meslek okulumuzun en birincisi olmuþ ve Ýst. Teknik üniversitede okutulma bursu kazanmýþ, zeki ve akýllý bir kiþi olarak, bu tuzaða nasýl düþtüm?... ..diye hayýflanarak, kararlý bir þekilde Said Nursi Hz.’nin hayatýný ve 6000 sayfalýk Risale-i Nur eserlerini incelemeye baþladým… Ancak, bu araþtýrmam uzun sürmedi. Birkaç ay içinde vatanî görevime çaðýrýldým… Bu arada sadece; ‘binlerce ebu cehil ruhlu mukaddesat düþmaný’ ile ‘çirkef basýnýn’ güç birliði ederek, karalamaya çalýþtýðý bir zâtýn, ne denli yüksek bir ÂLÝM ve gerçekten bir Bediüzzaman (yani asrýn en üstünü) olduðunu anladým. Her þeye raðmen Allah c.c. vaad ettiði NÛR’UNU tamamlýyordu. Müþrikler istemese de ve bin bir türlü hileler, entrikalar ve yanýltmalar yapsalar da… ******* NOT: Daha sonraki yazýlarýmda; askerlik hayatýmda (bu konuda) yaþadýðým ilginç olaylarý ve askerlik sonrasý, uzun araþtýrmalar sonucunda öðrendiðim, nur talebeliðinin gerçek bir can simidi (ve iman kurtarýcý) yönünü, fýrsat buldukça sizlerle paylaþmaya devam edeceðim… A. Raif ÖZTÜRK, Moral Haber, 03.08.2009 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.