Webmaster Posted July 26, 2009 Share Posted July 26, 2009 Avludan balkona çýkan dindarlýk Sonradan-görmeliðin özü pornografiktir. Çünkü sonradan-görmelik, her defasýnda kendini teþhir ve gösteriþ aracýlýðýyla ifade eder; ifade etmek zorundadýr. Bu ifade ihtiyacý nedeniyle sonradan-görmeler, geç görmenin acýsýný teþhir ve gösteriþle bastýrmaya çalýþýrlar. Çaresizdirler; zira kendilerini her defasýnda “Bakýn bende neler var!” demekten alýkoyamazlar. Zavallýlarýn asýl varlýk sebebi, gösteriþ ve teþhirdir. Gösterdikçe varolurlar. Gösteremezlerse, gösterilecek kadar deðerli þeylerinin (!) olduðunu nasýl hissedeceklerdir? Baþkalarýnýn gözlerinden onay almazlarsa, alamazlarsa, bir ömür boyu peþinden koþtuklarý o incik boncuklarýn yüksek deðerine kendilerini —'son' bir kez daha— nasýl ikna edeceklerdir? Sonradan-görme, varlýðýný, varlýklarýný göstermedikçe, göremez. * * * Hemen iþaret edelim: Sonradan-görmeliðin lüks tutkusunun temelinde de iþbu teþhir düþkünlüðü vardýr. Lüks kullanýmý, teþhirin en etkin, en bilindik yoludur; gösteriþin ve þa'þaanýn, parýltýnýn ve ýþýltýnýn... Dindarlýk ve asalet, özü itibariyle, lüks'ten hoþlanmaz. Yemede, içmede, giyim kuþamda teþhir ve gösteriþi bir zayýflýk olarak addeder; doymamýþ, tatmin olmamýþ nefislerin zayýflýðý ve zavallýlýðý olarak... Sonradan-görmeliðin tezahürleri de zaten doymamýþlýktan, iþbu ezelî açlýktan kaynaklanmaz mý? Dindarlýk, bedenin doyumsuz arzularýnýn (þehvet ve iþtihanýn) peþinden koþmayý düþkünlük, bu arzularý kontrol altýnda tutmayý da olgunluk olarak tanýmlar. [Dindarlýk yerine asalet kelimesini seçecek olsaydým, 'düþkünlük' yerine görgüsüzlük, 'olgunluk' yerine görgü kelimelerin kullanabilirdim.] Dindarlýk bu açýdan masraf'a deðil, israf'a karþýydý. Lüks ve gösteriþe... teþhir ve pornografiye... bakýþ israfýna... * * * Ýslâm mimarisinde 'balkon' yoktu, 'avlu' vardý. Medeniyetimizin temel taþlarýndan biri de mahremiyetti çünkü. Haram, hürmet ve mahrem.... Bakýþýn kendisine riayet etmesi gereken sýnýrlar vardý. Bakýþla rahatsýz etmek de yasaktý, bakýþlarý rahatsýz etmek de. Avlunun içini yasak bakýþlarla taciz de haramdý, balkona çýkýp gözleri taciz de. Dindarlýk lüks ve israfý yoksul gözlere, yoksullarýn gözlerine tecavüz olarak tanýmladýðý için, iþtah ve þehvetin her hâlukârda tecessüm etmesinden (bedenlenmesinden) rahatsýz olmak zorundadýr. Öyle ki zenginliðin deðil sadece, yoksulluðun bile aþikâr kýlýnmasýna razý deðildir. * * * Dindarlar, þimdilerde, sanki matah bir þeymiþ gibi, burjuvazi'yi asýl kendilerinin teþkil ettiklerini iddia etmeye baþladýlar. Çok komik! Hangi sýfatý üstlendiklerini bilmiyorlar. Sanýyorlar ki burjuvazi —ki bizde burjuva vardýr ama burjuvazi yoktur— zenginler kulübü gibi bir þey. Kart çýkaranlarýn girebileceði bir club. Ýçine atlanabilecek özel bir havuz. Oysa burjuva terimine iki sýnýfa göre anlam verilebilir: Bir, aristokrasi'ye (yukarýya) göre; iki, iþçi sýnýfýna (aþaðýya) göre. Aristokrasiye göre, burjuva, sonradan-görmeydi, çalýþarak, üreterek, alýp satarak kazanýlan servetin sahibiydi. En nihayet 'soysuz'du. Asaleti yoktu. Ýþçi sýnýfýna göreyse, burjuva, ki artýk aristokratýn yerini almýþtý, bu sefer yukarýdan aþaðýya doðru deðil, aþaðýdan yukarýya olumsuzlanýyordu. Zengin hödüklerin bir diðer adýydý burjuva. [Nitekim Marksistler, aristokrasiye göre burjuvaziyi ilerici, proleteryaya göre gerici sýnýf olarak tanýmlýyorlardý. Boþ lâflardý bunlar, zira olgu teoriyi çökertmiþti. Elde kalan bir tek “diyalektiðin yararlarý” türünden yarý-aydýnlara özgü dil-oyunlarýydý.] Kýsaca, cebi para gören dindarlarýmýzýn dahil olmak istedikleri burjuvazi'nin gerçek anlamý, en azýndan gündelik dilin sýnýrlarý içinde, itibar'dan baþka bir þey deðil. Dindarlar devlet ve toplum nezdinde itibar görmek istiyorlar, adam idadýna konulmayý arzu ediyorlar. Bu baðlamda, jet-ski'ye binen Cübbeli Ahmet fotoðraflarýndaki görüntü ile baþý örtülü Ayþe Arman fotoðraflarýndaki görüntü, birbirlerini nasýl da tamamlýyor. Ayný insan malzemesi, ayný dokuma, ayný kumaþ. Ýlki, dindarlýðýn zorla burjuva yaþamýnýn üzerine çökme hýrsýný resmediyor; ikincisi, seküler þýmarýklýðýn, bedeni örterken bile ruhun mahremiyetini tekmeleme ihtirasýný. Cübbeli'ninki diþil, Arman'ýnki eril. (Not: Ayþe Arman'ýn baþörtülü fotoðraflarýnýn erotik fotoðraflarýndan daha çok ruhunu karakterize ettiðine inanýyorum. Çünkü her iki hâlde de fazla erkeksi.) * * * Bu konuyu kapatmadan Alman iktisatçý Sombart'a kulak verelim: — “Her türlü kiþisel lüks, öncelikle salt nefse dayalý bir haz duygusundan kaynaklanýr: görme, iþitme, koklama, tatma ve dokunma duyularýný uyaran þey, her türden kullaným eþyasý üzerinde günbegün daha da mükemmel bir tarzda nesneleþtirilir. Ýþte bu kullaným eþyalarý da lüksün seyrini belirler.” Kapitalist dünyanýn deðerleriyle yeni tanýþtýklarýný zanneden dindarlarýmýz, bu sese iyi kulak vermeliler; zira sonu doðrudan onlarý ilgilendiriyor: — “Uyarýcý araçlarýn incelmesi ve çoðalmasý karþýsýnda duyulan istek, eni sonu bizim cinsel yaþamýmýzda bulacaktýr nedenini: zevk düþkünlüðü ve erotizm, eni sonu bir ve ayný þeydir. Öyle ki çoðu durumda, þu veya bu biçimde lüks geliþiminin teþvik edilmesi, doðal olarak, etkisini bilinçli ya da bilinçsizce sürdüren bir aþk duygusuna gelip dayanmak zorundadýr.” Kýsaca Sombart, kapitalizmi ortaya çýkaran lüksün, haklý olarak, gayr-ý meþru aþkýn çocuðu olduðunu söylüyor. Yani kontrolü kaybetmiþ cinselliðin. Bir tür negatif dindarlýðýn. * * * Zenginleþmiþ dindarlara, bu nedenle, seyretmeleri için, bir de Kubrick filmi tavsiye ediyorum: “Eyes Wide Shut”. (Nicole Kidman-Tom Cruise) Dilerseniz önce seyredin, sonra tartýþalým, sýnýrlarý ihlâl etmenin bedelini. Avludan balkona çýkmanýn bedelini. Dücane CÜNDÝOÐLU, YENÝ ÞAFAK, 26.07.2009 Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Join the conversation
You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.