Webmaster Posted September 22, 2007 Share Posted September 22, 2007 Hayýr kurumlarýna zekat verilebilirmi Soru: Derneklere ve hayýr kurumlarýna zekat vermek doðrumudur. Bu kurumlar gelen her parayý bir bankaya koyup zekat diye ayýrmýyorlar ayrýca gelen paradan maaþlarýnýda daðýtýyorlar böylelikle bu derneklere zekatýn verilmesinde bir sakýnca var mýdýr. Sonuçta deniz feneri gibi dernekler saydýðýnýz Miskin yolda kalan fakir yetim gibi kimselere veriyorlar Deniz feneri gibi derneklere zekat vermek sakýncalý ise sakýncalarý nelerdir. Cevabýmýz Deðerli Kardeþimiz; Bu kuruluþlar zekatý gerekli olan yerlere ulaþtýrýyorsa zekat verilebilir. Zekat gelirlerini iligili yerlerden alýp ilgili yerlere ulaþtýrmak için çalýþanlarýn ücretleri bu gelirlerden ödenebilir. Zekat verilecek kiþilersen birisi de “Allah yolunda olanlar” mânâsýnda “Fî sebîlillah”dýr. Mevcut fýkýh kitaplarýmýzda bu ifade açýklanýrken, silâhla cihada iþtirak etmiþ olan gaziler ve yolda kalmýþ hacýlar olarak sýnýrlandýrýlýr. Oysa meþhur tefsirlerde ve mutemet fýkýh kitaplarýmýzda bu mesele daha geniþ ve etraflý bir þekilde ele alýnýr. Bunlardan birkaç misal vermek gerekirse þunlar söylenebilir: Ýmam Kâsânî, Bedâiü’s-Sanâî isimli eserinde þöyle der: “Allah yolunda olanlardan maksat, Allah’a yaklaþtýran her þeydir. Eðer ihtiyaç hâsýl olursa, bu mânâya Allah’a itaat yolunda çalýþan herkes ve bütün hayýr yollarý girer.”1 Fahrüddin er-Râzî, et-Tefsîrü’l-Kebir’inde, “Fî sebîlillah tabiri sadece gazilere mahsus deðildir. Zekât bütün hayýr yollarýna verilir. Ölülerin techiz ve kefenlenmesine, kalelerin yapýlmasý ve cami inþasý bunlara girer...” gibi ifadelerle meseleyi umumileþtirir.2 Elmalýlý Hamdi Yazýr da ayný görüþü aktararak bunu her türlü hayýr yerine kullanmanýn doðru olmayacaðýný söyler. Esasen Allah yolunda olanlardan maksadýn mücahitler, hacýlar ve ilim yolunda olanlardýr diyerek þöyle devam eder: Ancak mücahidlerin cihatta muhtaç olduklarý her türlü levazým ve mühimmat, yani "Onlara karþý kuvvet hazýrlayýn." (Enfal, 8/60) âyetinin kapsamý içinde olup da yalnýzca kendi imkânlarý ile tedarik edilmesi mümkün "cihad ihtiyaçlarý"nýn hepsi bu fî sebîlillâh harcama yerine girer. ...Sadaka sahibi, sadakasýný fî sebîlillah olmak üzere muhtaç olan mücahidlere temlik veya komutana teslim etmekle vacibi eda etmiþ olur. Kumandan da onu velayet yoluyla alýp mücahidlerin cihattaki ihtiyacýna yerli yerinde ve en uygun þekilde harcamakla velayet görevini ifa etmiþ ve emaneti yerine ulaþtýrmýþ olur. Ve ihtiyacýn özelliðine göre, mücahidlerin doðrudan doðruya þahýslarý söz konusu olmayýp teker teker temlik gerekli olmayabilir. Mesela, yiyecek ve giyecek þahsa tahsis edilebilir de aðýr silahlar birliðin emrine tahsis edilir. Daha doðrusu kumandanýn emrine verilir. 3 Bu açýklama zekatýn cami, köprü gibi binalarýn yapýmýna verilemeyeceðini ifade etmekle beraber, zekat almaya hak kazananlarýn ihtiyaçlarýna harcanmak üzere verilebileceðini ifade etmektedir. Zekât musluðunun daha çok nerelere akýtýlmasý gerektiði hususunu Bediüzzaman Hazretleri veciz bir þekilde anlatýr. Üstad Bediüzzaman, kendisine tevcih edilen bir sual vesilesiyle zayýflamaya yüz tutan, Ýslâmî hissiyatýn canlanmasý ve Müslümanlarýn güç kazanmasý için zekâtý mühim bir çeþme olarak gösterir. Üstadýn bu husustaki görüþlerini sadeleþtirerek þöyle özetlemek mümkündür: Büyük bir çeþme var. Þimdiye kadar yanlýþ yerde kullanýlarak verimsiz topraklara akýtýlýp bazý dilenci ve acezenin geliþip yeþermesine sebep oldu. Bu çeþmeye güzel bir kanal yapýnýz. Ýslâmî hizmetlerinizle þu havuza dökünüz. Sonra da kemâlat bostanýnýza su veriniz. Bu hiç tükenmez ve bitmez bir kaynaktýr. Devam eden ifadelerde de Ýslâmýn yayýlmasý ve milletin ilerlemesi ve diðer geliþmiþ milletlerin seviyesine ulaþýlabilmesi için zekâtýn millet menfaatine harcanmasýný istemektedir: “Eðer ezkiya (zeki insanlar) zekâvetlerinin (zekâlarýnýn) zekâtýný ve aðniya (zenginler) velev zekâtýn zekâtýný milletin menfaatine sarf etseler, milletimiz de baþka milletlere yolda karýþabilir.”5 Osmanlý Devletinin son devrinde iþlemez ve kendisinden arzu edilen hizmeti veremeyecek þekilde bozulmaya yüz tutan medreselerin maddi ihtiyaçlarýnýn temininde zekâtý en büyük bir kaynak olarak gören Bediüzzaman Said Nursî, bu müesseselerin geliþmesi için zenginlerin zekâtlarýnýn zekâtýný buralara aktarmalarýnýn kâfi geleceðini belirtmektedir. Evet, zekât gibi Ýslâmýn en güçlü mâlî yardým müessesesini dinî hizmetlerin mesafe almasýna harcamak bu zamanda âdeta vaz geçilmez bir vecibe haline gelmiþtir. Zekâtý bazý fakir ve yoksullara münhasýr kýlarak o geniþ daireyi daraltmak, güç þartlarla dinî hizmette bulunan kiþi ve kuruluþlarýn hareket imkânýný kýsýtlamaz mý? Ýslâmýn kurduðu ve ihyasýna çalýþtýðý bir müesseseyi yine onun geliþmesi için harcamak kadar tabiî ne olabilir? Bunun için, Müslüman gençliðin eðitim hizmetlerine yardýmcý olan, çeþitli faaliyetleriyle Ýslâmýn sesini geniþ kitlelere duyurmaya, Ýslâmî meselelerin müdafaa ve korunmasýna gayret gösteren kuruluþ ve vakýflarý zekâtla güçlendirmeye çalýþmak en güzelidir ve en isabetlisidir. 1. Bedâyiü’s-Sanâî, 2:451. 2. Farru’r-Râzî. et-Tefsîrü’l-Kebîr. (Beyrut: Ýhyâü’t-Türâsi’l-Arabî) 16:113. 3. Hak Dini Kur’ân Dili, 4:2578-81. 4. Bediüzzaman Said Nursî. Münazarat. (Ýstanbul: Sözler Yayýnevi, 1977), s.52. 5. A. g. e., s.74. Mehmed Paksu Ýbadet Hayatýmýz-1 Selam ve dua ile... Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Join the conversation
You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.