Jump to content
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Recommended Posts

'Allah Her Þeyi Yarattý, -Hâþâ- O'nu Kim Yarattý?' Deniliyor. Bu Husus Nasýl Ýzah Edilebilir? Fethullah Gülen

 

Bu soru da çok sorulan sorulardan biridir.

 

Ben bu soruyu, Resûl-i Ekrem'in (sav) Peygamberliðinin bir alâmeti olarak görüyor ve verdiði gaybî ihbârýn tahakkuku karþýsýnda boynumu büküp “Eþhedü enne Muhammede'r-Resûlullah.” diyerek þehâdet ediyorum. Evet, Resûl-i Ekrem (sav) Allah'ýn þerefli elçisidir. Kýyâmete kadar olup bitecek her þeyi, bir televizyon ekranýndan görüyor gibi seyretmiþ ve söylediði her þeyi dosdoðru söylemiþtir. Daha sonra meydana gelecek hâdiseler hakkýnda verdiði hükümler, söylediði þeyler o kadar isabetlidir ki; yeri geldiði zaman hepsi de ayný aynýna doðru çýkmýþtýr. Ýþte, bu da onlardan bir tanesidir. Buyurur ki: (Sahabenin aklýndan böyle bir þey geçmez) “Bir gün gelecek ayaðýný ayaðýnýn üstüne atarak -gurur, kibir, enâniyet içinde ve her meseleyi halletmiþ gibi- bunu Allah yarattý, þunu Allah yarattý, Allah'ý kimi yarattý?” diyecekler.[1] Ben, bu soru tevcîh edildiði zaman kendi kendime düþündüm ve “Eþhedü enne Muhammede'r-Resûlullah.” dedim. Nasýl da görmüþsün ve nasýl da doðru söylüyorsun!... Þu, nefisleri ve enâniyetleri firavunlaþan, sebeplere ulûhiyet isnat eden ve her þeyi sebepler içinde izaha kalkýþan insanlarýn idraksizliðini, düþünce sefaletini bundan daha güzel ifade mümkün olamazdý...

 

Asýl meseleye gelince, bu da, inkârcýlarýn ortaya attýklarý sorulardan biridir. Çok defa, körpe dimaðlar, bu türlü sorularýn altýnda kalýr ve ezilirler. Evet onlar, nâmütenâhîliði anlayamaz; sebeplerin zincirleme uzayýp gitmesini ve böyle bir aldatmacanýn bir þey ifade edip etmemesini kat'iyen deðerlendiremezler.

 

Bundan ötürü tereddüde düþer de, zanneder ki; Allah da bir sebeptir; týpký herhangi bir sebep gibi... Ve Allah'ý, meydana getiren bir sebep vardýr ki, Allah, ona göre müsebbeptir (sonuçtur). Bu, bir yanlýþ kanaatin neticesidir. Ve temelinde de Yaratanýn bilinmemesi vardýr. Allah, Müsebbibü'l-Esbâb'týr ve varlýðýnýn evveli yoktur.

 

Bugüne kadar kelâmcýlar, sebeplerin, böyle zincirleme devam edip gidemeyeceðini belli usûllerle ortaya koyarak “Müsebbibü'l-Esbâb'' olan Allah'ýn varlýðýný isbâta çalýþmýþlardýr. Onlarýn, bu husustaki düþüncelerinin hulâsasýný, bir iki misalle anlatmakta fayda mülâhaza ediyoruz. Kelâmcýlar derler ki: Sebeplerin zincirleme (teselsül) devam edip gideceðini düþünmek, o sebeplerin mahiyetini bilmemenin ve Yaratýcý'dan gaflet etmenin ifadesidir. Evet, eþyanýn sonsuzdan beri süregelen bir kýsým sebepler zincirinden ibaret olduðuna ihtimal vermek doðru deðildir. Böyle bir þeyi mümkün görüp ihtimal vermek sýrf bir aldanmýþlýktýr. Meselâ, yeryüzünün yeþermesi, hava, su ve güneþe baðlý olsun; hava, su güneþ de bir kýsým madde parçacýklarýna; oksijen, hidrojen, karbon, azot... vs. gibi.. bu madde parçalarý da daha küçüklere ve onlar da kendilerinden küçüklere... Bunun böyle uzayýp gitmesine ihtimal vermek ve eþyanýn bu yolla izah edileceðine inanmak bir aldanma ve mugalâtadýr. Hele, bir yerde, bunun karþýsýna anti-madde, anti-atomla çýkýlýyor ve metafizik fiziðe galebe çalýyorsa... Ve hele, ilk ve son bütün sebepler fevkalâde âhenk içinde birer kanun, birer memur gibi hareket ediyorlarsa!..

 

Evet, “Þu þundan, þu þundan, þu da þundan...” demek, herhangi bir meseleyi halletmesi þöyle dursun, bilâkis, her þeyi içinden çýkýlmaz hâle getirmektedir. Zira, böyle bir meseleyi mümkün görmek, týpký “Yumurta tavuktan, tavuk yumurtadan...” düþüncesinin ilelebet sürüp gideceðine ihtimal verme gibi bir safsataya benzer ki; bunlardan tavuk veya yumurtayý, Kudreti Sonsuz, Ezelî bir Zât'a vereceðimiz âna kadar, iddialar hep mesnetsiz sayýlýr. Aksine, bunlar varlýðý kendinden olan Yüce Yaratýcý'ya isnat edilince mesele birden aydýnlýða kavuþur. Ondan sonra, tek bir hücre olarak yumurtanýn yaratýlmýþ olmasý veya kendi neslini devam ettirmek için tavuðun yaratýlmýþ bulunmasý ve yumurtanýn ondan çýkmasý arasýnda fark yoktur.

 

Bunu böyle kabul etmeyip de “O ondan, o da ondan…” demekle hiçbir þeye aydýnlýk getirilemeyeceði gibi, cevaplandýrýlan her soruyla beraber birkaç tane de istifham ortaya çýkacaktýr. Meselâ, yaðmur, buluta baðlý; bulut, zâit-nâkýs (artý-eksi) habbeciklere, onlar buharlaþma hâdisesine, o da sularýn mevcûdiyetine ve nihayet o da suyu meydana getiren unsurlara... Böylece sebepler zinciri, belki birkaç adým daha ilerleyerek devam eder durur; ama durduðu yerde yine “Þöyle de olabilir, böyle de” diyerek insan kendini faraziyelerin kucaðýnda hisseder ve onlarla tatmin olmaya çalýþýr. Bu ise, fevkalâde bir nizam; bir âhenk ve birbiriyle münasebet içinde, bir hikmet eliyle meydana geldiði sezilen bütün eþyayý çocuk hezeyanlarýyla izah etmeye yeltenmekten baþka, bir de ilimlerin ufkunu ve hedefini karartmak demektir. Oysaki, her netice için mutlaka mâkul bir sebebe ihtiyaç vardýr. Gayr-i mâkul ve gayr-i mantýkî sebeplerin uzayýp gitmesi, uzayýp gitmenin kerâmeti olarak mâkul hâle geleceðini düþünmek, imkânsýzý mümkün görmek gibi bir hezeyandýr.

 

Þimdi bir misalle bu hususu aydýnlatmaya çalýþalým. Meselâ: Ben, arka ayaklarý olmayan bir sandalye üzerinde oturuyorum. Sandalye, düþmemesi için, kendisi gibi bir diðer sandalyeye dayandýrýlmýþ, o da bir baþkasýna... Ýlâ nihâye devam edip gidiyor. Bu hâl, zaman ve mekânlara sýðmayan rakamlarla sürüp gitse de, arka ayaklarý olan ve yere tam oturan bir mesnede dayandýrýlmadýktan sonra, iþi zincirleme uzatýp durmak, sandalyeye arka ayak olamayacaktýr.

 

Bir baþka numune, meselâ: Önümüzde bir sýfýr olduðunu düþünelim. Bu sýfýr, solundaki bir rakamla omuz omuza gelmedikten sonra, mücerret sýfýrlarýn çoðaltýlmasý kat'iyen ona bir deðer kazandýrmayacaktýr. Trilyon defa trilyon sýfýrlar peþi peþine sýralansa dahi, kýymet yine sýfýr olacaktýr. Ne vakit soluna bir rakam konulacak, iþte o zaman sýfýr da solundaki rakama göre bir kýymet alacaktýr. Bu, þunu ifade etmektedir: Bir þeyin müstakillen varlýðý yok ve kendi kendine kâim deðilse, kendisi gibi muhtaçlarýn ona varlýk bahþetmelerine ve esas olmalarýna imkân yoktur. Hep ayný þeye muhtaç ve ayný hususta âciz olanlarýn bir araya gelmesi, ihtiyacý çoðaltma ve aczi arttýrmadan baþka bir iþe yaramaz. Kaldý ki –muhâl farz- sebeplerin müdahalesi kabul edilse bile, fiziðin sarsýlmaz kanunlarýndan “tenâsüb-ü illiyet” prensibine göre, sebeple netice arasýnda mâkul bir münasebetin bulunmasý þarttýr. Buna göre, meselâ; yer kürenin hayata müsait hâle gelmesinden, insanýn düþünür bir varlýk olmasýna kadar, her þeye bir sebep bulmak, hem de mâkul ve o neticeyi hâsýl etmeye gücü yetebilecek bir sebep bulmak lâzým gelir.

 

Oysaki, küre-i arzýn hâlihazýrdaki durumundan; yani, hýzý, Güneþ'e olan mesafesi, atmosfer tabakasý, periyodiði, hikmetli meyli; atmosferi teþkil eden gazlarýn ihtiva ettiði maslahatlar.. gibi hususlardan tutun da, onun toprak ve nebat örtüsüne; denizlere ve onlarda cereyan eden esrarlý kanunlara, rüzgârlar ve onlarýn yüklendikleri vazifelere kadar binlerce, yüz binlerce hâdise, öyle bir âhenk içinde cereyan etmektedir ki; bütün bunlarý kör-saðýr sebeplere ve serseri tesadüflere havale etmek, aklýn kendi kendini nakzetmesi ve çürütmesi demektir.

 

Vâkýa, bu hususta, kelâmcýlarýn “devir ve teselsül” yoluyla bütün sebepleri kesip biçtikten sonra, iþi müsebbibü'l-esbâp olan Allah'a ulaþtýrýp sonra da her þeye “mümkinü'l-vücûd” demelerine karþýlýk, bütün sebeplerin, bütün illetlerin gidip O'na dayandýðý zâta “Vâcibü'l-Vücûd” diyerek tevhide menfezler açmýþlar ise de, onlarýn elde ettikleri neticeyi daha selâmetli bir yolda elde etmek de mümkündür. Evet, Yüce Yaratýcý'nýn her eserinde kendine ait mühürlerin, sikkelerin bulunmasý, O'nun varlýðýna bir deðil, binlerce delillerdir. Ýlimlerin, kâinatýn sýrlarýna ýþýk tutmaya baþladýðý günümüzde, her fen kendine has diliyle O'nun varlýðýný ilân etmekte ve O'nu haykýrmaktadýr.

 

Bu mevzuda pek çok kimsenin yazdýðý çok kýymetli eserlere iktifâ ederek sadede dönüyorum.

 

Evet, her þey sonradan var olmuþtur. Var edense Allah'týr. Allah, Allah olduðu için, yaratýlmamýþtýr. Yaratýlan her þey mahlûk ve muhtaçtýr. O ise, varlýðý kendinden ve kimseye muhtaç olmayan bir Ganiyy-i Ale'l-Itlak'týr. Her þey gidip O'na dayanmakta; bütün karanlýklar, izah edilemeyecek gibi görünen þeyler, O'nunla aydýnlýða kavuþmaktadýr. Var eden O, varlýðý sürdüren O, çeken O, iten O ve bir hedefe götüren de O'dur. Artýk, O'ndan öte bir þey yoktur ki, O'na da bir sebep aransýn!..

 

Bunu da yine bir-iki basit misalle izah etmeye çalýþalým: Meselâ, vücudumu ayaklarým taþýyor, ayaklarýmý da zemin. Artýk böyle mâkul bir taþýyýcý bulduktan sonra bunun ötesinde yeni sebepler aramaya hiç de gerek yoktur. Hem meselâ: Diyelim ki, trenin en arkadaki vagonunu onun önündeki hareket ettiriyor; onu da bir diðeri; onu da bir baþkasý; nihayet gelip lokomotife dayanýnca; o, kendine has gücü, kuvveti, yapýsý ve iþleyiþiyle “Kendi kendine hareket ediyor.” deriz. Verilen bu misaller, Allah'ýn yarattýðý eþyadan ve aldanmýþ akýllarýn yeni yeni sebeplerle lokomotif deðiþtirmeleri mümkün olacak cinsten misallerdir. Ne var ki, durmadan lokomotif deðiþtirseler bile, týkanýp kaldýklarý noktaya “Ýþte sebeplerin bitiþi.” deyip suratlarýna çarpacaðýz.

 

Burada zihinleri bulandýran diðer bir mesele de, sýnýrlý düþünen insanoðlunun, ezel mefhumunu kavrayamayarak, maddeyi ezelî görmesi, daha sonra da, rakamlarla izah edilmeyecek bir geçmiþ içinde, hiç olmayacak bazý þeylere olabilir ihtimalini vermesidir.

 

Bir kere ezel gelmiþ zamanýn sonu deðil, o bir zamansýzlýktýr. Zamanlar, kentrilyon defa “kentrilyon” seneleriyle, ezel karþýsýnda bir âþire bile olamazlar. Oysaki, sebeplerin teselsülünde bir esas olan maddenin bir baþlangýcýnýn bulunmasý bugün hemen herkes tarafýndan bilinip kabul edilen bir mevzudur. Elektronlarýn hareketi, çekirdek fiziðindeki sýr, devamlý radyasyon neþreden Güneþ'teki esrarlý iþleyiþ ve termodinamik kanununun kâinat çapýndaki geçerliliði, her þeyin bir sonu olacaðýna dair yýldýzlar cesâmetinde ve güneþler parlaklýðýnda bin bir mesajdýr. Sonu olan her þeyin bir baþlangýcýnýn bulunmasý ise, üzerinde münakaþa yapýlmayacak kadar açýk ve bedihîdir.

 

Binâenaleyh her þey, baþlangýçta varlýða mazhariyetiyle, Yaradan'dan bahsettiði gibi, sönüp gitmesiyle de O'nun evvel ve âhiri olmadýðýna delâlet etmektedir. Zira, baþlangýcý olanýn bir gün sonunun geleceði tabiî olduðu gibi, evveli olmayanýn, âhiri olmayacaðý da zarurîdir. Onun içindir ki bizler madde ve maddeden meydana gelen her þeye, bugün var olsa dahi, yarýn yok olacaðý nazarýyla bakmaktayýz. Ancak, kâinatlarýn tedricî olarak eriyip gitmesi, maddenin yavaþ yavaþ tükenmesi, çoklarýný aldatabilecek mahiyette ve oldukça âhestedir. Ne var ki, yavaþ da olsa, uzun bir geçmiþten bu yana geliþip geniþleyen dünyalar, bir gün büzüle-çekile mutlaka silinip gideceklerdir. Evet madde bugün var ise de, bir kýsým pozitif neticelerin ýþýðý altýnda, baþkalaþmaya doðru gittiðinden kimsenin kuþkusu yoktur. Þimdi bunu size, yine bir tren misaliyle anlatmaya çalýþalým:

 

Farz ediniz ki, Ýzmir'den kalkan bir tren, “50-55” km ötede bulunan Turgutlu istikametine hareket etti. Hareket esnasýnda trenin hýzý saatte “55” kilometredir. Buna göre, trenimiz bu mesafeyi ancak bir saatte alabilecektir. Bu hýzla yarým saat kadar yürüyen tren, yolun geriye kalan kýsmýnda hýzýný tam yarýya düþürür. Buna göre, yolun henüz kat edilmedik 27.5 kilometrelik mesafesi kalmýþtýr ki, hýzýný yarýya düþüren tren bu 27.5 kilometrenin ancak yarýsýný, yarým saatte alabilecektir. Bu tempoyla hareket eden tren yarým saat gittikten sonra yine hýzýný yarýya indirdiðini düþünelim; geriye kalan kýsmýn yarýsýný da yarým saatte kat edebilecektir. Böylece her yarým saatte bir hýzýný yarýya düþüren tren, âdeta hiçbir zaman Turgutlu'ya ulaþamayacaktýr: ‘Aslýnda mesafeler bitecek ve varýlmasý gerekli olan yere mutlaka varýlacaktýr. Ancak, bu tempo ile hareket edildiði sürece, insan hiçbir zaman oraya varamayacaðýný zannedecektir.

 

Bunun gibi, madde de bir çözülme ve inhilâle doðru gitmektedir. Bu birkaç milyon sene sonra dahi olsa mutlaka tahakkuk edecektir. Ve, Varlýðý Kendinden olanýn dýþýnda her þey fenâ ve zevâl bulup gidecek, sadece O kalacaktýr.

 

Netice, Allah bizzat var ve her þeyin yaratýcýsýdýr. O'na yaratýlmýþlýk isnadý, Yaratýcý'yý yaratýlandan ayýramama gibi bir düþünce sefaletidir. Bu türlü ürpertici bir tasavvuru ortaya atan zavallý münkirler, akýllý görüneyim derken, akýlla nasýl bir tenakuza düþtüklerinin farkýnda bile deðillerdir. Evet bugün artýk, birinin kalkýp maddeye, ezeliyet kesip biçmesi ve Zât-ý Ulûhiyeti inkâr etmesi oldukça garip ve garip olduðu kadar da baðnazca bir iddiadýr.

 

Ne var ki, eþya ve hâdiselere gerektiði gibi nüfûz edemeyen bir kýsým materyalistler, maddenin ense köküne inen çözülüp daðýlmayý, atomun karþýsýna dikilen tükeniþi, mânâ ve neticeleriyle sezip idrak edecekleri güne kadar düþüncelerinde hakikatsiz, beyanlarýnda yalancý olmalarýna raðmen, bir kýsým safderûn kimseleri aldatmaya devam edeceklerdir.

 

Ýþin doðrusunu, ilmi bütün eþyayý ihâta eden Zât-ý Ulûhiyet bilir.

 

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

Âþire: Saniyenin onda biri

Fena: Yokluk, yok olma

Ganiyy-i Ale'l-Itlak: Kayýtsýz, sýnýrsýz zenginlik sahibi Allah (cc)

Gayr-i mâkul: Akla uygun olmayan, saçma

Gayr-i mantýkî: Mantýksýz

Habbe: Tohum, tane

Hezeyan: Saçmalama

Muhal farz: Olabileceðini kabul ederek, varsayarak

Nakzetmek: Hükmü bozmak, yok saymak

Müsebbibü'l-Esbab: Sebepleri birbirine baðlý icad eden, yaratan Allah (cc)

Nâmütenâhi: Nihayetsiz, sonsuz

Tedrici: Yavaþ yavaþ, azar azar

Tenâsüb-ü illiyet: Sebep sonuç uygunluðu

Termodinamik: Isý enerjisi ile kinetik enerji arasýndaki olaylarý inceleyen fizik kolu

Teselsül: Art arda gelme, birbirini takip etme, zincirleme

Zeval: Zail olma, sona erme

 

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] Buharî, Bed'ul-Halk, 11; Müslim, Ýman, 2/4

 

Link to comment
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Create New...