EMRE Posted December 21, 2008 Share Posted December 21, 2008 ÝKÝNCÝ MES'ELENÝN HÜLÂSASI Risale-i Nur'dan Gençlik Rehberi'nin güzelce izah ettiði gibi: Ölüm o kadar kat'î ve zâhirdir ki: Bugünün gecesi ve bu güzün kýþý gelmesi gibi ölüm baþýmýza gelecek. Bu hapishane nasýlki mütemadiyen çýkanlar ve girenler için muvakkat bir misafirhanedir. Öyle de: Bu zemin yüzü dahi, acele hareket eden kafilelerin yollarýnda bir gecelik konmak ve göçmek için bir handýr. Her bir þehri yüz def'a mezaristana boþaltan ölüm, elbette hayattan, ziyâde bir istediði var. Ýþte bu dehþetli hakikatýn muammasýný Risale-i Nur hall ve keþfetmiþ. Bir kýsacýk hülâsasý þudur ki : Mâdem ölüm öldürülmüyor ve kabir kapýsý kapanmýyor; elbette bu ecel cellâdýnýn elinden ve kabir haps-i münferidinden kurtulmak çaresi varsa, insanýn en büyük ve her þey'in fevkýnde bir endiþesi, bir mes'elesidir. Evet, çaresi var ve Risale-i Nur, Kur'an'ýn sýrriyle o çareyi iki kere iki dört eder derecesinde kat'î isbat etmiþ. Kýsacýk hülâsasý þudur ki: Ölüm, ya idâm-ý ebedîdir; hem o insaný, hem bütün ahbabýný ve akaribini asacak bir daraðacýdýr. Veyahut baþka bir bâki âleme gitmek ve îman vesikasýyla saadet sarayýna girmek için bir terhis tezkeresidir. Ve kabir ise, ya karanlýklý bir haps-i münferid ve dipsiz bir kuyudur; veyahut bu zindan-ý dünyadan bâki ve nuranî bir ziyafetgâh ve bâgistana açýlan bir kapýdýr. Bu hakikati, "Gençlik Rehberi" bir temsil ile isbat etmiþ. Meselâ: Bu hapsin bahçesinde asmak için daraðaçlarý konulmuþ ve onlarýn dayandýklarý duvarýn arkasýnda gayet büyük ve umum dünya iþtirâk etmiþ bir piyango dâiresi kurulmuþ. Biz bu hapisteki beþyüz kiþi, herhalde hiç müstesnâsý yok ve kurtulmak mümkün deðil, bizi birer birer o meydana çaðýracaklar; ya "Gel idam ilânýný al, daraðacýna çýk", veya "Daimî haps-i münferid puslasýný tut, bu açýk kapýya gir." Veyahut "Sana müjde! milyonlar altun bileti sana çýkmýþ, gel al," diye her tarafta ilânatlar yapýlýyor. Biz de gözümüzle görüyoruz ki, birbiri arkasýnda o daraðaçlarýna çýkýyorlar. Bir kýsmýn asýldýklarýný müþahede ediyoruz. Bir kýsmý da , daraðaçlarýný basamak yapýp o duvarýn arkasýndaki piyango dâiresine girdiklerini; orada büyük ve ciddî memurlarýn kat'i haberleri ile görür gibi bildiðimiz bir sýrada, bu hapishanemize iki hey'et girdi. Bir kafile, ellerinde çalgýlar, þaraplar, zâhirde gayet tatlý helvalar, baklavalar var. Bizlere yedirmeðe çalýþtýlar. Fakat o tatlýlar zehirlidir. Ýnsî þeytanlar, içine zehir atmýþlar. Ýkinci cemaat ve hey'et, ellerinde terbiyenâmeler ve helâl ye- (Sh:Asâ.14) mekler ve mübarek þerbetler var. Bize hediye veriyorlar ve bil'ittifak beraber, pek ciddî ve kat'î diyorlar ki: "Eðer o evvelki hey'etin sizi tecrübe için verilen hediyelerini alsanýz, yeseniz; bu gözümüz önündeki þu daraðaçlarda baþka gördükleriniz gibi asýlacaksýnýz. Eðer bizim bu memleket Hâkiminin fermaniyle getirdiðimiz hediyeleri evvelkinin yerine kabul edip ve terbiye nâmelerdeki dualarý ve evradlarý okusanýz, o asýlmaktan kurtulacaksýnýz. O piyango dairesinde ihsan-ý þâhâne olarak herbiriniz milyon altun biletini alacaðýnýzý, görür gibi ve gündüz gibi inanýnýz. Eðer o haram ve þüpheli ve zehirli tatlýlarý yeseniz, asýlmaða gittiðiniz zamana kadar dahi o zehrin sancýsýný çekeceðinizi, bu fermanlar ve bizler müttefikan size kat'î haber veriyoruz" diyorlar. Ýþte bu temsil gibi, her vakit gördüðümüz ecel daraðacýnýn arkasýnda mukadderat-ý nev'i beþer piyangosundan ehl-i îman ve tâat için -hüsn-ü hâtime þartýyle- ebedî ve tükenmez bir hazinenin bileti çýkacaðýný; yüzde yüz ihtimal ile sefahet ve haram ve îtikadsýzlýk ve fýskda devam edenler -tevbe etmemek þartýyle- ya idam-ý ebedî (Âhirete inanmayanlara) veya dâimi ve karanlýk haps-i münferid (beka-i ruha inanan ve sefahetde gidenlere) ve þekavet-i ebediye ilâmýný alacaklarýný yüzde doksandokuz ihtimal ile kat'î haber veren, baþta ellerinde niþâne-i tasdik olan hadsiz mu'cizeler bulunan yüzyirmidört bin peygamberler (aleyhimüsselâm) ve onlarýn verdikleri haberlerin izlerini ve sinemada gibi gölgelerini, keþf ile, zevk ile görüp tasdik ederek imza basan yüzyirmidört milyondan ziyade evliyalar (kaddesallahü esrârehüm) ve o iki kýsým meþâhir-i insaniyenin haberlerini, aklen kat'î bürhanlarla ve kuvvetli hüccetlerle -fikren ve mantýken- yakînî bir surette ispat ederek tasdik edip imza basan milyarlar gelen geçen muhakkikler (*), müctehidler ve sýddýkînler; bil'icma mütevâtiren nev'-i insanýn güneþleri, kamerleri, yýldýzlarý olan bu üç cemaat-ý azîme ve bu üç taife-i ehl-i hakikat ve beþerin kudsî kumandanlarý olan bu üç büyük ve âli hey'etlerin fermanlarý ile verdikleri haberleri dinlemeyen ve saadet-i ebediyeye giden, onlarýn gösterdikleri yol olan sýrat-ý müstakimde gitmeyenler, yüzde doksandokuz dehþetli tehlike ihtimâlini nazara almayan ve bir tek muhbirin bir yolda tehlike var demesiyle o yolu býrakan, baþka uzun yolda hareket eden bir adam, elbette ve elbette vaziyeti þudur ki: Ýki yolun -hadsiz muhbirlerin kat'î ihbarlarý ile -en kýsa ve kolayý ve yüzde yüz Cennet ve saadet-i ebediyeyi kazandýraný býrakýp en daðdaðalý ve uzun ve sýkýntýlý ve yüzde doksandokuz Cehennem hapsini ve þekavet-i dâimeyi netice veren yolunu ihtiyar ettiði halde, dünyada iki yolun, bir tek muhbirin yalan olabilir haberiyle, yüzde bir tek ihtimal tehlike ve bir ___________________ (*) O muhakkiklerden tek birisi Risale-i Nur'dur. Yirmi senedir en muannid feylesoflarý ve mütemerrid zýndýklarý susturan eczalarý meydandadýr. Herkes okuyabilir ve kimse itiraz etmez. (Sh:Asâ.15) ay hapis imkâný bulunan kýsa yolu býrakýp, menfaatsiz, yalnýz zararsýz olduðu için uzun yolu ihtiyar eden bedbaht, sarhoþ divâneler gibi, dehþetli ve uzakta görünen ve ona musallat olan ejderhalara ehemmiyet vermez; sineklerle uðraþýyor. Yalnýz onlara ehemmiyet verir derecede aklýný, kalbini, ruhunu, insaniyetini kaybetmiþ oluyor. Mâdem hakikat-ý hal budur.. biz mahpuslar, bu hapis musibetinden intikamýmýzý tam almak için, o mübarek ikinci hey'etin hediyelerini kabul etmeliyiz. Yâni, nasýlki bir dakika intikam lezzeti ve birkaç dakika veya bir iki saat sefahet lezzetleriyle bu musibet, bizi onbeþ ve beþ ve on ve iki-üç sene bu hapse soktu; dünyamýzý bize zindan eyledi. Biz dahi bu musibetin raðmýna ve inadýna, bir iki saat müddet-i hapsi, bir-iki gün ibâdete ve iki-üç sene cezamýzý -mübarek kafilenin hediyeleriyle- yirmi-otuz sene bâki bir ömre; ve on ve yirmi sene hapiste cezamýzý, milyonlar sene Cehennem hapsinden affýmýza vesile edip, fâni dünyamýzýn aðlamasýna mukabil bâki hayatýmýzý güldürerek bu musibetten tam intikamýmýzý almalýyýz. Hapishâneyi, terbiyehâne gösterip; vatanýmýza ve milletimize birer terbiyeli, emniyetli, menfaatli adam olmaða çalýþmalýyýz. Ve hapishâne memurlarý ve müdürleri ve müdebbirleri dahi, câni ve eþkýya ve serseri ve katil ve sefâhetçi ve vatana muzýr zannettikleri adamlarý, bir mübarek dershânede çalýþan talebeler görsünler. Ve müftehirâne Allah'a þükretsinler. * * * Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts