Jump to content
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Recommended Posts

BÝYOLOJÝK TEHLÝKE VE AHLÂK

Zafer Araþtýrma Grubu

 

BÝYOLOJÝK TEHLÝKE VE AHLÂK

 

Hücre çalýþmalarýnýn tarihi seyri nasýldýr? Bu çalýþmalar sayesinde

 

pek çok hastalýðýn tedavisi mümkün mü? Kopyalama nedir? Ýnsanýn kopyalanmasý,

 

yaratma anlamýna gelir mi? Kök hücreyle tedavi nasýl oluyor?

 

Kopyalamanýn ne tür sakýncalarý olabilir? Biyolojik tehlikenin boyutlarý nelerdir?

 

Ahlak ve dini açýdan bu meseleye nasýl yaklaþýlmalý?

 

Hücre çalýþmalarýnýn tarihî seyri

 

BU KONUDA ilk bilgiler, herkesin bildiði Mendel kanunlarýna kadar gitmektedir. Mendel, ilk olarak canlýlarýn bazý özelliklerinin nesilden nesile, hücrelerin içindeki çekirdekler tarafýndan taþýndýðýný iddia etmiþti. Yani, insanýn yapýsýný teþkil eden 100 trilyon hücrenin içindeki çekirdekler, insanýn bütün özelliklerini taþýdýðý biliniyordu. Ayný zamanda veraset özelliði de içermektedir. 1951 yýlýnda, Crick ve Watson adýnda iki genç, çekirdeðin içindeki genetik bilgileri, yani irsiyet bilgilerini bularak buna “DNA molekülü” adýný verdiler.

 

DNA molekülleri çok dar ama çok uzundur. Bu uzunluklarýný telafi edebilmek için sarmal halde yaratýlmýþtýr. Bunlarýn aralarýndaki baðlantýlarý teþkil eden (ip merdiven gibi) baz dediðimiz protein tabiatýnda baðlar vardýr. Bunlara da genetik bilgiyi taþýyan harflerden ibaret gibi bakýlabilir.

 

Ýnsanýn yaratýlýþ kitabýnda kullanýlan dört tane harf vardýr. Bunlar dört maddenin ilk harfleridir: Adenin, Timin, Citozin ve Guanin. A, T, C, ve G harfleri, bu sarmallarýn içerisinde çeþitli diziliþlere girmek suretiyle, (nasýl harfler çeþitli diziliþle kelime ve cümleleri teþkil ediyorsa) bilgi cümlelerini, yani genleri teþkil etmektedir. Bir DNA molekülünün içinde bu harflerden sayýsýz miktarda var; belirli þekillerde dizilerek, belirli bilgileri vermektedir. Ýþte, bu cümleler genlerdir.

 

Crick ve Watson, harflerin ne olduðunu tespit ettiler; ancak, o harflerin kaç tane olduðunu, kaç tane cümle ifade ettiklerini bilmiyorlardý. Amerika, Ýngiltere, Japonya, Almanya ve Fransa gibi belli baþlý ülkelerin bilim adamlarý, 50 yýldan beri bu bilgileri arýyorlardý. Son on yýlda bu çalýþmalar daha da hýzlandý. Bilgisayarýn devreye girmesiyle, önce harfler, (2000 yýlýnýn Haziran ayýnda) daha sonra da bu harflerin kaç cümle oluþturduðu tesbit edildi. Nihayet, 2004 yýlýndan itibaren cümlelerin de hangi mânâlarý ifade ettiði hakkýnda bilgi sahibi olmaya baþladýk.

 

Hastalýklarýn tedavisi açýsýndan hücre çalýþmalarý

 

BAÞTAN ifade etmek gerekirse, sadece genlerle ilgili olarak husule gelen hastalýklarýn sayýsý bir elin parmaklarý kadar azdýr. Bunlar, Hemofili, Akdeniz Anemisi, Hungtingon Koresi gibi hastalýklardýr. Diyabet, kalp hastalýklarý, Alzheimer, Parkinson ve kanserlerin genetikle ilgileri vardýr; ancak bu ilgi, birçok genledir. O genler sadece bu hastalýða karþý yatkýnlýðý veriyor. Hastalýðý tetikleyen dýþ faktörlerdir. Bir örnek vermek gerekirse, akciðer kanseri temayülü birçok insanda vardýr. Ama akciðer kanserine daha çok sigara içenler ve pis havalarda yaþayanlar yakalanýr. Akciðer yahut diðer kanserlerin ortadan kaldýrýlmasý sadece genlerle ilgili deðildir. Diyabet sadece genlerle ilgili olarak tedavi edilmez. Tedavinin gerçekleþebilmesi, diyabet hastasýnýn perhizine, kilosuna dikkat etmesine baðlýdýr.

 

Ayrýca, günümüzde dünyayý tehdit eden AIDS, SARS gibi hastalýklar mikrobik hastalýklardýr. Bunlarýn genetikle doðrudan bir ilgisi yoktur. Alzheimer hastalýðýnýn bir tipi dýþýnda diðer tiplerinin genetikle ilgisi yoktur. Mesela, ihtiyarlýk bunamasýnýn genetikle iliþkisi fevkalade azdýr. Genetik mühendisliðiyle hastalýðý ortadan kaldýrmanýz mümkün deðildir. Ancak, 5-6 hastalýðýn tedavisinde yararlý olabilir. Bunun anlamý þudur açýkçasý: Dünyada ebedi yaþamak mümkün deðil! “Her nefis ölümü tadacaktýr.”

 

Bilimsel verilere göre, hücrelerin bölünmesi ve yenilenmesi belirli bir süre devam ediyor. Ýnsanlarýn DNA sistemlerinde hücrenin çoðalmasýný temin eden telomer denilen bir ek vardýr. O telomer, beyin ve kalp hücresi dýþýnda bütün hücreleri 200 defa yeniler. Cildimizi her yýkayýþýmýzda bir çok hücre dökülür ve yerine yenileri gelir. O telomer her bölünmede biraz daha kýsalmaktadýr. Ýnsan 90-100 yaþýna geldiði zaman sýfýrlanýr, ondan sonra artýk DNA sistemi bölünemez. Bölünemeyince hücre yenilenemez ve hiçbir hastalýðýnýz olmadan vücut solup gider. Hayatý ilelebet uzatmak mümkün deðildir dolayýsýyla. Nitekim, yaþlanmýþ bir insanýn gözlerinin feri kaçmýþ, yüzü mumyalaþmýþtýr. Yavaþ yavaþ mum gibi erimeye baþlamýþtýr. Bu aþamadan sonra ne kadar tedavi edilirse edilsin, ömür biter. Ýnsanlarýn çoðunun yüz yaþýna gelmeden ölmeleri, bunun en iyi delilidir.

 

Sonuç olarak, sadece genlere baðlý olarak tedavi yapabilmek, hele hele bu çalýþmalar sayesinde ölüme çare bulmak gibi ütopik hayaller asla gerçeði yansýtmamaktadýr.

 

Kopyalama nedir?

 

HER ÝNSANIN hayatýnýn baþlangýcý olan tek hücrenin yarýsý anadan yarýsý da babadan geliyor; döllenmiþ bir hücre oluyor. O hücre sonra, devamlý çoðalarak 16 hücreye bölünüyor. Bütün bu hücreler birbirinin týpatýp aynýdýr. Yani en ufak bir farklarý yok, ne yapýlarý, ne görünüþleri, ne de içindeki bilgiler birbirinden farklýdýr; hepsi birbirinin aynýdýr. Ýlahi Kudret’in bir tecellisi olarak, birden bire o gebelik baþladýktan sonra hücrelerin içinde bir telaþ baþlýyor. Sabit olan hücreler hareket haline geçmeye baþlýyor, kimileri yukarý çýkýyor, kimileri yanlara göç ediyor. Bir bakýyorsunuz yukarýya çýkanlar beyni, gözleri, kaþlarý oluþturuyor; aþaðý gidenler bacaklarý, mideyi oluþturuyor. Hangi kudret, hangi bilgi ayný olan bu hücrelerin bir kýsmýna beyni, bir kýsmýna gözleri ve bir kýsmýna da ayaklarý yaptýrýyor? Bütün bunlar Ýlahi Kudretin tecellisinden baþka bir þey deðildir.

 

Ýlk hücrede bir insanýn bütün özelliklerinin þifrelenmesi, anneden ve babadan gelen 23’er kromozomla mümkün oluyor. Yani ilk hücrenin çekirdeðinin içinde yer alan kromozomlar insanýn programý niteliðinde. Çocuðun anneye benzeyen taraflarý ve babaya benzeyen taraflarý var. Ýþte kopyalama, o ilk hücrenin çekirdeðinin yerine, baþka birisinin hücresinden alýnan çekirdeðinin yerleþtirilmesi mantýðý ile yapýlýyor. Bu hücre çoðaldýðý zaman çekirdek kime aitse onun özelliklerini taþýyan bir canlý oluþmaya baþlýyor.

 

Kopyalama önce bir koyun üzerinde gerçekleþmiþti. 1997’de Ýskoçya’da diþi bir koyundan alýnan yumurtacýk hücresi içerisine, kopyalanmak istenilen koyunun bir hücresinin çekirdeði yerleþtirilmiþtir. Daha sonra diþi koyunun karnýna yerleþtirilerek normal gebelikte olduðu gibi yavrunun büyümesi saðlanýyor. Bu þekilde yapýlan çalýþmalardan sonra doðan kuzu, yumurtacýðý veren koyunun deðil, çekirdeði veren koyunun týpatýp kopyasý oluyor. Ýþte Dolly, ilk olarak böyle husule gelmiþtir.

 

Ayrýca kopyalama iþi, fevkalâde zordur. Mesela, Dolly’nin doðabilmesi için 277 teþebbüs yapýlmýþtýr. Yani 277 hücrede çekirdek deðiþtirilmiþ, bunlar çoðaltýlmýþ, 277 annenin rahmine yerleþtirilmiþ ve bir yavru elde edilmiþtir. Demek ki her kopyadan da bir ürün çýkmýyor. Çok zor bir iþlem, çok zor tutuyor. Dolly’de 277 iþlemde 29 gebelik saðlanmýþtý. Bunlardan sadece birisi doðmuþtur. Diðerleri, düþükle neticelenmiþtir.

 

Kopyalama, yaratma anlamýna gelir mi?

 

HAYVAN klonlama olayý rutin olarak baþarýyla yapýlsa dahi bu kopyalama olayýnda canlýnýn yeniden yaratýlmasý deðil, yalnýzca çoðalma yönteminin deðiþmesi söz konusudur. Bir organizmadan diðerine sadece çekirdek transferinin yapýldýðý bir olayý “yaratma” olarak anlamak çok komiktir. Bir evden diðerine ev eþyasý taþýyan nakliyecilere evi yapan mühendis veya evin sahibi denilemeyeceði gibi, gen transferi yapan uzmana da yaratýcý denilemez. Veya bir CD’den diðer boþ bir CD’ye kayýt yapan kiþi nasýl ki bilgisayarý ve içindeki programý yaptýðýný iddia edemez, aynen onun gibi bir atomu dahi yapmaktan aciz bir uzman, canlý yarattýðý iddiasýnda bulunamaz. Klonlama veya kopyalama olayý, Allah’ýn (c.c) yarattýðý hücre, DNA, gen v.s.’yi kullanarak ve yine yaratýlýþ kanunlarý içinde kalýnarak yapýlan, ancak normal çoðalma yöntemine bir müdahale ve normalden sapmayý inceleme çabasýdýr.

 

Ayrýca belirtmek gerekir ki, Allah’ýn yaratmasýnda birtakým hususiyetler söz konusudur. O’nunla boy ölçüþmek cür’etini gösteren insanýn, evvelâ, hem varlýðý, hem de bütün güç ve özelliklerinin kendinden, kendine mahsus, ezelî ve ebedî olmasý gerekir. Ýkincisi, o insan, yarattýðýný var olanlardan deðil (çünkü var olanýn fizikî, biyolojik, kimyevî... yapýsýný deðiþtirmek yaratmak deðildir) yoktan yaratmasý gerekir. Üçüncüsü, yarattýklarýnda bir hikmet, düzen ve istikrar bulunmasý gerekir. Bunlar yoksa yapýlan, yaratma deðil, sadece hýrsýzlýk ve kopyadýr.

 

Medya neden abartýyor?

 

BUNU sadece medya olarak deðil de, bir kesim olarak ifade etmek daha doðru olur. Allah’a, dine, madde ötesine inanmayan veya inancý gevþek olan bir kýsým insanlar, devamlý bir bekleyiþ içinde oluyorlar ve Auguste Comte’un yýllarca önce ileri sürdüðü kehanetinin; yani dinin yerini bilimin alacaðý günün gelmesini bekliyorlar. Ýlim adamlarý bir buluþ yaptýklarýnda veya bilim ile teknolojinin elele vererek insanýn aya ayak basmasý gibi bir olayý gerçekleþtirdiðinde heyecana kapýlýyor ve “Acaba o gün geldi mi, artýk dinden kurtulmanýn kesin bir kanýtýný bulduk mu?” diye sormaya, bazýlarý da “Bulduk, bulduk!” diye çýðlýklar atmaya baþlýyorlar. Genetik biliminde yaþanan son geliþmeler sonucunda da, buna benzer psikolojik haller ve heyecanlar yaþanýyor. Medyada yazýlan çizilen abartýlý haberler de bu psikolojinin bir yansýmasýdýr.

 

Ýnsan kopyalamanýn sakýncalarý

 

EN BAÞTA, insan kopyalamasý sanýldýðý ya da iddia edildiði gibi, biyoteknik açýdan dahi pürüzsüz ve sorunsuzca içinden çýkýlabilecek bir iþ deðildir. Dolly’den ve baþka kopyalardan ortaya çýkan gerçek þu ki, kopyalama sûretiyle husule gelen yavrularda doðuþtan birtakým bozukluklar meydana gelmektedir. Söz gelimi, karaciðeri büyük olur, kalbi delik olur, beyni problemli olur, kýsacasý sakatlýklar olur; nitekim hayvan kopyalamada bunlarýn olduðu görülmüþtür. Normal yollardan doðan bir bebekte bozukluk oraný % 2-3; saðlýklý doðum oraný ise % 97-98’dir. Buna karþýlýk, hayvanlarda yapýlan kopyalama çalýþmalarýnda bozukluk oraný, % 50’den fazla olmaktadýr. Bunun insana tatbik edildiðini düþündüðümüzde, kopya yapýlacak olan insanýn % 50’sinin bile bile sakat çocuk olmasýna göz yumulmuþ olacaðýný söyleyebiliriz. Ýþte bu nedenle, birçok ülkede insan kopyalanmasýný reddeden kanunlar çýkartýlmýþtýr.

 

Týbbî açýdan bir diðer sakýnca, kopyalama yapýldýðý zaman meselâ 50 yaþýnda bir insanýn kopyasý yapýldýðý zaman, yeni doðan bebeðin þekli bebek görünümünde olsa bile, hücre yaþý 50 olmak zorundadýr. Eðer o insanýn ömrü 60-70 seneyse, ondan kopyalanan bebek 10-15 yaþlarýnda ölecektir. Nitekim, Ýskoçya’da kopyalanan Dolly adlý koyun, annesinden evvel ölmüþtür.

 

Dünyada henüz gerçekleþmemiþ bu menhus fikrin sakýncalarý kuþkusuz bunlarla sýnýrlý deðildir. Ýnsan kopyalanmasý meselesi, hukuk alanýndan ahlâka, din alanýndan tabiata kadar pek çok alanda pek çok problemi beraberinde getirir. Zira, Ýslâm’ýn kutsal saydýðý aile kurumuna zarar verecek, özel hayatýn gizliliði ilkesi ihlal edilecek, Allah’ýn yarattýðý biyolojik çeþitliliðe ve tabiattaki dengeye müdahale olacak, Ýslâm’ýn üzerinde hassasiyetle durduðu nesep meselesine zarar verecektir.

 

Söz gelimi, bir insanýn kopyasý, o insanýn çocuðu mu, kardeþi mi, ikizi mi, yoksa kendisi gibi anne babasýnýn çocuðu mu sayýlacaktýr? Bir kopyanýn yasalar önündeki hukuki haklarý ne olacaktýr? Bunlarý net bir þekilde tespit edebilmenin imkâný yoktur. Veya, insanýn kendi bulaþýk eliyle yapacaðý bu müdahale, Rabbin her insaný kendine özgü hususiyetleriyle yarattýðý göz önüne alýndýðýnda, baþka bir insanýn kopyasý olacak bir insan müsveddesi olmayacak mýdýr? Ýnsanoðlu, ileriki yýllarda böyle bir kopyanýn feryadýna ne cevap verecektir? Her zaman yaptýðý gibi Yaratýcý’yý suçlayarak bu iþin içinden çýkabilecek midir? Böyle bir kopya, yaþayan insanlarýn bencilliðinin somutlaþmýþ bir anýtý anlamýna gelmeyecek midir?

 

Biyolojik tehlike ve ahlâk

 

BÝYOLOJÝK TEHLÝKE, sadece kopyalama hadisesiyle sýnýrlý deðildir. Son yýllarda biyoteknolojik imkânlarýn artýþýyla, insan üreme süreçleri üzerinde de ciddi tehlike ve riskler ortaya çýktý. Ahlâkî ve dinî kaygý taþýmayan gerek bilim çevresi gerek onlarýn ürünlerinin alýcýsý durumunda olan zengin toplum kesimleri, insanýn geleneksel üreme süreçlerini kökünden deðiþtirecek giriþimlere imza atýyorlar. Ýngiltere’de yaþayan Pakistan kökenli Ahmet Enis’e göre, þu anda bir çocuðun doðumunda teknik olarak beþ ayrý þahsýn ilgisi bulunabilir. Çocuk sahibi olmak isteyen anne ve baba, kendilerinden sperm ve yumurta alýnan baþka bir erkek ve bir kadýn, ve son olarak, doðumu gerçekleþtiren bir kiralýk anne. “Tedavi” gibi herkesin saygý duyacaðý bir kavramýn arkasýna sýðýnýlarak yürütülen bu çalýþmalarýn, en baþta aile ve nesebin temizliði üzerinde ölümcül bir etkisi olacaðý kesindir. Ahmet Enis’in “üreme genelevleri” olarak isimlendirdiði sperm bankalarý, toplumu toptan “gayr-i meþru” ve “veled-i zina” konumuna düþürür. Halbuki insan þeref ve soyluluðu, nesebin temizliði ve belli oluþuyla doðrudan ilgilidir.

 

Bu biyoteknolojilerin saðlýyor göründüðü imkânlarýn sadece “tedavi” maksatlý kullanýlacaðý da inandýrýcý deðildir. Bugün, þöhreti ve kariyeri yüzünden çocuk doðurmak istemeyen kadýnlarýn sayýsý hiç de az deðildir. Bilim, ticaret ve toplumsal talep arasýndaki iliþkiyi göz önüne aldýðýmýzda, bu kadýnlarýn kendi bedenlerini yýpratmamak için en azýndan kiralýk anne kullanýmýna yöneleceðini öngörmek bir kehanet sayýlmaz. Peki bu kiralýk anneler, çocuðu doðurduklarý zaman vermek istemezlerse ne olacak? Bu iþin ticarî anlaþmasý hangi esaslara göre yapýlacak? Nasýl bir hukukî zemin oluþturulacak? Nitekim, ABD’de Mary Beth Whitehead adlý bir kiralýk anne, yeni doðan çocuðu para karþýlýðý anlaþma yaptýðý kiþilere vermek istememiþti. New Jersey’de uzayan mahkeme sonucunda, çocuk biyolojik babaya verilirken, Bayan Whitehead çocuðu ziyaret etme haklarýna sahip olmuþtu.

 

Nereden bakarsanýz bakýn, bilimin ticarileþtiði günümüz dünyasýnda, insanýn kendi bedeni ve üreme hücrelerinin bir ticaret malý haline gelmesi ve getirilmesi, ne ahlâka ne hukuka sýðar. Neticesi baþtan öngörülemeyen pek çok soruna yol açar. Aileyi ve toplumu büyük acýlara sürükler.

 

Bu tabloya göre Ýslâm’ýn din, can, akýl, nesil ve malý koruma altýna aldýðýný ilân etmesinin ne kadar doðru olduðu görülebilir. Hakikaten her emrinde ayrý hikmetler taþýyan güzel dinimiz, insan fýtratýný muhafaza konusunda (ister sebep, ister netice açýsýndan olsun) onu bozabilecek her türlü deðiþiklikten uzak tutma hususunda son derece hassastýr. Bunun aleyhine olabilecek giriþimlere en baþta Müslümanlarýn direnç göstermesi beklenir. Bir þeyin sadece uygulanabilir olmasý, o þeyi meþru kýlmaya yetmez. “Mümkün dairesi” her zaman kendisinden daha dar olan “meþru dairesi”nin sýnýrlarý içinde tutulmalýdýr.

 

Sonuç olarak belirtmek gerekirse, bilimsel yeniliklere yaklaþýmýn, dini bir bakýþ açýsýyla temellendirilmesi gerekir. Bu tür konulara yaklaþýlýrken imanî bir bakýþa sahip olunmalý, bu konular din ve ilkeleri ile çeliþecek biçimde sunulmamalý ve herhangi bir yargýda bulunmadan önce kamuoyu bilinçlendirmelidir. Bütün bunlar Yüce Allah'ýn "Onlara, güven ve korkuya dair bir haber gelse onu yayarlar. Halbuki onu Peygambere ve aralarýndaki yetkili kiþilere götürselerdi, içlerinden iþin iç yüzünü araþtýrýp çýkaranlar, onun ne olduðunu bilirlerdi. Eðer size Allah'ýn lütfu ve rahmeti olmasaydý, pek azýnýz hariç, þeytana uyardýnýz." mealindeki sözüne uymanýn da bir gereðidir.

 

Allah, insaný en güzel bir biçimde yaratmýþ, en büyük saygýnlýðý vermiþ "insaný en þerefli kýlmýþ, onlarýn karada ve denizde gezmelerini saðlamýþ, temiz þeylerle onlarý rýzýklandýrmýþ ve onlarý yarattýklarýnýn bir çoðundan üstün kýlmýþtýr." Onu akýlla süslemiþ, yükümlülüðüne muhatap kabul etmekle onurlandýrmýþ, yeryüzünde ona kendi adýna yönetme ve imar yetkisi (hilafet) vermiþtir. Bunlar üzerinde düþünmeye ve þükretmeye deðmez mi?

 

KÖK HÜCREYLE TEDAVÝ

 

KÖK HÜCRELER "embriyonik" ve "somatik" olmak üzere iki çeþittir. Embriyonik kök hücre, herhangi bir organdan alýnan hücrenin gönüllü bir kadýndan alýnýp içi boþaltýlan yumurtanýn içine konulmasýyla elde ediliyor. Bu embriyonal hücre, rahimde deðil, laboratuvarda çoðaltýlýyor. Elde edilen hücreler hangi organa yerleþtirilirse o hücreye dönüþebiliyor. Ancak bazen bir hastaya uyacak embriyon yapýsýný bulmak için çok sayýda embriyonun kök hücreye çevrilmesi gerekiyor.

 

Somatik kök hücreler ise yetiþkinlerin kan ve kemik iliðinde bulunuyor. Ancak sayýlarý çok daha az. Bu hücreler de hastalýðýn bulunduðu organa enjekte edilerek tedavide kullanýlýyor.

 

Güney Koreli uzmanlarýn insan embriyonu klonlamasýyla doruðuna varan kök hücre çalýþmalarý yaklaþýk kýrk yýl önce baþlamýþ, 2005 yýlýnda Britanyalý ve Ýtalyan bilim adamlarý, embriyonik kök hücrelerinden sinir hücresi üreterek alzheimer ve parkinson hastalýklarýnýn tedavisinde kullanmýþlar. Bütün bu geliþmelere raðmen bir yandan çalýþmalar, diðer yandan din, ahlak ve hukuk açýsýndan tartýþmalar devam ediyor.

 

Üretme ve tedavi için kullanma konusuna olumlu bakanlardan Ankara Üniversitesi Týp Fakültesi Kemik Ýliði Transplantasyonu Bilim Dalý öðretim üyesi Prof. Dr. Taner Demirer'in görüþ ve deðerlendirmesi þöyle: "Türkiye'de embriyonik kök hücre çalýþmasý yapýlmýyor ama bazý üniversitelerde bireysel çalýþmalar var. Çalýþmalarý durdurmak doðru deðil. Elde edilen embriyonik kök hücreler normal embriyon özelliði taþýmýyor, anne karnýndaki ceninlerin hayatýna son verilmesi gibi bir durum söz konusu deðil. Parkinson, böbrek, karaciðer, kalp yetmezliði gibi rahatsýzlýðý bulunan hastalardan alýnacak herhangi bir hücre çekirdeði bir kadýndan gönüllü alýnacak yumurta içine yerleþtirilmesiyle laboratuvar ortamýnda embriyon elde ediliyor ve 'kiþiye özel, özdeþ hücreler' üretiliyor. Bu hücrelerin hasta organa verilmesiyle organýn güçlendirilmesi saðlanýr. Ama eðer bu hücrenin yerleþtirildiði yumurtayý alýp rahme koyarsanýz klonlama olur. Bunu desteklemiyoruz. Laboratuvar ortamýnda araþtýrma maksatlý yapýlan embriyonik kök hücre çalýþmalarýnýn ise sakýncasý yoktur. Parkinson, MS, karaciðer, böbrek, beyin felci, kalp yetmezliði gibi hastalýklarýn tedavisinde, bu organlardaki hücreler kendine özdeþ hücre istiyor. Bu çalýþmalar sayesinde organlarýn güçlendirilmesinin yaný sýra zamanla yeni organlar da üretilecek."

Link to comment
Share on other sites

devami:

 

 

Bu bilgiler çerçevesinde kök hücre meselesine dinin ne diyeceði konusuna gelelim:

 

Buna benzer meseleler tüp bebek uygulamasýnda ortaya çýkmýþtý. Yumurta ile spermin nikahlý karý kocaya ait olmasý þartýyla tüp bebek uygulamasýnýn caiz olduðu Ýslam alimleri arasýnda -bazý itirazlara raðmen- genel kabul gördü. Bu uygulamada önemli bir mesele de "birden fazla yumurtanýn aþýlanmasý ve birden fazla embriyo oluþturulmasý, sonra bunlardan bir kýsmýnýn imha edilmesi, saðlam ve canlý olanlarýn rahime yerleþtirilmesi" idi; yani "henüz rahime yerleþtirilmemiþ embriyonun cenin sayýlýp sayýlmayacaðý, imha edilmesinin caiz olup olmadýðý" sorusu ortaya çýkmýþtý. Bu soruya benim verdiðim cevap þudur: Aþýlanmýþ yumurta rahime yerleþip cidara tutunarak beslenmeye baþlayýnca, müdahale edilmediði takdirde geliþir ve insan olarak doðar. Ýþte bunun -ki, bu cenindir- imha edilmesi (alýnmasý, kürtaj yapýlmasý, düþürülmesi...) caiz deðildir. Rahime yerleþtirilmemiþ embriyo ise kendi haline býrakýldýðý takdirde geliþip insan olarak doðmaz; bu sebeple buna insan olarak bakmamak gerekir ve imha edilebilir.

 

Somatik kök hücrenin tedavide kullanýlmasýnda zaten bir sakýnca yoktur.

 

Embriyonik kök hücreye gelince bundan insan üretilmediðine göre -ki, bu caiz deðildir- yumurtanýn yabancýdan alýnmasýnda bir sakýnca olamaz; yabancýdan kan ve organ almaya benzer. Rahimde deðil de laboratuar ortamýnda bulunan kök hücreye insan demediðimize göre, ona bir organ gibi baktýðýmýza göre (çünkü bundan organ üretilecek veya mevcut bir organ tedavi edilecek) kök hücrenin tedavide kullanýlmasý da caiz olacaktýr, olmasý gerekir.

 

— Prof. Dr. HAYRETTÝN KARAMAN (www.hayret tinkaraman.net)

 

KORKUNÇ SENARYO

 

KOPYALAMANIN yol açacaðý gerçekten korkulacak senaryo, kök hücrelerin klonlanmasý veya klonlamanýn hastalýk tedavilerinde kullanýlmasý deðildir. Asýl sorun, genetik özellikleri belirlenip bazý yönlerden ön plana çýkarýlmýþ yumurta ve spermin döllenip yeni bireyler oluþumuna izin verilip verilmeyeceðidir.

 

Alman Nazi ideologlarýndan sayýlan Francis Galton’ýn 19. yüzyýl sonunda olgunlaþtýrdýðý, kötü genlerin ayýklanmasýyla toplumun daha nitelikli bireylerden oluþturulabileceðine iliþkin tezini hatýrlatan bu korkunç senaryo, literatürde “öjeni” yani soyarýtýmý olarak bilinmektedir. Bu kavram, “doðuþtan iyi oluþ” ve “kalýtýmsal soyluluk” gibi bir anlam yüküne sahiptir. Burada, hemen akla, arýtýlmýþ ýrklar ve topluluklarýn, daha alt düzey iþleri yaptýrmak üzere daha alt düzeyde tasarlanmýþ insan ya da "insansý"lara ihtiyaç duyacaklarý geliyor. Aldous Huxley'in 1930'larda yazdýðý ve yakýn zamanlarda bilim gündemini birdenbire fetheden "koyun kopyalama" deneyine deðinen haberlerde sýkça gönderme yapýlan, Brave New World (Cesur Yeni Dünya) romaný, tam da böylesi bir kötücül gelecek tasarýmýný ele alýyordu. Huxley, kitabýnda, Alfa, Beta, Gama, Delta ve Epsilon adlarýyla, kendi içinde genetik özdeþlerden oluþan beþ farklý sýnýfa bölünmüþ bir toplum tablosu çizmiþti. Özdeþ vatandaþlarýn üretildiði ve çoðaltýlmýþ bebeklerin yetiþtirme çiftliklerinde psikolojik koþullandýrmaya tabi tutulduðu bu hayali süreç, yakýn zamanlarda beyazperdeye yansýyan Island (Ada) filminin esin kaynaðý idi. Bu filmde zengin ve ünlü insanlara hizmet etmek için kurulmuþ bir yer altý örgütü, bu insanlarýn kopyalarýný üretiyor ve ihtiyaç olduðu anda bu kopyalar, zengin ve ünlü asýllarý için kesilip ihtiyaç duyulan organ tedarik ediliyordu.

 

Benzer kaygýlar, ünlü Alman filozof Jürgen Habermas'ýn Ýnsan Doðasýnýn Geleceði adlý kitapta da dillendirilmektedir. Habermas, bu kitapta þu fikri öne sürer: “Günümüz toplumlarýnda, siyasal katýlýmcýlýkta, insanlar kendi davranýþlarýndan sorumludurlar. Karar alma mekanizmalarýna özgür bir biçimde dahil oluyorlar. Gen müdahaleleri ile bu iþin kökü kazýnabilir. Demokratik özgürlükçü toplum idealinin ortadan kalkma tehlikesiyle karþý karþýyayýz. Bu, günümüzün Batý toplumunun temel anlayýþýný zedeleyici bir durum. Bununla mücadele etmeliyiz.” Habermas, genlere müdahale edilerek ortaya çýkarýlan “tasarlanmýþ, tasarým ürünü" insanlar oluþturacak yeni teknolojiler sayesinde "faþistlerin hayal bile edemeyeceði uysal nesiller yaratýlabilir. Devletine itaat eden süper hizmetçiler ordusu oluþturulabilir, özgürlükçü, eþitlikçi toplum ideali bütünüyle yok olabilir" görüþünde.

 

Tüm bunlarý alt alta koyduðumuzda, insan kopyalamanýn saðlayacabileceði (!) muhtemel faydalardan çok daha büyük bir ihtimalle, arz üzerinde bozgunculuðun son aþamasýný oluþturacaðý ve insanýn tabiat üzerinde yaptýðý tahribattan sonra bu tahribatýn boyutlarýný kendi bedeni ve nesebi üzerine geniþleteceði, geniþletmiþ olacaðý düþünülebilir.

 

GENETÝK KARTLAR

 

Dr. Halûk Nurbaki

 

DNA adlý genetik kartlarý Cenab-ý Hak nasýl hayata intikâl ettiriyor? Bu genetik kartlarý nasýl sergiliyor? Bunun üç tarzý var:

 

Bunlardan bir tanesi yumurta stilinde hayatýný devam ettirmesidir. Yani genetik kartý canlý yumurta þeklinde býrakýyor, o kendi içerisinde oluþa oluþa bir canlý meydana getiriyor.

 

Ýkincisi, genetik kart toprakta açýyor. Bir meyvenin, bir sebzenin, bir çiçeðin genetik kartlarýný düþünün, bir tohum diye attýðýmýz bir hercai menekþenin, yapraðýnda birtakým þekiller vardýr. Bu da envaî çeþit boyalarýn, renklerin mecmuasýný temsil eder. O görüntü aslýnda topraðýn içerisine atýlan o menekþeye ait genetik kartýn açýlmasýndan ibarettir. Aslýnda o genetik kart, topraðýn içerisinde açýl diye emredildiði için açýlmýþtýr.

 

Üçüncüsü de hayvanýn yumurtasýndadýr. Genetik karta, "Sen yumurta içinde açýl" diye emredildiði için açýlmýþtýr. Birtakým canlýlarýn ve bu arada insanýn da genetik kartý anne rahminde açýlýyor. Yani insanýn oluþmasý bir genetik kartýn açýlmasýndan ibarettir.

 

Ýnsan bir fabrikaya sokulup, envaî çeþit vidalarý takýlan bir makine deðildir. Miniciðin de miniciði bir genetik kart, bir þifredir. Bu þifreyi Cenab-ý Hak insanlarýn karnýnda açtýrýyor. Bitkide de topraðýn içerisinde açýyor. Þimdi bunlarý topluca düþündüðünüz zaman, insanoðlunun genetik kartýný Cenab-ý Hak illâ annenin karnýnda açarým diye bir deðiþmez biyolojik yasa koymuþ deðildir. Bu genetik kartý açmasýný bilirsen açabilirsin. Ýþte þimdi insanlar uðraþýyor. Yok tüp bebekten geçelim de, yok kavanozda bebek yapalým da diye. Þu halde bilimler, bu genetik kartýn insan haline nasýl gelebildiðini bildiði için, niye sadece annede olsun ki diyorlar.

 

Halbuki Cenab-ý Hakkýn, genetik kartý anne karnýnda geliþtirmesinin özel bir hikmeti var. Nedir bu özel hikmet? Þefkati ve sevgiyi tanýtmak içindir. Anne ile evlât arasýndaki o yakýnlýðý, eþler arasýndaki o sevgiyi zenginleþtirmek için genetik karta böyle bir macera vermiþtir. Yoksa Cenab-ý Hak muhtaç deðildir."

Link to comment
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Create New...