Webmaster Posted June 29, 2009 Share Posted June 29, 2009 Varlýk ve hakîkatle dolaysýz iliþki: Þiir ve sinemanýn imkânlarý Ýslâm'ýn tarih sahnesine çýktýðý zamanlarda þiirin sahip olduðu konum ve yer ile, çaðýmýzda sinemanýn sahip olduðu konum ve yer arasýnda gözümüzden kaçan dikkat çekici bir paralellik var: Þiir, Ýslâm'ýn doðduðu çaðýn zeitgeist'ýydý. Sinema ise çaðýmýzýn zeitgeist'ý. Hz. Peygamber'in Ýslâm'ý tebliðle mükellef kýlýndýðý çaðda, þiir, o çaðýn en yüksek, en geliþkin, hayatý bütün imkânlarý ve zaaflarýyla en sarsýcý þekillerde "kavrayan" yegâne idrak ve ifade biçimiydi. En geliþmiþ biçimlerinde, bir varoluþ ve hakîkat kaynaðý, bir hayatiyet vasýtasý ve vasatý sunuyordu þiir. Çaðdaþ Ýslâm düþüncesinin iki büyük düþünüründen ikincisi olan Ýkbal (ki, birincisi Bediüzzaman'dýr), Hz. Peygamber'in þiire iliþkin yaptýðý iki tariften sözeder: Birinci tarif, þiirin ne olmamasý gerektiðine, ikincisi ise ne olmasý gerektiðine dâirdir. Hz. Peygamber (sav), dekadans'ý / çözülmeyi, çürümeyi süslü ve ayartýcý bir dille anlatan, insana hayat ve sýhhat bahþetmeyen, toplumu yok olmanýn eþiðine sürükleyen þiir anlayýþýný yerer. Dolayýsýyla þiirin ne olmamasý gerektiðine iliþkin þu ilkeyi sunar bize: Sanattaki iyi þey, hiç de zorunlu olarak hayattaki iyi þeyle özdeþ deðildir. Bir þairin nefis bir þiir yazmasý mümkündür; ama yine de bu þiirle toplumunu Cehennem'e sürüklemesi de mümkündür. Çünkü bu þiir insanýn hayat gücünü yok edebilir. Peygamberimiz, þiirin ne olmasý gerektiði konusunda ise þu sanat ilkesini sunar bize: Sanat, hayata tabidir; hayata baðýmlý olmak zorundadýr; hayatýn üstünde ya da hayattan üstün deðil. Varlýkla ve hakîkatle dolaysýz iliþki kurdurtarak bize tam bir keþif ve vecd hâli yaþatabilmelidir. Çaðýmýzda, þiirin yerini sinema almýþtýr. Övülen ve yerilen þiir konusundaki nebevî ilkeleri, sinemaya da aynen uyarlayabiliriz… Medeniyetler, büyük kriz zamanlarýnda, yaþadýklarý krizi anlayabilmelerine ve aþabilmelerine imkân tanýyacak büyük form'lar geliþtirirler. Medeniyetlerin bu büyük kriz ânlarý, varoluþ ve hakîkat krizi yaþadýklarý ânlardýr. Bu büyük kriz ânlarýnda, varlýk ve hakîkatle doðrudan, dolaysýz iliþki kurmayý baþarabilen kiþiler, ancak sanatçý-düþünür kiþilerdir. Büyük sanatçýlar, zaten ayný zamanda büyük düþünürlerdir: Bizden Mevlânâ, Sinan, Itrî, Þeyh Galip, Ýkbal, Ýranlý sinemacý Mecid Mecîdî; Batý'dan ise Goethe, Dostoyevski, Wagner, Puþkin, Kafka, Tarkovsky bu büyük sanatçý-düþünürlere örnektir. Büyük düþünürlerse ayný zamanda varlýkla ve hakîkatle dolaysýz iliþki kurabilecek düzleme ulaþmýþ sanatçý duyarlýklarý geliþkin kiþilerdir. Batý'dan Nietzsche, bizden Bediüzzaman bu kiþilere örnektir. Sanatçý-düþünürlerin de, sanatçý duyarlýklarý sonuna kadar açýk düþünür kiþilerin de en önemli özellikleri, varlýkla ve hakîkatle dolaysýz iliþki kurarak hem düþünce / sanat metinleriyle, hem de bizatihî hayatlarýyla vecd ve keþif hâlini hayata geçirmeyi baþarmýþ olmalarýdýr. Medeniyetlerin kriz zamanlarýnda geliþtikleri sanat formlarý, bu formlarla iliþki kurma biçimine göre hem o medeniyetin en büyük zaaflarýný fâþ eder; hem de, medeniyetin, yaþadýðý krizi nasýl aþabileceðine iliþkin imkânlarý da bilkuvve sunar; ama bilfiil hayata ve harekete geçiremez. Bu imkânlarýn bilfiil harekete ve hayata geçirilebilmesi, varlýkla ve hakîkatle doðrudan, dolaysýz iliþki kurabilme imkânlarýna sahip medeniyetlerin ve çocuklarýnýn baþarabileceði bir iþtir. Burada en önemli nokta þurasýdýr. Ýnsan, vecd hâlini gerçekleþtirmekten kaçýnamaz. Eðer insan, varlýkla ve hakîkatle dolaysýz iliþki kurabilecek düzlemde deðilse, Hollywood sinemasý, popüler sinemalar, dolayýsýyla bütün popüler sanatlarda olduðu gibi, vecd hâlini deðil, kaçýþ biçimlerine dönüþen ve vecdin karikatürü olan, ayartýcý, baþtan çýkarýcý sahte coþku ve haz biçimleri üretilebilir yalnýzca. Böylelikle varlýk ve hakîkat kavranamadýðý, vücûda gelemediði, üstü örtüldüðü için, genelde popüler "sanat"lar, özelde ise Hollywood sinemasý ve bütün popüler sinemalar, hem insana, kendisini, hayatý ve keþfedilmemiþ kýtalarý keþfetme imkânlarý sunamaz; hem de bu keþif yolculuðunun bizatihî kendisini yok eder. Eðer insan, varlýkla ve hakîkatle dolaysýz iliþki kurabilecek bir idrak düzlemindeyse, çok katmanlý keþif ve vecd hâlini dolaysýz olarak, sahici bir þekilde yaþar ve yaþatýr; Tarkovsky ve Mecîdî'nin filmlerinde olduðu gibi. Yusuf Kaplan,Yeni Safak,29.06.2009 Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Join the conversation
You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.