Gast Geschrieben 11. Januar 2009 Teilen Geschrieben 11. Januar 2009 Cenâb-ý Hakk bu âlemi kendisini tanýtmak için yarattýðýna göre, bu dünya hayatýnda hiç hastalýk ve musibet olmasaydý, Allah’ý tanýmamýz yine gerçekleþmez miydi? O halde, böyle bir takdirin hikmeti nedir? Cevap: Bir hadis-i kutsîde þöyle buyruluyor: “Ben gizli bir hazine idim, bilinmek istedim (bilinmeye muhabbet ettim) ve kâinatý yarattým.” Kâinatýn ömrü milyarlarca yýl ile ifade ediliyor; insanlýk âleminin ömrü ise on binlerce seneyle. Henüz insan nevi yaratýlmadan, bu hadis-i kutsîde verilen haber, öncelikle melekler âlemine bakýyordu. Allah’ý bilen, eserlerini temaþa ve tefekkür eden, Ona isyandan uzak bu mübarek varlýklar, hadis-i kutsîde verilen haberi ibadetleriyle, tespihleriyle, itaatleriyle, marifet ve muhabbetleriyle tahakkuk ettirmiþ oluyorlardý. Hayvanlar âlemi de yaratýlýþ gayelerine tam uygun bir hayat sürmekle, ruhlarý yönüyle, melekleri andýrýyorlardý. Bitkiler âlemi ve cansýz varlýklar da mükemmel bir itaat ile vazife görüyorlardý. “Hiç bir þey yoktur ki Allah’ý tespih ve Ona hamd etmesin,” mealindeki âyet-i kerimede geçen “þey” tabiri, canlý-cansýz her varlýðý içine alýr. Her þey Onu tespih eder ve Ona medih ve senada bulunur. Cenab-ý Hak, bütün bu tespih ve ibadetlerin çok daha ileri derecesini icra etmeye kabiliyetli bir baþka mahiyet daha yaratmayý irade buyurdu: Ýþte bu ulvi mahiyet, arzýn halifesi olacak olan insandý. Cenab-ý Hak, topraktan bir insan yaratacaðýný meleklere haber verdiðinde, yukarýdakine benzer bir soru, meleklerden de gelmiþ ve onlara cevaben, “Siz benim bildiklerimi bilemezsiniz.” buyrulmuþtu. Ýmtihana tabi tutulan ve kazanmalarý halinde melekleri geçecek olan bu yeni misafirler, âyet-i kerimede de haber verildiði gibi, ancak Allah’a ibadet için yaratýlmýþlardý. “Ben, cinleri ve insanlarý ancak bana ibadet etsinler diye yarattým” (Zariyat Sûresi, 56) Âyette geçen “ibadet” kelimesine bir çok tefsir âliminin “marifet” mânâsý verdiði dikkate alýndýðýnda, bu insanýn, Allah’ý tanýmak, varlýðýný, birliðini bilmek, sýfatlarýnýn sonsuzluðuna inanmak, mahlûkat âlemini de hikmet ve ibret nazarýyla temaþa ve tefekkür etmekle vazifeli olduðu anlaþýlýyordu. Bu mümtaz mahlûk, sadece cemal tecellilerine muhatap olmayacak, Cenab-ý Hakk’ýn hem cemal, hem de celal tecellileri ile ayrý ayrý imtihanlara tabi tutulacaktý. Nitekim öyle oldu ve öylece devam ediyor. Nimetler, ihsanlar, ikramlar, güzellikler, sýhhat, afiyet, ferah gibi haller hep cemal tecellileridir. Ve insanoðlu bunlara karþý þükredip etmeme þýklarýndan birini tercihle karþý karþýya bulunur. Maalesef, nefis ve þeytanýn galebesiyle çoðu insan, cemal tecellileriyle sarhoþ olup bu imtihaný kazanamýyorlar. Ýmtihanýn diðer yönü, hastalýk, musibet, bela, afet, ölüm gibi celal tecellileridir. Bunlarla insan, sabýr, tevekkül, teslim, rýza imtihanýna tabi tutulur. Akýl aksini düþünse de gerçek þu ki, bu imtihaný kazananlar, birincilere nispetle çok daha fazladýr. Bundaki hikmet þu olsa gerek: Musibet ve hastalýklar, insana kul olduðunu, aciz bir varlýk olduðunu çok iyi hatýrlatýyor, ders veriyorlar. Nur Külliyatýndan konumuza ýþýk tutacak cümle: “Fâtýr-ý Hakîm, insanýn mahiyet-i maneviyesinde nihayetsiz azîm bir acz ve hadsiz cesîm bir fakr dercetmiþtir. Tâ ki, kudreti nihayetsiz bir Kadîr-i Rahîm ve gýnasý nihayetsiz bir Ganiyy-i Kerim bir zâtýn hadsiz tecelliyatýna câmi’ geniþ bir âyine olsun.” Sözler Ýbadet ve marifet için yaratýlan insan, bu vadide mertebe kat edebilmek için aczini ve fakrýný hissedecek, sürekli olarak Rabbine sýðýnacak ve Ondan medet dileyecektir. Duadan geri durmayacak, huzuru yakalamaya çalýþacaktýr. Bunlar ise dünya hayatýnda insaný, medet dilemeye ve sýðýnmaya götüren her türlü musibet, hastalýk, çaresizlik ve sýkýntýlarla mümkün. Çaresizlik içinde kalýp Rabbine sýðýnan ruhlar, bu dünya imtihanýný kazanma noktasýnda müspet bir puan almýþ oluyorlar. Ama, refah, sýhhat ve saadet gibi tecellilerde insanoðlu, aczini anlamak yerine, bunlara meftun olup, kul olduðunu unutup, gaflete dalabiliyor. Konunun çok önemli bir yaný da þu: Marifetullah, yani Allah’ý tanýma denilince, bütün isim ve sýfatlarý dikkate almak gerekiyor; sadece cemalî isimleri deðil. Allah, Rahman olduðu gibi Kahhar’dýr da. Ýzzeti tattýran da Odur zilleti çektiren de. Bu dünyada sadece cemalî isimler tecelli etse ve insan sadece bunlara muhatap olsa idi marifeti noksan kalýrdý. Bu imtihan meydanýnda, insanoðlu Allah’ý hem celal, hem de cemal sýfatlarýyla tanýmak durumundadýr. Ahirette ise, yollar ayrýlacak. Ýnsanlarýn bir kýsmý ibadet, ihlas, salih amel ve güzel ahlâklarýna mükâfat olarak, cennete girecek ve lütuf, kerem, ihsan gibi nice cemal tecellilerine, azamî ölçüde ve ebediyen muhatap olacaklar. Küfür ve þirk yolunu tutarak dalalet ve sefahate düþenler ise celal, izzet ve kahýr tecellileriyle karþýlaþacaklar. Böylece, ahiret yurdunda, Allah’ýn hem cemalî hem de celalî isimleri en ileri mânâda tecelli etmiþ olacak. Alaâddin Baþar (Prof. Dr.) Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.