Webmaster Posted April 30, 2008 Share Posted April 30, 2008 Muzaffer Deligöz “Risale-i Nur’un ilk gazeteleri”ni anlattý. Ýslami duyarlýlýkla yayýnlanan ilk gazeteler olan, Zülfikar, Uhuvvet, Ýrþat, Ýhlas, Ýttihad ve Milli Gazete’de görev alan Muzaffer Deligöz, yýllar sonra o günleri anlattý. Süleyman Demirel’in masonluk belgesinin nasýl elde edildiði, Ýlahiyat Fakültesi Öðretim Üyesi Doç. Dr. Bahriye Üçok’un örtünen öðrencisine tehditlerle nasýl baþörtüsünü çýkarttýðýný, yine o dönemde baþörtüsü takan Ýlahiyat öðrencisi Hatice Babacan için fakülte idaresinden “geri zekalýdýr” açýklamasý yapýlmasý, Örfi Ýdare Komutaný Org. Cemal Tural’ýn “Sizi Ankara dýþýna sürüyorum” demesi gibi þaþýrtýcý pek çok konu bu söyleþide dile geldi. — Ýslami duyarlýlýða sahip ilk gazeteyi çýkaran ekipte yer aldýnýz. O günkü yayýn dünyasýný anlatýr mýsýnýz? - 1963’lerde çýkardýðýmýz gazetelere “Ýslâmi duyarlýlýða sahip ilk gazete” demek hem çok büyük bir iddia olur, hem de bizden öncekilere haksýzlýk olur kanaatindeyim. Belki, bizim çýkardýðýmýz gazetelere “Risale-i Nur’un ilk gazeteleri” denebilir. Askerlerin 1960 da meþru iktidarý devirmelerine en büyük yardýmý gazeteler ile Üniversite Profesörleri yaptý. Bunun için Askeri Ýdare gazetecilere büyük imtiyaz tanýmýþtý. Ýslami yayýnlar yasaklanmýþtý. Biz gazeteciliði yasaðýn bir nevi delinmesi olarak kullanmýþtýk. Biz üniversite öðrencisiydik. Gazetecilik bizim mesleðimiz deðildi. Ýslami yayýn yapabilmek için gazeteciliðe soyunduk. Ama bu amatörce bir çalýþma idi. Burada yeri gelmiþ iken, 1928 de latin harflerinin kabulünden sonra yayýnlanan Ýslami gazetelerden önemlilerini saymak isterim: Eþref Edip Beyin “Sebilürreþad”, N.Fazýl’ýn “Büyük Doðu”, Osman Yüksel Serdengeçti’nin “Serdengeçti”, Abdullah Iþýklar’ýn “Fetih”, Salih Özcan’ýn “Hilal Dergisi” , Þevket Eygi’nin “Yeni Ýstiklal” i ve diðerleri… — Bu ekipte sizden baþka kimler vardý? - 1963 de Ankara’da çýkardýðýmýz haftalýk “ÝRÞAD” ve “ÝHLÂS” gazetelerinde; Said Özdemir aðabeyin önderliðinde Ali Gürbüz, Zeki Birbilir, Ýsmail Anbarlý ve ben Muzaffer Deligöz vardý. 1964 de Ýzmir’de çýkardýðýmýz “Zülfikar” ve “Uhuvvet” gazetelerini de ayný ekip çýkardý. Ayný sýrada Konya’da öðretmen Mustafa Kýrýkçý’nýn yayýnladýðý “Bediülbeyan” ve daha sonra “Bediüzzaman” dergileri de bulunuyordu. Bunlar bütün Türkiye’ye daðýlan yayýnlardý. Bazý illerde mahalli olarak çýkarýlan dergilerin olduðunu da hatýrlýyorum. — Çetin günlerdi… O günün þartlarýnda bir gazete çýkarmanýn daha doðrusu Ýslami nitelikte bir gazete çýkarmanýn zorluklarý nelerdi? - Gazete çýkarmanýn deðil ama, Ýslami fikirlerin yayýnlanmasý zorluðu vardý. Daha önce matbaalarda basabildiðimiz “Risale-i Nur” larý artýk ne basabiliyor, ne daðýtabiliyor, ne de saklayabiliyorduk. Çetin günlerdi gerçekten… Biz de farklý bir formül bulduk. Basamadýðýmýz kitaplarý “Gazete” olarak basýp yayýnlýyorduk. Gazete ile yayýn yapmanýn önemini anlayýnca da, sadece “Risale-i Nur” için deðil; Türkiye’deki “Ýslami Hareket”in sesi olmak için gazete yayýnlamaya baþladýk. Bunlarýn ilki de “ÝTTÝHAD” idi. - Risale-i Nur aðýrlýklý bir gazetemiydi bu gazete de? - Önce yayýnlananlar Risale-i Nur aðýrlýklý idi. Ama “ÝTTÝHAD” hem Ýslami, hem de siyaset aðýrlýklý yayýn yapýyordu. — Neden Ýslami aðýrlýkta bir gazeteye ihtiyaç duydunuz? Burayý biraz daha açabilir miyiz? - 1960’larda Türkiye’deki Ýslami çalýþmalarý aksettiren, Ýslam’a yapýlan saldýrýlarý cevaplayan basýn yoktu. Ne yazýk ki yoktu! Rahmetli Necip Fazýl ve Serdengeçti tek baþlarýna bunlarla mücadele ediyorlardý. Bu sebeple de ömürlerinin büyük bir kýsmý hapishanelerde geçiyordu. Onlarýn çýkardýklarý gazetelerde “Siyaset” daha önde görülüyordu. Kamuoyunda da onlarýn imajý siyasi idi. Yani sýrf Ýslami hassasiyeti gösterdiðine inanýlan gazete yoktu. Hatta “Yeni Ýstiklal” bile siyasi kabul ediliyordu. Bu sebeple; siyasi hadiseleri ve haberleri vermeyen; yalnýzca Ýslami haber ve konularý iþleyen bir gazete yayýnlamak ihtiyacýný duyduk. — Gazete çýktýðýnda nasýl karþýlandý? - O günleri yaþayanlar hatýrlayacaktýr, gazete için mahalli kampanyalar, fahri özel daðýtýcýlar ortaya çýktý. Yani, bir ihtiyacýn var olduðu, bunun da karþýlandýðý anlaþýldý. — Kimler yazýyordu gazetenizde? - Ýttihad’ýn yazý kadrosu çok geniþti. Baþyazar: Mustafa Polat idi. Köþe Yazarlarý: Galip Gigin, Zeynep Münteha Polat, Nuriye Karahisarlý (Huriye Deligöz), Abdulhamid Oruç idi. Saðlýk sayfasýný Dr. Sadullah Nutku, Ýslam Alemi sayfasýný Salih Özcan ve Prof. Ali Genceli hazýrlýyordu. Aruz vezninde Þiirleri de Maraþ Senatörü A.Tevfik Paksu ile Mustafa Necati Bursalý yazýyordu. Röportajlarý Necmettin Þahiner gerçekleþtiriyordu. Dini Sorulara cevaplarý Ahmet Þahin yazýyordu. Kitap sayfamýzý Ýnþ. Mühendisi Mustafa Yeþilyurt hazýrlýyordu. Fikir-Sanat sayfasýný ise Suat Alkan yönetiyordu hatýrýmda kaldýðý kadarýyla. — Daðýtým ve satýþ iþini nasýl gerçekleþtiriyordunuz? - Baþlangýçta hiçbir daðýtým þirketi pazarlamayý yapmadý. Öyle olunca þehirlerarasý otobüsle ve PTT yoluyla daðýtým yapýldý. Tiraj o gün için 30.000 olunca bir daðýtým þirketi kabul etti. Bu traj 80.000 kadar çýktý. Bu, o zaman için inanýlmaz bir rakamdý. —O günün þartlarýnda bakýldýðýnda yaptýðýnýz bu iþler biraz deli cesareti isteyen bir iþ idi deðil mi? Aynen öyle.. Zira gazetelerin çýkýþý bir sermayedara baðlý deðildi… Tamamen inananlarýn verdikleri borç para ile yapýlýyordu. — Yayýn hayatýnýzda Sýkýyönetim ile yaþadýðýnýz bazý sorunlar oldu galiba? - Ýttihad Gazetesinde sýkýyönetim konusu yaþanmadý. Ama, Ankara’da ÝHLAS Gazetesi’nin çýkýþýnda bahsettiðiniz gibi sorunlarýmýz oldu. Sýkýyönetim gazeteyi 2 defa kapattý. Ýkincisi temelli kapatma idi… — Baþýnýza neler geldi? Kapatmanýn nedeni neydi? - Baþlangýçta bir sorun olmadý. Ancak, Milli Birlik Komitesi’nin üyelerinden biri Ankara Örfi Ýdare Komutaný Org. Cemal Tural’a telefon ederek “Paþa, Nurcular Hükümet Merkezinde Bediüzzaman’ýn resimlerini boy boy basýyor. Uyuyor musunuz ?” diye baský yapýnca Cemal Tural, gazeteyi 1 hafta kapattý. Ancak, gazete haftalýk olduðu için bir gün gecikme ile tekrar çýkardýk. Çýktý ama, tam çýktý.. Bediüzzaman’ýn “EY ÂLEMÝ ÝSLAM UYAN” yazýsý Erzincan’lý ressam Rafet Kavukcu’nun nefis hattý ile tam sayfa ve yeþil renkle basýldý. Solda da boydan boya tam sayfa Bediüzzaman’ýn sarýklý resmi vardý. Ýþte bu yayýn gazeteyi kapattýrdý. — Gazeteler o dönemlerde yasaklanabiliyordu, tamamen kapatýlabiliyordu demek ki. Peki gazete çýkarmanýz yasaklanýnca nasýl bir yol buldunuz? - O sýrada mahkemeler göstermelikti. Bütün karar komutanlarca veriliyordu. Yassý Ada hakimi bile ayný þeyi söylememiþ miydi ? “Sizi buraya týkan kuvvet böyle istiyor” sözü herkesçe malum... Biz Ankara’da yasaklanýp kapatýldýðýmýzda ne yaptýk? Ýzmir’e gittik ve orada gazete yayýnýna devam ettik. — Bu sýrada yaþadýðýnýz pek çok ilginç olay vardýr þüphesiz. Bunlardan aklýnýzda kalan birini paylaþýr mýsýnýz? - Kapatma kararý üzerine gazete böyle çýkýnca o gün Hacýbayram Camiinin yanýndaki idarehaneye gelen askerler Said Özdemir, Ali Gürbüz, Ýsmail Anbarlý ve beni alarak, o zaman Örfi Ýdare karargâhý olan Kara Harp Okuluna götürdüler. Bir deniz hâkim albay önce gazetenin temelli kapatýldýðýný ve bizim Ankara dýþýna sürüldüðümüzü teblið etti. Sonra da çok kibar bir dille “yanlýþ yaptýðýmýzý, Paþanýn çok kýzdýðýný” söyledi. Bizi dýþarýda sýra þeklinde dizdiler. Biraz sonra Org. Cemal Tural geldi. Koltuðunun altýnda paþalýk kýrbacý, bir aþaðý-bir yukarý bizi inceledi. Sonra da “Din-iman size mi kaldý? Nedir yaptýðýnýz” diye söze baþlayýnca Ýsmail Anbarlý “Ama Paþam…” demeye kalmadý, Cemal Tural kýrbacý vurmak üzere havaya kaldýrdý. Ancak, Ýsmail Anbarlý’nýn baktýðý yeri oyacak kadar þiddetli bakýþý ve korkmadýðýný gösteren heybetli bir hareketi üzerine vurmak üzere kalkan eli yukarýda kala kaldý. Siyah pardösünün boynuna koyduðu beyaz suni ipekten mamul, namazda sarýk olarak kullandýðý boyunbaðý ve uzun boyu içindeki kabadayývari hareketi, o þahin bakýþý ile birleþince Paþa üzerinde ne gibi bir tesir yaptý ise yapmýþtý. Paþa elini indirerek vurmaktan vazgeçip “Sizi Ankara dýþýna sürüyorum” diyerek gitti. Doðrusu, biz Paþa’nýn bizi koruduðunu çok sonra anlayabildik. Zira, o sýrada Örfi Ýdare Komutaný istediði kiþiyi, hiçbir karar olmadan hapse atabiliyor, mahkemeye de çýkarmadan aylarca bekletebiliyordu. Ayrýca askeri arnizonlarda yapýlan iþkencelerin haddi hesabý yoktu. Mesela Ýstanbul Sarayburnundan Yassýadaya tünel açýp, Menderes’i kaçýracaðýný söylediði için bir Ýnþaat Mühendisi aylarca cezaevinde kalmýþtý. Yaptýðý þakanýn neye mal olduðunu herhalde çok sonra anladý. Ýnançlý bir kiþi olan Org. Cemal Tural’ýn bizim niyet ve gayelerimizi bildiði için Komitenin baskýsýna raðmen bizi cezalandýrmadý, yalnýzca göz önünden uzaklaþtýrdý. — Çýkardýðýnýz diðer gazeteler hangileri idi? - 1964 de Ýzmir’de Zülfikar ve Uhuvvet gazetelerini çýkardýk. O sýrada Doðu Menzil Komutaný olarak Kayseri’de bulunan Korg. Faruk Güventürk’ün inançlý kiþilere yaptýðý zulümleri ve gazetelerdeki “Nurcular Yeþil Komünistlerdir” beyanatý üzerine yaptýðýmýz yayýn, bölgede büyük bir baský kuran Güventürk’ü periþan etti. Bu sebeple de beni tevkif ettirerek 3 ay Buca Cezaevinde kalmama sebep oldu. — Süleyman Demirel’in mason olduðuna iliþkin yayýný ilk siz yaptýnýz galiba deðil mi? O belgede ne vardý? - O sýrada Ankara Hukuk Fakültesinde okuyordum. 1963 yýlýnýn sonlarýna doðru Ankara Merkez Vaizi olan Sait Özdemir Aðabey gazeteci arkadaþým Ali Gürbüz ve bana; — Bu akþam sizi bir toplantýya götüreceðim. Hazýr olun.. dedi Akþamdan sonra Kastamonu Milletvekili Rahmetli Ýsmail Hakký Yýlanlýoðlu’nun evine gittik. Bir süre sonra genç bir bankacý geldi.. Çýkrýkçýlar Yokuþundaki bir Bankanýn Müdür Yardýmcýsý olarak görev yapýyordu. Bankacý; Mason Locasýnýn faal üyesi olduðunu, Sait Özdemir vasýtasý ile fikirlerinin deðiþtiðini bildirdi. Masonluktan ayrýlmak istemesine Sait Beyin karþý çýktýðýný “üye olarak devam etmesini, ancak alýnacak önemli kararlardan kendilerini haberdar etmesini ve bazý bilgi ve belgeleri de toplamasýný istediðini” söyledi. Bu zat Sait Özdemir’i arayarak, mason toplantýsýnda çok önemli görüþmelerin yapýldýðýný, bunlarý muhakkak kendilerinin bilmesi gerektiðini söylemiþ. Sait Bey de Kastamonu Milletvekili Ýsmail Hakký Yýlanlýoðlu’nun evine gelmesini istemiþ. Mason Locasýnda yapýlan toplantýda, Süleyman Demirel’in AP Genel Baþkanlýðýna seçileceðini, bir süre sonra da Baþbakan olarak görevlendirileceði hususunda bilgi verildiðini söyledi.. Bu sýrada AP Genel Baþkaný olarak Emekli Orgeneral Ragýp Gümüþpala görev yapýyordu. Ben Süleyman Demirel’i tanýmýyordum. - Kimdir bu Demirel ? diye bir sordum. Demirel’in eski DSÝ genel müdürü olduðu, AP Kurucusu ve Genel Ýdare Kurulunda bulunduðunu söylediler. Gazeteci arkadaþýmýz rahmetli Ali Gürbüz ise; — AP nin Genel Baþkaný var. Ragýp Gümüþpala’nýn Genel Baþkanlýðýna hiç kimsenin itirazý da yok.. dedi. Genç bankacý bu soruya karþýlýk: - Gümüþpala meselesinin halledileceðini belirttiler.. dedi. Genç Bankacý bu toplantýya, Genel Kurullarda elden ele dolaþan Süleyman Demirel’in mason olduðunu gösteren belgeyi de getirmiþti. Hepimiz merakla bu belgeyi inceledik. Belge gerekli kiþilere ulaþtýrýlmak üzere Ýsmail Hakký Yýlanlýoðlu’na verildi. http://image.haber7.com/haber/114993.jpg Böylece, ben ve arkadaþlarým, Süleyman Demirel’in mason olduðunu bizzat ayný locada bulunan bir kiþiden duymanýn yanýnda, ilk elden masonluk belgesini de görmüþ olduk. Bu haberi ben babamýn Nahiye Müdürü olarak görev yaptýðý Bolu-Yeniçaða’ya gittiðimde rahmetli babama ve oradaki arkadaþlarýma söyledim. Hiç biri Süleyman Demirel’i tanýmýyorlardý. Bu sebeple bu haber onlar için pek enteresan olmadý. Ancak onlardan biri olan oto tamircisi Osman Özcan, uzun yýllar bana “Sen, Süleyman Demirel’in masonluðunu bize çok önceden söylemiþtin “ der durur. 1964 AP Genel Kongresinde daðýtýlan belgenin bizim bulduðumuz belge olduðundan þüphem yok. Zira Sait Bey ve Ý.Hakký Yýlanlýoðlu, Sadettin Bilgiç’in kazanmasýný istiyorlardý ve bu sebeple de birçok giriþimde bulunuyorlardý. Ayrýca, bazýlarý AP nin ilk kurucularýndan ve Genel Ýdare kurulu üyelerinden Dr. Emin Acar, Mehmet Turgut, Tahsin Demiray, Faruk Sükan, Ferruh Bozbeyli, Celal Ertuð, Fethi Tevetoðlu, Haluk Nurbaki, Hasan Aksay, Hüsnü Dikeçligil gibi isimlerle devamlý irtibatlarý vardý. Böyle bir belgeyi Demirel’e karþý olan kiþilere vermeleri normaldi. — Demirel kongre için bunu yalanlamak zorunda kalmýþtý sanýrým? - AP’nin Genel Baþkaný Ragýp Gümüþpala’nýn garip ölümü üzerine, Genel Baþkan seçmek için 30 Kasým 1964 de yapýlan AP Genel Kongresinde iki aday vardý. Birincisi Dr. Sadettin Bilgiç, ikincisi Süleyman Demirel. Bu seçim sýrasýnda Demirel taraftarlarý Demirel’in 1963-1969 yýllarý arasýnda ABD Baþkaný olan Johnson ile çekilmiþ resimlerini, Sadettin Bilgiç taraftarlarý ise Süleyman Demirel’in Mason olduðunu gösteren Loca Kayýt örneðini daðýttýlar. Demirel kendisinin mason olmadýðýný belirten Türk Yükseltme Cemiyetinden verilmiþ 14.11.1964 tarihli bir belgeyi kongrede okudu. Ancak bu Türkiye Masonlarýnýn ikiye bölünmesine sebep oldu. — Ankara Ýlahiyat fakültesinde yaþanan ilk baþörtüsü sorununda yine iyi bir gazetecilik yaptýnýz. Hatice Babacan olayýný da ilk siz duyurmuþtunuz deðil mi? - 967 yýlýnda Ankara Ýlahiyat Fakültesi’ne kaydoldum. Hem okuyor hem de ÝTTÝHAD gazetesi Ýstanbul Bürosunu yürütüyordum. O sýrada Ýlahiyat Fakültesinde Nesibe isimli öðrenci baþýný örttü. Doç. Bahriye Üçok kýzýn baþörtüsünü tehditlerle açtýrdý. Arkasýndan Hatice Babacan baþýný örttü. O sýrada diðer fakülteler bir tarafa hiçbir Ýlahiyatta kapalý bir kýz öðrenci bulunmuyordu. Ben Hatice’nin babasýný ve aðabeylerini tanýyordum. Kendilerine gittim, Nesibe’yi misal vererek Hatice’nin baskýlara dayanýp, dayanamayacaðýný sordum. Hatice’de orada bulunuyordu. Babasý Ali Amca; Çýkrýkçýlar Yokuþu’nda dükkaný olan maddi durumu çok iyi olan bir toptancý idi. Kendilerinin Hatice’yi sonuna kadar destekleyeceklerini, açýlmasýnýn söz konusu olmadýðýný söylediler. Fakülte ve Üniversite Senatosu kararý ile Hatice Babacan ve Mustafa Demirsöz okuldan atýldý. Fakülte boykot’a gitti. Bunun üzerine ben ÝTTÝHAD’a “Bu baþ bu vücutta olduðu sürece açýlmayacak” baþlýklý haberi gönderdim. Manþet haline gelen haber, bütün Türkiye’yi ayaða kaldýrdý. Türkiye’nin her yerinde öðrencilere destek veren etkinlikler yapýldý. MTTB Genel Baþkaný Ýsmail Kahraman olaya sahip çýktý, boykotu destekleyen gösteri ve bildiriler gazetelerde yer aldý. Belki Hatice Babacan ve Mustafa Demirsöz okuldan atýldýlar ama, baþörtüsü Türkiye gündemine o gün girmiþ oldu. Ama bugün ben okullarýnýn önlerinde baþörtülerini çýkararak, peruklarýný takan kýzlarýmýzýn yanýndan baþým eðik olarak geçebiliyorum. Ne ben ne de diðerlerimiz bu kýzlarýmýza yeterince sahip çýkamadýk. - O günlerde de bu tarz haberlerde manipülasyonlar yapýlýr mýydý? Aþaðýlama, hakaret vs… - Elbette yapýlýrdý, yapýlmaz mýydý?… Hem de nasýl yapýlýrdý. Burada bana ait tatlý bir hatýrayý a anmak isterim: Fakülte Ýdaresi Hatice Babacan için gazetelere “Geri zekâlýdýr” diye beyanat verince, ben ve aðabeyi (Ali Babacan’ýn babasý) Hatice’yi zekâ testi için Ýstanbul Üniversitesine götürdük. Bizi Ýstanbul’da gazetemizin haným yazarý Huriye Vardarlý karþýladý ve mihmandarlýk yaptý. Ýstanbul Üniversitesi Hatice Babacan için “üstün zekâlýdýr” raporu verdi. O gün orada gördüðüm Huriye Haným ile çok kýsa bir süre sonra Rahmetli Mustafa Polat ve Mustafa Kavurmacý’nýn vasýtasýyla bugüne kadar sürmekte olan hayatýmýzý birleþtirdik. — Çýkardýðýnýz diðer gazeteler hangileri idi? - 1967 de Ýstanbul’da yayýna baþlayan haftalýk “ÝTTÝHAD” Gazetesi, 1968 MTTB Basýn-Yayýn Müdürü olarak MTTB Dergisi,1969 de Ankara’da Diyanet Ýþleri Baþkanlýðýnýn Yayýn organý olarak yayýnladýðýmýz "Diyanet Gazetesi" ve aylýk “Diyanet Dergisi” 1973 Milli Gazete, 1985-91 Türkçe Gazete (S.Arabistan’da Hacýlar için günlük Türkçe Gazete), 1990 dan bu yana zaman zaman yurt dýþý yayýn yapan ve sahibi olduðum Doðu haber Ajansý-Eastern News Agency - Ýttihat Gazetesi döneminde itibar gören bir gazete idi. Buradaki pozisyonunuz ne idi? Gazete kadrosunda kimler vardý? - “ÝTTÝHAD” Gazetesinin Sahibi: Salih Özcan idi. Genel Yayýn Müdürü Mustafa Polat, Yazý Ýþleri Müdürü Muzaffer Deligöz. Teknik Müdürümüz Erdoðan Atak idi. Ressamýmýz çizgilerini herkesin tanýdýðý daha sonra uzun yýllar yazarlýk yapan kanaatimce en iyi Türkçe yazan kalem olan Gürbüz Azak idi. Risale-i Nur Cemaati adýna gazetede Mehmet Kutlular bulunuyordu. — Mazlumlarýn müdafii olarak bilinen Avukat Bekir Berk ile yakýnlýðýnýz oldu mu? - Elbette… Gazeteciliðim boyunca, Bekir Berk’in Anadolu’da girdiði davalarýn bir çoðunu takip ettim. Mahkemelere beraberce gittik. Dosyalarýna gerekli evraklarý daktiloda çoðaltýrdým. O zaman fotokopi olmadýðýndan mahkemeye sunulacak belgeler kopya kâðýdý ile daktiloda çoðaltýlýrdý. Duruþmalarý gazeteci olarak takip ettim ve gazetemize haber olarak geçerdim. Cidde’de hastalýðýnýn arttýðý zaman yanýnda kimsesi olmadýðý için kendisini bizim eve taþýdýk. Eþim Huriye Haným elinden geldiðince kendisine hizmet etti. S. Arabistan’dan son ayrýlýþýný da bizim evden yapmýþ oldu. Allah Rahmet eylesin, bütün hayatýný karþýlýk beklemeden ümmetin hizmetine sunan nadir kiþilerden oldu. —Daha sonra siz Yeni Asya gazetesinde yer almadýnýz herhalde? - Hayýr. Ýttihad gazetesinde Salih Özcan ile diðerleri arasýnda meydana gelen ihtilafta ben Salih Bey’i haklý bulduðumu açýkça belirttiðim ve buna karþý fiili tavýr aldýðým için, Yeni Asya’da görev almadým. -Milli Gazete’nin Yazý Ýþleri Müdürlüðünü de yaptýðýnýzý biliyorum. Ýlk Yazý Ýþleri Müdürü siz miydiniz? - MNP mensuplarýnýn kurduðu NÝDAÞ isimli þirketin müdürlüðüne beni getirdiler. O sýrada Milli Gazete’nin çýkarýlmasýna karar verilmiþti. Ýstanbul’da yapýlan çalýþmalarý yeterli bulmayan Necmettin Erbakan Hocamýz beni gazetenin kuruluþunu yapmak üzere Ýstanbul’a gönderdi.. Ben gazetenin ilk Genel Yayýn Müdürü ve Yazý Ýþleri Müdürü olarak göreve baþladým. - Milli Gazete günlerinden de kýsaca bahseder misiniz? - 1972 yýlýnýn 11. ayý.. Gazetenin sadece ismi alýnmýþ, binasý kiralanmýþtý. Gazetenin çýkýþ tarihi 12.Ocak 1973 olarak ilan edilmiþ ama ortada hiçbir þey yok. Yayýn ve yazar kadrosu olmadýðý gibi, basým, daðýtým, ajans anlaþmalarý da yok. Gazetenin logosundan, anlaþmalarýna, yazarlarýndan yazý iþleri kadrosuna, resmi müracaatlarýndan kadronun maaþ pazarlýðýna, telefonundan masalarýna kadar bir günlük gazetenin her þeyini 2,5 ay içinde yapmak zorundasýnýz. Üstüne üstlük, Erbakan Hoca gibi titiz ve her þeyin detayýný isteyen bir kiþiye hesap vererek.. Allah’a þükür biz, ekip olarak Muzaffer Deligöz, Selahattin Sadýkoðlu, Mehmet Cemal Çiftcigüzeli, Rahmetli Erdoðan Atak, Gürbüz Azak ve gazete sahibi görülen Hasan Aksay, Yönetim Kurulunda olan Sabri Özpala ile Bahattin Çarhoðlu’nun yardýmlarý ile gazeteyi gününde çýkardýk. Yazar kadromuz; Necip Fazýl Kýsakürek, Þule Yüksel Þenler, Ahmet Ýhsan Genç, Prof. Dr. Osman Turan, Osman Yüksel Serdengeçti, Abdurrahim Karakoç ve diðerlerinden oluþuyordu. Gazeteci olarak; Hürriyet gazetesinin 1. sayfasýný hazýrlayan Erdoðan Atak, birçok gazetenin Ýstihbarat Þefliðini yapmýþ tanýnmýþ gazeteci Agah Güçlü, Günaydýn gazetesinin meþhur fotoðrafçýsý ve fotoðrafçýlarýn üstadý Atýlay Gülen, Akþam gazetesinin Arþiv Müdürü, Tercüman’dan part time olarak gelen Selahattin Sadýkoðlu ve M. Cemal Çiftcigüzeli ile daha birçok tecrübeli gazeteci bu kadroda yer alýyordu. — Milli gazeteyi çýkardýðýnýz o dönemlerde iyi gazetecilik yapabildiniz mi? Þimdi baktýðýnýzda deðerlendirmeniz nedir? - Ýyi bir gazetecilik yapabilmek için, iþin baþýnda Erbakan Hocamýz ile pazarlýk yaptýk. 1- Ýnanç ve yaþayýþýna bakýlmadan mesleðinin ehli fakat çalýþtýðý yere sadýk gazeteciler alýnacak, 2- Bu gazetecilere verilecek ücrete karýþýlmayacak, 3- Gazete parti gazetesi olmayacak, tam bir gazetecilik yapýlarak saðdaki basýn boþluðu doldurulmaya çalýþýlacak, 4- Gazete çalýþanlarýnýn maaþlarý mutlaka zamanýnda verilecek, maddi bakýmdan baþkalarýna muhtaç hale getirilmeyecek, 5- Haberler, gazetecilik esaslarýna göre deðerlendirilecek, haberlerde parti hassasiyeti olmayacak, ancak; makale, yorum, tefrika gibi diðer konularla gazeteyi çýkaranlarýn fikir aktarýmý ve tatminleri saðlanacak.. Baþlangýçta buna uyularak yapýlan neþriyatta büyük baþarý saðlandý. O derece ki, her gün Gazeteciler Derneðinde “bugün Milli Gazete neyi manþet yaptý, hangi haberleri öne çýkardý” diyerek diðer büyük gazetelerle mukayesesi edilmeye baþlandý. O kadar ki en sonunda Hürriyet-Milliyet-Milli Gazete yarýþý meydana geldi. Burada bizim en büyük çýkmazýmýz matbaamýzýn olmamasý sebebiyle tashih noksanlýklarý ile gazeteyi daðýtýma vereceðimiz saatin çok erken olmasý idi. Buna raðmen yayýnýmýz baþarýlý oluyordu. - Malum gazetecilikte haber atlatmak önemli. Özel habere de ayrýca deðer verilir. Gazete için ayný zamanda sayfa düzeni ve özellikle fotoðraflama da önemli yer tutar. O günlere ait þimdi aklýnýza gelen bir anekdot var mý? - Hiç unutmadýðým bir hatýramý paylaþayým haber 7 okuyucularý ile. Boðaziçi köprüsünün tabliyeleri bitmiþ, halatlar tamamlanmýþtý. Ertesi gün bütün gazeteler köprü resmini koyacaktý. Atýlay Gülen; “bir resim çekeceðim ki, bütün gazeteler Milli Gazetenin 10 adým gerisinde kalacaklar” diyordu. Ertesi gün bütün gazetelerin manþetleri köprü resmi idi. Ama herkes Milli Gazete’de Atýlay Gülen’in resmine þaþkýnlýkla bakýyordu. Atýlay, Türkiye’de hiç kimsede olmayan 3 objektifli makinesi ile öyle bir resim çekmiþti ki, bu iþi bilenler parmak ýsýrýyordu. Resim Ortaköy Camiinden çekilmiþti. Cami resimde bütün ihtiþamý ile görülüyordu. Köprü ise, Anadolu yakasýndan Avrupa yakasýna kadar bir bütün halinde görülüyordu. Yani, siz eðer köprünün tamamýný çekmek zorunda iseniz, objektifin bunu alabilmesi için en azýndan 3 km öteye gitmeniz gerekirdi. O zaman da Cami küçücük kalacak, köprü de bütün güzelliði ile görülemeyecekti. Bu sebeple köprüyü mutlaka yandan çekmek zorunda idiniz. Ama Atýlay’ýn 3 objektifi resmi film üzerinde birleþtirip, sanki yanýnýza getiriyordu. Takdir etmeyen olmadý. Ancak farkýnda olmayanlar da vardý: Gazetenin sahipleri.. ve particiler.. -Bu gazetenin parti aðýrlýðýnda olmasý kendi iç dengelerini oluþturur herhalde. Gazetecinin de bu durumda yaþadýðý zorluklar olsa gerek, ne dersiniz? - Evet aynen öyle… Particiler, Erbakan Hoca’nýn haberinin çift sütun verilmesine karþý baþka partinin Genel Baþkanýnýn manþet olmasýna dayanamýyorlardý. Yapýlan baskýlar sonucu gazetenin yayýn siyaseti deðiþtirildi. Tamamen parti gazetesi haline getirildi. Biz de gazeteden ayrýlmayý bir prensip meselesi saydýk. Ancak, ben bunu daha baþlangýçta Erbakan Hocamýza söylemiþtim. “Eðer ileride parti gazetesi haline gelecek isek, büyük ve masraflý bir kadro kurmanýn anlamý yok, biz 3-4 kiþi bu gazeteyi çýkarabiliriz.” demiþtim. Ama kendileri, “bu sað’ýn en büyük gazetesi olacak, gazetecilik esaslarýna göre yayýn yapmanýz daha iyi. En yakýn zamanda matbaa da alacaðýz” dedikleri için birçok kiþiyi rahat yerlerinden ettik, gazeteyi de masrafa sokmuþ olduk. — Dilersiniz birazda bugüne bakalým. Eski bir gazeteci ve yayýn emektarý olarak bugünün basýn dünyasýný nasýl görüyorsunuz? Ýnternet gazeteciliði hakkýnda ne düþünüyorsunuz? - Teknik imkânlarýn çok olduðu, birçok kolaylýklarýn bulunduðu zamanýmýzda, basýn’ýn etik deðerlerden yoksun olarak yayýn yaptýðýný görmek beni üzüyor. Eskiden her gazetenin yerleþmiþ bir yayýn ahlaký ve prensibi olurdu. Þimdilerde, özellikle bazý grup gazetelerinin ve Internet sayfalarýnýn yerleþmiþ prensipleri; her gün 1. sayfanýn sað üstü ile sayfanýn en altý ve son sayfanýn nerede ise yarýsý yayýnlayanlarý da konu bulmakta zorlayan seksi fotoðraflar ile dolu. Sebebi ve nedeni hiçbir þekilde izah edilemeyen, belki yalnýzca gazete sahiplerince istendiði için yayýnlandýðý aþikar olan bir pespayelik… Üzücü tabii, çok üzücü… Sadece habercilik gözüyle bakan objektif olmayý þiar edinmiþ, kartel mantýðýndan uzak sadece doðru haberin peþinde olan gazetecilere ihtiyaç olduðu kanaatindeyim. Kaynak: http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=315720 * Bu haber Risale-i Nur Araþtýrma Merkezi tarafýndan hazýrlanmýþtýr. Kaynak gösterilerek veya izin alýnarak yayýnlanabilir. Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Join the conversation
You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.