Legend Killer Geschrieben 19. Juli 2008 Teilen Geschrieben 19. Juli 2008 Sünnet Vahiydir Onu Ýnkar etmek Küfürdür Giriþ Dinin çeþitli konularýnýn tartýþýldýðý günümüzde, 14 asýrdan beri sünnetin vahyiliði görüþü; ümmet arasýnda hüsnü kabul görmüþ ve bu þekilde telakki edilmiþken, aklýný kutsallaþtýran Mutezile düþünceli kimseler ve batýlý oryantalistlerden esinlenen bazý yazarlar; yeni þüpheler gündeme getirerek sünneti sorgulamaya baþladýlar. Ne yazýkki Nebevi sünnet kültüründen mahrum olan bazý cahil kimseler bunlara aldanmaktalar. Dolayýsýyla bu gibilere hem cevap, hem de meseleyi araþtýrmak maksadýyla bu konuyu hazýrlamýþ bulunuyoruz. Önce sünnetin vahyi yönünün olup olmadýðýný görelim. Vahiy Yönünden Sünnet: Þunu iyice belirtmek isterizki, sünnet hiç þüphesiz vahy mahsuludur. Hiç mümkün müdür ki, Kur’an-ý Kerim vahy olsun da, hükümlerinin beyaný ve buna göre uygulama þekli beþeri bir keyfiyete býrakýlmýþ olsun. Böyle bir eyleme müsade edilseydi, vaz edilen hükümlerin vahy olmaktan çýkmasý için yeterli bir sebep olurdu ki, buda uygulama þekliyle beraber Allah’ýn (c.c.) dini olmazdý. Halbuki sünnetin vahyiliðini ispatlayan bir çok deliller mevcuttur. Bunlarý sýrasýyla görelim. 1. Kur’an-ý Kerimdeki deliller: a) Cenab-ý Hak Kur’an-ý Kerimde: “Ey Peygamber hanýmlarý, evinizde okunan ayetleri ve hikmeti hatýrlayýnýz”[1][1] buyurmaktadýr. Ayet-i Kerime’den anlaþýldýðýna göre hikmet, ayetlerden ayrý birþeydir ve okunmaktadýr. Buradaki hikmetin sünnetten baþka birþey olmasý düþünülemez. b) “Biz sana kitabý ve hikmeti indirdik ve bilmediklerinide öðrettik”.[2][2] Ýkinci ayet-i Kerimede ise, hikmet Kur”an gibi indirilmektedir. Öyleyse sünnetin karþýlýðý olan bu hikmet anlaþýldýðý üzere vahyedilmektedir. c) “Ey Peygamber (s.a.v.) acele etmek için dilini hareket ettirme, onun (Kur’an) toplanmasý ve okunmasý bize aittir”. Biz sana onu okuduðumuz zaman onun kýraatýna tabi ol, ondan sonra onun açýklanmasý yine bize aittir”[3][3] Burada çok açýk bir ifade ile Cenab-ý Hak, vahy yoluyla Kur’an-ý Hz. Peygamber’e ilka ettirdikten sonra, yine o Kur’anýn açýklanmasýný Peygamber vasýtasýyla ona ait olduðunu vurgulamýþtýe. Böylelikle Kur’an’ýn beyaný olan sünnetinde vahy yolla geldiði anlaþýlmaktadýr. d) “Biz sana, insanlar arasýnda Allah’ýn gösterdiði þekilde hükmedesin diye Kitabý indirdik”[4][4]. Yine bu ayeti Kerime’de Allah (c.c.), indirmiþ olduðu kitabý, Peygamber (s.a.v.)’e gösterdiði þekilde hükmede bilsin diye gönderildiðini bildirirken Kur’aný Kerim’e izafeten hüküm verme þekli Allah tarafýndan gösterilmesi, yine sünnetin vahyi mahsülü oluþunu gösterir. e) “ Eðer bir þeyde çekiþirseniz, onu Allah’a ve Rasulu’ne havale ediniz”[5][5] demesiyle, ihtilaf ve çekiþmenin bu iki vahyin dýþýnda olduðunu ve bunun ancak vahyi mahsülü olan kaynaklarla çözüleceðini bildiriyor. Eðer sünnet vahyi olmayýp Kur’an’ýn beþeri bir yorumu olsaydý, beþerin ihtilafiný çözmek için ona havale etmezdi. Bilakis Kur’an’ýn vahyile yetinirdi. 2) Sünnetten deliller: a) Resulullah (s.a.v.): “Size Allah (c.c.)’ýn kitabý ve onun elçisinin sünneti olmak üzere iki þey býraktým. Onlara sarýldýðýnýz müddetçe ebediyyen sapýklýða düþmeyeceksiniz”[6][6] sözüyle Kur’an ve sünnetin, dinin iki temel vahyi kaynaðý olduðunu vurgular. Çünkü sünnetin Kur’andan sonra kendisine sarýldýðýnda sapýtmama garantisi olarak gösterilmesi, ancak vahyi ve hidayet kaynaðý olmasýyla izah edilebilinir. b) Hz. Peygamberin, “ Haberiniz olsun, bana Kur’an ve onunla birlikte misli verildi” [7][7]demesi, sünnetin vahyi yönüyle Kur’anýn mesabesinde olduðunu gösterir. c) Evzai (öl.187) Hasan b. Atiyye’den þöyle dediðini nakleder: “Vahy, Resulullah’a (s.a.v.) inerdi. Onu tefsir eden sünneti de ona Cebrail getirirdi”[8][8]. Diðer bir rivayette ise, “Cebrail Resulullah’a (s.a.v.), aynen Kur’an-ý indirdiði gibi sünnetide indirdi ve ona Kur’an-ý öðrettiði gibi onu da öðretirdi”[9][9] gibi, Selef’ten nakledilen rivayetlerde sünnetin ne þekilde vahyedildiði belirtilmiþtir. Bununla beraber Kur’an’dan ayrý olarak vahyedilen sünnetin Kur’an-ý beyan etmesi dýþýnda, sünneti bize öðreten Hz. Peygamberin, bir beþer olarak, dünya görüþüne sahip olmasý gerekir. Buna ek olarak bazý beþeri hallerinin bulunmasý da beþer olduðunun bir göstergesidir. Bunlarýn vahy dýþýnda kalmasý gayet tabiidir. Binaenaleyh Nebevi sünnetin, nelerin vahiyden olduðu ve nelerinde vahyin dýþýnda kaldýðýný bilmek için bir ayýrýma gitmemiz kaçýnýlmazdýr. Bu ayýrým da þöyledir: 1. Peygamber olarak Hz.Muhammed (s.a.v.) 2. Ýnsan olarak Hz.Muhammed (s.a.v.) Bu þekilde yaptýðýmýz ayýrýmýnýn delili, þu ayeti kerimede yer almaktadýr: “ Ey Resulum, deki; “Ben de sizin gibi bir beþerim, ancak bana vahyolunuyor”[10][10]. Görüldüðü gibi, ayetin birinci kýsmý onun insan olma yönünü, ikinci kýsmý ise, kendisine vahyedilmesi hasebiyle Peygamber olma yönünü ele almaktadýr. Dolayýsýyla Hz. Peygamberin sahib olduðu bilgiyi böylelikle ikiye ayýrýyoruz: Bunlarda vahye dayanan bilgiyle, yaþadýðý toplumdan aldýðý, tecrübeye dayanan bilgidir. Bu baðlamda vahye dayalý sünnet içerisine giren ve girmeyen sahalarý görelim. a) Vahyin içine giren sahalar: 1) Helal ve Haramlar 2) Ýbadetler 3) Ukubat (hadler) 4) Muamelat (akidler) 5) Ahlaki konular 6) Akideye ve gaybiyata ait konular 7) Hz. Peygamberin (s.a.v.) hususi halleri Bu gibi sahalar veya konular Kur’an-ý Kerim’de geçmesine raðmen bunlarýn tafsilatý ve beyan edilmesi sünnete býrakýlmýþtýr. Ayrýca sünnet, Kur’anda geçen bu konularla ilgili müstekil hükümler getirme yetkisine sahip olmuþtur. b) Vahyin dýþýnda kalan sahalar: 1) Yaratýlýþla ilgili haller. (Bunlar beþeri hallerdir. Oturup kalkma, yeme içme, nefsi ve bedeni ihtiyaçlar ve benzeri durumlar) 2) Ýstiþareye açýk konular. (Hakkýnda her hangi bir nas gelmemiþ ve müslümanlarýn müþaveresine býrakýlmýþ idari ve içtimai konular) 3) Kaza-i hükümlerde hakimin tasarruflarý. (yani içtihadlarý) 4) Dünya iþleri. (Ordu tanzimi, ziraat iþleri, eðitim metodlarý, týbbý müdahaleler ve tedavi usülleri, yeni teknolojiden istifade etme ve tecrübeye dayanan uygulamalar) Bunlara delil olarak, hurma aðaçlarýný aþýlama kýssasýnda “Siz dünya iþlerini benden daha iyi bilirsiniz”[11][11]demesiyle Hz. Peygamber, bunlarý vahyin dýþýna çýkarmýþtýr. Yine baþka bir delilde; Bedir savaþýna giderken Peygamber (s.a.v.)’in orduyu indirdiði mevkiinin vahye dayanmadýðýný öðrenen ve akabinde Peygamber (s.a.v.)’in; “Harp hileden ibarettir.”demesinden ve bunun kendi görüþü olduðunu beyan etttikten sonra; Hubab b. el-Münziri’nin itirazý dolayýsýyla Hz. Peygamberin ordunun mevkii deðiþtirmeleri ”[12][12] gibi rivayetler açýkça bu gibi sahalarýn vahyin dýþýnda kaldýðýný göstermektedir. Ancak mezkur sahalar her ne kadar vahyin dýþýnda kalýp, bunlarýn tasarruf ve uygulanmasýnda ferd ve topluma muhayyerlik verilmiþse de bazý durumlarda þer’i müdahale söz konusu olabilmektedir. Þayet mubah olan iþlerden biri, vahyile ilgili bir hükümle baðlantýsý olursa, þer’i hükmün gereðini uygulamak durumundayýz. Örneðin; yeni teknolojinin nimetlerinden biri olan internetin faydalý ve müsbet yönlerinden istifade ederken, zararlý ve menfi yönleri bizi, þer’i bir mahzurla karþý karþýya getirebilir. Dolayýsýyla bu baðlantýyý çok iyi kurmak zorundayýz. Baðlayýcýlýk Yönünden Sünnet : Sünnetin naslarý üç þekil (yol) üzere gelmiþtir. 1) Ýcmal ve tafsil açýsýndan Kur’an-ý Kerim’e muvafýk ve ona destekleyici olarak gelmesi. Örneðin; namaz, zekat,oruç ve haccýn vucubiyyetini, þart ve rükünlerine deðinmeyerek bu manayý ifade eden hadislerdir ki bu konularda gelen ayeti kerimelere muvafýk olarak sudur etmiþtir. 2) Mutlakýný mukayyed, mücmelini tafsil etme, müþkilini izah, umumunu hususileþtirme, mübhemini beyan etme gibi, fonksiyonlarý yerine getirmek suretiyle, Kur’an’ýn hükümlerini beyan ve tefsir edici olarak gelmesi. Örneðin; ayette geçen siyah iplikten beyaz ipliðin ayrýlmasýndan maksadýn; günün beyazlýðý ve gecenin karanlýðý olduðu , altýn ve gümüþü stok etmekten muradýn; zekatý vermeme anlamýna geldiði, hýrsýzýn elini kesmekten kasdýn; sað el ve bilekten olduðu veya ayette;” Onlar imanlarýný zulum ile giymezler”den muradýn þirk ile girmezler anlamýna geldiðidir. Sünnetin çoðu bu türden olduðu için Kur’an’ý beyan etme vasfýný kazanmýþtýr. Bu iki türün geliþi konusunda ilim adamlarý arasýnda ihitilaf yoktur. 3) Kur’an-ýn susup ne vacip saydýðý ne de nefyetmediði bir konuda sünnetin hüküm getirmesi; örneðin, mut’a nikahýn ve evcil eþeðin haramlýðý gibi konular.[13][13] Bu üçüncü türde gelen sünnetin, hüküm koymadaki istiklaliyeti konusunda usülculer ihtilaf etmiþlerdir. Acaba burada sünnet yeni hükümleri karar kýlarken, yasamada istiklaliyet yoluyla mý, yoksa velev tevil yoluyla olsada, Kur’an naslarýnýn altýna (zýmnen) girme yoluyla mý karar kýlar? Birinci görüþ, cumhur alimlerin görüþüdür, ikinci görüþ ise, Þatýbi’nin görüþüdür[14][14]. Ýmam þafii’nin nakline göre, selef alimleri de bu konuda ihtilaf etmiþtir. Aþaðýdaki delillederden anlaþýlacaðý üzere birinci görüþ tercihe þayandýr. Sünnetin teþri’deki yetkisinin delilleri: 1) Kur’an Kerimdeki deliller: a)“ Fakat hayýr; Rabbine yeminler olsun ki, onlar, aralarýnda çekiþtikleri þeyler hakkýnda seni hakem yapýp, sonra da verdiðin hükümden dolayý içlerinde hiçbir sýkýntý duymadan tam bir teslimiyet göstermedikçe iman etmiþ olmazlar”[15][15]. b) “ Peygamber size neyi getirdiyse alýnýz, neyden de kaçýndýrdýysa ondan sakýnýnýz ”[16][16]. c) “ Peygamberin emrine muhalefet edenler, kendilerine bir fitnenin isabet etmesinden, veya acýklý bir azaba düçar olmalarýndan sakýnsýnlar”[17][17] d) “ Ýþte bunlar, yanlarýndaki Tevrat ve Ýncil’de yazýlý olarak bulduklarý ümmi Nebi’ye, Resul’e tabi olanlardýr. O Resul (Peygamber), onlara iyiliði emreder, kötülükten de nehyeder; onlara, iyi ve temiz olan þeyleri de helal kýlar ” [18][18]. e) “ Kendilerine kitap verilenlerden Allaa’a ve Ahiret gününe iman etmeyenlerle, Allah’ýn ve Resulü’nün haram kýldýðýný haram saymayanlarla ve hak dini, din edinmeyenlerle, boyun eðip kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaþýn ”[19][19]. f) “ Allah ve Resulu, bir þeye hükmettikleri zaman, mümin erkek ve mümin kadýnýn kendi iþlerinde artýk baþka bir þeyi seçmeye haklarý yoktur... ”[20][20] g) Peygamber (s.a.v.)’in emrettiði ve yasakladýðý konularda ona uyma ve itaatýn vucubiyyetine delalet eden Kur’andaki naslar, onu beyan ve teyid eden sünnet ile müstakil hüküm getiren sünnet arasýnda bir ayýrým yapmamýþtýr. Bilakis bazý ayetler bu istiklaliyeti sünnet’e teslim etmektedir. Örneðin; “ Ey Ýman edenler, Allah’a itaat edin. Peygambere’de itaat edin ve sizden olan ülü’l-emre de...”[21][21]. Bu ayetin tefsirinde et-Tayyibi þöyle der: “Peygamber’e (s.a.v.) itaatin istiklaliyetine iþaret etmek için, bu ayeti kerimede; “ Peygamber’e de itaat edin” diyerek fiil iþareten tekrarlanmýþ, fakat, “sizden olan ülü’l-emre de” bu iþareti tekrarlamamýþtýr”[22][22]. Özellikle (e) maddesindeki ayeti kerime bu konuda çok açýktýr. Bunlardan baþka ayeti kerimeler de bu meyanda delil sayýlabilir. 2) Sünnetten deliller : a) Genel Hadisler: Ýster teyid eden, ister beyan eden ve isterse müstakil olarak gelsin, sünnetin baðlayýcýlýðýný ispatlayan hadislerin geneli buna delil olmaktadýr. Örneðin, “Size sünnetimi tavsiye ediyorum”[23][23] hadisi. Bunlarýn çokluðu bu geneli kesinleþtirmektedir. b) Hususi Hadisler: Örneðin; “ Bana Kur’an ve onunla birlikte misli verildi, karný tok ve yastýðýna dayanmýþ bir adamýn; ‘ Size gerekli olan Kur’andýr, onda neyi helal bulduysanýz, onu helal ediniz, neyi de haram bulduysanýz, onu haram ediniz’ demesi yakýndýr. Allah Rasulu’nun haram ettiði þeyler, Allah’ýn haram etmesi gibidir”[24][24]. 3) Akli delil: Madem ki Hz. Peygamber vahyi tebliðde hatadan masumdur, öyleyse sünnetin istiklalen hüküm getirmesi, aklen mani deðildir. Ayrýca Cenab-ý hakk’ýn Peygamber’e hükümlerini teblið etme hususunda hangi yolla olursa olsun, emretmesi mümkündür ki, bu aklen caizdir. Kaldý ki alimlerin ittifakýyla hükümleri teblið etme olayý, hem Kur’an, hemde sünnetle fiilen vuku bulmuþtur. Sünnetin Müstekillen Getirdiði Hükümlere Örnekler: 1. Ninenin mirasý ve altýda bir olduðu. (Bu konuda alimlerin icma-ý söz konusudur, delil ise, sünnetin getirdiði müstekil hüküm) 2. Zina eden evli erkek veye kadýnýn recmedilmesi. 3. Zina eden bekarýn bir yýllýðýna nefyedilmesi. 4. Evlilikte bir kadýný, hala ve teyzesiyle birleþtirmenin yasaklýðý. 5. Þuf’a ile ilgili hükümler. 6. Evcil eþek etinin haramlýðý. 7. Mut’a nikahýn haramlýðý. 8. Musakatla ilgili hükümler. 9. Þahid ve yeminle ilgili hüküm. 10. Ramazanda orucunu kasden bozana keffaret.[25][25] Buna benzer bir çok örnekler vermek mümkündür. Sonuç Bu kýsa araþtýrmamýzýn neticesinde sünnetin, Kur’an-ý kerimden sonra müslümanlarýn baþvuracaðý önemli bir kaynak olduðu ve sünnetin büyük bir kýsmýnýn vahye dayandýðý, belirtilen kýsýmlarýn ise, vahye girmediði anlaþýlmýþtýr. Ayrýca vahye dayanan sünnetin teþri’attaki yetkisi ve baðlayýcýlýk yönüyle de müstekil olarak bazý hükümler vaaz edebileceði, örnekleriyle ortaya konulmuþtur. Ancak bu konularda daha kapsamlý bilimsel ve ciddi çalýþmalar yapýlmasýnýn gerekliliði bir gerçektir. -------------------------------------------------------------------------------- [1][1] Ahzab, 34. [2][2] Nisa, 113. [3][3] Kiyame, 17-19. [4][4] Nisa, 105. [5][5] Nýsa, 59. [6][6] el-Hakim, Müstedrek, ; Malik, Muvatta, . [7][7] Ebu Davud, Sünen, n° 4604 [8][8] ed-Darimi, [9][9] es-Suyut, Miftahu’l-Cenne, [10][10] Kehf, 110. [11][11] Sahih-i Müslim, . [12][12] Siretu’bni Hiþam, . [13][13] Mustafa es-Sibai, es-Sünne ve Mekanetuha fi’t-Teþri’i’l-Ýslami, . [14][14] eþ-Þatibi, el-Muvafakat, . [15][15] Nisa, 65. [16][16] Haþr, 7 [17][17] Nur, 63 [18][18] Araf, 17 [19][19] Tevbe, 29 [20][20] Ahzab, 36 [21][21] Nisa, 59. [22][22] et-Tayyibi, [23][23] Ebu Davud, Sünen, n°4607, Ýbn Mace, Sünen, n°42 [24][24] Ebu Davud, Sünen, n°4604 . [25][25] Hazýrlayan : Mustafa Dönmez ÝLAHÝYAT FAKÜLTESÝ TEMEL ÝSLAM BÝLÝMLERÝ BÖLÜMÜ HADÝS ANABÝLÝM DALI - (Seminer) BURSA -2000 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.