Webmaster Posted February 6, 2008 Share Posted February 6, 2008 F. Gülen'den provakasyon uyarýsý Fethullah Gülen, baþörtüsü tartýþmalarý-yla ilgili yazýlý açýklama yaptý. Baþörtüsünün dinin neresinde durduðuna açýklýk getiren Gülen, bir konuda provakasyonlara karþý uyardý. Baþörtüsü ve Provokasyonlar* [M. Fethullah Gülen] Tesettür meselesinin bazýlarý tarafýndan politize edilerek ayaða düþürülmek istendiðine esefle þahit oluyoruz. Ne yazýk ki, bazý kesimlerde çok ciddi bir din düþmanlýðý var ve bunlar her fýrsattan istifade ediyorlar. Þu anda da baþörtüsünü bahane ederek, ülkemizin yakaladýðý nisbi istikrarý bozarak, kavgaya zemin hazýrlamaya çalýþýyorlar. Ülkemizin kavgaya tahammülü yoktur. Hususiyle Allah'a gönül veren ve kendilerini milletimizin hayrýna adayanlarýn kavga ile iþi olamaz. Olmamalý. Onlar, kendilerini en çetin bir kavganýn içinde bulduklarý zaman bile, hemen silm ü selâma dönmeliler. Kur'an-ý Kerim, mü'minlere savaþ içinde iken bile, "Karþý taraf, silm ü selâma, sulh ve barýþa yönelirlerse, siz de yönelin ve Allah'a tevekkül edin!" buyurur. Lâik bir hukuk devleti olan ülkemizde din ile siyaset birbirinden ayrýdýr. Kur'an'ýn söz konusu hükmünü antr-parantez zikrettim. Fakat akýl ve mantýðýn yanýnda, ülkemizin içinde bulunduðu þartlar ve umumî menfaatlerimiz de katiyen böyle davranmayý gerektirmektedir. Zira, kavga, insanda akl-ý selim, hiss-i selim ve mantýk býrakmaz. Cahiliye þairlerinden Ýmrü'l-Kays, "Ýki þeyi baþlattýðýnýz zaman, onlar durmasýný istediðiniz yerde durmaz: Yangýn ve kavga." der. Bu bakýmdan, soðukkanlýlýðýmýzý korumamýz lâzýmdýr. Baþörtüsü, dinin açýk emridir Tesettür, gerçi dinin esasýný teþkil eden imanî meselelerden deðildir; Ýslâm'ýn beþ þartý arasýnda da yer almaz. Fakat, Kur'an'ýn açýk emridir. Farziyeti, hem Kur'an'la, hem sünnet-i sahiha ile hem de 14 asýrlýk Ýslâm tarihindeki uygulamalarla sabittir. Nur Sûresi 31. âyette mü'min kadýnlarýn baþlarýný, boyunlarýndan ve göðüslerinden açýk bir yer býrakmayacak þekilde örtmeleri emredilmektedir. Bununla iktifa edilmeyip, Ahzab Sûresi 59. âyette, sadece mü'min kadýnlara deðil, Peygamber Efendimiz'in pak zevcelerine de "Dýþ örtülerini, cilbablarýný üzerlerine salsýnlar." þeklinde, sünnet-i sahihanýn ve Ýslâm tarihindeki bütün uygulamalarýn ortaya koyduðu üzere, el, ayak ve -Hanefi mezhebinde yüz dýþýnda- bütün vücudun bol bir elbise ile örtülmesi emredilmektedir. Düþünün ki, Peygamber Efendimiz'in pak zevceleri, hükmen mü'minlerin anneleridir. Peygamberimiz'den sonra onlarla evlenmek mü'min erkeklere haram kýlýnmýþtýr. Arz edildiði gibi, baþýn tamamýný içine alacak þekilde tesettür emri, yalnýz Kur'an-ý Kerim'le deðil, -aksine hiçbir ihtimal vermeyecek þekilde- sünnet-i sahiha ve Ýslâm tarihindeki uygulamalarla da sabittir. Bu hususta müfessirler, muhaddisler, fakihler arasýnda farklý ve aykýrý görüþ belirten olmamýþtýr. Fantastik muhalefetin bir deðeri yoktur Günümüzde -belki de bir kýsým kimselere þirin gözükmek ve fantastik düþüncelerle kendilerini ifade etmek için- baþörtüsünün Kur'an'ýn emri olmadýðýný iddia eden ilâhiyatçýlar vardýr. Fakat, bu mevzuda Kur'an'ýn emri o kadar açýktýr ki; tarih boyunca hiçbir müfessir farklý mülâhazada bulunmamýþtýr. Peygamber Efendimiz ve Sahabe-i Kiram baþta olmak üzere, dini bugünlere kadar taþýyan ve meselenin mütehassýsý olan on binlerce müfessir, muhaddis ve fakihin yanýnda, 14 asýrlýk Ýslâm tarihinde bütün Müslüman nesillerce ittifakla uygulanabilmiþ bir hükme, günümüz ilâhiyatçýlarýndan birkaçýnýn, bazý garezlere baðlý muhalefeti hiçbir deðer ifade etmez. Meselenin dinî buudu böyle iken kalkýp baþörtüsünü farklý adlar altýnda da olsa baþka kaynaklara baðlamak, bu mevzuda tuhaf ve birbiriyle tutarsýz iddialar ortaya atmak, gülünç kaçmaktadýr. Tesettüre, baþörtüsüne bazý mülâhazalarla karþý olan çýkabilir, ama bunun Ýslâm'da olmadýðý iddiasý ileri sürülemez. Hele hele, en basit meselelerde bile, aklýn ve bilimin icabý olarak uzmanýna müracaat edilirken, Allah'ýn marziyatýnýn, bizden neler isteyip neler istemediðinin ifadesi olan din konusunda rastgele konuþulamaz. Bu, en hafif ifadesiyle gayr-ý aklîliktir, gayr-ý ilmîliktir, had bilmemektir. En azýndan, ülkemizde din iþlerini tanzimle vazifelendirilmiþ Diyanet teþkilatýmýz ve ona baðlý çalýþan Din Ýþleri Yüksek Kurulu var, onlar hem bu konularýn mütehassýsýdýr hem de salahiyet sahibi kýlýnmýþlardýr. Bu meselenin bir diðer buudu da þudur: Ülkemizde ilmî ve teknik kalkýnmaya hizmet etmesi gerekenler, üniversitelerin din ve inanç deðil, bilim yeri olduðunu söyleyerek baþörtüsüne karþý çýkýyorlar. Ne yazýk ki bunu, bilimi en öne alan insanlar yapýyor. Galiba, nasýl bir tenakuz ve çarpýklýk ortaya koyduklarýnýn farkýna varamýyorlar. Batý'da uzun süren çatýþmalar sonunda din ile bilimin arasý ayrýlmýþ; Descardes çýkmýþ, buraya kadar bilimin, þuraya kadar da dinin sahasýdýr demiþ. Bugün üniversitelerimizde benimsenen de bu. Gerçi böyle bir ayrýlýk, Müslümanlar olarak bizim inanç sistemimizde de, ilme bakýþýmýzda da, tarihimizde de yoktur. Ýlim ve din, bizde ayný manânýn iki farklý ifadesinden ibarettir. Biri zihnin, diðeri kalbin ýþýðý olarak görülmüþtür. Bu sebeple bizim, Batý'da Rönesans'ýn ve ilimlerin geliþmesine zemin teþkil eden, bu geliþmeye dinamikler saðlayan muhteþem bir ilim tarihimiz vardýr. Ýbn-i Sina, Zehravî, Birunî, Harizmî, Ýbn Heysem gibi bu tarihi dolduran on binlerce ilim adamý, hem çok iyi dindardý, pek çoðu da sufi idi. Din ve ilim, bizim tarihimizde birbiriyle iç içe yer aldý, hiçbir zaman çatýþýr görülmedi. Dolayýsýyla bir insan dindar ise, dine baðlý ise, baþýný örtüyorsa bu insan ilim yapamaz, ilim insaný olamaz demek; üniversitelerde baþörtüsü takmayý üniversitelerin ilim yuvalarý olmasýna aykýrý görmek, bir ilim adamýna asla yakýþmayan bir tavýrdýr. Kaldý ki, hepimiz biliyoruz, Galileo da, Newton da, Laplace da ve daha pek çoklarý da dine karþý deðillerdi; hattâ içlerinden bazýlarý ciddi derecede dindardý. Eddington'u nereye korsunuz? Dindar olmakla ilim yapmayý birbirinden ayrý mütalâa ederseniz, ilim âleminin baþýnýn taçlarýndan olan Einstein'a da muhalefette bulunmuþ, din ile ilimden birini kör, diðerini topal yapmýþ olursunuz. Üçüncü olarak, böyle bir tavýr laikliðe de aykýrýdýr. Zira laikliðin temelini, dinin devlete, devletin de dine müdahale etmemesi, hattâ devletin din hürriyetini saðlamasý prensibi teþkil eder. Bu sebeple, baþörtülü bir kýzýmýzýn üniversitede ilim tahsili yapmasý lâikliði yýkmaz; cumhuriyete de demokrasiye de hiçbir zarar vermez. Tam tersine, bunlarý güçlendirir. Onlar da zaten, dinî inançlarý gereði baþlarýný örtmeyi laikliðin, cumhuriyetin ve demokrasinin gereði olarak görüyor ve haklý olarak, hem laikliðin, hem cumhuriyetin hem de demokrasinin korumaya aldýðý din ve vicdan, hattâ düþünce ve düþünceyi ifade hürriyeti içinde mütalâa ediyorlar. Problemi çözmek isteyenler de meseleye bu açýdan yaklaþýyorlar. Yoksa ne kýzlarýmýz laikliðe, cumhuriyete, demokrasiye karþý çýkmak için baþlarýný örtüyor ne de çözüm arayanlar bunlara karþý olsun diye baþörtüsünü serbest býrakmaya çalýþýyorlar. Bu bakýmdan, bir insan baþörtüsüne -hangi ad altýnda olursa olsun- karþý ise bunu açýkça söyleyebilmeli; kendiyle tenakuza düþmeden, ülkeyi kavga ortamýna çekmeden, yakýþýk almayan protestolara kalkýþmadan, medenî bir þekilde bunu ortaya koymalý. Baþörtüsünün, neden takýlmamasý gerektiðini insanlarý ikna edecek þekilde aklî, mantýkî ve ilmî olarak ispat etmelidirler. Yoksa protestolar, ülkeyi kavga ortamýna çekmeler, ihtilâl hatýrlatmalarýnda bulunmalar, tehditler, yakýþýksýz üslûplar, ihtilâl günlerine özlem duymalar, fikrî ve ilmî kifayetsizliðin ifadesinden baþka bir þey deðildir. 'Baský olur' diyenler provokasyon yapabilir Burada, mevzu ile alâkalý olarak önemli bir ikazda bulunmak istiyorum. Þimdiye kadar Türkiye'de, Ýslâmda baþörtüsünden çok daha önemli olduðu halde hiçbir namaz kýlan kýlmayana baskýda bulunmadý, Ramazan'da doðruluðu þüpheli birkaç haber çýktýysa da kimseye oruç baskýsý olmadý. Hacca gidenler gitmeyenleri neden gitmiyorsunuz diye tehdit etmedi. Her Kurban Bayramý öncesi onca menfî yayýnla Kurban aleyhinde olunmasýna raðmen, hiçbir Müslüman, kurban kesmeyenlere neden kesmiyorsunuz diye hücumda bulunmadý. Býrakýn bunlarý, içki içen, kumar oynayan, her türlü günahý irtikap edenlere de dindarlar, nasihatte bulunmak dýþýnda bir þey demedi. Kýzlarýmýzýn baþýný örterek okuyabildiði yýllarda hiçbir hadise olmadý. Bundan sonra olacaðýna, baþlarýný örtmeyen kýzlarýmýz dahi ihtimal vermiyor. Gerçek bu iken, asýl maðduriyete zaman zaman daha çok dindarlar maruz kalýyorken, baþörtüsü serbest býrakýldýðýnda baþýný örtmeyenlere baský olur demek, aslýnda yapýlabilecek bazý provokasyonlarý akla getirmektedir. Önceki dönemlerde þahit olduðumuz üzere, eðer baþörtüsü kanunu Meclis'ten geçer -ki, bu kanunu kabul edip etmemek Meclis'in, onu tasdik edip etmemek Cumhurbaþkaný'nýn salâhiyeti içindedir- kýzlarýmýz üniversitelerde baþörtülü okuma imkânýna kavuþursa, ciddi provokasyonlar sahnelenebilir. Belli yerlerde kendilerine çarþaf giydirilmiþ bazý vazifeli erkekler, tesettüre sokulmuþ bazý vazifeli bayanlar, baþlarýný örtmeyen kýzlarýmýza rahatsýzlýk verebilir; sözlü, hattâ fiilî tacizlerde bulunabilirler. Bu konuda fevkalâde endiþeliyim ve rical-i devletimizin bu hususta mesul olanlarýnýn çok dikkatli olmasý gerektiðine inanýyorum. Hepimiz akl-ý selimle hareket etmeliyiz Hasýlý, ülkemizin bir istikrar ve kalkýnma ortamýný yakaladýðý, hattâ Asya, Afrika ve Balkanlar gibi çok geniþ bir coðrafyadaki milletlerin þuuraltýnda var olan tarihî müktesebatý deðerlendirebilecek bir konumu ihraz etmeye baþladýðý, pek çok sahada önünün açýldýðý bir zamanda her meselemizi konuþarak, seviyeli bir üslûp içinde ve ülkemizin umumi menfaatlerini dikkate alarak deðerlendirmemiz ve çözmemiz elzemdir. Hangi siyasî görüþten ve hangi müesseseden olursa olsun herkese puan kazandýracak da budur. Yoksa, bu ülkeye bir defa daha çok büyük kötülük yapýlmýþ olur. Görüyoruz ki, yýllarca uðraþýp on binlerce þehid verdiðimiz, pek çok millî serveti tüketerek, dünya kamuoyunu da nispeten yanýmýza çekerek belli muvaffakiyetler kazandýðýmýz terörün asýl merkezleri de baþörtüsünün serbest býrakýlacak olmasýndan endiþe duymaktadýr. Bu serbestliðin, Güneydoðu'muzu teröre zemin teþkil etmekten, bölge halkýnýn da terör örgütünden tamamen uzaklaþmasýndan, yani terör örgütünün halk desteðini tamamen kaybetmesine vesile olacaðýndan korkmaktadýrlar. Öyle ise sorumlu mevkiinde olan herkes ve ülke olarak, saðduyu dediðimiz akl-ý selim, hiss-i selim ve mantýk dahilinde hareket etmek mecburiyetindeyiz. haber7 Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Join the conversation
You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.