EMRE Posted December 21, 2008 Share Posted December 21, 2008 يَا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا رَبَّكُمُ الَّذِى خَلَقَكُمْ وَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ اَلَّذِى جَعَلَ لَكُمُ اْلاَرْضَ فِرَاشًا وَالسَّمَاءَ بِنَاءً وَاَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَاَخْرَجَ بِهِ مِنَ الثَمَرَاتِ رِزْقًا لَكُمْ فَلاَ تَجْعَلُوا لِلّهِ اَنْدَادًا وَ اَنْتُمْ تَعْلَمُونَ Yani: "Ey insanlar! Sizi ve sizden evvelkileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz ki, takva mertebesine vâsýl olasýnýz. Ve yine Rabbinize ibadet ediniz ki; Arzý size döþek, semayý binanýza dam yapmýþ ve semadan sularý indirmiþ ki, sizlere rýzýk olmak üzere yerden meyve ve sâir gýdalarý çýkartsýn. Öyle ise, Allah'a misil ve þerik yapmayýnýz. Bilirsiniz ki, Allah'tan baþka ma'bud ve hâlýkýnýz yoktur." Mukaddeme Akaidî ve îmanî hükümleri kavî ve sabit kýlmakla meleke haline getiren ancak ibadettir. Evet Allah'ýn emirlerini yapmaktan ve nehiylerinden sakýnmaktan ibaret olan ibadetle, vicdanî ve aklî olan imanî hükümler terbiye ve takviye edilmezse, eserleri ve te'sirleri zayýf kalýr. Bu hale, Âlem-i Ýslâm'ýn hâl-i hazýrdaki vaziyeti þahittir. Ve keza, ibadet; dünya ve âhiret saadetlerine vesile olduðu gibi, maaþ ve maâde, yani dünya ve âhiret iþlerini tanzime sebebdir ve þahsî ve nev'î kemalâta vâsýtadýr ve Hâlýk ile abd arasýnda pek yüksek bir nisbet ve þerefli bir râbýtadýr. Ýbadetin dünya saadetine vesîle olduðunu izah eden cihetler: sh: » (Ý: 84) Birisi: Ýnsan, bütün hayvanlardan mümtaz ve müstesna olarak, acib ve latif bir mizac ile yaratýlmýþtýr. O mizac yüzünden, insanda çeþit çeþit meyiller, arzular meydana gelmiþtir. Meselâ: Ýnsan en müntehab þeyleri ister, en güzel þeylere meyleder, zînetli þeyleri arzu eder, insaniyete lâyýk bir maiþet ve bir þerefle yaþamak ister. Þu meyillerin iktizasý üzerine yiyecek, giyecek ve sair hacetlerini istediði gibi güzel bir þekilde tedarikinde çok san'atlara ihtiyacý vardýr. O san'atlara vukufu olmadýðýndan, ebna-yý cinsiyle teþrik-i mesaî etmeye mecbur olur ki; herbirisi, semere-i sa'yiyle arkadaþýna mübadele suretiyle yardýmda bulunsun ve bu sayede ihtiyaçlarýný tesviye edebilsinler. Fakat insandaki kuvve-i þeheviyye, kuvve-i gadabiyye, kuvve-i akliyye Sâni' tarafýndan tahdid edilmediðinden ve insanýn cüz'-i ihtiyarîsiyle terakkisini temin etmek için bu kuvvetler baþýboþ býrakýldýðýndan, muamelâtta zulüm ve tecavüzler vukua gelir. Bu tecavüzleri önlemek için, cemaat-ý insaniye çalýþmalarýnýn semerelerini mübadele etmekte adalete muhtaçtýr. Lâkin her ferdin aklý, adaleti idrakten âciz olduðundan, küllî bir akla ihtiyaç vardýr ki; ferdler, o küllî akýldan istifade etsinler. Öyle küllî bir akýl da ancak kanun þeklinde olur. Öyle bir kanun, ancak þeriattýr. Sonra o þeriatýn tesirini, icrasýný, tatbikini temin edecek bir merci, bir sahib lâzýmdýr. O merci ve o sahib de, ancak Peygamberdir. Peygamber olan zâtýn da, zâhiren ve bâtýnen halka olan hâkimiyetini devam ettirmek için, maddî ve manevî bir ulviyete ve bir imtiyaza ihtiyacý olduðu gibi, Hâlýk ile olan derece-i münasebet ve alâkasýný göstermek için de, bir delile ihtiyacý vardýr. Böyle bir delil de ancak mu'cizelerdir. Sonra Cenab-ý Hakk'ýn emirlerine ve nehiylerine itaat ve inkýyadý te'sis ve temin etmek için, Sâni'in azametini zihinlerde tesbit etmeye ihtiyaç vardýr. Bu tesbit de ancak akaid ile, yani ahkâm-ý îmaniyenin tecellisiyle olur. Îmanî hükümlerin takviye ve inkiþaf ettirilmesi, ancak tekrar ile teceddüd eden ibadetle olur. Ýkincisi: Ýbadet, fikirleri Sâni-i Hakîm'e çevirttirmek içindir. Abdin Sâni-i Hakîm'e olan teveccühü, itaat ve inkýyadýný intac eder. Ýtaat ve inkýyad ise, abdi intizam-ý ekmel altýna idhal eder. Abdin intizam altýna girmesiyle ve nizama ittiba etmesiyle, hikmetin sýrrý tahakkuk eder. Hikmet ise, kâinat sahifelerinde parlayan san'at nakýþlarýyla tebarüz eder. sh: » (Ý: 85) Üçüncüsü: Ýnsan santral gibi, bütün hilkatýn nizamlarýna ve fýtratýn kanunlarýna ve kâinattaki nevamis-i Ýlahiyenin þualarýna bir merkezdir. Binaenaleyh, insanýn o kanunlara intisab ve irtibat etmesi ve o namuslarýn eteklerine yapýþýp temessük etmesi lâzýmdýr ki, umumî cereyaný temin etsin. Ve tabakat-ý âlemde deveran eden dolaplarýn hareketlerine muhalefetle o dolaplarýn çarklarý altýnda ezilmesin. Bu da ancak, o emir ve nevahîden ibaret olan ibadetle olur. Dördüncüsü: Emirleri imtisal, nehiylerden içtinab etmek sayesinde bir ferd, heyet-i içtimaiyede çok mertebelerle nisbet peyda eder ve alâkadar olur. Bilhassa ahkâm-ý diniye ve mesalih-i umumiye hususunda bir ferd, bir nevi hükmüne geçer. Yani pek çok hukuklar, haysiyetler, irþadlar, tâlimler, ýslahlar gibi vazifeler bir þahsa yüklenir. Eðer o emri imtisal, nevahîden içtinab eden o þahýs olmasa; o vazifeler tamamen pâyimal olur. Beþincisi: Ýnsan Ýslâmiyet sayesinde, ibadet saikasýyla bütün müslümanlara karþý sabit bir münasebet peyda eder ve kavî bir irtibat ve baðlýlýk elde eder. Bunlar ise sarsýlmaz bir uhuvvete, hakikî bir muhabbete sebeb olur. Zaten heyet-i içtimaiyenin kemaline ve terakkisine ilk ve en birinci basamaklar, uhuvvet ile muhabbettir. Ýbadetin þahsî kemalâta sebeb olduðunun izahý: Ýnsan; cismen küçük, zaîf ve âciz olmakla beraber, hayvanattan addedildiði halde, pek yüksek bir ruhu taþýyor ve pek büyük bir istidada mâliktir ve hasredilmeyecek derecede meyilleri vardýr ve gayr-i mütenahî emeller sahibidir ve addedilemez fikirleri vardýr ve gayr-ý mahdud þeheviyye ve gadabiyye gibi kuvveleri vardýr ve öyle acaib bir yaratýlýþý vardýr ki, sanki bütün enva' ve âlemlere fihriste olarak yaratýlmýþtýr. Ýþte böyle bir insanýn o yüksek ruhunu inbisat ettiren, ibadettir; istidadlarýný inkiþaf ettiren, ibadettir; meyillerini temyiz ve tenzih ettiren, ibadettir; emellerini tahakkuk ettiren ibadettir; fikirlerini tevsi' ve intizam altýna alan, ibadettir; þeheviyye ve gadabiyye kuvvelerini had altýna alan, ibadettir; zâhirî ve bâtýnî uzuvlarýný ve duygularýný kirleten tabiat paslarýný izale eden, ibadettir; insaný mukadder olan kemalâtýna yetiþtiren, ibadettir; abd ile Mâbud arasýnda en yüksek ve en lâtif olan nisbet, ancak ibadettir. Evet kemalât-ý beþeriyenin en yükseði, þu nisbet ve münasebettir. Ýhtar: Ýbadetin ruhu, ihlâstýr. Ýhlâs ise, yapýlan ibadetin yalnýz emredildiði için yapýlmasýdýr. Eðer baþka bir hikmet ve bir faide ibadete illet gösterilse, o ibadet bâtýldýr. Faideler, hikmetler yalnýz müreccih olabilirler, illet olamazlar. sh: » (Ý: 86) Kur'an-ý Kerim vakta ki يَا اَيُّهَا النّاسُ اعْبُدُوا emriyle insanlarý ibadete davet etti; sanki lisan-ý hal ile: "Ne için ibadet yapalým, illeti nedir?" diye sorulan suali, Kur'an-ý Kerim رَبَّكُمُ الَّذِى خَلَقَكُمْ ilh.. cümleleriyle cevablandýrmak üzere Sâni'in vücud u vahdetine dair bürhanlarý zikretmeye baþladý. Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts