EMRE Posted December 21, 2008 Share Posted December 21, 2008 BÝRKAÇ DEFA BERAET KAZANAN RÝSALE-Ý NUR'UN BÝRKAÇ VÝLAYETTE HAKSIZ MÜSADERESÝNE DAÝR,NUR'UN YÜKSEK BÝR TALEBESÝNÝN MAHKEMESÝNDEKÝ MÜDAFASINDAN BÝR PARÇADIR. (Bu müdafaa, bir takriz olarak buraya ilhaký münasib görülerek dercedilmiþtir.) Diyarbakýr Sulh Ceza Mahkemesi yüksek makamýna: Mahkeme-i âdilenizin huzuruna çýkmaktan fevkalâde memnunum. Âdil mahkemeler; Kâinat Hâlýkýnýn Hak isminin, Âdil isminin ve daha çok Esma-i Ýlahiyenin tecelligâhýdýr. HAK namýna hükmeden, ÂDÝL-i Mutlak hesabýna adalet eden ve hakikî, Ýslâmî bir adalet olan kürsî-i muallâ ne yüksektir, ne mübecceldir... Hak tanýmaz maðrur zalimleri huzurunda serfüru ettiren, haksýzlarý hakký teslime icbar eden âdil mahkemeler, en yüksek tebcile ve en âlî ihtirama sezadýrlar. Zulüm ve gadr ile hukuku ihlâl edilmiþ, haysiyet ve þerefi payimal edilmiþ mazlumlarýn, huzurunda ahz-ý mevki ile tazallüm-ü hal eden bîçarelerin þu dünya-yý fânide ihkak-ý hak için mesned-i re'sleri, mahkemelerdir. Þu halde ne þerefbahþ bir taht-ý âlîdir ki; mazlumlara melce' ve penah, zalimlere de hüsran ve tebah oluyor. Ýnsanlarýn ebrarýný da, eþrarýný da cem' eden huzur-u mehâkim, öyle korkulacak bir yer deðildir. Belki muhabbete, hürmete lâyýktýr. Sultanlarla köleleri, asilzadelerle âhâd-ý nâsý müsavi tutan þu makam, saltanattan da mübecceldir. Hususuyla bütün âlem-i insaniyete devirlerin, asýrlarýn akýþý boyunca âdalet dersini veren Ýslâm mahkemeleri; akvam-ý sâirenin engizisyonlarýna mukabil, adalet nurunu bîçare beþerin kara sahifesine haþmetle aksettirmiþtir. Adliye ve adalet tarihimiz, bunun binlerle misâline þahiddir. Ezcümle bu mübarek, adaletli mahkemenin huzurunda iftiharla arz etmek isterim ki; meþhur Ýslâm seyyahý ve tarihçisi Evliya Çelebi, Seyahatname'sinde diyor ki: "Ýlk Ýstanbul kadýsý (hâkimi) olan Hýzýr Bey Çelebi'nin huzurunda, Haþmetli Padiþah Fâtih ile bir Rum mimarý arasýnda þöyle bir muhakeme cereyan eder: sh: » (Ý: 225) Büyük bir abidenin inþasýnda kullanýlacak iki mermer sütunu, Fâtih bir Rum mimarýna teslim eder. Mimar da, Fâtih'in arzusunun hilafýna olarak bu sütunlarý üçer arþýn kesip kýsaltýr. Fâtih, cezaen Rum mimarýnýn elini kestirir. Rum mimarý da, Fâtih aleyhine dava açar. Bunun üzerine mahkemeye celbedilen Büyük Padiþah, baþ köþeye geçmek istemiþ. Birdenbire, hâkimin þu ihtarýyla karþýlaþmýþ: -Oturma Beyim! Hasmýnla mürafaa-i þer'î olacaksýn, ayakta beraber dur! Hýzýr Bey Çelebi; bu koca þanlý padiþah-ý maznuna, haksýz el kestirdiði için, kendisinin de kýsasa tâbi olduðunu ve elinin kesileceðini bildirir. Fakat mimar kýsasý istemediði için, büyük Fatih günde on altun tazminata mahkûm olur ve hattâ kýsastan kurtulduðu için bu tazminatý kendiliðinden yirmi altuna çýkarýr." Ýslâm mahkemesinin adaletinin þanlý misallerinden biri olan þu misal, bize en haþmetli hükümdarlarla en âciz ferdlerin, huzur-u mehâkimde müsavi olduðunu gösteriyor. Ýþte ben de bugün, Fatih kadar þanlý, kahraman Ýslâm hâkimi Hýzýr Bey Çelebi'nin makamýnýn mümessili olan ve hakikî âdalet-i Kur'aniyeyi esas tutan bir makamýn yerinde bulunan bir mahkemenin huzurunda bulunuyorum. Bütün kalbimi huzur ve sürura kalbeden memnuniyetim budur. Kahraman ecdadýmýzýn bu kadar ulviyetinin sýrrý; kalblerinde ALLAH korkusunun mevcudiyetiyle, Kur'an nurunun ve nihayetsiz feyzinin ruhlarýnda yerleþmiþ olmasý ve kudsî hakaika karþý sonsuz ve nihayetsiz derecede merbutiyetleridir. O mübarek ecdaddan bize tevarüs eden, ALLAH ve KUR'AN için akýttýklarý kudsî kanlarýnýn halen eserleri bulunan bu yurdda ve aziz canlarýný feda ettikleri þu memlekette: "Kur'anýn kudsî hakikatlarýna hizmet ediyor, Kur'anýn tefsirini okuyor, evinde bulunduruyor." kaydýyla mahkemenin huzuruna sevkedildim. Evet muhakememiz þahsýmla alâkadar olmaktan ziyade, RÝSALE-Ý NUR'UN muhakemesidir. Risale-i Nur ise, Kur'an-ý Mu'ciz-ül Beyan'ýn semavî ve kudsî hakaikýnýn tereþþuhatý olmak hasebiyle, o yüksek eserlerdeki kýymet, doðrudan doðruya Kur'ana aittir. Þu halde, muhakeme de Kur'anýn muhakemesidir. Ehl-i tevhidin kitabý olan KELÂMULLAH bütün âyât ve beyyinatýyla Hâlýk-ý Kâinât'ýn vahdaniyetini ve ehadiyetini i'lân ediyor. sh: » (Ý: 226) Kur'anýn ehl-i ukûlü hayrette býrakan i'cazý, belâgat ve fesahatý, nihayet derecedeki yüksek üslûbu, selaset-i beyaný, elhasýl sonsuz bedayi' ve câmiiyeti ile ins ve cinnin kýyamete kadar gelecek ihtiyacatýna ekmeliyetle kâfi gelmesi, dünya ve âhiret saadetinin rehberi bulunmasý ve bütün asýrlardaki tabakat-ý beþere hitab etmesi ve kâinat Hâlýkýnýn marziyatýný kullarýna bildirecek âyât ve beyyinatý tefsir ve izah edecek mütehassýs ehl-i ilmin bulunmasý zaruretine binaen her asýrda gelen binler müdakkik ehl-i ilim, yüz binlerle Kur'an tefsirlerini meydana getirmiþler; bütün asýrlarý Kur'anýn nuruyla ýþýklandýrmýþlardýr. Ýþte Risale-i Nur da; bu asýrda Kur'anýn feyziyle vücud bulan, beþerin tekemmülâtýna uygun olarak Kur'anýn gösterdiði mu'cizeli hakikatlarýn, bu tekâmül ile saha-yý fiile konulduðunu bildiren ve asrýn idrakine hitab eden gayet kudsî bir tefsirdir. Kur'an baþtan baþa tevhid-i Ýlahîyi ilân ediyor. Risale-i Nur da, iman-ý billahý gösteren ve hakaik-i imaniyeyi ders veren âyetleri tefsir ediyor. Ýþte muhakemenin asýl mevzuu budur. Otuz seneden beri gizli din düþmanlarýnýn, komünistlerin ve masonlarýn tahrikatýyla, Risale-i Nur þakirdleri birçok mahkemelere sevkedilmiþler. Âdil mahkemeler de o hâin, gizli din ve Kur'an düþmanlarýnýn ettikleri iftiralarý inceden inceye tedkik etmiþler, "Bunlarda bir suç yok, kitablar ise faydalý kitablardýr" diyerek, çok mahkemeler beraetle neticelenmiþlerdir. Temyiz Mahkemesi de, üç defa mahkemelerin beraet kararýný tasdik etmiþ. Hüküm kaziye-i muhkeme haline geldiði halde, memleketi umumî bir dinsizliðe sürüklemek için perde arkasýndaki din düþmanlarý; faaliyetlerini mütemadiyen tazelemiþler, sükûn ve asayiþe pek çok muhtaç olan memleketimizi bu cihetten za'fa uðratmak için adliyeleri, mahkemeleri daima hâinane tertiblerle meþgul etmiþlerdir. Evvelce þifahen dahi arzettiðim vecihle; Selef-i Sâlihîn'in býraktýðý kudsî tefsirler iki kýsýmdýr: Bir kýsmý, ahkâma dair tefsirlerdir. Diðer bir kýsmý da, âyât-ý Kur'aniyenin hikmetlerini ve iman hakikatlarýný tefsir ve izah ederler. Selef-i Sâlihîn'in bu türlü tefsirleri çoktur. Hususan Gavs-ý Azam Þah-ý Geylanî, Ýmam-ý Gazalî, Muhyiddin-i Arabî, Ýmam-ý Rabbanî gibi zevat-ý kiramýn eserleri, bu kýsým tefsirlerdir. Bilhassa Mevlâna Celaleddin-i Rumî Hazretlerinin Mesnevî-i Þerif'i de bu tarz bir nevi manevî tefsirdir. Ýþte Risale-i Nur, bu tarz tefsirlerin en yükseði, en mümtazý ve en müstesnasýdýr. Ýþte madem bu tarz tefsirler mütedavildir, kimse iliþmiyor, Risale-i Nur'a da iliþmemek lâzýmdýr. Ýliþenler, KUR'AN'A ve ecdada düþmanlýklarýndan iliþirler. sh: » (Ý: 227) Risale-i Nur, erkân-ý imaniyeyi ve Âyât-ý Kur'aniyeyi tefsir ederek öyle bir tarzda beyan eder ki; hiç bir münkir, hiç bir dinsiz, o hakikatlarý inkâr edemez. Hem riyazî bir kat'iyetle isbat eder, göze gösterir, aklý doyurur, letaifi kandýrýr; artýk hiç bir imanî ve Kur'anî hakikatý inkâra mecal kalmaz. Bundan dolayýdýr ki; dinsizler, komünistler, bu memlekette Risale-i Nur varken mel'unane fikirlerini saha-yý tatbike koyamadýklarýndan ve bir manevî bekçi gibi Risale-i Nur daima karþýlarýna çýktýðýndan, Risale-i Nur'un her vecihle neþrine sed çekmeyi gaye edinmiþlerdir. Risale-i Nur, tahkikî iman dersleri verir. Þakirdlerini her türlü fenalýktan alýkoyar. Kalblere doðruluk aþýlar. Onu hakkýyla anlayan, artýk fenalýk yapamaz. Onun içindir ki, bugün memleketin her tarafýndaki Risale-i Nur Talebeleri, asayiþin manevî muhafýzý hükmündedirler. Þimdiye kadar hiçbir hakikî Nur Talebesinde asayiþe münafî bir hareket görülmemiþ, âdeta Nur Talebeleri zabýtanýn manevî yardýmcýsý olmuþlardýr. Risale-i Nur talebelerinin rýza-i Ýlahîden baþka, a'mal-i uhreviyeye müteveccih olmaktan gayrý düþünceleri yoktur. Þu halde Risale-i Nur'a garazkâr tertipler hazýrlayanlar, perde arkasýndaki mâlûm din düþmanlarýndan baþka kimse deðildir. Yukarýdaki maruzatýmýzda birçok mahkemelerin beraet kararlarýnýn mevcudiyetini arzetmiþtim. Elde edebildiðim tarih ve numaralarýný beyan ederek, o âdil ve yüksek mahkemelere milyonlar Nur Þakirdleri namýna minnetdarlýðýmýzý bildirmek isterim. Umum Risalelerin beraet ve iadesi hakkýnda Denizli Aðýr Ceza Mahkemesinin 15/Haziran/1944 tarihli beraet kararýyla, Ýstanbul Eminönü Aðýr Ceza Mahkemesinin 1953 tarih ve 1951/137 esas ve 1952/27 kararýyla ki; geçen celsede Sebilürreþad Gazetesi'nin takdim ettiðim nüshasýnda bildirilen beraet kararýdýr. Ayrýca mahkeme-i âlînize suret-i mahsusada arz ve takdim ettiðim Asâ-yý Musa dâhil umum Risale-i Nur Külliyatýnýn Mersin Aðýr Ceza Mahkemesinin 1954/17 esas 1954/421 karar ve 9/4/954 tarihli beraet kararýnýn mevcudiyetleri, mahkemelerin temininde olarak hiç bir elin Risale-i Nur'a iliþmemesini tazammun ettiði halde, mestur düþmanlarýn hâinane faaliyetleriyle bu sefer de tahsisen Asâ-yý Musa kasdedilerek âdil ve yüksek mahkemeye gelmiþ bulunuyoruz. Risale-i Nur, îman-ý bîllah ile Tevhidi en yüksek derecede, aynelyakîn ve hakkalyakîn bir surette göze gösterip bütün letâifi âzamî derecede doyurmasýyla imaný taklidden kurtarýp, derece-i tahkike yükseltir. Asâ-yý Musa'da ise, bu ulvî ve kudsî iman dersi, en parlak bir surette, hem görülmemiþ ihtiþam ile isbat edildiðinden, yüzotuz cilde yaklaþan Risale-i Nur tefsirinin âdeta hülâsasý hükmündedir. sh: » (Ý: 228) Bütün semavî kitablarýn ve bütün Peygamberlerin en büyük davasý Hâlýk-ý Kâinat'ýn uluhiyet ve vahdaniyetini ilândýr. KAR'AN baþtan baþa tevhidi gösterir. Ýþte Asâ-yý Musa da; Müslümanlara ve umum beþeriyete Cenab-ý Hakk'ýn birliðini ve delâil-i vahdaniyetini güneþ gibi göstermesinden, en büyük bir mütefekkir ile bir dinsizi ve bir feylesofu hakaik-i imaniyeyi tasdike mecbur ettiði gibi; en âmi bir adamýn da en yüksek hakikatlarý, en büyük bir sühuletle anlamasýný temin eden, tevhidi gösteren, Âyât-ý Kur'aniyenin en kudsî bir tefsiridir. Aynen ismi gibidir. Nasýl ki Musa Aleyhisselâm elindeki asâsýyla kara taþlardan, çorak vadilerden, ateþ fýþkýran çöllerden âb-ý hayatý fýþkýrttýðý gibi, Asâ-yý Musa da, vahdaniyet-i Ýlahiyeyi isbat etmesiyle dünya ve âhiret âlemlerini ziyadar edecek tevhid nurlarýný fýþkýrtýyor; taþ gibi kalbleri, mum gibi eritiyor, þevki ile gönülleri teshir ediyor. Hem madem mahkemelerin beraeti mevcud ve vicdan hürriyeti var ve hiçbir memlekette ilim ile iþtigal edenlere iliþilmiyor; þu halde ulûm-u evvelîn ve âhirîni câmi' olan Risale-i Nur'a da iliþmemek lâzýmdýr. Risale-i Nur yurdun asayiþine, sükûn ve selâmetine hizmet ettiðine delil: Milyonlar talebelerinin hiçbirisinde bir vak'anýn görülmemiþ olmasýyla beraber, hepsinin de namuskârane faaliyetleriyle müstakim görülmeleridir. Risale-i Nur Külliyatý, Asâ-yý Musa ile birlikte kütübhane-i mesaîmin harîminden alýnmasý ile, her türlü suç unsurunun mevcudiyetini bizzât ref'eder. Zira her münevver adam, kütübhanesinde her nevi kitabý bulundurur, okur, tedkik eder. Mel'unane fikirleri neþreden ve anarþistliði telkin eden kitablar bile kütübhanelerde açýkça tedkike tâbidir. Hülâsa: Risale-i Nur, Kur'anýn bu asýrda en yüksek ve en kudsî bir tefsiridir. Hakikatlarý semavîdir, Kur'anîdir. O halde Kur'an okundukça, o da okunacaktýr. Risale-i Nur, mücevherat-ý Kur'aniye hakikatlarýnýn sergisidir, pazarýdýr. Bu ulvî pazarda herkes istediði gibi ticaret yapar. Uhrevî, manevî zenginliklere mazhariyeti temin eder. Bu kadar maruzatýmýzla ifade etmek istedim ki: Maksadýmýz; imanýmýzý kurtarmaktýr, imana hizmettir, Kur'ana hizmettir. Âhirete müteveccih olan bir hal ise, hiçbir gûna suç mevzuu olamaz. Mütemadiyen þikayette bulunduðumuz o gizli din düþmanlarý, türlü türlü entrikalarla, tertiblerle, iz'açlarla bizleri bu kudsî vazifeden men'etmeye uðraþmaktadýrlar. Bizler ise bu kudsî yolda Kur'an ve iman için her þeyimizi fedaya seve seve hazýrýz. Deðil dünyevî ýzdýrablar, cehennemî azablar da verilse, býçaklarla da doðransak, en müdhiþ ölümlere de maruz býrakýlsak, asýrlar boyunca milyonlar mübarek ecdadýmýzýn feda-yý can sh: » (Ý: 229) ettikleri bu kudsî hakikata, bizim canýmýz da feda olsun. Bir deðil, bin ruhum da olsa, Kur'an için, iman için hepsini feda etmeðe her zaman hazýrým. Þu aziz vatanýn taþlarý, topraklarý, abideleri, kubbeleri, câmileri, minareleri, mezar taþlarý, türbeleri; Kur'anýn teblið ettiði zemzeme-i tevhidi haykýrýyorlar. Ýman ve Kur'anýn ezelî nurunu, atom zerratýna kadar nüfuz edip ilân ettiði tevhid hakikatýný, hiçbir kuvvet bu vatanýn ve bu milletin sine-i pâkinden silemez. Muhterem mahkemenizden, yüksek adaletinizden; hakaik-i Kur'aniyeyi ve Vahdaniyet-i Ýlahiyeyi haþmetle ilân eden ve tevhidi azamî derecede gösteren Risale-i Nur Külliyatýnýn iadesine ve beraetine karar vermenizi rica ederim. Risâle-i Nur, Kur'an'ýn malýdýr. Arþý ferþe baðlayan Kelâmullah ile mâzi canibindeki milyarlar ehl-i iman, evliya ve enbiya alâkadar olduklarý gibi, Risale-i Nur mahkemesiyle de manen alâkadardýrlar. Çok ihtiyarlamýþ Arzýn, dörtyüz milyon Müslüman sekenesi, Risale-i Nur'un beraetine ve serbestiyetine ve intiþarýna muntazýrdýrlar. Mâzi tarafýndan perde-i gayb arkasýna çekilen mübarek ecdadýmýzýn nûranî kafileleri, ulvî makamlarýndan Risale-i Nur mahkemesine manen nâzýrdýrlar. Müstakbel cebhesinin feyizkâr nesilleri, beraet (Haþiye) kararýný bekliyorlar. (Haþiye): Bu müdafaanýn serdedildiði muhakeme, beraetle neticelenmiþtir. Emekli Yüzbaþý Mehmed Kayalar Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts