Webmaster Posted September 17, 2006 Share Posted September 17, 2006 Yassýada da hazân günleri Bundan kýrk beþ yýl evvel (1961) Yassýada'da yaþanan hazan günleri, aslýnda bütün Türkiye'nin acý ve ýztýrap yüklü "hüzün günleri"dir. Þâir Faruk Nâfiz'in tâbiriyle o bir avuçluk kara parçasýnda "Bir vatan derdi birikmiþ"ti. Þair, dosdoðru söylüyordu. Çünkü, bir Demokrat olarak kendisi de oradaydý ve ayný dert ile hem–dert idi. Marmara Denizini "bir mavi göz"e, Yassýada'yý ise, o gözdeki bir "elem ketresi"ne benzeten þair, Yassýada'nýn o günkü hazin manzarasýný iþte þu ölümsüz mýsralarla resmediyor: Bilmiyor gülmeyi sâkinlerinin binde biri; Bir vatan derdi birikmiþ bir avuçluk karada. Kuþu hicran getirir, dalgasý hüsran götürür; Mavi bir gözde elem katresidir Yassýada. Evet, o günlerin Yassýada'sýnda hakikaten bir vatan derdi birikmiþti. Bu büyük dert ile yanan milletin gözlerinden ise, damla damla elem katreleri akýyordu. Bilhassa, o yýlki Eylül ayýnýn tam ortalarýna gelindiðinde, akan gözyaþý damlalarý, adeta sel olup taþmaya baþladý. Zira, 14 ayrý dâvâdan yargýlandýklarý halde, cezayý gerektirecek bir tek suçu tesbit edilemeyen Adnan Menderes ve yüzlerce partili arkadaþý, o günlerde en aðýr cezalara çarptýrýldý. Mahkeme kararlarý arasýnda 13 kiþi için de idam cezasý vardý. Bunlardan üçünün infazý 16 ve 17 Eylül günlerinde yapýldý ki, her üçü de hür irade ile seçilmiþ güzide birer vatan evlâdýydý: Biri Maliye Bakaný Polatkan, biri Dýþiþleri Bakaný Zorlu ve biri de Baþbakan Adnan Menderes idi. Berin Hanýmýn çilesi Bir yýldan fazla süren kahýr ve çile yüklü Yassýada günleri, 27 Mayýs (1960) darbesinden hemen sonra, yani Haziran ayýnýn daha ilk yarýsýnda baþlamýþtý. Ýþte, mazlûm baþbakanýn eþi Berin Hanýmýn 13 Haziran 1960 tarihli mektubunda Adnan Menderes'e hitaben yazmýþ olduðu ifadeler: "Adnancýðým, "Üç gündür senden bir haber alamadýðým için çok meraktayým. Ýki gündür gazeteler Yassýada’ya götürüldüðünü yazýyor, fakat katiyetle bir þey öðrenemediðim için büyük üzüntüdeyim. "Buradayken, her gün senden el yazýnla tezkere alýyor, seviniyorduk. Bugün posta ile mektup gönderebileceðimizi söylediler. Hemen bir telgraf çektim. Senin de bana telgrafla sýhhatini bildirmeni rica ederim. "Akþam gazetesinde senin bana çektiðin bir telgraf yayýnlandý. Fakat bana böyle bir telgraf gelmedi. Daha doðrusu Ankara’dan gittikten sonra, hiçbir mektup ve telgrafýn gelmedi. Bu merak beni harap ediyor. Ýnþaallah sýhhattesindir ve haberini alýr sevinirim." Bu sözlerin sahibi, daha iki hafta öncesine kadar Türkiye'nin mukadderatýnda söz ve irade sahibi olan seçilmiþ bir baþbakanýn eþi... Ne hazin bir durum, deðil mi? Esasýnda, bundan çok daha hazin bir durum da þudur: Ýhtilâl günü yakalanýp gözetim altýna alýnan baþbakanýn aile efradý, Baþbakanlýk Konutundan kapý dýþarý edilir. Berin Haným, bu durumda ne yapacaðýnýn þaþkýnlýðý içinde, Adnan Beye þu satýrlarý yazarak bir fikir ister: "Köþkü tahliye etmemiz lâzým. Bana ne tavsiye edersin? Acaba bir apartman katý mý aratayým? Yoksa Ýzmir veya Aydýn’a mý gideyim? Bir fikir verirsen çok sevineceðim. "Artýk ne kadar yalnýz kaldýðýmý tahmin edersin. Aydýn’ýmla beraber her an sana, sýhhatine duâ ediyoruz." Ýlk mektuba cevap Yassýada'ya götürülen Adnan Menderes'ten gelen ilk "sýhhat haberi"ne karþýlýk, fedakâr eþ Berin Haným þu cevabî mektubu yazar: "Yassýada’dan ilk sýhhat haberini gece aldýk. Ne kadar sevindik bilemezsin. Buradayken her gün haberini alýyorduk. Meðer benim için ne büyük teselliymiþ. Dört gündür habersiz kalýnca adeta harab olduk. "Gazetelerde geceyi gömlekle geçirdiðini öðrenince çok üzüldüm. "Neyse... Çamaþýr, para göndereceðim ama, nasýl bilemiyorum. Ýsteðini bana hemen yaz. "Aydýn, bana büyük destek oluyor yavrucak. Her an sana duâ ediyoruz. Sýhhat ve selâmetle bize seni kavuþturmasý için Allah’a yalvarýyoruz." 50 kelimelik mektuplar Yassýada'ya toplatýlýp aylarca sorgulanan mazlûm Demokratlarýn mektuplaþmalarýna kelime limiti getirilmiþti. Aileleriyle, dostlarýyla olan mektuplaþmalarýnda, en fazla 50 kelime yazabilirlerdi. Limiti aþan kelimeler, anýnda sansürleniyordu. Menderes çifti, bu 50 kelimelik tasarruf hakkýný, sadece birbirleri için kullandý. Baþkaca hiçkimseye, hiçbir mektup yazmadýlar. Ancak, buna raðmen düzinelerce iftiralara uðradýlar. Karþýlýklý mektuplar, çoðu kez zamanýnda ulaþmaz, ulaþtýrýlmazdý. Ýþte, bu durumdan yakýndýðýný da ifade eden Menderes'in mektuplarýndan bazý cümleler: "Berin'im, iki gündür mektup alamadým." "Berin'im, dün de mektup gelmedi, 9 tarihinden sonra alamadým. Neredesin, onu dahi bilemiyorum, teessürümü tahmin edersin. "Berin'im, dün, 10'dan 14'e kadar 7 mektubunu aldým. Bunlar mektup deðil, her kelimesi bir damla gözyaþý. Ve bunlar içime damla damla aktý." * * * Hazân mevsimi hüzünlü olur. Yassýada'nýn hazâný ise, yakýcý bir alev gibi hüzünlendirir insaný. Zira, böylesi bir hazân mevsiminde, tutunduklarý hür irade dalýndan kopartýlan üç güzide vatan evlâdýnýn boðazýna idam ilmiði geçirildi ve hoyratça savruldu bir avuçluk ada topraðýna. Ve, o toprak parçasý, tüm Anadolu halkýnýn gözünde adeta bir elem katresine dönüþtü. Þehitlerimiz için tam kýrk beþ yýldýr katre katre hazin gözyaþlarý akýtýrýz da, darbeyi yapanlarýn o kaskatý yüreðini bir nebzecik olsun yumuþatamadýk. Onlara göre, hâlâ "Þartlar olgunlaþýrsa, darbe meþrû olur"muþ. Oysa, þartlarý olgunlaþtýran da yine kendileri... M. Latif SALÝHOÐLU , 16.09.2006 , Yeni Asya Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Join the conversation
You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.