Webmaster Posted October 20, 2006 Share Posted October 20, 2006 [Mehmet Fýrýncý] Politikaya bulaþtýk; ama menfaat için deðil Mehmet Fýrýncý'yý bu gazetenin okurlarý benden daha fazla tanýr. Benim için Nur camiasýnýn tarihî isimlerinden biriydi, hiç karþýlaþýp konuþmamýþtým. Eþi Þükran Haným'la konuþmaya evine gidince kendisine de birkaç “muzýr” soru yönelteyim dedim. Ama bir yandan da terslenirim diye korkuyordum. Onu beklediðimden çok farklý buldum; neþeli, her türlü soruya tahammüllü ve açýktý. Þükran Haným'ýn ketumiyetinin ardýndan ilaç gibi geldi. Nurcularýn geçmiþte Süleyman Demirel'le iliþkileri üzerine yaptýðý itiraflar nefes kesiciydi... Bu “abilik” olgusundan baþlamak istiyorum. “Üstadý gören abiler”, 2006 Türkiye'sinde Nurcular için hâlâ sözü dinlenilen, verdikleri iþaretlere dikkat edilen kanaat önderleri mi, yoksa nostalji figürlerine mi dönüþtüler? Aslýnda o ikinci söylediðiniz doðru olmaya baþladý. Yeni geliþen düþünceler muvacehesinde biz abiler olarak kendimizi yenileyemiyoruz. Bunlar içinde en fazla yenileyebilen benim. Ýstanbul'da hayatýn içinde biraz fazla kaldým. Dünyayý geziyorum. Senede beþ altý defa Avrupa'ya giderim. Yani kanaat önderi “abi” olarak tek siz mi kaldýnýz? Estaðfurullah, öyle demek yanlýþ olur. Mesela (Mustafa) Sungur abi var, Abdullah (Yeðin) abi var. Birinci abi (Mehmet Emin) var. Hepiniz ayrý gruplar içerisindesiniz. Aþaðý yukarý öyle. Ama Sungur abi ile biz beraber sayýlýrýz. Abdullah abi de, “Ben hiçbir gruptan deðilim, bütün gruplar benim grubumdur” demeye baþladý. Nedenini anlayamadým. Baktýlar ki biz Nesil Grubu olarak Said Nursi'yi dünyaya tanýtmada hepsinden önde gidiyoruz... Bir de Yeni Asya grubu var. Evet. Mehmet Kutlular, Üstad'ý görmemiþtir; ama o da kanaat önderlerinden biridir. Mehmet Kurdoðlu ve Hüsnü Bayramoðlu'nu da unutmayalým. Zübeyir ve Ceylan abiler vefat ettiler malum. Bir de Sýddýk Dursun, Ýzzettin Yýldýrým vardý, Türkiye Hizbullah'ý öldürdü ya. Zehra grubuydu galiba. Evet Zehra grubu. Onlar da iki kanat. Sýddýk Dursun ve Ýzzettin Yýldýrým. Hizbullah, Doðu Anadolu'da bunlarýn müessir olduðunu kabul ettiklerinden, onlarýn altyapýlarýný kendilerine alet etmek istediler, fakat onlar reddetti. Ondan sonra onlarý öldürdüler. Bu gruplarýn aralarýndaki iliþkiler her zaman pozitif olmadý. Rekabet oldu, ithamlar oldu. Said Nursi bugün yaþasaydý ne derdi sizlere, parmaðýný sallar mýydý yüzünüze? (Tebessüm ediyor) Türkiye'deki siyasi anafor yol açtý buna. Abdullah abilerle kopmamýzda bizim CHP karþýsýnda Adalet Partisi'ni böldürmeme düþüncesiyle hareket etmemiz etkili oldu. Önce Demokrat Parti, sonra Adalet Partisi'ni fazla iltizam ettik. Erbakan kendi siyasi çizgisiyle ortaya çýkýnca, biz bunun yanlýþlýðýný ifade ettik, yani ‘bölmeyin' dedik. Bölününce Halk Partisi iktidara gelecek düþüncesiyle biraz da ifrat ettik yani. Bu itirafý duymak ne hoþ!.. Bana göre de en büyük suçunuz, siyasi partilerle fazla haþýr neþir olmanýz. Ýman meseleleri neyinize yetmiyordu? (Tebessüm ediyor) Çok doðru. O esnada Ecevit umuttu. Bediüüzzaman'ýn “Komünist kuvveti o partinin altýnda bu vatana hakim olur. Buna karþý Demokrat Parti'yi böldürmemek lazým.” diye mektuplarý var. 1977 seçimlerinde öyle bir rüzgarla geldi ki Karaoðlan. Ve hakikaten bütün sosyalist ve komünist gruplar Halk Partisi içinde çöreklendi. Ve siz dinî bir grup olarak politikaya bulaþtýnýz! Politikaya bulaþtýk; ama oradan bir menfaat elde etmek için deðil. Yapmayýn. Hiç mi menfaat elde edilmedi sizin grupta? Hiçbir surette. Yalnýz þöyle. Arkadaþlar umumiyetle öðretmendi. Milli Eðitim bakanlarýndan, öðretmenliðe tayin hususunda istifade ettik. Erbakan’ý destekleseydik Ýran ve Kaddafi damgasý yerdik Demirel, sizin kendisi için yaptýklarýnýzý sadece tayinlerle mi ödedi ? Zaten arkadaþlar “Hem Demirel'e gidip köle oluyorsunuz, hem de ondan hiçbir þey istifade etmiyorsunuz” diye bize kýzýyorlar. Bizim amacýmýz Demirel deðil, Halk Partisi'nin iktidara gelmemesiydi. Çünkü o gelince her þey hakikaten allak bullak oluyor. Nitekim 77'de Milliyetçi Cephe bozuldu. Ecevit 11 milletvekilinin desteðini alýp kabineyi kurdu. 18 ayda memleket yangýn yerine döndü. Biz bunu engellemek istemiþtik. Siyasete elini veren kolunu kaptýrýr. Yani bir kirlilik akmadý mý politikadan size? Zarar vermedi deðil. Ama mesela þu anda imam hatipleri kapatmak için her türlü tedbiri alýyorlar. Biz milli eðitim bakanlarýndan hep müspet insanlarý tayin ettirme hususunda istifade ettik. Ýmam hatiplerin artmasýný temin etmek sadedinde Demirel'in dindarlar tarafýnda söz söylemesini temin ettik. En küçük bir yanlýþ konuþma olunca, Demirel'i ikaz ediyorduk. Þu anda Nur Talebelerinin Demirel ile iliþkileri nasýl? Hemen hemen hiç kimsenin yok. Sadece Mehmet Kutlular müdafaa ediyordu. Demirel, ‘Kýzlarýný Suudi Arabistan'a göndersinler.' deyince o da çekildi. Adeta bir devir kapanmýþ oldu. Demirel'i deðil de Erbakan'ý destekleseydiniz ne olurdu? Erbakan'ýn tarafýna geçseydik biz de onun anlayýþýnda olmuþ olacaktýk. Halbuki biz sosyal Ýslam'ýz. Erbakan ile beraber olsaydýk, Ýran veya Kaddafi damgasýný yerdik. Erbakan'ýn gölgesi altýnda kalýrdýk. Biz Erbakan'ýn þemsiyesi altýna girmek istemedik. Çünkü siyasal Ýslam'ý Bediüzzaman kabul etmiyor. Demirel'in tarafýnda yer alýnca sosyal, Erbakan'ýn tarafýnda olunca siyasi Ýslam oluyor öyle mi? (Gülmeler) Ama biz Adalet Partisi'nde aktif siyaset yapmadýk. Sadece bir baský grubu olarak destek verdik. Erbakan o günlerde bizim bilfiil politikaya girmemizi istiyordu. ‘Mademki Müslüman'sýnýz, partiye üye olacaksýnýz' diyordu, dýþarýdan desteði yeterli bulmuyordu. Said Nursi yaþasaydý bu konuda sigaya çeker miydi sizi? Çekerdi. Bazý þeylerde kýzdý mýydý hiddet ederdi yani. Fakat biz dünya siyasal Ýslam cenahýna katiyen bulaþmadýk. Bunu hakikaten arkadaþlar mükemmelen yaptýlar. Onun için de biz ilmi olarak Mýsýr üniversitelerinde ve diðer Ýslam dünyasý üniversitelerinde müessir olduk. Yani aþaðý yukarý bin tane adam bize hep tebliðler hazýrlýyor bu sempozyumlara, ben Ýstanbul Ýlim Kültür Vakfý'nýn da baþkanýyým maalesef. Niye maalesef? Daha akýllý birisi olabilirdi yani. (Tebessüm ediyor) Belki de daha akýllýsýna siz býrakmamýþsýnýzdýr. Yok, cidden söylüyorum. Arkadaþlar nostaljik olarak beni istediler. Onlar yürütüyorlar iþi. Yoksa biz ihtiyarladýk. Risaleler basýlýyor ve birileri para kazanýyor. Yasal mirasçýsý kimdir bu kitaplarýn? Sözler Yayýnevi olarak bendeniz ve Mehmet Emin Birinci, Mustafa Sungur, Mehmet Kutlular'la hep beraberiz. Bediüzzaman Hazretleri de ‘Risale-i Nur'un parasý ne benimdir, ne baþkasýnýndýr.' dedi. Nesil Grubu olarak yayýnevini vakýf haline getirdik ki bizim uhdemizde olmasýn diye. Þimdi Sözler Yayýnevi de vakýf haline geliyor. Peki ama risalelerin gelirini niye siz topluyorsunuz? Sonuç olarak siz bu parayý yemiyor musunuz? Yok, bakýn sadece Bediüzzaman Hazretleri’nin tayinat olarak verdiði bir miktar vardý. Günde o zaman otuz kuruþtu. Þimdi bir ekmek parasý olarak senede yüz milyon. Böyle hayatýný hizmete vakfedenlere verilen bir tayinat var. Ondan baþka bir para alýyorsam, Allah beni cennete koymasýn. Kazanýlan o paralar nasýl harcandý? Mýsýr'da yayýnevi kurduk. Deðil para almak, 300 bin dolar oraya para yatýrdýk. Almanya'da imkanlarýmýz vardý. Orada kitap neþrettik. Yayýnevinin parasý zaten yapýlan bu hizmetlere gidiyor. Bir sempozyum yapýyoruz, yüz bin dolar para gidiyor. Yayýnevinin parasý filan buna kâfi gelir mi? Neden belirli yayýnevleri basabiliyor risaleleri? Ýstanbul'da muhtelif kýsýmlar olarak on dört tane yayýnevi basýyor. Esas tamamýný beþ veya altý yayýnevi basýyor. Bizimkisi bir ‘hizmet evliliði’ Siz uzun süre müzmin bir bekar olarak tanýnýyordunuz. Nasýl oldu da evlendiniz? Þükran Haným Ýngiliz asilzadelerindendir. Ýngiltere'de Müslüman olmuþ. Durham Üniversitesi'nde doktora yapacaðý sýrada, Ayetül Kübra ve Tabiat Risalesi'ni Ýngilizce okumuþ. Ali Mermer, Diyanet müfettiþiydi o zaman, bir ara oradan telefon etti ki, ‘Burada Müslüman olan bir kýzcaðýz oraya gelmek istiyor. Sualleri var. Ona cevap verin.' dedi. Þükran Haným geldi. Suallerine cevap verdik. Sonra Ýngiltere'ye döndü. Bir müddet sonra bizim risaleleri Ýngilizceye tercüme edecek eleman ihtiyacýmýz oldu. Bu vesileyle Þükran Haným yeniden geldi. Altý sene tercümelere devam etti. Bu biyografinin ilk çalýþmalarýný hazýrladý. Arkadaþlar bir gün beni çaðýrdýlar. Dediler ki bana: ‘Sen yaþlandýn. Kendine bakamýyorsun. Þükran Haným'la evlen. Hem sana bakar, hem de hizmetlere vesile olur.' Hiç düþünmüyordum öyle bir þeyi. Neden düþünmüyordunuz? O gün Ýslam dünyasýndan gelen hocalar sordular. ‘Niye evlenmedi Bediüzzaman?' diye. Ben dedim, vakit bulamadý. Ben de öyleydim. Gece gündüz öyle çalýþýyorduk ki. Þimdi bile öyleyiz. Þükran Haným býkýyor. Ben her gece birde, ikide geliyorum eve. Kovacak beni neredeyse, böyle evlilik mi olur diye. Sonra onlarýn teklifi bende demek tesirini gösterdi. Hacca gittim geldim. Hizmetler rahatladý. Allah razý olsun arkadaþlarýn parasýyla bir ev alýndý Þükran Haným'a. Ben de evsiz barksýz bir adamým. Hiçbir þeyim yok dünyada. Bari iç güveysi gireyim dedim bu eve. (Gülüyor) Aranýzda 20 yaþ var. O beni kabul eder mi, etmez mi diye bir þüpheniz yok. Nasýl olsa evet der diye mi düþünüyorsunuz? Evlenme düþüncemi dile getirdim; ama bunu çok tartýþtým kendi âlemimde. Biraz da uyum saðlanýr mý, bu ecnebi birisi. Ben yaþlandým. Kýzarým, kovarým. Bütün bunlarý düþündükten sonra hizmet için her þeye katlanmak lazým düþüncesi oldu kafamda. Eðer kabul ederse inþallah o da anlayýþlý davranýr. Biz de sebat ederiz. Tabii yaþ farký da beni düþündürüyordu. Entelektüel bir insan olduðu için, anlaþma o bakýmdan kolay oluyor. Benim bir entelektüel tarafým yok. Sadece Risale-i Nur tahsilim var. Ben köyde ilkokulu zorla bitirerek geldim buraya. Tabii çok entelektüel insanlarla beraber yaþadýðýmýz için bir formasyon kazandýk. Hiç mi romantik yaný yok bu hikayenin? Bu kadar mý proje olarak baktýnýz yani? Kusura bakmayýn. Hiçbir romantik yaný yok. Hiç mi güzel bir laf söylemediniz? Þükran Haným: Gerek yoktu. O esnada da bizim Medrese-i Nuriye'de üst üste yemekler dokundu. Zehirlendim. Devamlý serumlar, bilmem neler. Midem fazla hassas. Arkadaþlar onu bilemiyorlar. O bakýmdan da ihtiyaç hissettim. Þükran Haným: Aþçý arýyordun. Siz bir eþ deðil evinize aþçý, tercüman, hizmet ehli biri aramýþsýnýz gerçekten. Tamam, böyle bir þey hakikaten. Peki ya sevgi sözcükleri? Sevgi kýsmý olmasaydý olmazdý. O zaman altmýþ küsur yaþýnda bir kimseyim. O nevi bir genç gibi öyle ifadelerle... Risale-i Nur'dan aldýðýmýz ciddi terbiye ile o gibi þeyleri söyleyecek hatta düþünecek vaziyette de deðildim. Nasýl hitap ediyorsunuz kendisine? Þükran Haným diyorum. Hiç Þükran demem. O da biraz böyle katýdýr. Tabii biz uzun zaman bekardýk. Kendimi idare etmeyi öðrendiðim için mutfaða girip bir þeyler hazýrlayayým diyorum. Çünkü o devamlý makinenin baþýnda yazý çizi ile uðraþýyor. Ben onu oradan kaldýrmamak için kendim usulca yapmak istiyorum. Hemen fýrlýyor geliyor. Kendisine saygýsýzlýk ettiðimi düþünerek, sen ne karýþýyorsun gibi. Allah razý olsun böyle hizmeti var. Ben hakikaten hakkýný yemek istemem. Hiç deðilse ‘I love you’ demeyi biliyor musunuz? Biliyorum, ama bunlarý röportajda söylemem. Bunlar aile içi þeyler. Aslýnda hizmet evliliði gibi bir þey bu. Cidden böyle. ZAMAN GAZETESI Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Join the conversation
You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.