Zum Inhalt springen
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Empfohlene Beiträge

21.11.2007

 

Risale-i Nur ve Tefsir

 

 

Es-Selâmu aleykum sevgili hocam,

Öncelikle, saygýlarýmý sunarým. Allah sizden razý olsun. Bendeniz 25 yýldýr Nurlarla haþýr neþir olmaya çalýþan biriyim. Bu zaman zarfýnda baþka Ýslami eserlerden de naçizane istifadeye çalýþtým. Son iki yýldýr elden geldiðince sizin sohbetlerinizi takip etmeye, eselerinizden karýnca kararýnca okumaya, yararlanmaya çalýþýyorum. Rabbim, bize faydasý dokunan, üzerimizde hakký olan büyüklerimizden ve siz deðerli hocamýzdan razý olsun.

 

Son olarak Vahyin Penceresinden adlý yararlý ve lezzetli programýnýzda tefsirle ilgili bir sohbetinizi seyrettim. Bir Nur talebesi olarak sohbetin sonunda geçen bahislerle alakalý bazý fikirlerimi arz etmek istiyorum. Üstad hazretleri "…Mekke-i Mükerreme'de dahi -farz-ý muhal olarak- Risale-i Nur'un aleyhinde bir itiraz kutb-u âzamdan dahi gelse, Risale-i Nur þakirtleri sarsýlmayýp, o mübarek kutb-u âzamýn itirazýný iltifat ve selâm suretinde telâkki edip, teveccühünü de kazanmak için, medâr-ý itiraz noktalarý o büyük üstadlarýna karþý izah etmek, ellerini öpmektir" þeklinde bir uyarýda bulunuyor. Yazacaklarýmý bir talebenizin hocasýna dersini arz etme makamýnda kabul ederseniz memnun olurum. Sizi seviyorum, inþallah sözlerimle üzerime düþen vazifeyi ifa etmiþ ama sizi üzmemiþ olurum.

 

Azizi hocam, bendenize göre Risalelerin en önemli hususiyeti ilhadla mücahedesi ve ilmi kelama yeni bir açýlým getirmesi deðil, "beyan, burhan ve irfan bilgi sisteminin" tüm imkanlarýndan yararlanmasýdýr. Kendilerinin, "Risale-i Nur, yalnýz bir cüz'î tahribatý ve bir küçük haneyi tamir etmiyor. Belki küllî bir tahribatý ve Ýslâmiyeti içine alan ve daðlar büyüklüðünde taþlarý bulunan bir muhît kaleyi tamir ediyor. Ve yalnýz hususî bir kalbi ve has bir vicdaný ýslaha çalýþmýyor. Belki, bin seneden beri tedarik ve terâküm edilen müfsid âletlerle dehþetli rahnelenen kalb-i umumîyi ve efkâr-ý âmmeyi ve umumun ve bâhusus avâm-ý mü'minînin de istinadgâhlarý olan Ýslâmî esaslarýn ve cereyanlarýn ve þeâirlerin kýrýlmasýyla bozulmaya yüz tutan vicdan-ý umumîyi, Kur'ân'ýn i'câzýyla ve geniþ yaralarýný Kur'ân'ýn ve imanýn ilâçlarýyla tedavi etmeye çalýþýyor. Elbette böyle küllî ve dehþetli tahribata ve rahnelere ve yaralara, hakkalyakîn derecesinde, daðlar kuvvetinde hüccetler, cihazlar ve bin tiryak hâsiyetinde mücerreb ilâçlar ve hadsiz edviyeler bulunmak gerektir ki, bu zamanda Kur'ân-ý Mucizü'l-Beyânýn i'câz-ý mânevîsinden çýkan Risale-i Nur o vazifeyi görmekle beraber, imanýn hadsiz mertebelerinde terakkiyat ve inkiþafata medardýr" þeklinde bir ifadeleri var. Bir baþka yerde Risalelerin þahsi kemalata medar olduðunu izah ediyor: "ehl-i velâyetin amel ve ibadet ve sülûk ve riyazetle gördüðü hakikatler ve perdeler arkasýnda müþahede ettikleri hakaik-i imaniye, aynen onlar gibi, Risale-i Nur, ibadet yerinde, ilim içinde hakikate bir yol açmýþ; sülûk ve evrad yerinde, mantýkî burhanlarla ilmî hüccetler içinde hakikatü'l-hakaike yol açmýþ; ve ilm-i tasavvuf ve tarikat yerinde, doðrudan doðruya ilm-i kelâm içinde ve ilm-i akîde ve usûlü din içinde bir velâyet-i kübrâ yolunu açmýþ ki, bu asrýn hakikat ve tarikat cereyanlarýna galebe çalan felsefî dalâletlere galebe ediyor, meydandadýr". Aþaðýdaki metni de ayný baðlamda okumak mümkündür: "Eski zamandan beri ekser yerlerde medrese tâifesi tekkeler taifesine serfürû etmiþ, yani inkýyat gösterip onlara velâyet semereleri için müracaat etmiþler. Onlarýn dükkânlarýnda ezvâk-ý imaniyeyi ve envâr-ý hakikati aramýþlar. Hattâ medresenin büyük bir âlimi, tekkenin küçük bir velî þeyhinin elini öper, tâbi olurdu. O âb-ý hayat çeþmesini tekkede aramýþlar. Halbuki medrese içinde daha kýsa bir yol hakikatin envârýna gittiðini ve ulûm-u imaniyede daha sâfi ve daha hâlis bir âb-ý hayat çeþmesi bulunduðunu ve amel ve ubudiyet ve tarikattan daha yüksek ve daha tatlý ve daha kuvvetli bir tarik-i velâyet ilimde, hakaik-i imaniyede ve Ehl-i Sünnetin ilm-i kelâmýnda bulunmasýný, Risale-i Nur, Kur'ân-ý Mucizü'l-Beyânýn mucize-i mâneviyesiyle açmýþ, göstermiþ; meydandadýr."

 

Aziz hocam, Risale-i Nurlar bir yönüyle ilhad hareketine karþý mücahade ve mücadele eder, doðrudur. Ýlhad ise bugün de bütün þiddetiyle belki daha sinsice ve devam eden bir harekettir. Materyalizm üstadýn hayatta olduðu zamankinden farklý araç ve yöntemlerle ve daha farklý bir süreç içinde mülhid yetiþtirmeye devam ediyor. Dolayýsýyla Nurlarýn o cihetteki hizmeti de devam etmekte. Kim bilir, vazife muhtemelen kýyamete kadar da sürecektir. Ancak, fakire göre, Nurlar sadece bu menhus illetle mücahade etmiyor(du). Göze çarpan vasfý bu olabilir ama ayýrýcý vasfýnýn bu olmadýðý inancýndayým. Asýl, "beyan, burhan ve irfan bilgi sistemlerinin" mühim mevzularýnýn risaleler boyunca iþlenmesi bana daha manidar geliyor. Ýnsan ve mahiyeti, varlýk problemi, eþya ve hakikati, kainat insan münasebeti, alemin yaratýlýþ sebebi ve hikmeti, tasavvuf ve vartalarý, kelam ilmi, vahdet-i vücud ve vahdet-i þuhud, tevhid, nübüvvet, haþir, adalet, namaz, hac, zekat gibi bir yýðýn Ýslami konu ve esaslarýn hikmeti ve izahý, ubudiyet, dua ve davet, teklif, sabýr, þükür, ihlas, uhuvvet, ittihad, muhabbetullah, riya, nifak, þirk, adalet, kanaat ve iktisat, cihad, vehhabilik, þia-i hilafet ve þia-i siyaset vb. çok sayýda Ýslami, imani ve Kur'ani hatta tarihi kavram ve mes'eleler de müellif tarafýndan ele alýnmýþ ve incelenmiþtir, ortadadýr. Ayrýca, Üstad hazretleri ele aldýðý meseleleri iþlerken evvela ayet ve sünnetin düsturlarýna müracaat etmiþlerdir. Elbette, ayetin tefsiri sadedinde muazzam Ýslami geleneðin birikimini de kullanmýþlardýr. Risale ve Lahikalar zengin anekdot, kaynak ve içeriðiyle buna þahittir. Hatta, iþin bu yönüyle ilgilenecek ve eser verecek sahib-i himmet zevatý beklemektedir.

 

Nurlarla alakalý mevzularda belki hissi olabiliyoruz, doðrudur. Fakat, aziz hocam, eserler sadece Türkiye'de sadece Nurcularca okumuyor. Bilakis tüm dünyada, Ýslam alimlerinden avama kadar onbinlerce insan tarafýndan okunuyor, hüsnü kabul görüyor, onlarý irþad ediyor ve kendine baðlýyor. Onlara yetiyor, kifayet ediyor. Bu teveccühün ilhadla mücadeleye hasredilmesinin noksan olacaðý kanaatindeyim. Ýslami tarihi boyunca bir þeyhin, bir hocanýn ya da bir medresenin etrafýnda kümelenen insanlarý görmek mümkündür; ancak bildiðim kadarýyla sadece bir eserin etrafýnda bu denli hararet ve iþtiyakla toplanýlmasý Nurlara nasip olmuþ bir keyfiyettir. Gerçi bir esere bu kadar baðlý olmak ilim adamlarý mabeyninde tenkit de edilebiliyor ama bu belki de bir inayet ve ikram eseridir, Nurlarýn imtiyazýna ve makbuliyetine bir alamettir ki, "nereden baktýðýmýza baðlý".

 

Yeri gelmiþken, Nurlarýn deðil, üstadýn nazara verilmesi gerektiðini söylüyordunuz ki, bunu bizzat müellif hazretleri sýký sýkýya men etmiþ ve hikmeti ise birçok baðlamda uzun uzun anlatýlmýþtýr. Belki, cesaret, þecaat ve tavizsiz tavrýný iþlemek anlamýnda kullandýnýz; bu yönüyle bir eksiklik hissettiniz, bilemiyorum. O noktada haklý olduðunuz durumlar olabilir. Zira, o cihet Nurlardan ziyade eserleri okuyanlarýn yorumlarýdýr. Zaten farklý davranýþlarý, tepkileri, hattý hareketleri olan Nurcular da yok deðildir. Kendi tavýrlarýnýn gerekçeleri ne, niyetleri ne ona da bakmak lazým gibime geliyor.

 

Aziz hocam, içinde yer alan ilmi mevzularýn çeþitliliðine ve bu mevzularýn iþleniþinde kullanýlan malzemenin büyüklüðüne raðmen Risaleler tefsir ilminin bilinen sistematiðine, kalýplarýna uymuyor diye bütünüyle 'tefsir dairesi' haricinde deðerlendirilmemeli zannýndayým. Malumunuz, üstad, kimi zaman kendinden nedenlerle, kimi zaman bir hadise veya sual sebebiyle, bir nevi 'zuhuratla' önüne gelen mevzularý, serlevha ettiði ayet(ler)in ýþýðý altýnda ve sünnet çerçevesinde iþlemiþtir. "Bu ayetin yüzer vecihlerinden bir vechi de…" diyerek konuyu ayetin ýþýðýnda iþleyen müellifin bir nevi tefsir yaptýðýný söylemek, "bu asla bir tefsir deðildir" demekten daha makuldür diye düþünmekteyim. Bilmiyorum, yanýlýyor muyum ? Ayrýca, Nurlarýn telifi zamanýnda yanýnda Kur'an'dan baþka müracaat edebileceði bir eser bulunmayan hazret, zihnini neredeyse tamamen tecrit etmiþ, sadece ve sadece Kur'ana müracaat eylemiþtir dersek sadece duygusal davranmýþ olmayýz. Zira , bu bir realitedir. Risalelerdeki konularýn tefsir ilim disiplinine uygun olmayan tertip ve iþleniþinin nedenleri arasýnda müellif hazretlerinin sistemli bir ilmi tahsile tabi olmamasýnýn, Nur Risalelerinin evvel emirde irþada mütevakkýf ve birbirinden çok farklý konularla alakalý olmasýnýn rolü olabilir. Netice itibariyle, mahsusen tefsir yazýyor deðildi. Diðer taraftan, bu bir yöntem olarak da deðerlendirilebilir. Böyle 'serazat' bir yöntemin tercih edilmesinde müellifin kastý ve iradesi söz konusudur diye bile düþünülebilir. Bunlar makul bir þeklide açýklanabilecek noktalardýr. Þekilsellikle de alakalý bu konular Nurlarýn birçok yerinde tefsir yapýldýðý iddiasýna ne denli gölge düþürür bilemiyorum. Bendenize göre Nur müellifi Risaleler boyunca kimi zaman doðrudan, kimi zaman istikari yöntemle, kimi zaman paralel ve çapraz okumalarla ayat-ý Kur'an'ý tefsir etmiþlerdir. Elbette tüm Kur'an'ý tefsir etmiþtir þeklinde bir iddiada bulunmuyorum.

 

Ýlim disiplini çerçevesinde ve þahsi kanaat bakýmýndan üstad hazretleri bir müfessir olarak görülmeyebilir. Ancak onu bir müfessir olarak görenler içinde sadece baðlýlarý deðil, ayný zamanda tefsir ilmiyle alakadar olan kimi âlimler de var. Bunlarýn üstadý yer yer "Seyyidü'l- Müfessirin", "Ýmam Nursi" þeklinde andýklarýný, O'nun tefsir cihetini tartýþtýklarýný hatýrlýyorum. Dolayýsýyla, Risale-i Nur'u "bir nevi tefsir" þeklinde ele alan yaklaþýmlarýn sadece baðlýlarýna ait, tamamen "duygusal" bir bakýþ olduðunu ileri sürmek, ulemadan O'nu bir müfessir olarak görenlerin de olduðunu belirtmek kaydýyla þahsi bir görüþ olarak okunabilir ve her þahsi görüþ gibi bu da bir görüþtür. Ancak, 'hak yalnýzca budur' demek nev'inden olursa, bilemiyorum… Ortada farklý mülahazalar varken konuyu bir yanýyla ortaya koymak elbette Nur talebelerini incitiyor. Netice itibariyle bir gönül vermiþlik de var.

 

Azizi hocam, bir de þunu söyleyeyim ki, Risaleleri bir nevi tefsir olarak isimlendirmek Nur talebelerinin þahsi görüþlerinden kaynaklanmýyor. Üstadýn ifadeleri Risalelerin bir nevi tefsir olarak sayýlabileceðini söylüyor. Sonuçta ilim sahibi bir zat, demek ki dayandýðý bir görüþ var.

- "…Ve gördüðünüz meziyetler benim deðil, Risale-i Nur'undur. O da Kur'ân-ý Hakîmin bir hakikatinin bir tefsiridir"

- "…Hem madem yazýlan Sözler onun bir nevi tefsiridir. Ve o risaleler ki, hakaik-i Kur'âniye’nin malýdýr ve hakikatleridir"

- "…Ben lâyýk deðilim. Haddim de deðil. Ben bir hizmetkârým; çekirdek gibi çürüdüm, gittim. Risale-i Nur ise, Kur'ân-ý Hakîmin tefsiridir, mânâsýdýr"

- "...Risale-i Nur bu asýrda Kur'ân-ý Hakîmin bir mucize-i mâneviyesi, hakiki, yüksek ve parlak bir tefsiridir"

- "…Bu benim deðil, Risale-i Nur'un kerametidir. Risale-i Nur ise, Kur'ân'ýn malýdýr ve tefsiridir"

- "…Saniyen: 'Risale-i Nur, Kur'ân'ýn çok kuvvetli, hakikî bir tefsiridir' tekrarla dediðimizden, bazý dikkatsizler tam mânâsýný bilmediðinden bir hakikati beyan etmeye bir ihtar aldým. O hakikat þudur. Tefsir iki kýsýmdýr: Birisi malum tefsirlerdir ki, Kur'ân'ýn ibaresini ve kelime ve cümlelerinin mânâlarýný beyan ve izah ve ispat ederler. Ýkinci kýsým tefsir ise, Kur'ân'ýn imanî olan hakikatlerini kuvvetli hüccetlerle beyan ve ispat ve izah etmektir. Bu kýsmýn pekçok ehemmiyeti var. Zâhir malûm tefsirler, bu kýsmý bazen mücmel bir tarzda derc ediyorlar. Fakat Risale-i Nur, doðrudan doðruya bu ikinci kýsmý esas tutmuþ, emsalsiz bir tarzda muannid filozoflarý susturan bir mânevî tefsirdir"

 

Ýþârâtü'l - Ý'caz adlý eserle alakalý bir iki hususu da arzetmek istiyorum. Malumunuz, üstad hazretleri Ýþârâtü'l - Ý'caz adlý eserini " Kur'anýn bir tefsiri olarak deðil, -þayet kabule mazhar olursa- tefsirin bazý vecihlerine bir kaynak olmak üzere kemal ehli zatlarýn nazarlarýna arz ediyorum" þeklinde takdim etmiþtir. Söz konusu eser için , "Kur'anýn bir tefsiri deðildir" demek suretiyle kesip atmak ayrýdýr; "Kur'ani bir hususiyet olan ve bu nedenle tefsirlerde yer almasý gereken unsurlardan biri olan ' i'caz' ekseninde bazý ayetleri tefsir etmektedir", "bazý ayatýn bazý vecihlerinin tefsiridir" veya "tefsire örneklik etmek üzere sýnýrlý sayýda ayet tefsir edilmiþtir, tüm Kur'anýn tefsiri deðildir" demek bütün bütün ayrýdýr. Bilmiyorum, çok mu yanlýþ düþünüyorum. Üstelik , eser her ne kadar i'caz bahsindeyse de, müellifinin o tarihlerde cihad farizasýyla meþgul olmalarý ve arkasýndan gelen olaylar nedeniyle zamanýn ve imkanýn ancak elverdiði 33 ayet öncesi ve sonrasýyla kelime, cümle ve harflerle hatta zaman zaman bütün bir Ku'anla iliþkilendirilerek yazýlmýþ, bir çok durumda ayetler baþka diðer ayetlerle iliþkilendirilerek anlam derinliði zenginleþtirilmiþ, iman, yakin, ahiret gibi kavramlar ilk defa yeri geldiðinde uzun uzun ve doyurucu bilgilerle açýklanmýþtýr. Okuduðumuz kadarýyla, eserin tarz olarak yer yer orijinallikler içerdiði, muhteviyat bakýmýndan da zaman zaman orijinal yaklaþýmlar gösterdiði iþin erbabý tarafýndan ifade ediliyor.

 

Hz. Üstad, risaleleri bir nevi tefsir olmaklýðý yönüyle nazara veriyordu ama tefsir konusunda zamanýmýzda bir boþluk olduðunu da söylüyordu. Kendileri, bilhassa bu zamanda "ferdin fehminden çýkan bir tefsir, Kur'anýn þanýna yakýþýr bir tefsir olamaz. Çünkü her insanýn kendine has bir meslek ve meþrebi olduðundan, nadiren taassuptan kurtulabilir" demek suretiyle çaðýmýzda nasýl bir tefsire ihtiyaç olduðuna iþaret etmiþ, müfessirlerin meslek ve meþrep farklýlýklarýnýn bir yönüyle olumsuz tarafýna dikkat çekmiþtir. Yine O, "Kur'aný tefsir edecek zat, âli bir deha, nafiz bir içtihad, kamil bir velayet sahibi olmalýdýr. Bu ise günümüzde ancak, ruhlarýn imtizaç ve tesanüdünden, fikirlerin telahük ve teavününden, kalplerin karþýlýklý ihlas ve samimiyetinden meydana gelen bir "þahs-ý manevi"de bulunur. 'Cüz'de bulunmayan küll'de bulunur' sýrrýyla, bir topluluðun çalýþmasýnda görülen içtihad eserleri ve velayet özelliði, çoðu kere o topluluðu meydana getiren fertlerde tek tek görülmez" diyerek tefsir için bir teklif yapýyor. Üstad hazretleri ayetlerin tefsir sadedinde "yüzer vücuhundan bir vechi" diyerek bir taraftan meselesini Kur'an'ýn ayatýna dayandýrýyor, diðer taraftan da ayatýn tefsirini inhisarý altýna almýyor. Bu babda son olarak, Muhakemat isimli eserini bir tefsir mukaddemesi olarak hazýrladýðý da malumunuzdur.

 

Üstada iliþkin eleþtirilerden biri de cifir ve ebced hesabýyla alakalý konularla meþgul olmasý. O'nun yalnýzlýðý nedeniyle böyle konularla ilgilendiði þeklindeki yorumunuza büyük ölçüde katýlýyorum. Cifir ve ebcedle alakalý olarak kendisi de bu þekilde yorumlanabilecek sözler söylemiþtir. Bununla birlikte, cifir ve ebced konusunda yazýlmýþ eserlerde bu ilimlerin muhaliflerini ve muhalefet nedenlerini görmenin yanýnda muvafakat edenleri ve muvafakatlarýnýn gerekçelerinin de görüyoruz. Abdulkadir Badýllý aðabey bu konuda derli toplu bir risaleyi neþretmiþti. Yani, birçok Ýslami konuda olduðu üzere, mevzu bir yönüyle tartýþmalý. Kaldý ki üstadýn bu ilimlerle alakalý olarak yazdýklarýnýn tebei nitelikte olduðu Risaleler bir bütün olarak ele alýndýðýnda hemen görülecektir.

 

Her neyse. Vaktinizi çok aldým. Hakkýnýzý helal edin. Nurcusu, tarikatçýsý bir çok meþrep ve mesleðe mensup insan sizi dinliyor. Allah sizden razý olsun. Küfür ve ilhadýn kol gezdiði, lakaytlýðýn alabildiðine yerleþtiði bir zamanda bir þekilde Ýslama hizmet etmekte olan kesimlerle ilgili olarak bardaðýn dolu tarafýnýn nazara verilmesi, yeni münakaþalar açmaktan ya da eski münakaþalarý gündeme getirmekten daha iyi olmaz mý desem bilmem ki çok mu ileri gitmiþ olurum. Mektubuma son verirken hürmet ve muhabbetlerimi arz ediyorum. Allah'ýn selamý ve rahmeti üzerinize olsun.

 

21/11/2007

 

Ve aleyküm selam ve rahmetullah sevgili mümin kardeþim,

 

 

 

1. Risalenizi son satýrýna kadar okudum. Sadýk bir talebenin üstadýna olan samimi hissiyyatýný ve derin muhabbetini her satýrýnda müþahade ettim. Bunu hor görmek þöyle dursun, hoþ görmek de þöyle dursun, takdirle karþýlýyorum. Herkesin nefsinin peþine düþüp hevasýný üstad edindiði bir çaðda, bazý müslümanlarýn üstadlarýna edeb-i tam ve hüsni teveccühle baðlanmýþ olmalarý takdire þayandýr.

 

 

 

2. Üstadýný savunan talebeyi severim. Bu bir tür istifade hakkýdýr. Siz de üstadýnýzýn üzerinizdeki hakkýný gözeten biri olarak bunu yapýyorsunuz. Bu sizin veçhenizden olan bitenin izahýdýr. Ama bir de savunmaya medar olan muhatabýn veçhesinden bakmakta faide vardýr. Adalet ve itidal bunu gerektirir. O da, fakirin üstada haksýzlýk etmeyi aklýnýn ucundan dahi geçirmeyen, onu hep minnet, þükran ve muhabbetle anan biri olarak adalet ve itidal dairesi içinde ilmi bir tahlile tabi tutarým. Ona olan sevgi ve hürmetimi hep beyan ederim. Bunu onun müfrit þakirtlerine (sizi tenzih ederim) yaranmak için falan deðil -ki fakirin böyle bir endiþesi hiç olmamýþtýr- sadece üstadýn þeriatý ðarraya ve dini mübini Ýslam’a kýtlýk yýllarýnda yaptýðý o büyük hizmetlere bu ümmetin bir müntesibi olarak herkes gibi borçlu hissetmesindendir.

 

 

 

3. Fakir üstadla ilgili ne zaman aðzýný açmýþsa, "Nurcular" içerisinden üstadý savunma refleksiyle haydarane naralarla sell-i seyf eden birileri hemen çýkar. Bunlar içinden üstadý savunmak adýna hakaret edenleri mi, hatta küfredenleri mi, iftira edenleri mi, karalayanlarý mý, ne ararsan hepsi çýkar. Taassubun ne merdut bir ifrit olduðunu bildiðimden, innallahe maassabirin der geçerim. Üstad adýna da üzülürüm tabi. Þakird vardýr yüz akýdýr, þakird vardýr yüz karasý. ÜÇ ÜSTAD serlevhalý makalelerimi kaleme aldýðýmda da bunlarla karþýlaþmýþtým. Hele üstadýn avukatýyým diyen bir tanesi cehl-i mürekkebini üstüme baþýma fýþkýrtarak nur bahçesinde bitmiþ hüda-yi nabit bir ebucehil karpuzu olduðunu ortaya koymuþtu da "Böylesi de olurmuþ" demiþtim. Sizin nazik ve latif üslubunuzu görünce "elhamdülillah" dedim ve ekledim: "Ýþte üstada layýk bir talebe". Tefsir sahasýnda söylediklerinizi de fart-ý muhabbetten kaynaklanan zelleler cümlesinden görüp size dua ettim. Rabbim Üstad'ý, tüm üstadlarý, sizi ve biz acizi tevfikine refik etsin.

 

 

 

4. Tabi ki burada "Vahyin Penceresi’nden/Tefsir özel" programýnda söylediklerimi tekrar etmeyi lüzumsuz bulurum. Orada söyledim. Söylediklerimin her cümlesinin altýnda ömrüm vardýr. Onlar haybeden söylenmiþ sözler deðildir. Sadece kitaplar okunarak öðrenilmiþ þeyler de deðildir. Hesabý acýyla, sancýyla, ýstýrapla verilmiþtir. Herkes söylediklerinin ve söylemesi gerekip de söylemediklerinin hesabýný bir gün gelecek Allah'a verecektir. O zaman herkes hem kendi gerçek deðerini hem de sevdiklerinin Allah katýndaki deðerini ayne'l-yakin görüp öðrenecektir. O zamana kadar bizlere düþen birbirimizin imanýna muhabbet, izzet ve þerefine hürmet, hukukuna riayet gerektir. Ölmüþlerimizi savunalým. Ama ölmüþlerimizi savunmak için dirilerimizi manen öldürmek, onlarýn kanýna girmek zorunda deðiliz.

 

 

 

5. Sizi tanýmadýðým için tenzih ederim. Fakat Risaleler ve onlar içerisinde yer alan Ý'cazu'l-Kur'an gibi eserler hakkýnda, risaleler dýþýnda kitap okumamýþ, hatta risaleler dýþýnda kitap okumanýn gereksizliðine inanmýþ, "bu bize yeter gerisine hacet yok" diye düþünmüþ insanlarýn söyledikleri ÝLMÝYYATA deðil HÝSSÝYYATA dahildir. Bu tür sözlere sadece tebessüm edilir. Orada söz bitmiþtir. Söyleyecek ve söylenecek de bir þey yoktur. Bu eserler hakkýnda konuþanlarý üçe ayýrmak lazým: Yandaþlar, karþýtlar ve mütehassýslar. Ýlk ikisinin görüþleri zýt olsa da esasta ayný kefede deðerlendirilir. Kaldý ki Ýbn Abidin'in dediði gibi "Âlimin cahil hakkýndaki þahadeti makbul deðildir". Bu þahadet ister lehte ister aleyhte olsun. Hayranlýkla nefret arasýnda gizli bir illet baðý vardýr.

 

 

 

SÖZÜN ÖZÜ: ömrünü tefsir ilmine vakfetmiþ bir Kur'an talebesi olarak fakir risalelerin ve Ý'cazu'l-Kur'an'ýn tersil ilmindeki yeri ve ilmi deðeri konusunda bir þey söyleyemeyecekse, bunu söyleyince birilerinin þerrinden -sizi tenzih ediyorum- emin olamayacaksa, "Söyletmen, urun"cu takýmýnýn hücumuna uðrayacaksa, iþbu durum Risaleler'in baþýna gelebilecek en büyük felakettir. Hadislerin bile "cerh" ve "tadili" yapýlýrken Risaleler'deki sözlerin cerh ve tadilini yapmayalým mý? Aziz ve Merhum Üstad'a izafe edilecek her tür mükemmellik, eriþilemezlik, hatasýzlýk, biriciklik atfý, bizzat üstadýn düþünce dünyasýna yabancýdýr, merduttur ve matruttur.

 

 

 

Allah bizi insaf, adalet ve itidalden mahrum býrakmasýn.

 

Vesselam, veddua, velmahabbe...

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Dein Kommentar

Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.

Gast
Auf dieses Thema antworten...

×   Du hast formatierten Text eingefügt.   Formatierung jetzt entfernen

  Nur 75 Emojis sind erlaubt.

×   Dein Link wurde automatisch eingebettet.   Einbetten rückgängig machen und als Link darstellen

×   Dein vorheriger Inhalt wurde wiederhergestellt.   Editor leeren

×   Du kannst Bilder nicht direkt einfügen. Lade Bilder hoch oder lade sie von einer URL.

×
×
  • Neu erstellen...