Webmaster Geschrieben 27. Juli 2011 Autor Teilen Geschrieben 27. Juli 2011 manifestosunda yaziyor: "ERGENEKON, İslamcı hükümet AKP ile, ulusal menfaatleri savunan Kemalist ulusalcı laik elitlerin bir çekişmesidir." "Ergenekon örgütü başarısız oldu. Bu örgüt gizli faaliyetlerini sürdürebilmek için fazla büyük bir hale gelmişti ve çok açıktan hareket etmeye başlamışlardı. Ayrıca olması gereken örgüt disiplinini de kaybetmeye başlamışlardı." "Tayyip Erdoğan, Erbakan'ın yolunu izliyor ve Türkiye'yi giderek İslamlaştırıyor. Türkiye'nin AB'ye üye olması Avrupa'nın "Eurabia" olmasına ve İslamlaşmasına sebep olacak. Ergenekon bu İslamlaşmayı engellemek istedi." "Ordu, İslamlaşmayı engellemek için, Türkiye'nin laikleşmesi için darbeler yaptı. Bu darbeler gerekliydi. Son darbe girişimi de Ergenekon şebekesinin girişimiydi. Bu şebekenin başarısızlığı bir "case study" /vaka çalışması olarak incelenmeli." Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 3. August 2011 Autor Teilen Geschrieben 3. August 2011 Askerin Said Nursi sitesi 180 derece değişmiş 02 Ağustos 2011 / 09:00 Halen yayın hayatını sürdüren sitenin içeriğindeki değişim hayret ettirecek cinsten Yeni bir darbe davasının açılmasına sebep olan ve Genelkurmay Başkanlığı tarafından kurulan kara propaganda sitelerinin sayısının 42’den fazla olduğu ortaya çıktı. ‘İnternet Andıcı’ iddianamesinde yer almayan 22 sitenin daha Karargah’la bağlantılı olduğu belirlendi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen İnternet Andıcı iddianamesinde “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmekle” suçlanan aralarında emekli Orgeneral Hasan Iğsız, Ege Ordu Komutanı Orgeneral Nusret Taşdeler, Genelkurmay Adli Müşaviri Tuğgeneral Hıfzı Çubuklu’nun da bulunduğu 22 üst subay hakkında yakalama kararı istenmesinin yankıları sürerken, Karargah ekibini zor durumda bırakacak sitelerin sayısı bilinenin aksine 42’yle sınırlı değil. Askerin AK Parti’yi yıpratmak ve irtica söylemi üzerinden psikolojik harekat yürütmek için kurduğu ‘irtica.org’ ve ‘irtica.net’ sitelerinde, ‘Faydalı Linkler’ başlığı altında şu sitelerin adları yer alıyordu: “terorveguvenlik.net, www.gurbetciler.info, www.ozgurlukbenimkarakterimdir.org, istiklalitamturkiye.blogcu.com, www.istiklalmahkemesi.com, www.hakimiyetimilliye.org, www.hablemitoglu2002.cjb.net, www.turkatak.gen.tr, kemalistpolitika. com, www.genckemalist.com, www.geocities.com/fethullahgercegi, nurcularkimdir.blogcu.com, www.fethullah.has.it, fetullahcilar.atspace.com, diyalogmasali.atspace.com, www.nurettinveren.net, www.tepkimiz.net, www.greekmurderers.net, asahaber.net, www.turkgunesi.com, fetos.wordpress com, www.fettosh.blogspot.com, www.ciafgulen.blogspot.com, www.demokrasivakfi.org.tr, www.egemenlikulusundur.net, www.armenianreality.com, www.azerigenocide.org, http://www.yenicag.az” 6 SİTE 42’LER LİSTESİNDE irtica.org ve irtica.net’te referans gösterilen 6 sitenin (terorveguvenlik.net, www.gurbetciler.info, www.turkatak.gen.tr, www.geocities.com/fethullahgercegi, www.greekmurderers.net, www.armenianreality.com) ismi, ‘AK Parti ve Gülen’i Bitirme Planı’nın perde arkasını deşifre eden meçhul subayın gönderdiği ve iddianameye giren 42 site arasında bulunuyor. İRTİCA.ORG. GİBİ İÇERİĞİNİ TERSİ YÖNDE DEĞİŞTİRMİŞLER! Yargılanmayı bekleyen 22 subayın başını ağrıtacak ve Genelkurmay bünyesinde kara propaganda amacıyla kurulan sitelerle ilişkili olduğu gözlenen yeni 22 siteyle ilgili ilginç ayrıntılara ulaşıldı. Bu 22 siteden bazılarının deşifre olan 42 site gibi kapatıldığı gözlenirken, bazılarının hâlâ faaliyette olduğu görülüyor. En ilginci ise bazı sitelerin içeriği irtica.org’da olduğu gibi tersi yönde değiştirilmiş. Halen faaliyetlerine devam eden ‘irtica.org’ adlı sitenin içeriğinin kamuoyunu ve yargıyı yanıltmak amacıyla baştan aşağı değiştirildiği ortaya çıkmıştı. İki yıl önce, Türkiye’de irtica tehditi olduğu ve irticai faaliyetlerin AK Parti eliyle yürütüldüğüne ilişkin pek çok asparagas haberlerin yer aldığı sitede, bugün Atatürk resmi altında ‘Türkiye’de günümüz koşullarında irtica tehditi yoktur’ yazıyor. İki yıl önce, Genelkurmay’ın referans gösterdiği ve yönlendirme yaptığı ‘nurcularkimdir’ adlı sitede de, en büyük İslam alimlerinden biri olan Bedizzaman Said Nursi yerden yere vurularak, hakkında üretilen iftiralara yer verilmişti. Ancak halen yayın hayatını sürdüren sitenin içeriğindeki değişim hayret ettirecek cinsten. Bugün ‘Nurcular Kimdir’, ‘Bediüzzaman Said Nursi Hz.’lerinin Tarihçe-i Hayatının Bir Hülasası’ başlıklarıyla Said Nursi’ye övgüler diziliyor. Sitede Said Nursi’nin İslam alemine hizmet için birçok sıkıntıya, dayanılmayacak derecedeki baskılara göğüs gerdiği vurgulanıyor. Sitede hayatı anlatılan Bediüzzaman’ın, “Risale-i Nur, bu asrı ve gelecek asırları nurlandırabilir bir Kur’âniyedir” sözlerine yer veriliyor. KARA PROPAGANDA TÜM HIZIYLA SÜRÜYOR Kapatılmayan ‘fetullahcilar.atspace.com’ adlı sitede ise karalama kampanyası tüm hızıyla sürüyor. Fotoğrafına yer verilen Gülen Cemaati lideri Fethullah Gülen’in üzerinin çizildiği görülen sitede, düzmece yayınlarla iftira kampanyasının devam ettirilmesi, cuntanın kolay kolay pes etmeyeceğinin kanıtı gibi. Sitedeki “Ey Türk genci! Görevin; internette ilk kez yayınlanan ve deşifre edilen görüntülerin olduğu bu siteyi herkese duyurmaktır” cümlesi dikkat çekiyor. Sitede ilk kez yayınlanıyor gibi sunulan görüntülerde ise, kamuoyunca bilinen açıklama ve görüşler bulunuyor. Merhum Necmettin Erbakan’a atfedilen “Geçiş kanlı mı olacak, kansız mı olacak’ sözü ile Fethullah Gülen’in bazı açıklamaları çarpıtılarak sunulmuş. ERGENEKON’UN AZERİ AYAĞIYLA TEMAS AK Parti hükümetini devirmek ve Türkiye’deki cemaat liderlerini karalamak için var gücüyle çalışan Karargah cuntasının, Ergenekon’un Azerbaycan ayağıyla da temasa geçtiği tespit edildi. İrtica.org.’da, ‘Faydalı Linkler’ bölümünde en üstte yer alan www.yenicag.az, Azerbaycan’da günlük yayınlanan Yeniçağ gazetesinin internet sitesi. Azeri Yeniçağ’daki Ergenekon soruşturması karşıtı yayınlar ve değerlendirmeler dikkat çekiyor. Veli Küçük, Kemal Kerinçsiz ve Sevgi Erenerol’un da aralarında bulunduğu kişilerin Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınması üzerine, Ergenekon iddianamesinde adı geçen Azeri-Türk Kadınlar Birliği Başkanı Tenzile Rüstemhanlı’yla birlikte basın toplantısı düzenleyerek Ergenekonculara destek verenler arasında, Yeniçağ Gazetesi Kurucusu ve Yayın Yönetmeni Akil Askerov da bulunuyordu. Darbeci subayların desteklediği Azeri Yeniçağ gazetesinin, yayınlarında Perinçek’in Aydınlık’ı gibi Ergenekon’un düzmece olduğunu savunması dikkat çekiyor. İhlas SonDakika Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
yilmaz Geschrieben 25. September 2012 Teilen Geschrieben 25. September 2012 [Timeturk] Balyoz Planı’nın ‘elde olmayan nedenlerle’ teşebbüs aşamasında kalmasa olabilecekleri anlattılar. İSTANBUL 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Balyoz Darbe Planı davası ile kararının yankıları sürerken çokça tartışılan ‘ceza süreleri’ akıllara ‘Ya darbe olsaydı’ sorusunu getirdi. Dönemin 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın 1 numaralı sanık olarak planlayıcısı olduğu Balyoz Darbe Planı, 12 Eylül ’de uygulanan ‘Bayrak Harekat Planı’nın kopyası olarak gösterilmişti. Kopya Darbe Planı olan Balyoz Darbe Planı davasında, darbe girişimi ile suçlanan emekli ve muvazzaf generaller ile subayların çeşitli cezalara çarptırılmaları, darbe dönemlerinde işkencelerden geçirilmiş isimler tarafından olumlu karşılandı. Cezaların ‘caydırıcı’ yönüne dikkat çeken mağdurlar, ‘Türkiye’de bir daha bizim yaşadıklarımız yaşanmasın diye, bu cezalar önemli’ mesajı verdi. Darbe dönemlerinin mağdurlarının Balyoz yorumları şöyle; 12 Eylül’den daha ürpertici olacaktı SUAT BAYSAL (Dev-Yol Davası sanığı - 12 Eylül’de uzun süre işkence gören isimlerden): Balyoz’a cezaları normal karşılıyorum. Yargılanan insanların mahkeme süreçlerinde cezaya çarptırılmaları hukuki bir durumdur. Darbeye teşebbüs edenlerin cezalandırılması önemlidir. Balyoz darbesi ortaya konulsaydı 12 Eylül’den daha ürpertici bir sonucu olurdu, onu aratırdı. CELALETTİN CAN (78’liler Vakfı Başkanı): Türkiye’de darbe hegemonyası kuranların ceza alması, girişimin de cezalandırılması çok olumludur. Bugün sadece 2 generalinin yargılandığı 12 Eylül darbesi var. O darbenin hazırlanma süreci var. Mamak var, Metris var, Diyarbakır var, Balyoz da bunun uzantısıdır. Seçimle gelmiş hükümete darbe planlamak kabul edilecek bir şey yok. Darbe girişiminde bulunursan aldığın ceza normaldir. Yapılsaydı karanlık günler geri gelirdi YILMAZ ODABAŞI (Şair - Yazar): Ben Diyarbakır Askeri Cezaevi’nde 12 Eylül döneminde Filistin askısından geçtim, falakaya yatırıldım, elektrik yedim, dayak deyim. Yapmadıkları işkence, etmedikleri zulum kalmadı. Şu anda Balyoz ve Ergenekon gibi davaları düşünüyorum da bunlar amaca ulaşsa idi, Türkiye karanlık günlere tekrar geri dönerdi. YILMA DURAK (Mamak’ta işkence gördü): MHP davasından tutuklu bulunduğum Mamak Askeri Cezaevi’nde gördüğüm işkencelerden ötürü çenem kırıldı, kalıcı fiziki izler kaldı, işkence sırasında ve sonrasında halüsinasyonlar gördüm. Darbe girişimlerinin ceza alması, Türkiye demokrasisi için çok önemlidir. Türkiye demokratik bir ülke olsun isteriz. Hayata geçse büyük kıyım yaşanacaktı ADNAN TANRIVERDİ (Emekli Tuğgeneral): Bu darbe gerçekleşse idi hangi planların uygulanacağı da gündeme gelmişti. Toplumun bir kısmı görevlerinden tecrit edilerek ne muameleler yapılacağı belliydi. Kararı değerlendirirken planları da göz önünde tutmak lazım. Planlar hayata geçse idi çok büyük yıkımlar yaşanabilirdi. MUSTAFA HACIMUSTAFAOĞLU (ASDER Genel Başkan Yardımcısı): 28 Şubat döneminde Ankara Etimesgut’taki kışlada işkence gördüm. 12 Eylül ve 28 Şubat’ı yapanların yaptıkları yanlarına kaldı. Bana göre Balyoz davasında yargılananların aldıkları cezalar fazla değil az. İşledikleri suç çok büyüktür. Birçok insan timsah gözyaşları döküyor, acaba yeniden darbe olur diye mi korkuyorlar? Balyoz kararına ben çok sevindim. İçimdeki intikam duygusundan değil Türkiye adına çok sevindim. 1997’de irticai faaliyette bulunduğum gerekçesiyle Balyoz’u organize eden şebeke tarafından ordudan atıldım. Maddi ve manevi olarak büyük acılar çektim. Etimesgut’taki işkence merkezinde işkence gördüm.” Gözü dönmüşlerden herşey beklenirdi HASAN CELAL GÜZEL (Eski Bakan): Türkiye gerçekten ciddi bir tehlikenin eşiğinden döndü. Çetin Doğan ve bir takım generellar irtacının kökünden sarsılması için bir sıcak darbe planladılar. Bir taraftan 28 Şubat darbesini darbe için yapılan her şeyi vurgularken bir taraftan da böyle kanlı bir sıcak darbe planlıyorlardı. AK Parti iktidara gelir gelmez 28 Şubatçılar bir araya geldiler. Balyoz’u planladılar. Fatih Camii gibi binlerce kişinin ibadetini yaptığı yerde bomba patlatmayı düşünecek kadar gözünü kan bürümüş ise, kendi uçağını düşürecek şeyleri yapıyorsa bu kişilerden her şey beklenir. FAİK TARIMCIOĞLU (Emekli Askeri Hakim): 12 Eylül’de komünizm vardı. Komünizm öyle bir öcü olarak gösterildi ki, Nazım’ın şiirlerini okuyanlar bile komünist olarak görüldü. Türkiye Balyoz darbesini görse idi, bu kez öcü olarak görünen dindarlar irtica paranoyası içinde büyük sıkıntılar geçirirdi. İslam karşıtı bir kavga çıkardı. Balyoz başarılı olsa idi işkence haneler kurulabilirdi. Tümgeneral Özler ile birlikte 11 sanık teslim oldu BALYOZ davasında hakkında yakalama kararı verilen 69 sanıktan aralarında Tümgeneral Atilla Özler’in bulunduğu 11 sanık teslim oldu ve tutuklanarak cezaevine gönderildi. Teslim olanlar arasında karar duruşmasına verilen arada firar eden emekli Albay Berna Dönmez de yer aldı. Dönmez, “Ben o gün salondan kaçmadım. Karar açıklandığı sırada salonun hatta cezaevinin dışındaydım. Eşim bana gelip ceza aldığımı söyleyince fenalaştım. Eşim beni alarak eve götürdü” dedi. Öte yandan 20’den fazla sanığın avukatı mahkemeye kararı temyiz edeceklerini belirterek ‘süre tutum’ dilekçesi verdi. BALYOZ GERÇEKLEŞŞE NE OLACAKTI? -BALYOZ Planı’nın ‘Vazife’ bölümünden: “Ulu Önder Atatürk’ün ‘Söz konusu olan vatansa gerisi teferruattır’ veciz sözü ile emrettiği üzere; demokrasinin tamamı ile askıya alınması da dahil olmak üzere nihai amaç olan irticai yapılanmanın tek bir ferdi dahi kalmayacak ve bir daha hortlamayacak şekilde ortadan kaldırılıncaya kadar gerekli her türlü tedbir alınacak.” Sakal, Çarşaf, Oraj ve Suga ile cuma namazı sırasında camiler bombalanıp, kendi savaş uçağımız düşürülüp kaos yaratılıp darbe yapılacak. Darbenin ardından ise: -Gözaltı sayısı yüzbinlere ulaşacağı için Burhan Felek Spor Salonu, Fenerbahçe stadyumu, Ümraniye NETAŞ Misafirhanesi gibi büyük yapılar nezarethane olacak. -Halkı rejime karşı kışkırttığı değerlendirilen tüm dernek, vakıf ve kuruluşlar kapatılarak yönetici kadroları tutuklanacak. -Ülke dışına para çıkışı engellenecek ve bankacılık işlemleri durdurulacak. -İrticai, bölücü ve yıkıcı terör örgütlerine mensup kişi, kurum ve kuruluşların menkul, gayrimenkul, ayni ve nakdi malvarlıklarına el konulacak. -Yabancı uyruklu şahıs ve şirketlerin bankalardaki paralarına el konulacak. -TSK kategorilendirilmiş personelden tamamen arındırılarak, boşalacak kritik kadrolara arkadaşlarımız atanacak. -İrticai, yıkıcı ve bölücü faaliyetleri desteklediği bilinen bütün kamu personeli, hiçbir istisnaya tabi tutulmadan atılacak. -Polis, jandarmaya bağlanacak, MİT’te temizlik yapılıp başına general atanacak. -Türkçe ezan dâhil tüm ulusal değerler hayata geçirilerek Arap ve Kürt unsurların Türk kültürüne verdikleri zararlar telafi edilecekti. 1980 DARBESİNİN ACI BİLANÇOSU -TBMM kapatıldı, anayasa ortadan kaldırıldı, siyasi partilerin kapısına kilit vuruldu ve mallarına el konuldu. -650 bin kişi gözaltına alındı. -1 milyon 683 bin kişi fişlendi. -Darbenin ardından açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı. - 7 bin kişi için idam cezası istendi. - 517 kişiye idam cezası verildi. - Haklarında idam cezası verilenlerden 18’i sol görüşlü, 8’i sağ görüşlü, 23’ü adli suçlu, 1’i de Asala militanı olmak üzere toplam 50 kişi asıldı. İdamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis’e gönderildi. Mahkemelerde 98 bin 404 kişi “örgüt üyesi olmak” suçundan yargılandı. 388 bin kişiye pasaport verilmedi. Fişlenen 30 bin kişi “sakıncalı” olduğu için kamudaki işlerinden atıldı. 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı. 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü. 171 kişinin sorgu sırasında ya da cezaevlerinde “işkenceden öldüğü” belgelendi. Yerli ve yabancı toplam 937 film “sakıncalı” bulunduğu için yasaklandı. 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu. Darbenin ardından 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi. Farklı görüşlerden 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi. 31 gazeteci cezaevine girdi. 300 gazeteci saldırıya uğradı. 3 gazeteci silahla öldürüldü. Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi. 144’ü kuşkulu bir şekilde öldü, 14’ü açlık grevinde öldü, 16 kişi ‘kaçarken’ vuruldu, 95 kişi ‘çatışmada’ öldü, 73 kişiye ‘doğal ölüm raporu’ verildi, 43 kişinin ‘intihar ettiği’ bildirildi. Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 5. August 2013 Autor Teilen Geschrieben 5. August 2013 [h=1]Ergenekon davasında karar[/h] İşte ceza alanlar: -Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'a müebbet hapis cezası verildi. -Gazeteci Tuncay Özkan'a ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının yanında başka suçlardan dolayı da 15 yıl hapis cezası verildi. -CHP Milletvekili Mehmet Haberal 12 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. -CHP Milletvekili Mustafa Balbay 34 yıl 8 ay hapis cezası aldı. -Emekli Albay Dursun Çiçek ağırlaştırılmış müebbet hapis cazası aldı -Dursun Ali Özoğlu ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. -Emekli Orgeneral Nusret Taşdeler müebbet hapis cezası aldı. -Hasan Ataman Yıldırım ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. -Emekli Orgeneral Hasan Iğsız müebbet hapis cezası aldı. -CHP Milletvekili Sinan Aygün 13 yıl hapis cezasına çarptırıldı. -Emekli Orgeneral Huşit Tolon müebbet hapis cezası aldı. -Emekli Albay Fikri Karadağ ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. -Avukat Kemal Kerinçsiz ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. -Levent Ersöz 22 yıl hapis cezası aldı. -İsmail Hakkı Pekin 7.5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. -Emekli Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu 20 yıl 6 ay hapis cezası aldı. -Doç. Ümit Sayın 4 yıl hapis cezası aldı. -Mehmet Perinçek 6 yıl hapis cezası aldı. -Eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz hakkında 12 yıl 11 ay hapis cezası verildi. -Fatma Cengiz'e 11 yıl hapis cezası verildi. -Emekli Albay İlyas Çınar'a 12 yıl 2 ay hapis cezası verildi. -Erkut Ersoy'u 11 yıl yıl hapis cezası aldı. -Emekli Orgeneral Kemal Yavuz 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. -Emekli Yarbay Mustafa Dönmez'e 49 yıl 2 ay hapis cezası verildi. -Bedrettin Dalan ve Turhan Çömez'in de aralarında bulunduğu firari sanıkların dosyası ayrıldı. -Eski rektörler, Ferit Bernay, Mustafa Yurtkuran 10'ar yıl hapis cezasına çarptırıldı. -Emekli Tuğgeneral Veli Küçük ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. (Henüz doğrulanmadı) -Ali Yasak 6 yıl 3 ay hapis cezası aldı. -Eski Emniyet Müdürü Adil Serdar Saçan'a 14 yıl hapis cezası verildi. -Emekli Tuğamiral Alaattin Sevim'e 10 yıl hapis cezası verildi. -İşçi Partili Hikmet Çiçek 31 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı. -Eski Genelkurmay Adli Müşaviri Erdal Şenel 7.5 yıl hapis cezası aldı. -Osman Yıldırım 8 yıl 9 ay hapis cezası aldı. -Ümraniye'de 27 el bombasının ele geçirildiği gecekondunun sahibi Mehmet Demirtaş 22 yıl hapis cezasına çarptırıldı. -İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ferit İlsever 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. -Sedat Peker 10 yıl hapis cezası aldı. -Tufan Özlü 9 yıl hapis cezası aldı. -Akın Birdal suikastinin azmettiricisi Semih Tufan Gülaltay'a 12 yıl hapis cezası verildi. -Tutuksuz sanık Eski Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt’ün eşi Ferda Paksüt'e 2 yıl 6 ay hapis cezası aldı. -Danıştay saldırısında adı geçen Osman Yıldırım'a 8 yıl 9 ay hapis cezası verildi. -Cumhuriyet Gazetesi'ne molotoflu saldırıda adı geçen Bedir Şinal'a 18 yıl 8 ay, Adnan Bulut'a 6 yıl 3 ay ve Turan Özlü'ye 9 yıl hapis cezası verildi. -Yazar Ergün Poyraz 29 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. -Eski Esenyurt Belediye Başkanı Gürbüz Çapan'a 1 yıl 3 ay hapis cezası verildi. -Tutuksuz sanık Ferda Paksüt 2 yıl 6 ay hapis cezası aldı. -Emre Olcayto 13 yıl 2 ay hapis cezası aldı. -Emekli Albay Arif Doğan 25 yıl hapis (Toplamda 47 yıl 2 ay) hapis cezası aldı. -Prof. Erol Manisalı 9 yıl hapis cezası aldı. - İbrahim Özcan'a 14 yıl 8 ay hapis cezası verildi. - Tutuksuz sanık gazeteci Güler Kömürcü, 'terör örgütü üyeliği' suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. -Özlem Usta 6 yıl 3 ay hapis cezası aldı. -Bekir Öztürk 12 yıl hapis cezası aldı. -Emekli Binbaşı Fikret Emek 41 yıl 4 ay hapis cezası aldı. -Eski Genelkurmay Adli Müşaviri Erdal Şenel 7.5 yıl hapis cezası aldı. -Boğaç Kaan Murathan'a 17 yıl hapis cezası verildi. -Eski Ülkü Ocakları Başkanı Levent Temiz 10 yıl hapis cezası aldı. -Ümraniye'de evinde el bombası bulunan Oktay Yıldırım 33 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırıldı. -Sami Hoştan 10 yıl hapis cazası aldı. -Avukat Nusret Senem'e 20 yıl 3 ay hapis cezası aldı. -Emekli asker ve astsubay Serdar Öztürk 25 yıl 6 ay hapis cezası aldı. -Serhan Bolluk 7 yıl 6 ay hapis cezası aldı. -Eski MGK Genel Sekreteri Emekli Orgeneral Tuncer Kılınç 13 yıl 2 ay hapis cezası aldı. -Gazeteci Ünal İnanç 19 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıldı. -Gazeteci Vedat Yenerer 7 yıl 6 ay hapis cezası aldı. -Mustafa Levent Göktaş 23 yıl 9 ay hapis cezası aldı -Yazar Yalçın Küçük'e 22 yıl 6 ay hapis cezası verildi. -Eski İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu 23 yıl hapis cezası aldı. -Emekli Albay H.Atilla Uğur 29 yıl 3 ay hapis cezası aldı -Eski İstanbul üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu 15 yıl 8 ay hapis cazasına çarptırıldı. Ergenekon davasında karar açıklanırken, aralarında Doğu Perinçek'in de bulunduğu bazı tutuklu sanıklar salonu terk etmek istedi. Jandarma, sanıklara müdahale edince arbede yaşandı. HaberTürk, 05.08.2013 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 5. August 2013 Autor Teilen Geschrieben 5. August 2013 [h=1]Ergenekon'da müebbet cezaları[/h][h=2]Ergenekon davasında kararlar açıklanıyor[/h] Ergenekon davasında kararlar açıklanıyor. İşte Müebbet hapis cezasına çarptırılan isimler: -Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'a müebbet hapis cezası verildi. -Gazeteci Tuncay Özkan'a ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının yanında başka suçlardan dolayı da 15 yıl hapis cezası verildi. -Emekli Albay Dursun Çiçek ağırlaştırılmış müebbet hapis cazası aldı -Dursun Ali Özoğlu ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. -Emekli Orgeneral Nusret Taşdeler müebbet hapis cezası aldı. -Hasan Ataman Yıldırım ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. -Emekli Orgeneral Hasan Iğsız müebbet hapis cezası aldı. -Emekli Orgeneral Huşit Tolon müebbet hapis cezası aldı. -Emekli Albay Fikri Karadağ ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. -Avukat Kemal Kerinçsiz ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. -Alparslan Arslan'a 2 kez müebbet ve 20 yıl hapis cezası verildi. -Eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, müebbet hapis cezasına çarptırıldı. -Türk Ortodoks Patrikhanesi Sözcüsü Sevgi Ereneroğlu müebbet hapis cezası aldı. -İşçi Partisi Lideri Doğu Perinçek'e ağırlaştırılmış müebbet cezası verildi. -Mustafa Özbek müebbet hapis cazası aldı. -Muzaffer Tekin'e 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. HaberTürk, 05.08.2013 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 12. August 2013 Autor Teilen Geschrieben 12. August 2013 Türk Gladyosu’nun tam kadrosunda kimler var? İyi hatırlıyorum. 30 Nisan 2001 günüydü… İstanbul’daydım. O gün İçişleri Bakanı Sadettin Tantan aradı. Tantan’ın telefondaki sesi iyi değildi. Çok kızgındı. Doğrudan konuya girdi: “Fehmi Koru, bu yazıyı neden yazdı? Çok gizli bir operasyonumuzu deşifre etti.” Fehmi Koru o gün, Yeni Şafak gazetesinde, “Taha Kıvanç” ismiyle yazdığı köşesinde bir belgeden alıntılar yapmıştı. Belgenin ismi şöyleydi: “Ergenekon: Analiz, Yeniden Yapılanma, Yönetim ve Geliştirme Projesi, İstanbul, 29 Ekim 1999.” Koru, köşesinde bu belgeyi yorumlarken, benim eski bir yazıma da atıf yapmıştı. Sadettin Tantan, o dönemde Fehmi Koru ile yakınlığımı biliyordu. O kızgınlıkla, “Fehmi Koru’yu kim kullanıyor?” gibi bir cümle kullandı. Tantan’a, Fehmi Koru’nun kendisini kullandırmayacak kadar tecrübeli bir gazeteci olduğunu ifade edip şöyle dedim: “Kendisine gelen bir belgeyi incelemiş ve yayınlamaya değer bulmuştur.” Fehmi Koru, ertesi gün, yani 1 Mayıs 2001 günü, bu Ergenekon belgesine dair bir yazı daha yazdı. Sadettin Tantan’la bu konuşmamızdan sonra, ben de Ergenekon belgesinin peşine düştüm. Elime ilk önce “Lobi, Aralık 1999” belgesi geçti. 25 sayfalık bu dökümanda Ergenekon’un, “Kemalist bir sivil lobi” teşkilatı kurup sivil hayatı ve ekonomiyi nasıl kotrol edeceği anlatılıyordu. Bir süre sonra, Fehmi Koru’nun yayınladığı “Ergenekon’un yeniden yapılanması” belgesine de ulaştım. O belge de 25 sayfaydı ve girişinde şöyle deniliyordu: “Bu çalışmanın amacı, Atatürk ilkeleri doğrultusunda biçimlendirilmiş, Kemalizm’in tek, gerçek ve içtenlikli koruyucusu Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde faaliyet gösteren Ergenekon’un reorganizasyonuna katkıda bulunabilmektir.” Belgeye göre, TSK bünyesinde faaliyet gösteren Ergenekon, her zamankinden çok daha fazla Türkiye Cumhuriyeti için “hayati bir önem” ifade etmekteydi. Her iki belgenin de kapak sayfasında birer “Atatürk” resmi vardı. Peki, İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın “deşifre oldu” dediği çok gizli operasyon kimlere yönelikti? Tantan, ısrarlı sorularıma net cevaplar vermiyordu. Meselenin özü bir süre sonra anlaşıldı. Kısaca özetleyeyim: İstanbul Emniyeti; Fehmi Koru’nun Ergenekon belgesini yayınlamasından iki ay önce, 2 Mart 2001 günü, “otomobil kaçakçılığı” ile ilgili bir operasyon yapıyor. Gözaltına alınan kişilerden biri, o güne kadar henüz Türkiye’de kimsenin tanımadığı, 29 yaşındaki Tuncay Güney. Tuncay Güney’in evinde, hem bu Ergenekon belgelerinin fotokopileri; hem de O'nun Veli Küçük ile irtibatlı olduğunu gösteren birçok doküman ve materyal bulunuyor. Böylece “Asayiş” polisi, Tuncay Güney’i “Organize Suçlar” polisine devrediyor ve Güney günlerce sorgulanıyor. Sorgudan sonra İstanbul Emniyeti, 15 Mart 2001 günü, “Veli Küçük liderliğindeki yapılanmaya” operasyon hazırlığı için, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’den izin istiyor. Başsavcı, bu izni ertesi gün veriyor ve dosya için bir savcı görevlendiriyor. Sadettin Tantan’ın deşifre oldu dediği operasyon işte buydu… O günlerde bu operasyonun sonucunu merakla beklemeye başladık. Ama hiçbir gelişme olmuyordu. Sonradan anlaşıldı ki, İstanbul Emniyeti, “yeterli delil” olmadığı gerekçesiyle Veli Küçük’e operasyon yapılamayacağını DGM savcısına bildiriyor ve DGM savcısının kararıyla 14 Kasım 2001 günü soruşturmaya son veriliyor. Emniyet tarihinde, 8 ay sürdüktan sonra yarım bırakılarak kapatılmış ikinci bir soruşturma var mıdır? Ben bilmiyorum. Böylece, Türk Siyaset tarihinde, Türk Gladyosu’na yönelik ilk savcılık soruşturması, sadece 8 ay sürdü ve “delil yok” denilerek kapatıldı. 2001 yılında bu Ergenekon operasyonu neden yapılamadı? Herhalde bunun sebebi, Fehmi Koru’nun bir belge yayınlamış olması değildi… O halde ne oldu?.. Ne olduğunu, tam 6 yıl sonra, İstanbul Özel Yetkili cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz Ergenekon soruşturmasını başlatınca öğrendik. Zekeriya Öz; Ergenekon soruşturmasının daha başlarında Genelkurmay’a, Milli İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) ve Emniyet’e birer yazı yazarak, ellerinde mevcut olan Ergenekon ile ilgili bilgileri göndermelerini ister. Genelkurmay, 24 Eylül 2007 günü Savcı Öz’e gönderdiği yazıda, “Genelkurmay’da ve TSK bünyesinde Ergenekon diye bir oluşum yoktur.” cevabını verir. Savcı bir başka yazıyla, tutuklanan şahıslarda bulunmuş bazı Ergenekon belgelerini Genelkurmay’a sorar. Genelkurmay, “Belgeler TSK’ya ait değildir.” cevabını verir. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’tır. Gelelim MİT’in cevabına… Tıpkı Genelkurmay gibi, MİT’in de Savcı Öz ile işbirliği yapmaya niyeti yoktur. Oysa, Savcı Zekeriya Öz’ün eriştiği bilgilere göre; Tuncay Güney’i Veli Küçük gurubuna sokan Milli İstihbarat Teşkilatı’dır ve Güney, MİT adına bu bilgi ve belgeleri toplamıştır. MİT, 31 Ekim 2007 günü Savcı Zekeriya Öz’e gönderdiği cevapta, “Ortaya çıkan örgütsel dökümanların MİT’le bir ilgisi yoktur.” cevabını verir. Halbuki Savcı, Ergenekon dökümanlarının MİT’le ilişkisini değil, MİT’in elindeki Ergenekon bilgilerini sormaktadır. Dönemin MİT Müsteşarı Emre Taner’dir. Emniyet, 23 Temmuz 2007 günü Savcı Öz’e cevap verir. Emniyet’te Ergenekon’la ilgili tek bilgi, 2001 yılında kapatılmış olan dosyadır. Fakat, Tuncay Güney’in Emniyet’te verdiği ifadeler, ifade kasetleri ve evinde bulunan belgeler kayıptır. Devletin güvenliğinden sorumlu üç tepe kurumdan, yani Genelkurmay, MİT ve Emniyet’ten istediği bilgileri alamayan Savcı Zekeriya Öz, Tuncay Güney’in kayıp ifadeleri ve kayıp belgelerin peşine düşer. Belgelerin bir kısmı, Tuncay Güney’in yargılandığı “otomobil kaçakçılığı” davasının dosyasında bulunur. Bir kısmı, dönemin Organize Suçlar Şubesi Müdürü Adil Serdar Saçan’ın arşivini sakladığı bir depoya yapılan baskında bulunur. Depoda, Tuncay Güney’in ifade kasetlerinin asılları ortaya çıkar. Savcı Öz, bu kasetleri Emniyet’e deşifre ettirir. Tuncay Güney’in sorgu kasetlerinden birincisinin deşifresi tam 128 sayfa tutar. Bir komiser ve 7 polis memurunun imzasını taşıyan deşifre metninin altındaki tarih 6 şubat 2008. Bu arada, Ergenekon dalgaları devam etmektedir. Savcı Öz, her dalgada kendisini Ergenekon’un kalbine götürecek yeni belge ve dökümanlara ulaşır. Örneğin, Tuncay Güney’de fotokopisi bulunmuş olan “Ergenekon: Analiz, Yeniden Yapılanma, Yönetim ve Geliştirme Projesi, İstanbul, 29 Ekim 1999.” belgesinin aslı Veli Küçük’ün evinde bulunur. Aynı belgenin bir fotokopisi Doğu Perinçek’in evinde ve “Lobi” belgesinin bir fotokopisi Yüzbaşı Muzaffer Tekin’in evinde bulunur. Ama, hala Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan bir ses çıkmamıştır. Savcı Zekeriya Öz, MİT’e yeni bir yazı yazar. MİT bu yazıya 9 Mayıs 2008 günü cevap verir. MİT, savcıya gönderdiği yazıda şunları söyler: “Ergenekon hakkında hazırladığımız bir kitapçığı 10 Temmuz 2003 tarihinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’e ve 19 Kasım 2003 günü Başbakan Tayyip Erdoğan’a sunduk. Bu çalışmanın özeti bir bilgi notunu, 19 Ocak 2006 tarihinde Başbakan Erdoğan’a verdik. Bir diğer bilgi notunu, 26 Mayıs 2006 günü de Genelkurmay İstihbarat Başkanı’na sunduk.” MİT’in, Savcı Zekeriya Öz’ün ısrarlı yazışmaları sonucunda gönderdiği Ergenekon bilgilerine bakar mısınız? Seneler önce Başbakan ve Genelkurmay’a verilmiş eski bir kitapçık ve eski bir bilgi notu. Bu kadar… Tarihlere de dikkat edin. MİT Ergenekon kitapçığını, Genelkurmay Başkanı’na verdikten tam 4 ay sonra Başbakan’a veriyor. Ergenekon bilgi notunun veriliş tarihinde de bir gariplik var. MİT, Ergenekon bilgi notunu, Danıştay suikastinden 9 gün sonra Genelkurmay İstihbarat Başkanı’na veriyor. Neden Danıştay suikastinden sonra bu bilgi notu, doğrudan Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’e ve Başbakan Erdoğan’a verilmedi? MİT’in Danıştay suikastinden hemen sonra Genelkurmay İstihbaratına verdiği notta ne vardı? Genelkurmay bu notu, neden Ergenekon mahkemesine göndermedi ve “kayıtlarımızda yok” dedi? MİT eğer zamanında Ergenekon ile ilgili derinlikli bir çalışma yapsa veya arşivindeki derinlikli bilgileri siyasi otorite ve Genelkurmay’la paylaşsa Danıştay suikasti önlenemez miydi? Soruları çoğaltmak mümkün… Savcı Zekeriya Öz, Ergenekon hakkında bilgi istediğinde MİT, neden seneler önce Başbakan ve Genelkurmay Başkanı’na verdiği notları göndermekle yetindi? Neden MİT arşivlerinde daha derinlikli bir çalışma yapılıp savcıya gönderilmedi? Belki de en önemli soru şu: MİT, bunca yıldır darbe teşebbüsü içinde olan bir yapıyı bütün kollarıyla istihbar edip savcıların önüne neden getirmedi? Bütün bu sebeplerle şunu söylüyorum. Maalesef Genelkurmay ve MİT; Ergenekon hakkında kozmik değerde hiçbir bilgiyi Ergenekon savcıları ve Mahkeme’yle paylaşmadı. Bu yüzden Ergenekon’un, yani Türk Gladyosu’nun tam bir haritası ve tam kadrosu ortaya çıkarılamadı. İtalya Gladyosu’nu ortaya çıkaran Savcı Felice Casson bunu nasıl başarmıştı? İtalya devleti, Savcı Casson’a İtalya istihbarat teşkilatının arşivlerine girme yetkisi verdi. Ve savcı Casson, İtalya istihbarat teşkilatının arşivlerini 1971’den itibaren tarayarak Gladyo’yu ortaya çıkardı. İtalyan Gladyosu’nun 139 ayrı yerde silah depoları vardı. İtalyan Gladyosu’nu ele veren olaylar üç jandarmayı öldüren NATO bombaları ve İtalyan Gladyosu’nun bir silah deposuydu. Türk Gladyosu’nu ele veren olaylar ise Danıştay suikasti ve Ümraniye’de bulunan 27 el bombasıydı. İtalyan Gladyosu’nu soruşturan savcı Felice Casson, devletin bütün kozmik arşivlerine girdi, aralarında eski başbakanlar ve onlarca generalin bulunduğu Gladyo’nun tam kadrosunu çıkardı. Türk Gladyosu’nu soruşturan Savcı Zekeriya Öz ise, MİT’in ve Genelkurmay’ın kozmik arşivlerine giremedi. Böylece Türk Gladyosu’nun tam kadrosu ortaya çıkmadı… Bizde de bir gün bir savcı, bu arşivlere girdiğinde işte o zaman Türk Gladyosu’nun tam kadrosunu görmüş olacağız. En başta da, Ergenekon’un tepesinde olduklarını düşündüğüm iki eski Genelkurmay Başkanı ve bir eski Jandarma Genel Komutanı’nı tanımış olacağız... Ama bir endişem var: Ergenekon operasyonlarından sonra; devletin bir çok biriminde günler ve geceler boyu, ya yakılarak ya da kağıt kıyma makinalarında doğranarak binlerce belge imha edildi. Umarım, MİT’in bu arşivleri de yakılmamış ve imha edilmemiştir. Faruk Mercan, 12.08.2013, Küre Haber Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 11. März 2014 Autor Teilen Geschrieben 11. März 2014 [h=1]Ergenekon Davası'nda tahliye dalgası[/h] [h=2]2007'de başlayan, dalga dalga gerçekleşen operasyonlar ve gözaltılar ile Türkiye'nin bir numaralı gündemi olan Ergenekon sürecinde bugün art arda tahliye haberleri geldi. İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi Teğmen Mehmet Ali Çelebi, eski 1. Ordu Komutanı Hasan Iğsız, eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, gazeteci Merdan Yanardağ ve Alaaddin Sevim hakkında da tahliye kararı verdi.Akşam saatlerinde de Doğu Perinçek,Mehmet Demirtaş, Oktay Yıldırım, Hikmet Çiçek, Hasan Atilla Uğur tahliye edildi.Veli Küçük,Hasan Ataman Yıldırım ve Levent Ersöz, Mehmet Bedri Gültekin, Erkan Önsel, Serdar Öztürk ve Turhan Özlü'nün tahliye talepleri ise reddedildi. Tahliye edilen emekli Albay Levent Göktaş, Kemal Kerinçsiz, Sedat Peker, İbrahim Şahin, Doğu Perinçek, Hasan Iğsız ve Yalçın Küçük cezaevinden çıktı.[/h] Hürriyet, 10.03.2014 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 11. März 2014 Autor Teilen Geschrieben 11. März 2014 11 Mart 2014 Salı 07:47 [h=1]Cemaatlerin, tarikatların kökünü kazıyacağız[/h] Perinçek cezaevinden çıkar çıkmaz tehdit etti Cezaevinden tahliye edilen İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, basın mensuplarının sorularını yanıtladı. "Türkiye'yi bölmek için bizi Ergenekon'a hapsettiler" diyen Perinçek, "Şimdi Ergenekon'dan çıkıyoruz. Türkiye'yi birleştireceğiz. Bizi Ergenekon'u hapsettiler Cumhuriyet'i yıkmak için. Türkiye'yi şeyhler, dervişler, cemaatler ülkesi haline getirmek için. Şimdi Ergenekon'dan çıkıyoruz cemaatlerin, tarikatların kökünü kazıyacağız, Cumhuriyeti ayağa kaldıracağız" şeklinde konuştu. Kendisini kınından çıkmış bir kılıca benzeten Perinçek, "Görevlere hazırız. Türkiye'yi böldürtmeyeceğiz, birleştireceğiz. Cumhuriyeti yıktırmayacağız. Ergenekon bizleri şahısları hedef alan tertip değildi. Hedef Türk milleti ve Cumhuriyetti. Hedef Atatürk devrimleriydi. Bu hedefe ulaşmak için iki kurulu hedef aldılar. TSK ve İşçi Partisi. Gazi olduk. Bize bir şey olmadı. Ergenekon'dan gazi olarak çıkıyoruz. Bizleri hedef alanlar çürüdüler dağılıyorlar. Onların Türkiye'yi bölenlerin hükümetini yıkacağız" diye konuştu. Kaynak: İHA Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 4. April 2014 Autor Teilen Geschrieben 4. April 2014 04 Nisan 2014 Cuma 11:45 Ergenekon silahlı terör örgütüdür Ergenekon Davası'nın gerekçeli kararında, "Ergenekon" isminde, "Gladyo/kontrgerilla yapılanmasına karşılık gelen silahlı terör örgütü" olduğu sonucuna varıldığı belirtildi. Ergenekon Davası'nın yaklaşık 16 bin 600 sayfalık gerekçeli kararın "önsöz" bölümünde, kararın sistematiğine ilişkin açıklamalar yer aldı. Duruşmaların 20 Ekim 2008'de başlayıp 5 Ağustos 2013'te sona erdiği ifade edilen kararda, şunlar kaydedildi: "Bu yargılama sonunda, Ergenekon diye bir örgüt olduğu, bu örgütün yapısı, eylemleri ve belgeleri dikkate alındığında mevcut yasalara göre silahlı bir terör örgütü özelliği taşıdığı, bu silahlı terör örgütünün bir derin devlet yani Gladyo/Kontrgerilla yapılanmasına karşılık geldiği ve esas olarak Türk Silahlı Kuvvetleri içinde yasadışı olarak oluşturulup faaliyet gösterdiği, mensupları arasında asker-sivil toplumun her kesim ve statüsünden insanların bulunduğu sonucuna varılmıştır. Toplumda geçmişten bu yana Ergenekon ismi dahil değişik isimlerle bilinen, kabul edilen ve eylemleri şikayet edilen 'derin devlet yapılanması' hakkında ilk kez bir yargı kararı verilmiştir. Yapılan yargılamada sanıklar hakkında, gerek Ergenekon Terör Örgütü üyeliği gerekse işledikleri sair suçları nedeniyle cezalandırılmalarına karar verilmiştir. Sanıkların işlediği sabit görülen sair suçların en önemlisi, 'cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme (hükümeti cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etme)' suçudur." Kararda, askeri darbelerin öncesinde toplumun buna hazırlandığı ve büyük mağduriyetler yaşanmasına neden olduğu aktarıldı.* Yapılan savunmalarda, Ergenekon Terör Örgütü'nün faaliyetlerinden dolayı sanıkların suçlandıkları hususu görmezden gelinerek, "Türk ordusuna büyük bir buhtan yapıldığı"nın iddia edildiği kaydedilerek, "Sanki Türkiye'de hiç darbe olmamış ve hükümetlerin görevi sekteye uğratılmamış gibi bir yaklaşım sergilenmiştir" denildi. Ülkeyi darbeye götüren süreçte gelişen acılarla dolu olaylar ve bu olayların ardından gerçekleşen müdahalelerin izleri hala tam olarak silinemediği kaydedilen gerekçeli kararda, şöyle devam edildi: "Bu gerçekliği kim görmezden gelebilir? Buna karşın sanıkların özellikle belli bir kısmının gerek telefon konuşmalarında, gerek yazılarında ve gerekse savunmalarında 1960 askeri darbesini, bir devrim olarak değerlendirdikleri, bu tür bir müdahalenin gerçekleşmesini açıkça ifade ettikleri, ordu millet el ele biraraya gelmesiyle ordunun gidişata dur demesi gerektiğinden bahsettikleri görülmüştür. Bunun yanında Ergenekon Terör Örgütü'nün gerek yönetici ve gerekse üye konumundaki hemen hemen tüm mensupları ülkede bir askeri müdahale veya darbe ortamının oluşmasını istemekte, hatta memleketin kurtuluşu için bunun olmazsa olmaz olduğunu düşünmekte ve yaptıklarını bir Kuva-yı Milliye Harekatı olarak değerlendirmektedirler. Dosyada bu tür yüzlerce delil mevcuttur. Sanıklar bu kastlarını, hem nefret ve şiddet içeren söylemleri hem de eylemleriyle açıkça ortaya koymaktadırlar. Hatta bazı sanıklar sözkonusu bu yöndeki isteğin 'düşünce ve ifade özgürlüğü' kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtmişlerdir. Oysa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün şiddete ve nefrete çağrı olarak kullanılması durumunu korumamış ve hatta değil şiddete çağrıyı, ifadeler şiddete çağrı içermese dahi, yapılmış bir terör eylemini doğru bulmayı ifade etmenin de ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceğini belirtmiştir." Kararın önsöz bölümü Türk yargı tarihinde "Ergenekon silahlı terör örgütü" davasının birçok bakımdan çok önemli bir yeri olduğu belirtilen kararda, bunlar 11 başlık altında şöyle sıralandı: "1 - Derin Devlet/Kontrgerilla/Gladyo/Süper NATO isimleriyle anılan 'derin yapı' ilk kez yargı önüne çıkarılmıştır. Bu fırsat hakkıyla değerlendirilebilirse ülkenin demokratikleşme serüvenine büyük katkısı olacaktır. Hiç kimsenin bugüne kadar varlığından şüphe duymadığı, hatta bu örgütün Türkiye'deki isminin Ergenekon olduğu belirttilen fakat hiçbir zaman yargılanamayan bu örgüt, ilk kez yargı önüne getirilmiştir. Örgüte bugüne kadar hesap sorulamaması bile bu örgütün gücünü ortaya koymaktadır. Susurluk Davası'nda bir hücresine ulaşılabilen, ancak o zamanki şartlar ve delil durumu gereği ancak 14 kişinin, sadece çıkar amaçlı suç örgütü kapsamında yargılanabildiği derin yapı, 2008'de başlayan yargılamayla daha bütüncül ele alınarak yargılanmıştır. Ergenekon Terör Örgütü davasında, aynı zamanda Susurluk Davası'nın da hükümlüsü olan dosyamız sanıklarının, dosyamızın diğer sanıklarıyla girift irtibatı Susurluk Kazası ve sonrası sürecinin anlatıldığı bölümde ayrıntılı olarak ele alınmıştır. 2 - Bu yapının tespit edilebilen örgütsel yapısı ve belli bir düzende hazırlanmış örgüt belgeleri ilk kez resmi olarak ortaya konmuş ve yargılamaya konu edilmiştir. Örgüt belgeleri açısından 'Ergenekon Terör Örgütü', en fazla belgesinin ele geçirilip, yargılamaya konu edildiği bir örgüttür. Gerekçeli kararımızda bu örgüt belgelerinin hangi sanıklardan çıktığı, içerdiği yasadışı unsurlar, hazırlanış süreçleri, aralarındaki ilişki, kimler tarafından nasıl hazırlandıkları gibi hususlar, örgüt belgelerinin anlatıldığı müstakil bölümde yer almıştır. 3 - Sadece tetikçiler veya alt tabaka örgüt üyeleri değil, onları yönlendiren ve yönetenler de yargılanmış ve cezalandırılmışlardır. Her kesimden kimsenin dile getirdiği 'yargılamalarda niçin kullanılanlara ulaşılıyor, kullananlara ulaşılamıyor' haklı itirazı bu yargılamada büyük ölçüde giderilmiştir. Öyle ki mahkememiz uygulamaları ve ara kararları ile özellikle bu konuya yoğunlaşmış ve takdir ettiği cezalarda bu hususu özellikle dikkate almıştır." *"Gerekçeli karar yazılırken zorluklarla karşılaşılmıştır" Gerekçeli kararın yazım aşamasına yer verilen 9. madde de ise şu ifadeler yer aldı: "Bu büyüklükteki bir dosyanın gerekçesi yazılırken bir taraftan bütünün anlaşılması ve kavranılabilmesi bakımından tüm delillerin insicamlı olarak ortaya konması, bir taraftan tekrardan kaçınılması, bir taraftan bireysel hukuki durumlar ile genel değerlendirmeler arasında makul ve net bir köprü kurulabilmesi gibi zorluklarla karşılaşılmıştır. Dosyanın büyük hacmi karşısında savunmanın ve iddia makamının dosyadaki tüm delillere ulaşabilmesi ve denetim mercilerinin sağlıklı bir inceleme yapabilmesi bakımından dava delil klasörleri ve sonradan dosyaya giren tüm evrak titizlikle okunabilir/taranablir PDF formatında dijital ortama aktarılmıştır. Gerek yazılı ve gerekse dijital olan bütün dosyalar isim ve numara verilerek kolayca ulaşılabilir bir şekilde arşivlenmiştir. Dosya arşiv sistematiğini gösteren ayrıntılı açıklama taraflara bildirilmiştir. Gerekçeli kararımızda da bu konuya ayrı bir bölümde yer verilmiştir. Gerekçeli kararımız, şimdiye kadar yargılama mercilerinin yaygın olarak kullanmadığı 'dipnot' sistemine özel bir önem verilerek kaleme alınmıştır. Bununla taraflara ve denetim merciine gerekçede dayanılan değerlendirmelerin kaynağını rahatça görmeleri imkanı sunulmuştur. Dava sürecinin anlatıldığı 10. maddede sanıklardan ele geçen tüm dijital aygıt ve materyallerinin, emanet memurluğundan getirtilerek naip hakim incelemesi yapıldığı ve belge içeriklerine doğrudan vakıf olunduğu belirtilerek, "21 ayrı iddianame ile açılan davaların birleştirilmesiyle görülen 275 sanığın yargılandığı yaklaşık 5 yıl süren bu dava zorunlu nedenler dışında kural olarak kesintisiz devam etmiş, tam 620 duruşma yapılmış, sadece duruşma zabıtları yaklaşık 42 bin sayfa tutmuş, 157 tanık dinlenilmiştir" bilgilerine yer verildi. Kararın önsöz bölümünde, yazım sürecindeki "dosyaları yeniden inceleme ve değerlendirme" aşamasında, verilen hükümlerin ne kadar isabetli olduğunun bir kez daha görüldüğü belirtilerek, "Sonuçta mahkememiz kararını bağımsız ve tarafsız olarak, tam bir vicdani kanaatle vermiştir. Ergenekon terör örgütünün hedeflediği amacın tam olarak gerçekleşmesi durumunda milyonlarca insanın ve bunların ailelerin yaşayacağı acı düşünüldüğünde, millet adına karar veren mahkememizin aldığı kararla milletin vicdanına ne kadar değer verdiği açıktır. Mahkememiz 30 yılda bitmez denilen davayı gece gündüz, hiçbir mesai gözetmeksizin, senelik resmi izinlerinin çok az bir kısmını kullanıp geri kalanında yine yargılama faaliyetine devam ederek, hafta içi ve hafta sonu geç vakitlere kadar çalışarak bitirmiş, bu çok karmaşık davada verdiği kararın gerekçesini de büyük bir gayretle tamamlamıştır. Gösterilen tüm olumsuz tavır ve tepkiler, sarf edilen kem sözler büyük bir sabırla ve hakimlik mesleğinin vakar ve haysiyetine uyar şekilde karşılanmıştır" denildi. "Ecevit'i başbakanlık görevinden el çekmeye zorlama teşebbüsü" Önsöz bölümünde, "Başbakan Bülent Ecevit'i başbakanlık görevinden el çekmeye zorlama ve AKP Hükümetine karşı Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde yasadışı olarak oluşturulduğu anlaşılan Cumhuriyet Çalışma Grubu'nun faaliyetleri ve planlanıp yürürlüğe konulan Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz, Eldiven darbe planları çerçevesinde hükümeti cebren ıskata veya vazife görmekten cebren men etmeye teşebbüs edildiği görülmüştür" denildi. "AKP'nin kapatılması sürecinde deliller üretilmiştir" AK Partili bir kişinin cumhurbaşkanı seçtirilmemesinin de hedeflendiği kaydedilen önsözde, şöyle devam edildi: "Yine Genelkurmay Başkanlığı Bilgi Destek Dairesi'nde yoğunlaşan muvazzaf personel ve silsiledeki üstleri tarafından hükümet aleyhine yasadışı planlar hazırlanmış, sahte isimlerle internet siteleri kurdurularak buralarda hükümeti yıpratıcı psikolojik propaganda içerikli yayınlar yapılmış, bunlarla hem toplumun tahrik olması hedeflenmiş, hem de AKP'nin kapatılması sürecinde deliller üretilmiştir. AKP kapatma davası sürecinde de bir kısım sanıkların aktif faaliyetleri olmuştur. Gölcük Donanma Komutanlığı İstihbarat Şubesi gizli bölmelerinden ele geçirilen deliller arasında dosyamızdaki iddiaları doğrulayan önemli delillere ulaşılmıştır. Bu deliller arasında özellikle 'İrtica İle Mücadele Eylem Planı' denilen AKP Hükümeti'ne karşı hazırlanan 'Proje'nin taslak çalışması, aralarında bazı dosya sanıklarının da bulunduğu ordudan emekli olanlar ve bazı diğer sivil şahıslardan oluşan gruplar ve görevlerini düzenleyen 'Kitleşim' isimli belge önem arz etmektedir. Yine Genelkurmay Başkanlığı Bilgi Destek Başkanlığı'na ait mahkememizce getirtilip incelen bilgisayarlar içinde de AKP Hükümeti aleyhine ve Ergenekon terör örgütünü destekler mahiyetinde çok sayıda belgeler elde edilmiştir. Bu belgeler incelendiğinde, 'İrtica İle Mücadele Eylem Planı' içeriği ile birebir örtüşen birçok çalışmalara ulaşılmıştır. Tüm bu süreçte Ergenekon terör örgütüne ait muhtelif yerlere gizlenmiş nitelik ve nicelik olarak vahamet arz eden silah, bomba, mühimmat ele geçirilmiş, Örgütün 'Karargah Evleri' ismi altında Türk Silahlı Kuvvetleri içinde örgütlendiği anlaşılmış, bazı sivil sanıkların Harp Okulu'nda okuyan askeri öğrencileri buralardaki örgüt mensubu öğrenciler aracılığıyla kazanma amaçlı çalışmalar yaptıkları ve bu öğrencileri üstlerine hatta o tarihteki mevcut Genelkurmay Başkanı aleyhine kışkırttıkları görülmüştür." Genelkurmay Başkanlığının Ergenekon veya derin devlet konusunda hiçbir işlem yapmadığı öne sürülürken, "Kurum ve mensuplarıyla alakalı en küçük isnatları dahi araştıran ve soruşturan, yapısı gereği buna yapması da gayet doğal olan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, üst düzey generallerin ağzından anlatılan ve ordu içindeki hiyerarşik yapı dışında illegal olarak örgütlenip, birçok yasadışı icraatlar yaptığı belirtilen bir yapı hakkında herhangi bir işlem yap(a)mamasının bir izahı olamaz" denildi. Kararda, "Farklı zaman ve yerlerden ele geçen, dosya kapsamında bulunan, birbirlerini büyük oranda teyit eden kanuni delillere göre, 'Ergenekon isimli bir terör örgütünün varlığının sabit olduğu' kanaatine varılmıştır. Ergenekon' isimli yapılanmanın, belirlenen amaçlar etrafında insan sayısı olarak üçten fazla kişinin bir araya geldiği, hiyerarşik, görev dağılımının yapıldığı, gizliliğin esas alındığı, iş bölümünün, faaliyet alanlarının sorumlulukların önceden tespit edildiği, eleman ve finansal kaynak temini, üyelerinin eğitimi gibi hususların açıkça ortaya konulduğu, yapılan iş bölümü çerçevesinde görevli grupların faaliyet alanlarına ilişkin raporlar sunarak yapının hayata geçirildiği, profesyonel bir örgütlenme olduğu değerlendirilmektedir. Ergenekon terör örgütü'nün, ülkemizde bilinen diğer terör örgütlerinin belirginleşmiş kalıplarında olmadığı, amaçları doğrultusunda doğrudan ya da paravan ve taşeron yapılarla faaliyetlerine devam ettiği, varlığının fark edildiği durumlarda da her türlü dezenformasyon yöntemlerini kullanarak gizlendiği anlaşılmaktadır." denildi. "Fişlemeler yapıldı, kişisel veriler kaydedildi" Gerekçeli kararın, sanıkların bireysel değerlendirmesinin yapıldığı 3. Kitap'ta sanık Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın, Yalçın Küçük ile irtibatının çok eski yıllarda başladığı ve birbirlerini çok iyi tanıdıkları anlatıldı. Kararda, Haberal'ın "örgüt faaliyetlerinin düzenlenmesinde ve örgüt kararlarının alınmasında, uygulanmasında emir ve talimat verme yetkisine sahip olması" nedeniyle örgütün yöneticisi olduğu, merhum Başbakanlardan Bülent Ecevit'e bir takım tıbbi müdahalelerde bulunmak suretiyle görevini kısmen de olsa engellemeye teşebbüs ettiğinin sabit olduğunun kabul edildiği anlatıldı. Gerekçeli kararda, sanık Mustafa Balbay'ın Cumhuriyet Çalışma Grubu (CÇG) üyeleri başta olmak üzere çok sayıda Ergenekon terör örgütü yönetici ve üyesiyle irtibatlı olduğunun anlaşıldığı, CÇG faaliyeti kapsamında medya alanında faaliyet gösterdiği, psikolojik harekat ve propaganda yapmak suretiyle darbe çalışmalarına aktif olarak katıldığının anlaşıldığı kaydedildi. CÇG tarafından medya ile ilgili ayrıntılı raporlar hazırlandığı, bu raporlarda yürütme organının medyanın desteği olmadan ortadan kaldırılamayacağının belirtilen kararda, özellikle Aydınlık dergisi ve Cumhuriyet gazetesinin 2003 ve 2004 yıllarındaki yayınlarında, darbe planları çerçevesinde üst seviyede psikolojik harekat ve propaganda yapıldığının belirlendiği ifade edildi. Sanık Balbay'da ele geçirilen belgelerin bir kısmında AK Parti'nin, bu partinin kurucuları, milletvekilleri, belediyeleri hakkında ayrıntılı çalışmaların, analizlerin yapıldığı, güçlü, zayıf, hassas yönlerinin analiz edildiği, irtica ile mücadele adı altında iktidardan düşürülmesi için stratejiler belirlendiği, bunların uygulamaya geçirildiği, hedefe ulaşmakta araç olarak kullanılmak üzere psikolojik harekat amaçlı bilgi toplandığı, fişleme yapıldığı, kişisel verilerin kaydedildiği, bir kısmında ise belgeyi düzenleyenlerin kişisel değerlendirmelerinin yer aldığı anlatıldı. Kararda, Türkiye'deki askeri müdahaleler öncesinde büyük çaplı öğrenci ve işçi hareketleri, sağ ve sol ideolojiye sahip olanların birbirlerine karşı giriştikleri şiddet eylemleri, mezhep ve etnik köken kışkırtmaları, faili meçhul veya sansasyonel siyasi cinayetler gibi olaylarla kamuoyunun yönlendirildiği belirtildi. Danıştay saldırısı öncesinde de Türkiye'de Umut Kitabevi'nin bombalanması, Danıştay'ın türban kararı, rahip Andrea Santore'nın öldürülmesi, Danimarka'da Hz. Muhammed'e yönelik hakaret nitelikli karikatür yayımlanması ile Cumhuriyet gazesinin bombalanması gibi olayların yaşandığı kaydedildi. Kararda, Alparslan Arslan'ın tahrik ediciliği açık ve somut olan Cumhuriyet gazetesine insanlara zarar vermeyecek şekilde bir eylem gerçekleştirdiği, karikatürü çizen kişiye herhangi bir zarar vermemişken, daha önceki bir tarihte türban kararını veren hakimlere neden zarar verdiğini izah edemediği vurgulandı. Başbuğ vurgusu Gerekçeli kararda, dava kapsamında müebbet hapis cezasına çarptırılan eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un, görev yaptığı dönemde Ergenekon soruşturmalarına ilişkin yaptığı basın açıklamaları ve verdiği ropörtajlarla, soruşturmaları itibarsızlaştırmayı ve bu yönde kamuoyu oluşturmayı amaçladığının anlaşıldığı belirtildi. Başbuğ'un Poyrazköy'de bulunan mühimmat, amirallere suikast ve Koç Müzesi'nde patlayıcı bulunmasına yönelik soruşturmalarla ilgili yaptığı basın açıklamalarına değinilen kararda, bu açıklamalara karşın soruşturmalarla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamedeki iddia ve tespitlere yer verildi Kararda, İlker Başbuğ'un "kağıt parçası" ve "boru" tabirlerine vurgu yapılırken, sanıklardan Hıfzı Çubuklu'nun duruşmada, Başbuğ'un kullandığı "kağıt parçası" tanımını talihsizlik olarak gördüğü yönünde beyanda bulunduğu ifade edildi. Müdahale etti Kararda şöyle denildi: "Sanık İlker Başbuğ’un cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde, TBMM'de bulunan siyasi partilere müdahale edip, onları yönlendirmek suretiyle cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası çıkacak sonuca göre, AK Parti'ye ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ne müdahale edilip, AK Parti'nin ve hükümetin dağılması yönünde çalışmalar yaptığı, ayrıca Anayasa Mahkemesi üyeleri ile görüşüp, yine AK Parti'nin kapatılması ve hükümetin dağılması yönünde çalışmalar yaptığı, bu çalışmaların sanığın konumu ve göreviyle bir ilgisinin bulunmadığı, bu nedenle Başbuğ’un bu çalışmaları, mensubu bulunduğu ve amacı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni cebren devirmek olan Ergenekon silahlı terör örgütünün faaliyetleri kapsamında yaptığı anlaşılmıştır." Susurluk süreci Kararda, "Ergenekon silahlı terör örgütünün anlaşılması bakımından, Susurluk davası büyük bir öneme sahiptir" denilerek şu tespitlere yer verildi: "Mahkememizin, kamuoyunun ve hatta dosya sanıklarından bir kısmının Türkiye'deki derin yapılanma/gladyo örgütlenmesinin bir birimi olarak kabul ettiği Susurluk Örgütü'nün, dosyamız içeriğiyle ilişkisi ve dosyamız sanıklarıyla yakın, organik ve örgütsel irtibatı olduğu görülmektedir. Sanıkların olabildiğince gündeme getirmekten kaçındıkları, gündeme geldiğinde de eskiden yaptıkları değerlendirmeleri adeta unuttukları Susurluk olayı, bu davanın anlaşılması bakımından önemli bir işaret taşıdır. Susurluk Çetesi, Ergenekon terör örgütünün bir hücresidir. Bu çete ile ilgili olarak yapılan yargılama ve hazırlanan resmi raporlarda ulaşılan birçok sonuç doğrudan Ergenekon terör örgütünü göstermektedir." Eylem Planı Kararda, "Dursun Çiçek, 2004'te atandığı Psikolojik Harekat Başkanlığı'nda ve sonraki adı ile Bilgi Destek Daire Başkanlığı'nda görevli iken, çalışmakta olduğu kurumun imkanlarını da kullanarak, Ergenekon silahlı terör örgütünün amaçları doğrultusunda, sanıklar İlker Başbuğ ve Hasan Iğsız'ın emir ve talimatıyla 'İrticayla Mücadele Eylem Planı' isimli planı hazırlamıştır" denildi. Danıştay saldırısı Kararda, Danıştay saldırısının faili Alparslan Arslan'ın Ergenekon silahlı terör örgütünün amaçları doğrultusunda, ülkede kaos ve kargaşa ortamı yaratıp, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni cebir ve şiddetle ortadan kaldırmak veya görevlerini yapmasını engellemek için Cumhuriyet gazetesine el bombası atılması, Danıştay 2. Dairesi'ne silahlı saldırı düzenleyerek, 1 kişiyi öldürme ve 4 kişiyi öldürmeye teşebbüs suçlarını işlediğinin sabit kabul edildiği belirtildi. AA Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 16. August 2015 Autor Teilen Geschrieben 16. August 2015 BÖLÜMLER Ana Sayfa Video Yazarlar Kategoriler İletişim COPYRIGHT 2015 ODATV.COM Yargıtay'dan dikkat çeken Ergenekon Davası kararı Zekeriya Öz kaçarken bakın ne oldu... Facebook Twitter WhatsApp Google Ergenekon davası dosyası Yargıtay'da temyiz sürecindeyken, mahkeme davanın sanığı Adil Serdar Saçan'ın yurtdışına çıkış yasağını kaldırdı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü eski KOM Daire Başkanı Saçan kararı sosyal medya hesabından duyurdu. Saçan "7 sene sonra, dün Yargıtay yurtdışına çıkış yasağımı kaldırdı. 23 Eylül 2008 den beri yasaklıydım. Mahkemede de söyledim, 'bu vatan bizim ne dirimiz ne de ölümüz bu vatandan ayrı kalamaz' diye. Kalmadı da. Kaçan hainler koydurmuştu yasağı" dedi. Yurtdışı yasağı talebinde bulunan davanın savcısı Öz, geçen günlerde yurtdışına firar etmişti. Odatv.com Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 15. März 2023 Autor Teilen Geschrieben 15. März 2023 [h=1]Yargıtay Ergenekon Davası'nda yeniden yargılama dedi[/h] Habertürk,. 21 Nisan 2016 Perşembe, 10:10:33Güncelleme: 13:51:56 [h=2]Ergenekon davasında Yargıtay davayı usül yönünden bozma kararı verdi[/h] Ergenekon Davası'nın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 16. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin kararını usül yönünden bozdu. Yargıtay Danıştay davasının Ergenekon davasından ayrılmasına karar verdi. Karar yeniden yargılanma anlamına geliyor. Mahkemede dava ile ilgili 'Tek kuzudan 3 post çıkarttılar' da dendi. Yargıtay ayrıca İlker Başbuğ'un Yüce Divan'da yargılanması gerektiğini de açıkladı. Dursun Çiçek'in hem kızı hem avukatı olan İrem Çiçek mahkeme çıkışında HABERTÜRK'e konuştu. İrem Çiçek; "Bugün doğru ve olması gereken bir yerdeyiz aslında. Mahkeme esasa girmedi usülden bozdu. Yüksek mahkeme 5 yıl sonra doğru bir karar verdi." KEMAL KILIÇDAROĞLU'NDAN İLK YORUM CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Yargıtay'ın Ergenekon kararına ilişkin ilk yorumu "Geçmişte yaptığımız eleştirilerin ne kadar haklı olduğunu gösteriyor." şeklinde oldu. DURSUN ÇİÇEK: HAKKIMIZI SUÇ ÖRGÜTÜNÜN TEMİZLENMESİ ŞARTIYLA HELAL EDİYORUZ Öte yandan Ergenekon Davası sanıklarından CHP İstanbul Milletvekili Dursun Çiçek, "Çektiğimiz acıların, bize yapılan işkencelerin bedelini bir şartla helal ediyoruz, milletimize helal olsun diyoruz, o şart da bu suç örgütünden milletimizin, devletimizin temizlenmesidir." dedi. DOĞU PERİNÇEK: MÜKEMMEL BİR KARAR Doğu Perinçek kararı bu sözlerle değerlendirdi: Türkiye'yi bölmek için bir oyundu bu dava. Yargıtay hukuksuzluğu hendeklere gömdü. Mükemmel bir karardır. Türkiye'nin ufku açılmaktadır. İLKER BAŞBUĞ'UN AVUKATI MAHMUTOĞLU: ARTIK BU DAVA ÇÖKMÜŞTÜR Ergenekon davası sanıklarından eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un avukatı Prof. Dr. Fatih Mahmutoğlu, Yargıtay kararının ardından, İlker Başbuğ yönünden artık görevli mahkeme Anayasa Mahkemesi olacağından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca Başbuğ'la ilgili Başbakanlık'tan izin alınması gerektiğini belirterek, "Bu bozma gerekçeleri karşısında böyle bir iznin verilebileceği kanaatini asla taşımıyorum. Gerekçeleri daha göreceğiz ama şunu çok açık söyleyebiliriz ki artık bu dava çökmüştür ve müvekkilimiz açısından da ilave bir yargılama yapılacağı kanaatini taşımamaktayım. Süreç bizim için sıkıntılı olmuştur, yargılanmamız bakımından çok ibret verici, üzüntü verici, hatta utanç vericidir." dedi. 274 SANIKLI DAVA Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, emekli orgeneraller Şener Eruygur, Hurşit Tolon, Hasan Iğsız, emekli tuğgeneraller Veli Küçük, Levent Ersöz ile Yalçın Küçük, Doğu Perinçek, Tuncay Özkan, Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal'ın da aralarında olduğu 274 sanıklı Ergenekon davasında sona gelindi. HEYET SON SÖZÜ SÖYLEDİ Ümraniye'deki bir gecekonduda 27 el bombasının ele geçirilmesiyle başlayan Ergenekon davası, temyiz incelemesini yapan Yargıtay 16. Ceza Dairesi heyetinin son sözü söylemesiyle 9 yıl sonra karara bağlanmış oldu. Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.