Webmaster Geschrieben 2. Januar 2009 Teilen Geschrieben 2. Januar 2009 Seni anlamadýk Üstadým! Seni anlamadýk Üstadým! Aramýzdan maddeten ayrýlýþýnýn kýrk üçüncü sene-i devriyesinde hâlâ seni anlamamýþ olmaktan dolayý mahcûbuz. Sen bize Kur’ân’dan açýk ve net mesajlar getirmiþtin. Kur’ân’ý anlarsak, Kur’ân’a güvenirsek, Kur’ân’a el verirsek Müslümanlar olarak yükseleceðimizi, mâkûs talihimizi yeneceðimizi, istikbâlin bizim olacaðýný müjdelemiþtin. Kur’ân’ýn bize, “Hep birlikte Allah’ýn ipine (Ýslâma) sýmsýký sarýlýn; bölünüp parçalanmayýn. Allah’ýn size olan nimetini hatýrlayýn: Hani siz birbirinize düþman kiþilerdiniz de O, gönüllerinizi birleþtirmiþti ve O’nun nimeti sayesinde kardeþ kimseler olmuþtunuz”1 emri gereðince þeksiz þüphesiz vahiy olan altýn gibi, elmas gibi, pýrlanta gibi, nûr gibi kudsî kaynaklarýmýzdan ayrýlmamamýz gerektiðini hatýrlattýðýn2 günden beri bir asýr geçti! Biz Kur’ân’ý anlamadýk ki… Biz Kur’ân’a güvenmedik ki… Biz Kur’ân’a el vermedik ki… O’ndan dövülüyoruz! Elin gâvurunun bombasý, bir buçuk milyar Müslüman olarak—Irak’ta deðil, Filistin’de deðil—tepemizde, yüreklerimizde ondan patlýyor. ondan bizi param parça ediyor! Kalbimizi ve onurumuzu ondan kanatýyor. Yüreðimiz ondan yanýyor. Gözlerimiz ondan buðulu. Gönlümüz ondan kýrýk. Hâlâ içimizde yeis ve ümitsizlik! Oysa sen Üstadým, Kur’ân’ýn “Lâ taknetû min rahmetillâh” (Allah’ýn rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz”3 âyetini kulaklarýmýzda deðil, kalbimizde çýnlatalý yine bir asýr geçti! Bir asýr! Ve hâlâ bizim içimizde ümitsizlik, hâlâ içimizde yeis! Çünkü biz Allah’ýn rahmetini de unutmuþtuk ki!.. Aðlanacak haldeyiz biz! Oysa sen uyarmýþtýn Üstadým: “Yeis, ümmetlerin, milletlerin seretan (kanser) denilen en dehþetli bir hastalýðýdýr ve kemâlâta mâni ve “Ene ýnde hüsn-i zanni abdî bî” (Ben kulumun hüsn-ü zannýnýn yanýndayým.)4 hakikatine muhaliftir” demiþtin.5 Hâlâ kendimize karþý ve Rabbimize karþý dürüst deðiliz. Müslümanlar olarak sosyal ve siyâsî hayatýmýzda sýdký, doðruluðu ve dürüstlüðü diriltmemiþiz. Ýþlerimiz hep yalan, dolan, hîle, dolap, düzen, vs.… Doðruluðu ve dürüstlüðü öldürmüþüz! Ne dehþetli hastalýk! Hâlâ birbirimize düþmanýz Üstadým! Adâvete muhabbet ediyoruz biz! Dostluk yok aramýzda. Bir bað yok! Ne dinî, ne imânî, ne kitâbî, ne ilmî, ne siyâsî, ne ekonomik, ne askerî. Birlik yok. Beraberlik yok. Ýþ birliði yok. Muhabbet yok. Düþman yol bulup gelmez mi? Çiðnemez mi kanýmýzý, topraðýmýzý, onurumuzu, vicdanýmýzý, insanlýðýmýzý, Müslümanlýðýmýzý? Aðlatmaz mý bizi? Tokat vurmaz mý zâlim,—bilmese de—Allah adýna, Allah aþkýna? Oysa sen; “adâvete muhabbet, ehl-i îmâný birbirine baðlayan nûrânî râbýtalarý bilmemek, istibdat ve sýrf kendini düþünmek” gibi bulaþýcý ve müzmin hastalýklarýn Müslümanlarý ortaçað karanlýðýna sürükleyeceðini haber vermiþtin tam bir asýr önce! Üstelik þimdi hayâsýzca yakýlan, yýkýlan, vurulan Baðdat’ýn biraz berisinde, Þam’da, Emeviye Camiinde, on bin kiþiye karþý! Sesini, çýðlýðýný, feryadýný tüm Ýslâm âlemi duymuþtu!6 Oysa o zaman da Müslümanlar yine bir ümitsizlik girdabýnda boðuluyordu. Yine yürekleri yanýyordu. Bir asýrdan beri seni anlamadýk Üstadým! Düþman yol bulup gelmez mi? Çiðnemez mi evimizi, barkýmýzý, yuvamýzý, aþkýmýzý, sevincimizi, hayatýmýzý? Sýzlatmaz mý yüreðimizi? Yakmaz mý gönlümüzü? Biz, Kur’ân’ý anlamadýk! Ýslâmý anlamadýk! O’ndan yanýyoruz biz! Sen bize Ýslâmý anlayabileceðimiz bir dilde anlatmýþtýn oysa! Seni okumadýk ki biz! Yalnýz Filistin’de, Irak’ta deðil; evimizin içinde, yüreðimizde kaderin bu tokadýný ondan yiyoruz! Üstadým! Müslümanlarýn geri kalmasýna öylesine mahzun olmuþtun, ciðeri yanmýþ gibi öylesine feryâd ü figan etmiþtin ki, bunun sebebi olarak; Ýslâmiyetin özünü ve vahyini terk ettiðimizi, kabuðuna ve dýþ yüzüne bakýp durduðumuzu ve aldandýðýmýzý, Ýslâmiyeti doðru anlamadýðýmýzý… Bu kötü ve soysuz anlayýþýmýzla Ýslâmiyetin hakkýný vermediðimizi ve müstehak olduðu hürmeti göstermediðimizi, bundan dolayý Ýslâmiyetin bizden nefret ettiðini, evham ve hayalât bulutlarýyla sarýlarak bizden gizlendiðini haber vermiþ, koskoca Ýslâm âlemini uyarmýþtýn. Ýslâm âlemini Ýslâmiyeti anlamaya çaðýrmýþtýn! Müslümanlar olarak bizim, Ýsrâilî rivâyetleri Ýslâmýn pýrlanta ve aydýnlýk aslýna, efsânevî hikâyeleri Ýslâmýn elmas gibi inanç sistemine ve mecâzî ifâdeleri Ýslâm’ýn zümrüt gibi hakîkatlerine karýþtýrdýðýmýzý ve böylece Ýslâmiyet’in kýymetini takdir edemediðimizi esefle bildirmiþtin. Ýslâmiyetin de buna cezâ olarak bizi dünyada zillet, sefâlet ve geri kalmýþlýkla tokatladýðýný haber vermiþtin. Üstadým! Bu zilletten, bu sefâletten, bu güçsüzlükten ve bu geri kalmýþlýktan bizi kurtaracak olanýn yine Ýslâmiyet’in merhameti olduðunu müjdelemiþtin. Ve tüm Müslümanlara ilân etmiþtin ki: “Öyle ise, ey ihvân-ý Müslimîn!... Geliniz! ona tarziye vereceðiz! El birliðiyle dest-i sadakati uzatacaðýz! Bîat edeceðiz! O’nun hablü’l-metînine sarýlacaðýz!” Tüm Müslümanlarca Ýslâmiyetten özür dilememiz halinde, ona sâdýk kalmamýz, ona el vermemiz ve ona bîat etmemiz halinde, onun saðlam ipine sýmsýký sarýlmamýz halinde, toprak altýnda gizlenmiþ olsa bile Allah’ýn izniyle Hakkýn er-geç parlayacaðýný, tüm dünyaya hâkim olacaðýný, zamanýn ve zeminin merhametsizliðinden dolayý az ve zayýf olsa da hakkýn taraftarlarýný n muzaffer olacaðýný, istikbal sarayýnýn tahtýnda tek hakîkat olarak yalnýz Ýslâmiyetin oturacaðýný bize kesin ifâdelerle müjde vermiþtin.7 Üstadým! Müslüman olarak üzerimizde bir dehþetli musîbet dolaþýyor. Düþman eliyle kaderden tokat yiyoruz! Demek biz hâlâ Ýslâmiyetten özür dilemedik! Hâlâ ona sâdýk kalmadýk! Hâlâ ona el vermedik! Hâlâ ona bîat etmedik! Hâlâ onun saðlam ipine sarýlmadýk! Üstadým! Biz Ýslâmý anlamadýk! Biz seni okumadýk ki! Þimdi bir buçuk milyar Müslüman olarak yanýþýmýz, yakýlýþýmýz, yýkýlýþýmýz, vuruluþumuz, perîþâniyetimiz, aðlayýþýmýz, feryâdýmýz bundan bizim. Biz Allah’ýn dînini anlamadýk ki! Allah’ým! Bize dînini anlama nimeti ver! Bize sevgili Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâma gönderdiðin vahye sarýlma lütfu ver! Bize merhamet buyur! Bizi hatâlarýmýzla ve kusurlarýmýzla yargýlama! Bizi baðýþla! Bize acý! Filistin’deki ve Irak’taki mâsûm ve mazlûm Müslüman’larýn üzerinden zâlimlerin ateþ çemberini kaldýr. onlara merhamet et! onlarý yuvalarýndan, evlerinden, barklarýndan, çoluk ve çocuklarýndan, saðlýklarýndan ve hayatlarýndan etme! onlarý koru! onlara þefkat et! onlarýn acýsýný bir an evvel dindir! onlarý ýztýrapta býrakma! onlarý aðlatma! onlardan râzý ol Rabbim! Ölenlerine þehadet ver! Mekânlarýný Cennet eyle! Kalanlarýna sabýr, sýhhat ve selâmet ver! Düþman kýlýcýný Ýslâm âlemi üzerinden kaldýr Rabbim! Müslüman olarak hatâmýzýn büyüklüðünden, cürmümüzün azametinden ve cinâyetimizin dehþetinden endîþe duyuyoruz, ürperiyoruz, korkuyoruz; fakat yine Sana sýðýnýyoruz Rabbim! Sana karþý mahcûbuz; fakat Sen’den baþka kimimiz var ki? Sen Erhamü’r-Râhimîn’sin! Müslüman’larý düþman kýlýcýyla, ölümle, kanla, musîbetlerle, belâlarla, acýyla ve ýztýrapla terbiye etme. Dînini hakkýyla anlamada Müslüman’lara kolaylýklar ihsân eyle! Âmîn… Âmîn… Âmîn… DÝPNOTLAR: 1- Âl-i Ýmrân Sûresi: 103; 2- Dîvân-ý Harb-i Örfî ve Sünûhât, s. 101; 3- Zümer Sûresi: 53; 4- Buhârî, tevhid, 15; Tirmizî, Tevbe, 1; 5- Hutbe-i Þâmiye, s. 40; 6- Hutbe-i Þâmiye, s. 21; 7- Muhâkemât, s.7. SÜLEYMAN KÖSMENE, Yeni Asya Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.