EMRE Posted December 21, 2008 Share Posted December 21, 2008 ALTINCI MES'ELE [Risale-i Nur'un çok yerlerinde izahý ve kat'i hadsiz hüccetleri bulunan Ýman-ý Billâh rüknünün binler küllî bürhanlarýndan bir tek bürhana kýsaca bir iþarettir.] Kastamonu'da lise talebelerinden bir kýsmý yanýma geldiler. "Bize Hâlikýmýzý tanýttýr, muallimlerimiz Allah'tan bahsetmiyorlar" dediler. Ben dedim: Sizin okuduðunuz fenlerden her fen, kendi lisan-ý mahsusiyle mütemadiyen Allah'tan bahsedip Hâliký tanýttýrýyorlar. Muallimleri deðil, onlarý dinleyiniz. Meselâ: Nasýl ki mükemmel bir eczahane ki, her kavanozunda hârika ve hassas mizanlarla alýnmýþ hayattar macunlar ve tiryaklar var; þüphesiz gayet maharetli ve kimyager ve hakîm bir eczacýyý gösterir. Öyle de, Küre-i Arz eczahanesinde bulunan dörtyüzbin çeþit nebatat ve hayvanat kavanozlarýndaki ziyahat macunlar ve tiryaklar cihetiyle, bu çarþýdaki eczahaneden ne derece ziyade mükemmel ve büyük olmasý nisbetinde- okuduðunuz fenn-i týp mikyasiyle- Küre-i Arz eczahane-i kübrasýnýn eczacýsý olan Hakîm-i Zülcelâl-i hattâ kör gözlere de gösterir, tanýttýrýr. Hem, meselâ: Nasýl bir hârika fabrika ki, binler çeþit çeþit kumaþlarý basit bir maddeden dokuyor; þeksiz, bir fabrikatörü ve meharetli bir makinisti tanýttýrýr. Öyle de, Küre-i Arz denilen yüzbinler baþlý, her baþýnda yüzbinler mükemmel fabrika bulunan bu seyyar makine-i Rabbaniye ne derece bu insan fabrikasýndan büyükse, mükemmelse, o derece de - okuduðunuz fenn-i makine mikyasiyle- Küre-i Arz'ýn ustasýný ve sahibini bildirir ve tanýttýrýr. Hem meselâ: Nasýlki, gayet mükemmel binbir çeþit erzak, etrafýndan celbedip içinde muntazaman istif ve ihzar edilmiþ depo ve iaþe anbarý ve dükkân, þeksiz bir fevkalâde iaþe ve erzak malikini ve sahibini ve memurunu bildirir. Öyle de, bir senede yirmidört bin senelik bir dairede muntazaman seyehat eden ve yüzbinler ve ayrý ayrý erzak isteyen taifeleri içine alan ve seyehatiyle mevsimlere uðrayýp, baharý bir büyük vagon gibi, binler ayrý ayrý taamlarla doldurarak, kýþta erzaký tükenen biçare zîha- (Sh:Asâ.23) yatlara getiren ve Küre-i Arz denilen bu Rahmanî iaþe anbarý ve bu sefine-i Sübhâniyye ve binbir çeþit cihazatý ve mallarý ve konserve paketleri taþýyan bu depo ve dükkân-ý Rabbanî, ne derece o fabrikadan büyük ve mükemmel ise, -okuduðunuz veya okuyacaðýnýz fenn-i iaþe mikyasiyle- o kat'iyette ve o derecede Küre-i Arz deposunun sahibini, mutasarrýfýný, müdebbirini bildirir; tanýttýrýr, sevdirir. Hem nasýlki: Dörtyüzbin millet içinde bulunan ve her milletin istediði erzaký ayrý ve istimal ettiði silâhý ayrý ve giydiði elbisesi ayrý ve talimatý ayrý ve terhisatý ayrý olan bir ordunun mu'cizekâr bir kumandaný, tek baþýyla bütün o ayrý ayrý milletlerin ayrý ayrý erzaklarýný ve çeþit çeþit eslihalarýný ve elbiselerini ve cihazatlarýný, hiçbirini unutmýyarak ve þaþýrmýyarak verdiði o acîp ordu ve ordugâh, þüphesiz, bedahetle o hârika kumandaný gösterir, takdirkârane sevdirir. Aynen öyle de, zemin yüzünün ordugâhýnda ve her baharda yeniden silâh altýna alýnmýþ bir yeni orduyu Sübhânîde nebatat ve hayvanat milletlerinden dörtyüz bin nev'in çeþit çeþit elbise, erzak, esliha, tâlim, terhisleri gayet mükemmel ve muntazam ve hiç birini unutmýyarak ve þaþýrmýyarak bir tek kumandan-ý âzam tarafýndan verilen Küre-i Arzýn bahar ordugâhý, ne derece mezkûr insan ordu ve ordugâhýndan büyük ve mükemmel ise, -sizin okuyacaðýnýz fenn-i askerî mikyasiyle- dikkatli ve aklý baþýnda olanlara o derece Küre-i Arz'ýn Hâkimini ve Rabbini ve Müdebbirini ve Kumandan-ý Akdesini hayretler ve takdislerle bildirir. Ve tahmid ve tesbihle sevdirir. Hem nasýlki: Bir hârika þehirde milyonlar elektrik lâmbalarý hareket ederek her yeri gezerler, yanmak maddeleri tükenmiyor bir tarzdaki elektirik lâmbalarý ve fabrikasý þeksiz, bedahetle elektiriði idare eden ve seyyar lâmbalarý yapan ve fabrikayý kuran ve iþtial maddelerini getiren bir mu'cizekâr ustayý ve fevkalâde kudretli bir elektrikçiyi hayretler ve tebriklerle tanýttýrýr; yaþasýnlar ile sevdirir. Aynen öyle de, bu âlem þehrinde dünya sarayýnýn damýndaki yýldýz lâmbalarý, bir kýsmý kozmoðrafyanýn dediðine bakýlsa, Küre-i Arz'dan bin defa büyük ve top güllesinden yetmiþ def'a sür'atli hareket ettikleri halde, intizamýný bozmuyor; birbirine çarpmýyor sönmüyor, yanmak maddeleri tükenmiyor. Okuduðunuz kozmoðrafyanýn dediðine göre, Küre-i Arz'dan bir milyon defadan ziyade büyük ve bir milyon seneden ziyade yaþayan ve bir misafirhane-i Rahmaniyyede bir lâmba ve soba olan güneþimizin yanmasýnýn devamý için her gün Küre-i Arz'ýn denizleri kadar gazyaðý ve daðlarý kadar kömür veya bin arz kadar odun yýðýnlarý lâzýmdýr ki sönmesin. Ve onu ve onun gibi ulvî yýldýzlarý gazyaðsýz, odunsuz, kömürsüz yandýran ve söndürmeyen ve beraber ve çabuk gezdiren ve birbirine çarptýrmayan bir nihayetsiz kudreti ve saltanatý, ýþýk parmaklariyle gösteren bu kâinat þehr-i muhteþemindeki dünya sarayýnýn elektirik lâmbalarý ve idareleri ne derece (Sh:Asâ.24) o misalden daha büyük, daha mükemmeldir. O derecede -sizin okuduðunuz veya okuyacaðýnýz fenn-i elektrik mikyasiyle- bu meþher-i âzam-ý kainatýn Sultanýný, Münevvirini, Müdebbirini, Sâniini, o nuranî yýldýzlarý þahit göstererek tanýttýrýr. Tesbihatla, takdisatla sevdirir, perestiþ ettirir. Hem Meselâ, nasýlki; bir kitap bulunsa ki: Bir satýrýnda bir kitap ince yazýlmýþ ve herbir kelimesinde ince kalemle bir sûre-i Kur'âniye yazýlmýþ, gayet mânidar ve bütün mes'eleleri birbirini te'yid eder ve kâtibini ve müellifini fevkalâde meharetli ve iktidarlý gösteren bir acîp mecmua, þeksiz, gündüz gibi kâtip ve musannifini kemâlâtýyla, hünerleriyle bildirir, tanýttýrýr. Mâþâallah, Bârekâllah cümleleriyle takdir ettirir. Aynen öyle de: Bu kâinat kitab-ý kebîri ki, bir tek sahifesi olan zemin yüzünde ve bir tek formasý olan baharda, üçyüzbin ayrý ayrý kitaplar hükmündeki üçyüzbin nebatî ve hayvanî taifeleri beraber, birbiri içinde, yanlýþsýz, hatâsýz, karýþtýrmayarak, þaþýrmýyarak, mükemmel, muntazam ve bazen aðaç gibi bir kelimede bir kasideyi; ve çekirdek gibi bir noktada bir kitabýn tamam bir fihristesini yazan bir kalem iþlediðini gözümüzle gördüðümüz bu nihayetsiz mânidar ve her kelimesinde çok hikmetler bulunan þu mecmua-i kâinat ve bu mücessem Kur'an- Ekber-i Âlem, mezkûr misaldeki kitaptan ne derece büyük ve mükemmel ve mânidâr ise, o derecede -sizin okuduðunuz fenn-i hikmet-ül eþya ve mektepte bilfiil mübaþeret ettiðiniz fenn-i kýraat ve fenn-i kitabet geniþ mikyaslariyle ve dûrbin gözleriyle- bu kitab-ý kâinatýn Nakkaþýný, Kâtibini hadsiz kemâlâtýyla tanýttýrýr. Allahü Ekber cümlesiyle bildirir. Sübhanâllah takdisiyle tarif eder. Elhamdülillâh senâlarýyla sevdirir. Ýþte bu fenlere kýyasen, yüzer fünundan herbir fen, geniþ mikyasiyle ve hususî aynasiyle ve dûrbinli gözüyle ve ibretli nazariyle bu kâinatýn Hâlik-i Zülcelâlini esmasiyle bildirir. Sýfâtýný, kemâlâtýný tanýttýrýr. Ýþte bu muhteþem ve parlak bir bürhan-ý Vahdâniyet olan mezkûr hücceti ders vermek içindir ki; Kur'an-ý Mûcizü'l-beyan çok tekrar ile en ziyade خَلَقَ السَّموَاتِ وَاْلاَرْضِ ve رَبُّ السَّموَاتِ وَاْلاَرْضِ âyetleriyle Hâlikýmýzý bize tanýttýrýyor; diye o mektepli gençlere dedim. Onlar dahi tamamiyle kabul edip tasdik ederek «Hadsiz þükür olsun Rabbimize ki; tam kudsi ve ayn-ý hakikat bir ders aldýk. Allah senden razý olsun." dediler! Ben de dedim: Ýnsan binler çeþit elemler ile müteellim ve binler nev'i lezzetler ile mütelezziz olacak bir zîyahat makine ve gayet derece acziyle beraber hadsiz maddî, mânevî düþmanlarý ve nihayetsiz fakriyle beraber hadsiz zâhirî ve bâtinî ihtiyaçlarý bulunan ve mütemadiyen zeval ve firak tokatlarýný yiyen bir bîçare mahluk iken, birden îman ve ubûdiyetle böyle bir Padiþah-ý Zülcelâle intisab edip bütün düþmanlarýna karþý bir (Sh:Asâ.25) nokta-i istinad ve bütün hâcatýna medar bir nokta-i istimdad bularak herkes mensup olduðu efendisinin þerefiyle, makamiyle iftihar ettiði gibi, o da böyle nihayetsiz Kadîr ve Rahîm bir Pâdiþâha îman ile intisab etse ve ubûdiyetle hizmetine girse ve ecelin idam ve ilânýný kendi hakkýnda terhis tezkeresine çevirse ne kadar memnun ve minnettar ve ne kadar müteþekkirâne iftihar edebilir kýyas ediniz. O mektepli gençlere dediðim gibi musibetzede mahpuslara da tekrar ile derim: Onu tanýyan ve itaat eden zindanda dahi olsa bahtiyardýr. Onu unutan saraylarda da olsa zindandadýr, bedbahttýr. Hattâ bir bahtiyar mazlum idam olunurken bedbaht zalimlere demiþ: "Ben idam olmuyorum. Belki terhis ile saadete gidiyorum. Fakat, ben de sizi idam-ý ebedi ile mahkûm gördüðümden sizden tam intikamýmý alýyorum." لآاِلهَ اِلاَّ اللّهُ diyerek sürur ile teslim-i ruh eder. سُبْحَانَكَ لا عِلْمَ لَنَا اِلا مَا عَلّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَليمُ الْحَكيمُ * * * Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts