Jump to content
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Recommended Posts

Cenâb-ý Hakk bu âlemi kendisini tanýtmak için yarattýðýna göre, bu dünya

hayatýnda hiç hastalýk ve musibet olmasaydý, Allah’ý tanýmamýz yine

gerçekleþmez miydi? O halde, böyle bir takdirin hikmeti nedir?

 

Cevap:

 

Bir hadis-i kutsîde þöyle buyruluyor: “Ben gizli bir hazine idim, bilinmek

istedim (bilinmeye muhabbet ettim) ve kâinatý yarattým.”

 

Kâinatýn ömrü milyarlarca yýl ile ifade ediliyor; insanlýk âleminin ömrü ise

on binlerce seneyle. Henüz insan nevi yaratýlmadan, bu hadis-i kutsîde

verilen haber, öncelikle melekler âlemine bakýyordu. Allah’ý bilen,

eserlerini temaþa ve tefekkür eden, Ona isyandan uzak bu mübarek varlýklar,

hadis-i kutsîde verilen haberi ibadetleriyle, tespihleriyle, itaatleriyle,

marifet ve muhabbetleriyle tahakkuk ettirmiþ oluyorlardý. Hayvanlar âlemi de

yaratýlýþ gayelerine tam uygun bir hayat sürmekle, ruhlarý yönüyle,

melekleri andýrýyorlardý. Bitkiler âlemi ve cansýz varlýklar da mükemmel bir

itaat ile vazife görüyorlardý.

 

“Hiç bir þey yoktur ki Allah’ý tespih ve Ona hamd etmesin,” mealindeki

âyet-i kerimede geçen “þey” tabiri, canlý-cansýz her varlýðý içine alýr. Her

þey Onu tespih eder ve Ona medih ve senada bulunur.

Cenab-ý Hak, bütün bu tespih ve ibadetlerin çok daha ileri derecesini icra

etmeye kabiliyetli bir baþka mahiyet daha yaratmayý irade buyurdu: Ýþte bu

ulvi mahiyet, arzýn halifesi olacak olan insandý. Cenab-ý Hak, topraktan bir

insan yaratacaðýný meleklere haber verdiðinde, yukarýdakine benzer bir soru,

meleklerden de gelmiþ ve onlara cevaben, “Siz benim bildiklerimi

bilemezsiniz.” buyrulmuþtu.

 

Ýmtihana tabi tutulan ve kazanmalarý halinde melekleri geçecek olan bu yeni

misafirler, âyet-i kerimede de haber verildiði gibi, ancak Allah’a ibadet

için yaratýlmýþlardý.

 

“Ben, cinleri ve insanlarý ancak bana ibadet etsinler diye yarattým”

(Zariyat Sûresi, 56)

 

Âyette geçen “ibadet” kelimesine bir çok tefsir âliminin “marifet” mânâsý

verdiði dikkate alýndýðýnda, bu insanýn, Allah’ý tanýmak, varlýðýný,

birliðini bilmek, sýfatlarýnýn sonsuzluðuna inanmak, mahlûkat âlemini de

hikmet ve ibret nazarýyla temaþa ve tefekkür etmekle vazifeli olduðu

anlaþýlýyordu.

 

Bu mümtaz mahlûk, sadece cemal tecellilerine muhatap olmayacak, Cenab-ý

Hakk’ýn hem cemal, hem de celal tecellileri ile ayrý ayrý imtihanlara tabi

tutulacaktý.

 

Nitekim öyle oldu ve öylece devam ediyor. Nimetler, ihsanlar, ikramlar,

güzellikler, sýhhat, afiyet, ferah gibi haller hep cemal tecellileridir. Ve

insanoðlu bunlara karþý þükredip etmeme þýklarýndan birini tercihle karþý

karþýya bulunur. Maalesef, nefis ve þeytanýn galebesiyle çoðu insan, cemal

tecellileriyle sarhoþ olup bu imtihaný kazanamýyorlar.

 

Ýmtihanýn diðer yönü, hastalýk, musibet, bela, afet, ölüm gibi celal

tecellileridir. Bunlarla insan, sabýr, tevekkül, teslim, rýza imtihanýna

tabi tutulur. Akýl aksini düþünse de gerçek þu ki, bu imtihaný kazananlar,

birincilere nispetle çok daha fazladýr.

 

Bundaki hikmet þu olsa gerek: Musibet ve hastalýklar, insana kul olduðunu,

aciz bir varlýk olduðunu çok iyi hatýrlatýyor, ders veriyorlar. Nur

Külliyatýndan konumuza ýþýk tutacak cümle:

 

“Fâtýr-ý Hakîm, insanýn mahiyet-i maneviyesinde nihayetsiz azîm bir acz ve

hadsiz cesîm bir fakr dercetmiþtir. Tâ ki, kudreti nihayetsiz bir Kadîr-i

Rahîm ve gýnasý nihayetsiz bir Ganiyy-i Kerim bir zâtýn hadsiz tecelliyatýna

câmi’ geniþ bir âyine olsun.” Sözler

 

Ýbadet ve marifet için yaratýlan insan, bu vadide mertebe kat edebilmek için

aczini ve fakrýný hissedecek, sürekli olarak Rabbine sýðýnacak ve Ondan

medet dileyecektir. Duadan geri durmayacak, huzuru yakalamaya çalýþacaktýr.

Bunlar ise dünya hayatýnda insaný, medet dilemeye ve sýðýnmaya götüren her

türlü musibet, hastalýk, çaresizlik ve sýkýntýlarla mümkün.

 

Çaresizlik içinde kalýp Rabbine sýðýnan ruhlar, bu dünya imtihanýný kazanma

noktasýnda müspet bir puan almýþ oluyorlar. Ama, refah, sýhhat ve saadet

gibi tecellilerde insanoðlu, aczini anlamak yerine, bunlara meftun olup, kul

olduðunu unutup, gaflete dalabiliyor. Konunun çok önemli bir yaný da þu:

Marifetullah, yani Allah’ý tanýma denilince, bütün isim ve sýfatlarý dikkate

almak gerekiyor; sadece cemalî isimleri deðil.

 

Allah, Rahman olduðu gibi Kahhar’dýr da. Ýzzeti tattýran da Odur zilleti

çektiren de. Bu dünyada sadece cemalî isimler tecelli etse ve insan sadece

bunlara muhatap olsa idi marifeti noksan kalýrdý. Bu imtihan meydanýnda,

insanoðlu Allah’ý hem celal, hem de cemal sýfatlarýyla tanýmak durumundadýr.

Ahirette ise, yollar ayrýlacak. Ýnsanlarýn bir kýsmý ibadet, ihlas, salih

amel ve güzel ahlâklarýna mükâfat olarak, cennete girecek ve lütuf, kerem,

ihsan gibi nice cemal tecellilerine, azamî ölçüde ve ebediyen muhatap

olacaklar. Küfür ve þirk yolunu tutarak dalalet ve sefahate düþenler ise

celal, izzet ve kahýr tecellileriyle karþýlaþacaklar.

Böylece, ahiret yurdunda, Allah’ýn hem cemalî hem de celalî isimleri en

ileri mânâda tecelli etmiþ olacak.

 

Alaâddin Baþar (Prof. Dr.)

Link to comment
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Create New...