Webmaster Posted June 13, 2009 Share Posted June 13, 2009 Hoca Efendi gizli ajandasýný açýkladý http://www.moralhaber.net/resimler/haberler/64433.jpg Türkiye içinde belli bir kesimin sürekli hedefinde olan ve hakkýnda türlü komplolar hazýrlanan Fethullah Gülen Hocaefendi gizli ajanda sorusunu cevapladý. Ýslamî öðretilere göre tevhit, nübüvvet, haþr ve adalet sadece Ýslam'ýn deðil bütün dinlerin temel esaslarýdýr. Hz. Adem'den Hz. Muhammed'e (sas) kadar bütün peygamberlerin insanlýða sunduðu inanç ve ameli tekliflerin merkezini oluþturur bunlar. Bu açýdan mezkur esaslarýn korunmasý, aslýnda dinin/dinlerin korunmasý anlamýna gelir. Ýslamî perspektiften baktýðýmýzda müðayyer, mübeddel dediðimiz Ýlahî dinlerin müðayyer ve mübeddel olarak adlandýrýlmalarýnýn temel sebebi; bahsini ettiðimiz bu esaslarýn asli halinden uzaklaþmasý, daha doðru tabirle müntesipleri tarafýndan uzaklaþtýrýlmalarýndan dolayýdýr. Bugünkü yazýmýzýn konusu, söz konusu deðerlerden adalet, adaletin bir boyutunu teþkil eden insaf ve o insafýn Hocaefendi'deki izdüþümünü göstermek olacaktýr. Ayný sütunlarda çýkan bir önceki yazýmýzda Almanya'da gerçekleþen Gülen Konferansý'ný deðerlendirmeye çalýþmýþ, bizzat katýldýðýmýz o konferanstaki eleþtirel boyut üzerinde dile getirilen yaklaþýmlar ve bu yaklaþýmlara getirilen cevaplardan bahsetmiþtik. Ýmkân ve fýrsat oldu; yazýda dile getirdiðim hususlarýn hemen hepsini hem de bütün detaylarý ile Hocaefendi ile paylaþtýk. Pür-dikkat diye nitelendirebileceðim bir ilgi ve alaka ile dinledi. Çok çeþitli deðerlendirmelerde bulundu. Ben bunlarý üç kategori halinde ve son tahlilde baþta belirttiðim adalet ve insafýn izdüþümünü gösteren boyutunu ön plana çýkartarak anlatmaya çalýþacaðým. Eleþtiri diye nitelendirilebilecek düþüncelere Hocaefendi'nin yaptýðý mukabil deðerlendirmeler birinci kategori. Þöyle dedi Hocaefendi: "Herkesin bize göre, bizim hissiyatýmýza göre söz söylemesi þart deðil. Akademisyenlik, objektif olmayý gerektiren bir meslektir. Zaten bu türlü toplantýlarda esas olan da müdavele-i efkârdýr. Acý-tatlý, iyi-kötü, çirkin-güzel bütün yanlarý ile ortaya konmalýdýr." ÝLLE DE BÝR ÝSÝM KOYACAKSANIZ... Eleþtirilerin mahiyeti ve dile getirilme üslubu ile alakalý olarak: "Tenkitler olabilir ve olmalýdýr. Ama bunlar yapýcý olmalý. Bizdeki eksikliði, yanlýþý, kusuru gidermeye matuf olmalý. Bunun yanýnda eksik olarak gördükleri hususlarý gidermemiz için bizi teþvik edici bir üslupla dile getirilmeli. Hatta bizde heyecan oluþturmalý. Mükemmeli elde etmek bizim elimizde deðil; onu sadece Allah yapar. Fakat gayret gösterir, çalýþýr ve çabalarýz." Doðrusu bu ama bu yolun tercih edilmediði durumlarda ne olacak? Mesela, objektif olmasý gereken akademisyenler, sübjektif olsalar, ideolojik bir dil kullansalar, tahrik edici bir tarzla düþüncelerini dile getirseler. Uzun konuþmasý içinde bu sorunun da cevabýný bulmak mümkündü; satýr aralarýnda deðil, bizzat satýrlarda. "Tenkitler yapýlýrken fanteziye girenler olabilir. Herkes takdir ederken, ben de tenkit edeyim diyebilir birileri. Ne saðlam bilgiye ne de ilmî disiplinlere baðlý olmayabilir söyledikleri þeyler. Ýnsan tabiatýnda vardýr bu. Öyleyse onu da normal kabul etmek lazým. Fakat bu, söylenenleri kabul etme anlamýna gelmez; o zaman birileri de çýkar; ortaya atýlan þüphe ve tereddütlere üslubumuzu bozmadan makul cevaplar verir." "Mükemmeli elde etmek bizim elimizde deðil." diyen Hocaefendi, sohbetin akýþý içinde, o konuya tekrar döndü ve çok net ifadelerle çok net mesajlar sundu her kesime: "Ortaya konulan plan ve projeler, ne kadar da mükemmel olsa, hatta sevk-i Ýlahi ile hareket ediyor dahi olunsa, onlarý hayata geçirirken beþer fýtratý devreye girer. Kusurlarla alüde olan fýtrat ise, bazen iþin rengine, desenine, kokusuna dokunur." Ýkinci kategoride ele alacaðým düþünceler Gülen Hareketi kavramý ile alakalý. Daha önceki bir yazýmda da ifade etmiþtim: Benim de þahit olduðum bir görüþme esnasýnda ünlü bir sosyal bilimci akademisyen, hareketin emsallerinden çok farklý özellikler taþýdýðýný ve bu nedenle sosyal bilimlerdeki mevcut kalýplardan birinin içine girmediðini anlatmýþ ve ardýndan harekete isim koyma noktasýnda yardýmcý olmasýný istemiþti. Hocaefendi'nin cevabý ise þöyle olmuþtu: "Mutlaka bir isim koyacaksanýz, yüksek insanî deðerler etrafýnda buluþan insanlarýn hareketi diyebilirsiniz." HOCAEFENDÝ'NÝN GÝZLÝ AJANDASI Ayný yaklaþýmý farklý kelimeler, farklý cümlelerle yine dile getirdi Hocaefendi konferans deðerlendirmesinde. Þöyle dedi: "Dünyanýn dört bir yanýnda eðitim, diyalog, ekonomi diyerek hizmet götüren, böylece bir taraftan insanlýða ait sorumluluklarýný yerine getirirken, diðer taraftan Allah'a karþý vazifelerini yapan milletimizin çaba ve gayretlerine terettüp eden hasýlayý, bir insana atfetmek þirktir. Bu yaklaþým insanlarý tiran yapmaya yeter. Öyleyse katiyen þahýslarý putlaþtýrmayýn. Bir baþka zaviyeden bugün yapýlanlar dün, önceki gün ve daha öncesinde yapýlanlarýn semeresi. Birileri gelmiþ, ciddi çalýþmalarý olmuþ, iþi bir yere kadar getirmiþ ve size ýþýk tutacak beyanlarý, tavsiyeleri, tecrübeleri de ilave ederek, "sýra sizde" demiþler. Yani topraðýn baðrýna tohumlarý atmýþ, sulamýþ, týmarýný yapmýþ, tam çalýþmalarý meyve vereceði zamanda çekip gitmiþler. Þimdi bu gerçeði görmemek nankörlük olur. Bu hakikat, harekete isim verilirken mutlaka görülmeli. Bu demek deðildir ki harekete yararlýlýklarý dokunan insanlardan bahsedilmesin. Ýnsan tabiatýnda vardýr; herkesin sevdiði, saydýðý insanlarý ön plana çýkartmak, onlardan bahsetmek ister. Ama bu hissiyat, bütün bir milletin sa'yine terettüp eden þeyleri, bir insana mal etme sebebi olmamalý. Fakat illa birilerine ve bir þeylere mal edeceðiz deniliyorsa, hareket topyekün bir milletin bütün insanlýðý içine alan insan sevgisine, bu uðurdaki müstakim aþk, þevk ve heyecanýna mal edilmeli. Baki olan Allah'týr; insanlar da, insanlarýn yaptýklarý da fanidir." Üçüncü kategori dediðim hususa gelince; aslýnda bu birkaç cümleden ibaret. Ama dost-düþman herkesin Hocaefendi'nin inanç ve düþünce dünyasýný anlamasý açýsýndan önemli. Gerçi klasik önyargýlarý, asýrlýk þartlanmýþlýklarý içinde bakan kiþiler yine þüphe duymaya devam edeceklerdir; bunda kuþku yok. Fakat ne yapýlabilir ki; hakikat bu ve bu hakikatin dillendirilmesi gerekiyor. Ýþte Hocaefendi de bunu yapýyor, her fýrsatta yaptýðý gibi. Bir akademisyenin "Samimiyet ile gizli ajanda bir arada olmaz." sözünü aktarmam esnasýnda söyledi aþaðýdaki sözlerini. "Benim gizli ajandam þu: Allah'ýn rýzasý dýþýndaki mülahazalara baðlý olarak yapýlan her davranýþý þahsým adýna HARAM sayýyorum." Burada birkaç saniye durdu ve sonra haram vurgusunu ses tonunu daha da yükselterek yeniledi: "H-A-R-A-M." Siz üç kategoriye ayýrýp aktarmaya çalýþtýðým bu sohbet ortamýnda dile getirilen düþüncelerde ne gördünüz bilmiyorum; ama ben gördüðümü yine Hocaefendi'nin baþka bir vesile ile söylediði cümleden hareketle söyleyeyim. O, bir keresinde "Ýnsaf, dinin yarýsýdýr derler. Eðer insaf dinin yarýsý ise insafsýzlýk dinsizliðin yarýsýdýr." demiþti. Þahsen ben, bu deðerlendirmelerin her bir cümlesinde, her bir kelimesinde ve her bir harfinde, Ýlahî dinlerin temel esaslarýndan biri olan adalet ve adaletin en önemli ayaðý olan insafý gördüm Ahmet Kurucan, Zaman, 13.06.2009 Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Join the conversation
You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.