derguiz Geschrieben 27. Juni 2007 Teilen Geschrieben 27. Juni 2007 Merhum Zübeyr Ağabey ile başlangıçta 1962 den sonra Süleymaniye dersanesinde, daha sonra 1968 den sonra Haseki dershanesinde ve Kocamustafa Paşa’da Tevruz Dershanesinde vefatına kadar beraber kalan, Rüşdü Abinin anlattıklarında sadece merhum Zübeyir Ağabeyin Nur talebesi olmayan ve çeşitli vesilelerle İslama hizmet eden kimselere karşı tavrı ve davranışı nasıldı diye sorduklarımıza verdiği cevaplardan bir kısmını yayınlıyoruz. Tâ ki, bir bazıları Zübeyir Abiyi kendi keyiflerine ve anlayışlarına göre konuşturmasınlar. Soru: Zübeyir Ağabeyin sair müslüman cemaatlerle olan, münasebetlerin, İslâmî tesanüdlerin, İslami kardeşliğe, İslam birliğine bakış tarzı nasıl? Bir hadise ile bunun cevabını vereyim. Merhum Büyük Doğu sahibi Necip Fazıl Bey, büyük zatların tarihçesini, yazdı. Üstadımızın bölümünü aldık tashih ettik, fakat merhum Necip Fazıl Bey bu tashihimizi kabul etmedi. Biz de o yanlışlar sebebiyle kabul etmedik, derken Mehmet Şevket Eygi bu eseri gazetesinde tefrika yaptı. Bu sefer bizimkiler (gazete kadrosu) Şevket Eygiye çok kızdılar ve bazı münakaşalar oldu. Biz ise mülayemetten gidiyorduk. Durum şu: Zübeyir Ağabey bizim merkezi kadro olarak Anadoluya bakan Süleymaniye 46 numara mensuplarının Nurculuğun hassasiyetinde yani hissiyat âlemimizde canlı ve metin, fakat beşeri münasebetlerde ve zâhirde İttihad-ı İslâmı koruma fedakârlığında olmamızı istiyor. Üstad bu dersi vermiş olduğundan bunu bize intikal ettirmek istiyordu. Bir gün Zübeyir Ağabeyle, tuttuk yazıhaneye gittik, gidişimizin sebebi bu hadise dolayısiyledir. Zübeyir Ağabey bizim merkezi kadroya bir bilgi verecek. Zübeyir Ağabeyle iç odada oturduk. Zübeyir Ağabey Şevket Eygi mevzuunda, bu hadise münasebetiyle, metanetli ve hararetli bir konuşma yaptı. Yani Üstada tebaiyet gerekir, bizim böylesi hadiselerde vurdum duymaz olamıyacağımız manasında telkinlerde bulundu. Zübeyir Ağabey Hz. Üstadın Bu tarz hadiselerde bu manada tavır takındığını bize söylemişti. Yani daire dahilinde hassas ve metin, harice geldi miydi kasıtlı bir tecavüz olmamak şartiyle tamir ve ikaz edici mesleğini esas almağı ders verirdi. Yani mecburiyet olmadıkça dağıtıcı değil toplayıcı olmak geekiyor. Zübeyir Ağabeyin o metin konuşmasından sonra Ağabeyle beraber medresemize gitmek üzere kapıdan çıktık derken yazıhaneye gelen Mehmet Şevket Eygi karşımızda göründü. Zübeyir Ağabey Ona karşı şiddetli tavır takınacağı zanniyle ben eyvah dedim şimdi ne olacak! derken Zübeyr Ağabey Şevket Eygiye sarılmak için kollarını açtı ve sarıldı ve tevazukâr bir tavırla: “- Kardeşim ben hastayım, ziyaretinize gelemiyorum, kusura bakmayın” dedi. Şevket Eygi: “- Estağfurullah Abi bizim sizi ziyaret etmemiz lazım” cevabında bulundu. İşte Zübeyir Ağabeyin hikmetli, yani hem hukuk-u Nuru, hem uhuvvet-i İslamiyeyi koruyan tavrı... Bu manzaradan alınacak ders, ciddiyetle yeterlidir diyorum. Sonra ne oldu? Bu ibretli tutumun inceliğini gereği gibi anlamayan bazı arkadaşları Şevket Eygi’ye gönderip, tehdit etmeleri için gençlerden bir heyet hazırladılar ve başlarına benim meşgul olduğum Nuri Tokdemir’i vazifelendirdiler ve direktif verdiler. Ben Nuriyi bir kenara çektim ve dedim: “Aman böyle dedikleri gibi yapma.” Tokdemir: “Tamam Ağabey ben biliyorum” dedi ve gitti ve Şevket Eygi’yi ciddi bir dost yaptı. Tokdemir bu haberi getirince, onu hemen heyetten çıkardılar. Heyetin başına kavgacı mizaçlı bazı şahısları koydular, gittiler ve şiddetli münakaşalar oldu. Mahiyetini anlayamadıkları Zübeyir Ağabeyin konuşmasının tatbikatını yapıyorlar güya. Artık bu manzaralardan alınacak dersi siz anlayın ve İslâm âlemine teşmil edip doğacak müsbet veya menfi neticeleri tahayyül edin. Merhum Zübeyr Ağabey ile başlangıçta 1962 den sonra Süleymaniye dersanesinde, daha sonra 1968 den sonra Haseki dershanesinde ve Kocamustafa Paşa’da Tevruz Dershanesinde vefatına kadar beraber kalan, Rüşdü Abinin anlattıklarında sadece merhum Zübeyir Ağabeyin Nur talebesi olmayan ve çeşitli vesilelerle İslama hizmet eden kimselere karşı tavrı ve davranışı nasıldı diye sorduklarımıza verdiği cevaplardan bir kısmını yayınlıyoruz. Tâ ki, bir bazıları Zübeyir Abiyi kendi keyiflerine ve anlayışlarına göre konuşturmasınlar. Soru: Zübeyir Ağabeyin sair müslüman cemaatlerle olan, münasebetlerin, İslâmî tesanüdlerin, İslami kardeşliğe, İslam birliğine bakış tarzı nasıl? Bir hadise ile bunun cevabını vereyim. Merhum Büyük Doğu sahibi Necip Fazıl Bey, büyük zatların tarihçesini, yazdı. Üstadımızın bölümünü aldık tashih ettik, fakat merhum Necip Fazıl Bey bu tashihimizi kabul etmedi. Biz de o yanlışlar sebebiyle kabul etmedik, derken Mehmet Şevket Eygi bu eseri gazetesinde tefrika yaptı. Bu sefer bizimkiler (gazete kadrosu) Şevket Eygiye çok kızdılar ve bazı münakaşalar oldu. Biz ise mülayemetten gidiyorduk. Durum şu: Zübeyir Ağabey bizim merkezi kadro olarak Anadoluya bakan Süleymaniye 46 numara mensuplarının Nurculuğun hassasiyetinde yani hissiyat âlemimizde canlı ve metin, fakat beşeri münasebetlerde ve zâhirde İttihad-ı İslâmı koruma fedakârlığında olmamızı istiyor. Üstad bu dersi vermiş olduğundan bunu bize intikal ettirmek istiyordu. Bir gün Zübeyir Ağabeyle, tuttuk yazıhaneye gittik, gidişimizin sebebi bu hadise dolayısiyledir. Zübeyir Ağabey bizim merkezi kadroya bir bilgi verecek. Zübeyir Ağabeyle iç odada oturduk. Zübeyir Ağabey Şevket Eygi mevzuunda, bu hadise münasebetiyle, metanetli ve hararetli bir konuşma yaptı. Yani Üstada tebaiyet gerekir, bizim böylesi hadiselerde vurdum duymaz olamıyacağımız manasında telkinlerde bulundu. Zübeyir Ağabey Hz. Üstadın Bu tarz hadiselerde bu manada tavır takındığını bize söylemişti. Yani daire dahilinde hassas ve metin, harice geldi miydi kasıtlı bir tecavüz olmamak şartiyle tamir ve ikaz edici mesleğini esas almağı ders verirdi. Yani mecburiyet olmadıkça dağıtıcı değil toplayıcı olmak geekiyor. Zübeyir Ağabeyin o metin konuşmasından sonra Ağabeyle beraber medresemize gitmek üzere kapıdan çıktık derken yazıhaneye gelen Mehmet Şevket Eygi karşımızda göründü. Zübeyir Ağabey Ona karşı şiddetli tavır takınacağı zanniyle ben eyvah dedim şimdi ne olacak! derken Zübeyr Ağabey Şevket Eygiye sarılmak için kollarını açtı ve sarıldı ve tevazukâr bir tavırla: “- Kardeşim ben hastayım, ziyaretinize gelemiyorum, kusura bakmayın” dedi. Şevket Eygi: “- Estağfurullah Abi bizim sizi ziyaret etmemiz lazım” cevabında bulundu. İşte Zübeyir Ağabeyin hikmetli, yani hem hukuk-u Nuru, hem uhuvvet-i İslamiyeyi koruyan tavrı... Bu manzaradan alınacak ders, ciddiyetle yeterlidir diyorum. Sonra ne oldu? Bu ibretli tutumun inceliğini gereği gibi anlamayan bazı arkadaşları Şevket Eygi’ye gönderip, tehdit etmeleri için gençlerden bir heyet hazırladılar ve başlarına benim meşgul olduğum Nuri Tokdemir’i vazifelendirdiler ve direktif verdiler. Ben Nuriyi bir kenara çektim ve dedim: “Aman böyle dedikleri gibi yapma.” Tokdemir: “Tamam Ağabey ben biliyorum” dedi ve gitti ve Şevket Eygi’yi ciddi bir dost yaptı. Tokdemir bu haberi getirince, onu hemen heyetten çıkardılar. Heyetin başına kavgacı mizaçlı bazı şahısları koydular, gittiler ve şiddetli münakaşalar oldu. Mahiyetini anlayamadıkları Zübeyir Ağabeyin konuşmasının tatbikatını yapıyorlar güya. Artık bu manzaralardan alınacak dersi siz anlayın ve İslâm âlemine teşmil edip doğacak müsbet veya menfi neticeleri tahayyül edin. Merhum Zübeyr Ağabey ile başlangıçta 1962 den sonra Süleymaniye dersanesinde, daha sonra 1968 den sonra Haseki dershanesinde ve Kocamustafa Paşa’da Tevruz Dershanesinde vefatına kadar beraber kalan, Rüşdü Abinin anlattıklarında sadece merhum Zübeyir Ağabeyin Nur talebesi olmayan ve çeşitli vesilelerle İslama hizmet eden kimselere karşı tavrı ve davranışı nasıldı diye sorduklarımıza verdiği cevaplardan bir kısmını yayınlıyoruz. Tâ ki, bir bazıları Zübeyir Abiyi kendi keyiflerine ve anlayışlarına göre konuşturmasınlar. Soru: Zübeyir Ağabeyin sair müslüman cemaatlerle olan, münasebetlerin, İslâmî tesanüdlerin, İslami kardeşliğe, İslam birliğine bakış tarzı nasıl? Bir hadise ile bunun cevabını vereyim. Merhum Büyük Doğu sahibi Necip Fazıl Bey, büyük zatların tarihçesini, yazdı. Üstadımızın bölümünü aldık tashih ettik, fakat merhum Necip Fazıl Bey bu tashihimizi kabul etmedi. Biz de o yanlışlar sebebiyle kabul etmedik, derken Mehmet Şevket Eygi bu eseri gazetesinde tefrika yaptı. Bu sefer bizimkiler (gazete kadrosu) Şevket Eygiye çok kızdılar ve bazı münakaşalar oldu. Biz ise mülayemetten gidiyorduk. Durum şu: Zübeyir Ağabey bizim merkezi kadro olarak Anadoluya bakan Süleymaniye 46 numara mensuplarının Nurculuğun hassasiyetinde yani hissiyat âlemimizde canlı ve metin, fakat beşeri münasebetlerde ve zâhirde İttihad-ı İslâmı koruma fedakârlığında olmamızı istiyor. Üstad bu dersi vermiş olduğundan bunu bize intikal ettirmek istiyordu. Bir gün Zübeyir Ağabeyle, tuttuk yazıhaneye gittik, gidişimizin sebebi bu hadise dolayısiyledir. Zübeyir Ağabey bizim merkezi kadroya bir bilgi verecek. Zübeyir Ağabeyle iç odada oturduk. Zübeyir Ağabey Şevket Eygi mevzuunda, bu hadise münasebetiyle, metanetli ve hararetli bir konuşma yaptı. Yani Üstada tebaiyet gerekir, bizim böylesi hadiselerde vurdum duymaz olamıyacağımız manasında telkinlerde bulundu. Zübeyir Ağabey Hz. Üstadın Bu tarz hadiselerde bu manada tavır takındığını bize söylemişti. Yani daire dahilinde hassas ve metin, harice geldi miydi kasıtlı bir tecavüz olmamak şartiyle tamir ve ikaz edici mesleğini esas almağı ders verirdi. Yani mecburiyet olmadıkça dağıtıcı değil toplayıcı olmak geekiyor. Zübeyir Ağabeyin o metin konuşmasından sonra Ağabeyle beraber medresemize gitmek üzere kapıdan çıktık derken yazıhaneye gelen Mehmet Şevket Eygi karşımızda göründü. Zübeyir Ağabey Ona karşı şiddetli tavır takınacağı zanniyle ben eyvah dedim şimdi ne olacak! derken Zübeyr Ağabey Şevket Eygiye sarılmak için kollarını açtı ve sarıldı ve tevazukâr bir tavırla: “- Kardeşim ben hastayım, ziyaretinize gelemiyorum, kusura bakmayın” dedi. Şevket Eygi: “- Estağfurullah Abi bizim sizi ziyaret etmemiz lazım” cevabında bulundu. İşte Zübeyir Ağabeyin hikmetli, yani hem hukuk-u Nuru, hem uhuvvet-i İslamiyeyi koruyan tavrı... Bu manzaradan alınacak ders, ciddiyetle yeterlidir diyorum. Sonra ne oldu? Bu ibretli tutumun inceliğini gereği gibi anlamayan bazı arkadaşları Şevket Eygi’ye gönderip, tehdit etmeleri için gençlerden bir heyet hazırladılar ve başlarına benim meşgul olduğum Nuri Tokdemir’i vazifelendirdiler ve direktif verdiler. Ben Nuriyi bir kenara çektim ve dedim: “Aman böyle dedikleri gibi yapma.” Tokdemir: “Tamam Ağabey ben biliyorum” dedi ve gitti ve Şevket Eygi’yi ciddi bir dost yaptı. Tokdemir bu haberi getirince, onu hemen heyetten çıkardılar. Heyetin başına kavgacı mizaçlı bazı şahısları koydular, gittiler ve şiddetli münakaşalar oldu. Mahiyetini anlayamadıkları Zübeyir Ağabeyin konuşmasının tatbikatını yapıyorlar güya. Artık bu manzaralardan alınacak dersi siz anlayın ve İslâm âlemine teşmil edip doğacak müsbet veya menfi neticeleri tahayyül edin. ittihad ilmi araştırma heyeti Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.