Jump to content
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Recommended Posts

Hrant Dinkten Bediüzzamana tesekkür!

 

Hrant Dink, 16.10.2005 tarihli Yeni Asya'da yayýnlanan bir söyleþisinde, Hasan Hüseyin Kemal'e, 'Allah Bediüzzaman'dan razý olsun. Zamanýn ölçülerine ve bakýþ tarzýna göre, burada ahlaklý bir duruþ sergilediðini görüyoruz.' diyor ve ekliyor:

 

 

 

'Bediüzzaman, Doðu'da aþiretleri gezip meþrutiyeti anlatýrken, halk meþrutiyetin Ermenilere tanýyacaðý eþitlikten rahatsýzlýk duyuyor, o da, 'Kendimizi dev aynasýnda görmemeliyiz. Kabahat bizde. Tamamen zimmetimize alamadýk, bilhakkýn adalet-i þeriatý gösteremedik... Hem de dostluðun sebebi vardýr. Zira komþudurlar. Komþuluk dostluðun komþusudur. Hem de onlar uyandýlar, dünyaya yayýldýlar, terakkiyat tohumlarýný topladýlar; vatanýmýza ekecekler' diyor ve Ermenileri korumak gerektiðinden bahsediyor'. Ermeni meselesinde, 'adalet-i þeriat' tamlamasýndaki 'adalet' kavramýnýn anahtar olduðunu düþünüyorum.

 

Taraf'tan Markar Esayan da Kemal'e, "Müslümanlar doðasý gereði zulme karþý olan insanlardýr. Zulüm, katliâm dinlerde lânetlenen þeylerdir. Kim olursa olsun buna maruz kalanlarý Müslümanlarýn sahiplenmesi gerekir. Bundan dolayý milliyetçilikten arýnmýþ, doðruyu arayan Müslümanlara güveniyorum. Ortada olan yüzlerce katliâmý Müslümanlarýn kabul etmeyeceðini düþünüyorum. Ama içimizdeki milliyetçilikle de henüz yüzleþemedik. Türkiye'de devlet söyleminin çekim gücü o kadar yüksek ki, buna karþý koymak için son derece olgunlaþmýþ, hazmedilmiþ demokratlýða ihtiyaç var. Kendiyle yüzleþmiþ bir kiþiliðe ihtiyaç var. Milliyetçiliðinizle hesaplaþamamýþsanýz bu eninde sonunda politikalarýnýza, görüþlerinize yansýr..." demiþti. Tabii ölü sayarak bu meselenin çözümünü saðlamak imkansýz. Ýttihatçýlarýn Ergenekoncu kanadýnýn suçlarýný üstlenmek de doðru deðil. Sanýrým asýl sorun, zihnimizin diplerinde yatan milliyetçi/faþizan tortularla ilgili. Çocukken ben de büyüklerimden duyardým. Sinirlendiklerinde, 'Ermeni dölü!' diye küfrederlerdi. Bu, onlara belki babalarýndan, dedelerinden intikal eden o acý hatýralarla ilgiliydi. O hatýralarý adil ve vicdaný kirlenmemiþ tarihçilere havale etmeliyiz. Biz, asýl, zihnimizin dibinde yatan ýrkçý-faþizan sünelerle meþgul olmalýyýz. Kenan Rýfai'ye, 'efendim' diyor bir muhibbaný, 'siz Ehl-i Beyt'i çok seviyorsunuz fakat Yezid'i bir kez olsun lanetlediðinizi duymadým..' 'Evladým' diyor, 'ben içimdeki Yezit'le meþgulüm...' Herkes içindeki Yezit'le meþgul olsa, sorunun çözümü için daha iyimser olabileceðiz. Hepimiz, otoriter bir siyaset tarzýnýn gölgesi altýndayýz. Sadece Ermeni meselesini deðil Kürt sorununu, Alevilerin sorunlarýný, diðer dinî ve etnik topluluklarla ilgili sorunlarý saðlýklý konuþmak için en büyük engelimiz böylesi bir baskýcý gölgenin altýndan geçmiþ olmamýzda yatýyor. Milliyetçilik ve laiklik, Türkiye'de iki ayrý çatýþma alaný üretti. Kürt sorunu, modern-ulus devletin çocuðudur. Farklý dinî topluluklarýn yaþadýðý zorluklar ve eziyetler ise laiklik uygulamalarýnýn hasýl ettiði sorunlardýr. Ýþin ilginç yaný sadece gayr-ý müslimlerin deðil, Müslümanlarýn da Türkiye'de benzer sorunlar yaþadýðýdýr. Bu hak ve özgürlükler sorunu sadece Ermeni veya Musevileri deðil, herkesi ilgilendiriyor. Türkiye'de demokratik katýlým kanallarýndaki týkanýklýklarý, özgürlükçü, katýlýmcý ve çoðulcu bir anayasa ile aþmak mümkündü, lakin bu iktidar da bunu henüz baþaramadý. Statüko karþýsýnda zaman zaman geriledi, korktu. Oysa korkularla deðil, ancak hak ve hakikatle, adalet ve vicdanla bu sorunlar çözülebilir. Hayat sevgiden doðdu, korkudan deðil. Bu iktidara halk bu desteði, bu sorunlarýn çözümü için vermiþti. Çevrenin toplumsal taleplerini merkeze taþýma konusunda ne yazýk ki AK Parti yeterince baþarýlý olamadý. Bu baþarýsýzlýðýn bir boyutunu Ermeni meselesiyle ilgili sorunlar oluþturuyor. Ermenistan'la iliþkilerin iyileþtirilmesi yönündeki çabalar yeterli deðil. Ermeni sorunu da dahil, bütün sorunlarýmýzýn özgürce konuþulabilmesi için anayasal ve yasal engellerin kaldýrýlmasý zorunlu idi, bu yönde de yeterince çaba gösterildiði söylenemez. Hem tarihimizle, tarihsel tecrübemizle övünüyoruz hem de örneðin Osmanlý'nýn 'öteki'ne iliþkin hukukî zenginliðinin çok gerisinde kalýyoruz. Bu, bizim Kemalist geleneðin otoriter, ötekileþtirici, milliyetçi reflekslerinden kurtulamadýðýmýzý gösteriyor. Ýslamcý, milliyetçi, sosyalist bütün geleneklerde bu tortulardan izler var. Bediüzzaman'ýn, Meþrutiyet dönemindeki fikirlerinden de gerilerde bugünkü Ýslamcýlar. Milliyetçi refleksler onlarda da var. Kimileri, Ermeni çetecilerin yaptýðý vahþetleri sürekli hatýrlayarak, onlarýn haksýz olduðunu düþünüyor. Bu hissiyatý da bir ölçüde anlýyorum. Ama, asýl ahlakî olan, 'iyiliðe iyilik, kötülüðe iyilik'se, hele bu tarihte kalmýþsa, bugüne ve yarýna bakmak daha makul ise böylesi acýlarýn insaný öfke ve nefrete deðil, kötülüðü nisyana yöneltmesi gerekir. Birbirimizi ne ile suçluyoruz, dedelerimizin yaptýðý zulümlerden. Niçin özür diliyor veya özür dileyenlere öfkeleniyoruz? Bizden iki üç önceki kuþaðýn birbirine yaptýðý zulümden. Peki bugün biz ne yapýyoruz, birbirimize nasýl davranýyoruz? Ayný veya ayrý ülkelerde yaþayan örneðin Müslüman ve Ermeniler olarak bizim birbirimizle iliþkilerimiz nasýl? Halveti bilgesi Ahmet Amiþ Efendi, 'Sizden birisi hakkýnda sorarlarsa, onun ilk aklýnýza gelen iyiliðinden baþlayýnýz' diyor. Demek ki ayrýlýk ve çatýþma noktalarýndan deðil, yakýnlýk ve birlik ilkelerinden yola çýkmalý. Teberra deðil tevelladan yana olmalý. Yezid'i lanetlemektense Hüseyin'i övmeli, yüceltmeli. Olan olmuþtur, hatta olacak olan da olmuþtur, derler. Olan olmuþsa, biz, olacak olana bakmalý, mesela Ermenilerin mutfaðýmýza, müziðimize, mimarimize, edebiyatýmýza, geleneksel mesleklerimize, toplumsal yaþamýmýza kattýðý deðerleri görmeliyiz. Þimdi benim yaptýðým gibi, 'biz' dememeli belki, bu topraklarda, ayný göðün altýnda, eþit vatandaþlýk baðýyla baðlý olduðumuz bir toplumsal sözleþmenin çevresinde olmalýyýz. Adalet ilkesine sarýlmalýyýz. Türkiye'de bu iki alanda, milliyetçilik ve laikliðin ürettiði çatýþma alanlarýnda anayasal ve hukukî düzeyde özgürlük alanlarýnýn daha çok geniþlemesine çalýþmalýyýz.

 

Bir vicdan sahibinin dediði gibi, modern teknoloji burjuva uygarlýðýnýn en fazla çürüdüðü alan olarak, 'Keþke dünya savaþý olmasaydý, en azýndan biz bu harbe girmeseydik, iþgale uðramasaydýk, savaþlarda yürek burkan can kayýplarý olmasaydý, özellikle sivillere dokunulmasaydý ve tehcir kararý alýnmasaydý... Ama tarihi yeniden yaþamak ve revize etmek mümkün deðil. Bunlarýn hepsi, kendi þartlarý içerisinde maalesef vuku bulmuþ. Bugünün insanlarý olarak bize düþen, o acý olaylardan yeni husumetler çýkarýp geleceðe yeni gerilim ve çatýþmalar taþýyarak iþi daha da büyüyen bir kan dâvâsýna çevirmek deðil; yaþananlardan gereken ibret ve dersleri alýp, asýrlardýr yan yana ve iç içe yaþamýþ komþu kavimler olarak en mâkul ve mantýklý yolun barýþ ve uyumu tekrar ihya etmek olduðunu görmek olmalý.' Bediüzzaman bu duygularla, tevella düzeyinden bakarak, Kürt aþiretlerine, "Þu memleketin saadeti ve selâmeti Ermenilerle ittifak ve dost olmaya vabestedir" diye telkin ediyordu. Ýttihatçýlarýn oyunlarýný seziyor, "Ermeni vatandaþlarýmýzla bil külliye umuru dünyeviyede kardeþiz. Zira her vecihle birbirimize lazým ve melzum kabilindeyiz. Fakat ben camiye gidip itikadým üzere ibadetimi eda, o da kilisesinde ibadet eder" diyordu. Bu toplumsal barýþ ve esenlik önerisine þimdi sanýrým daha çok gereksinim var. Toynbee'nin ifadesiyle 'durdurulmuþ' olan medeniyetimizi yeniden hareketlendirmemiz gerekiyor.

 

SADIK YALSIZUÇANLAR

04 Ocak 2009, Pazar

 

Zaman.com.tr

Link to comment
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Create New...