Zum Inhalt springen
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Alle Aktivitäten

  1. Gestern
  2. Legend Killer

    Faiz ve Riba

    İsmail Kılıçarslan Bizim faiz düşmanlığımız Hz. Adem’den beridir 03:0027/05/2025, Salı Dün gazetemiz Yeni Şafak, “Faiz arttı, döviz yükseldi, enflasyon azdı, üretim düştü, sanayi duruyor” manşetiyle yayınlanınca pek çok eşim dostum bana ulaştı. Soruları ortaktı: “Ne oluyor?” Benim de cevabım netti: “Yahu bizim faize de faizli ekonomiye de düşmanlığımız Hz. Adem’e dayanır. Hz. Adem’in yeryüzüne indiği günden beri faiz bize haramdır ve faizle mücadeleyi bir ölüm kalım meselesi olarak değerlendiririz.” “Biz” dediğim toplama bir açıklık getirmem gerekir mi bilemiyorum. “Biz” işte. Allah’ın varlığına, birliğine ve hükümranlığına iman edenler. Şahsen benim bugün Türkiye’yi zorda bırakan temel meselenin faizli ekonomi olduğuna hiç şüphem yoktur. Ekonomi ilminden anladığım için değil. “Değil mi ki Allah faizi haram kılmıştır, faizin yaygınlaştığı bir yerde bereket olmaz” diye iman ettiğim için. Diğer yandan günümüzde faizin tanımının yeniden yapılması ve tanımın genişletilmesi zaruretine de inanıyorum. “Paradan para kazanılan her türlü işlemin faiz olarak değerlendirileceği bir ülke” hayali kuruyorum. Faiz ya da faizcilerin tanımlamayı çok sevdiği şekliyle “finans ekonomisi” dediğimiz zıkkım, parası olanın parasına para katması, parası olmayanınsa günden güne fakirleşmesi sonucundan başka bir sonuç doğurmaz. Doğurduğunu gören varsa anlatsın da anlayalım. “İnsana elinin emeğinden başkası yoktur” ayet-i kerimesinin tefsirlerinden birisi de pekâlâ “finans ekonomisi insanlığı mevcut felaketine sürüklemiştir” cümlesi olmalıdır. Lanetli kapitalizm, yedeğine aldığı finans ekonomisi zıkkımıyla bizimki gibi ülkelere “günü kurtarmak” isimli bir paket sunmuştur. Üretimin, sanayileşmenin, çileye talip olarak büyüyüp gelişmenin ne kadar da salakça bir şey olduğu anlatısı bizimki gibi ülkeler için hep “satın alınması gereken asıl anlatı” olarak dayatılmıştır. Gelinen noktada dayanışma ekonomisi, üretim ekonomisi, yüksek katma değerli teknoloji ekonomisi gibi meseleler geride, paradan para kazanma ekonomisi ön plandadır ülkemizde. Bunun, ekonomide “günü bile kurtarmadığı” ise çok açıktır. Finans ekonomisinin doğal seleksiyona imanı şart koşan bir yanı vardır. “Güçlü daha da güçlensin, zayıf ise hayatta kalmayı başaramazsa ölsün” cümlesiyle özetlenebilecek bir zulüm düzeneğinden söz ediyorum yani. Bugün küçük esnafın, asgari ücretle çalışanın, KOBİ’lerin hayatta kalması zorlaştıkça bankalardaki toplam mevduatın artması tam bununla ilgilidir. “Üretime dahil olmayan para(kaynak) toplayıp biriktirmek, onlardan para kazanmak haramdır” fetvası verebilecek cesur hocalarımız/insanlarımız da ufukta görünmemektedir. “Birikim” denilen büyülü kavramın sorunu şuradadır. Birikim, sadece sahibinin işine yarar. Oysa dolaşımdaki para (kaynak) toplumsal fayda sonucunu doğurur. Malumunuzdur. Allah’a değil bankaya güvenmek ve faizi bir “kaçınılmaz zorunluluk” olarak tanımlamak, Ortaçağ Avrupa’sında Yahudiler eliyle yerleştirilen bir olgudur. Elinin emeğine değil bankaya, finansa, paraya güvenmek “Yahudileşme temayülü”dür. 19. yüzyıl İslamcıları, meseleyi çabucak kavramış ve İslamcılığın başat üç umdesinden birini “faizli sistem karşıtlığı” olarak belirlemişlerdir. Dünyada ekonomik ve sosyal adaleti temin etmenin tek yolunun faizli sisteme karşı koymak olduğunu fark etmişlerdir çünkü. Yazık ki 20. yüzyıl boyunca “Müslümanlar da ne olursa olsun güçlü olmalıdır” yanlış fikrinin bir süreği olarak faizli sistemi yok etmenin yollarını aramayı bir kenara bırakıp “faizli sistemin helal alternatifleri” üzerinden yol almışlardır. Bu yolu başarmışlardır da başarmaya ama nasıl derler, konu hiçbir zaman o olmamıştır, olmayacaktır da. Müslümanları gücü haklılıklarından kaynaklanır zira. Başa döneyim. Faiz, olumlu sonuçlar da doğurabilecek bir olgu olsaydı Rabbimiz onu yasaklamazdı. Bu yalın gerçeği unutmanın gereği yoktur. Güçlü değil haklı olmanın yolu faiz düşmanlığıdır. Dolayısıyla bizim faiz düşmanlığımız Hz. Adem’den beridir. Üstelik faizin kişileri de ülkeleri de ne hale getirdiğini görecek gözümüz de vardır. Manşetimiz de bu gözün manşetidir. İyi ki Yeni Şafak vardır. İyi ki “bir başka dünya mümkün, bir başka Türkiye mümkün” demeye devam ediyordur.
  3. Letzte Woche
  4. Wa alaikum selam wa rahmatullah lieber Bruder, zunächst einmal möge Allah dir Geduld, Kraft und Sabr geben und deine ehrlichen Absichten segnen. Es ist spürbar, dass du aufrichtig, gottesfürchtig und mit reinem Herzen den Wunsch nach Ehe verfolgst, das ist keine Schwäche, sondern eine Stärke. Der Prophet Muhammad (saw) sagte: „Die Ehe ist meine Sunnah. Wer sich von meiner Sunnah abwendet, gehört nicht zu mir.“ (Ibn Majah). Allein schon dein Wunsch, auf halal-Weg eine Frau zu finden, ist in unserer heutigen Zeit etwas sehr Wertvolles. Möge Allah dir dafür Lohn geben. Was auffällt: In deinem ersten Beitrag war viel Selbstzweifel und Traurigkeit spürbar, du hattest noch keine Erfahrungen und hast dich klein gefühlt im Vergleich zu deinen Altersgenossen. Doch jetzt, ein Jahr später, sieht man, dass du mutige Schritte gegangen bist. Zwei Treffen hast du gehabt, und du zeigst dich offen, ehrlich und zielstrebig, das ist eine sehr gute Entwicklung, alhamdulillah. Auch dein Plan, die Umrah zu machen, ist ein großer Schritt, sowohl spirituell als auch vielleicht für dein Anliegen. Zu deiner Sorge: Viele muslimische Männer erleben Ähnliches. Sie sind ernsthaft, aber die Kommunikation gestaltet sich schwierig. Du bist nicht allein. Viele Schwestern berichten auf der anderen Seite, dass sie sich Männer wünschen, die klare Absichten haben. Dass du das schon beim ersten Treffen äußerst, ist zwar ehrlich, aber vielleicht etwas zu früh. Frauen wünschen sich Sicherheit, Vertrauen und auch das Gefühl, dass man sich zunächst auf menschlicher Ebene kennt. Ernsthaftigkeit ist wichtig, aber Timing ist auch eine Form von Weisheit (hikma). Was du tun kannst:Geduldig bleiben, aber nicht passiv. Allah sagt im Qur'an: „Wahrlich, nach der Erschwernis kommt die Erleichterung.“ (94:6). Dein Weg ist nicht ungewöhnlich. Manche finden mit 20 die Ehefrau, andere mit 30 oder später. Es geht nicht um Geschwindigkeit, sondern um Qualität. Arbeite weiter an dir selbst. Du bist in Ausbildung, bald fertig, das ist stark. Zeig dich weiterhin als verantwortungsvoller, reifer Mann. Frauen spüren das. Sei sozial aktiv, offline: Geh regelmäßig zur Moschee, mach dort mit, sprich mit Brüdern, sei präsent. Der Weg zur Ehe geht oft über Empfehlungen und Gemeinschaft. Ja, sprich mit einem Hodscha oder Imam. Ein Imam kann dir vielleicht helfen, dich einer Familie oder einer Schwester vorzustellen, die ähnliche Absichten hat. Und was die Umrah betrifft: Subhanallah, es ist möglich! Manche fanden ihren Ehepartner tatsächlich durch spirituelle Begegnungen. Mach deine Umrah mit aufrichtigem Herzen. Mach Du'a bei der Kaaba, auf Arafat oder in Medina. Dort sind Türen offen, die wir nicht sehen. Ein Tipp zu den Treffen: Sei weiterhin ehrlich, aber gib den Schwestern Raum. Zeig deine Ernsthaftigkeit, ohne direkt Druck aufzubauen. Frag mehr nach ihren Wünschen, Zielen, Vorstellungen. So schaffst du Vertrauen. Also, du bist nicht verzweifelt, du bist auf dem Weg. Und jeder, der sich bemüht, bekommt, was Allah für ihn bestimmt hat. Vielleicht prüft Allah deine Geduld, um dir eine Frau zu geben, die genau zu dir passt. Vielleicht prüft Er dich, um dich Ihm näherzubringen. Vergiss nicht: Die beste Ehe ist nicht die früheste, sondern die, die Allah segnet. Möge Allah dir eine gläubige, liebevolle und passende Partnerin schenken, die dir Kühle deiner Augen ist, wie es im Qur'an heißt (25:74). Selam und viel Baraka auf deinem Weg.
  5. Bin schon 28 und hatte in den letzten paar Monaten schon 2 Treffen mit muslimischen Frauen ( Keine Sorge bei jeweils beiden von denen war es nur 1 treffen um sich erstmal kennenzulernen) . Aber ich hab in beiden Fällen keinen Erfolg gehabt weil die nicht damit klarkamen dass ich meine ernsten Abischten schon früh nach dem ersten Treffen mitteile. Ich verzweifel da so ein bisschen, denn ich mache mir Gedanken um meine Zukunft. Na gut ich bin noch in der Ausbildung aber bin insallah nach 6 Monaten fertig und danach könnte ich fest arbeiten insallah. Die Sache ist auf der einen Seite soll man ja auf Allah vertrauen und warten bis die richtige kommt aber ich warte ja schon seit 28 Jahren und es tut sich noch nichts nicht falsch verstehen bitte. Aber auf der anderen Seite muss man sich auch bemühen eine Frau zu bekommen und mein Traum ist es halt zu heiraten und das am besten bevor es zu spät wird und solange ich noch Kinder zeugen kann im halbwegs jungen Alter ect. Hat hier jemand auch die selbe Situation gehabt wie ich? Was kann man machen? Muss by the way auch erzählen, dass ich bald im Juli meine Umrah mache und mir wurde gesagt , dass die Umrah auch eine Gelegenheit sein könnte eine Frau zu finden, aber ich konnte mir das zuerst schwierig vorstellen. wie seht ihr das? Oder könnte man auch einfach hier in Deutschland zu einem Hodscha gehen und ihm dieses Anliegen erzählen und er organisiert ein Treffen zwischen einer der Frauen in meiner Moschee und mir? Bitte um Ratschläge wäre dankbar selamaleykum
  6. Webmaster

    Imposter

    https://play.google.com/store/apps/details?id=appinventor.ai_mwoswo.imposter Das beliebte Imposter-Spiel jetzt auf Android.
  7. Früher
  8. Malcolm X: Kimlik ve Özgürleşme Arayışındaki Bir Ömrün Mirası Kölelik geçmişine karşı çıkan bir insanın inanç ve adalet uğruna verdiği mücadele günümüzde hâlâ yankılanıyor. 100 yıl önce bugün dünyaya gelen Malcolm X'in yaşamı, kişisel dönüşümün ve siyasal direnişin iç içe geçtiği güçlü bir mirasa dönüştü. Malcolm X, 19 Mayıs 1925’teki doğumundan 100 yıl sonra bugün bile direnişin sembolü olmaya devam ediyor. Malcolm’ın yaşam öyküsü derinlikli olduğu kadar çelişkilere de sahip. Little soyadıyla ABD’nin Nebraska eyaletindeki Omaha şehrinde dünyaya gelen Malcolm, hayatı boyunca birden fazla kez dönüşüm geçirdi ve her zaman daha olumlu bir kişiliğe doğru yolculuk etti. Malcolm Little’in Gençlik Yılları ve Kimlik Arayışı Babasının cinayet şüphesi taşıyan ölümünün ve annesinin akıl hastanesine yatırılmasının ardından 12 yaşında annesiz ve babasız kaldı. Bir süre koruyucu ailenin yanında kaldıktan sonra doğduğu Omaha’dan ayrılıp Bostan’e yerleşen Malcolm, şiddet ve ırkçılığın yaygın olduğu çetin bir büyük şehir ortamında büyüdü. Malcolm’ın hayatı küçük yaşlardan itibaren çalkantı ve zorluklarla geçti. Bütün bu zorluklar onu nihayetinde kendini tanıma ve dönüştürme yoluna soktu. 1946’da hapse atılmasından önceki yıllarda, hayatın zorlukları ve sosyal adaletsizliklerle sürekli yüzleşmesi onu şekillendirdi. Farkındalığını keskinleştiren ve daha sonraki inançlarının temellerini atan bu deneyimleri oldu. Malcolm’ın hayatındaki dönüm noktası, hapishanede kendisini ve dünyasını daha derinlemesine anlamanın kapısını araladığında gerçekleşti. Bu süre zarfında, dinde sadece teselli bulmakla kalmadı, aynı zamanda kimliğini yeniden tanımlayan bir bakış açısı da buldu. İslam’a yüzeysel bir merakla değil, yoğun bir kendini gerçekleştirme ve içsel değişim süreci olarak yöneldi. Hapishanede adalet, insan onuru ve inancın önemi hakkında düşünmeye başladı ve bu düşünceler daha sonra topluma karşı tutumunun temellerini attı. Malcolm X Adını Alışı ve Nation of Islam’dan Ayrılışı Serbest bırakıldıktan sonra Malcolm X, Nation of Islam’da (İslam Milleti) kendisine destek ve net bir ideoloji sunan bir topluluk buldu. Hareketin lideri olan Elijah Muhammed’in öğretileri onda Afro-Amerikan nüfusun kurtuluşuna dair sarsılmaz bir inanç uyandırdı. Bu süre zarfında ırkçılık ve baskı konusundaki görüşleri keskinleşti ve milyonlarca insanı ötekileştiren bir sisteme karşı güçlü bir şekilde konuştu. Din değiştirdikten sonra Malcolm Little olan adını da Malcolm X olarak değiştirdi. Bu, sömürgeci geçmişinden feragat ettiğinin bilinçli bir işaretiydi. “X” harfi, atalarının köleleştirilmesi nedeniyle orijinal Afrikalı isminin kaybını simgeliyordu. Bununla birlikte, örgütte geçirdiği zaman çatışmadan uzak değildi. Nation of Islam gerçek İslam’ı temsil etmiyordu. Bu nedenle Malcolm ile grup arasındaki görüş ayrılıkları ve iç gerilimler, hareketin liderlik yapılarıyla arasında giderek gerginleşen bir ilişkiye yol açtı. Bu anlaşmazlıklar aynı zamanda, yerleşik otoritelere karşı çıkmak anlamına gelse bile, Malcolm’un yorulmak bilmeyen hakikat ve adalet arayışını da yansıtıyordu. Hac Sırasındaki Manevi Uyanışı ve Kimlik Değişimi 1964’te Mekke’ye yaptığı hac yolculuğu Malcolm X’in hayatında belirleyici bir dönüm noktası oldu. Bu kutsal yolculuğun sıcağında, karşılıklı saygıları ve derin maneviyatları üzerinde kalıcı bir etki bırakan çok çeşitli Müslümanlarla karşılaştı. Farklı ülkelerden ve etnik kökenlerden gelen, farklı ten renklerine ve kültürlere sahip Müslümanların birbirleriyle nasıl uyum içinde olduklarını gördü. Bu karşılaşmalar önceki inançlarını yeniden değerlendirmesine yol açtı ve radikal bir içsel dönüşümün yolunu açtı. Bu yoğun ruhani deneyimin etkisi altında, yeni kimliğini ve inançlarını ortaya koymak için adını yeniden değiştirdi. Bu, onu önceki mensubiyetinin dogmatik inançlarından ayıran ve otantik bir İslam anlayışına giden yolu açan bir kendini yenileme anıydı. Mekke’ye yaptığı hac ziyaretinden sonra, ruhani yenilenmesini ve Müslüman dünyasına bağlılığını vurgulamak için adını tekrar El-Hac Malik El-Shabazz olarak değiştirdi. Her iki isim değişikliği de sadece kişisel kararlar değil, aynı zamanda ABD’deki siyah nüfusa yönelik tarihsel baskıya karşı siyasi ifadelerdi. Irkçılık Karşıtlığının Simgelerinden Muhammed Ali ile İlişkisi Malcolm X, sporun ışıltılı dünyasında, kendisi gibi adalet ve saygı çağrısını içinde taşıyan ve aynı zamanda İslam’ı seçen bir başka karizmatik bir boksör olan Muhammed Ali ile tanıştı. Bu iki ismin tanışması, geçici bir karşılaşmadan daha fazlasıydı: Özünde aynı kendi kaderini tayin etme ve baskıya karşı direniş vizyonunu paylaşan iki ruhu birbirine bağladı. Bu bağlantı Malcolm X’in şöhretine de katkıda bulundu ve hayat hikayesini daha geniş bir kitleye ulaştırdı. Ancak Malcolm X, Ali’nin de Nation of Islam’dan ayrılmasını istedi. Ali, biyografisine göre, o dönemde bunu yapmaya hazır değildi: “Elijah Muhammad bana ‘Muhammad Ali’ ismini verdi. Benim için o, beni özgürleştiren adamdı! […] Yolculuğumun bu noktasında, onun öğretilerinden şüphe etmeye hazır değildim. Sonunda, Elijah Muhammad, Malcolm ile bağımı koparmam konusunda ısrar ettiğinde, bir karar vermek zorunda kaldım.” (Muhammad Ali, 2005, s. 135). Bu çatışmalar nedeniyle, Ali daha sonra Malcolm X’ten uzak dursa da Malcolm X, aralarındaki iletişimi sürdürmeye çalıştı. Gana’da duygusal bir an yaşandı. Ali, Gana’da bir turdayken, Malcolm X Amerika’ya dönüş yolculuğunda orada mola verdi. Malcolm X, Ali’yi gördüğünde ona yaklaşarak selamlamak istedi, ancak Ali ondan yüz çevirdi. Ali, biyografisinde bu olayı şöyle anlatır: “Malcolm’a sırtımı dönmek hayatım boyunca pişmanlık duyacağım büyük bir hataydı. Keşke ona ne kadar üzgün olduğumu ve pek çok konuda ne kadar haklı olduğunu söyleyebilseydim ama ben buna fırsat bulamadan öldürüldü. O bir vizyonerdi – hepimizden çok ilerideydi” (Muhammad Ali, 2005, s. 136). Ali daha sonra, Nation of Islam’ın yanlış bir İslam’ı temsil ettiğini fark etti: “Elijah’ın vaaz ettiği bazı şeyler, gerçek İslam’ın öğretilerine ait değildi. […] Onun ölümünden sonra, oğlu Wallace D. Muhammad, Nation’ın ruhani liderliğini devraldı ve beni ve babasının birçok takipçisini Sünni İslam’ın ana akımına yönlendirdi. Malcolm, gerçeği ilk fark eden kişiydi” (Muhammad Ali, 2005, s. 135 ve devamı). Cinayete Kurban Giden Malcolm, Bir Simgeye Dönüştü 21 Şubat 1965’te, Malcolm X’in hayatı trajik bir şekilde sona erdi. New York’taki Audubon Ballroom’da bir konuşma yaparken, eşi ve çocuklarının gözleri önünde birkaç kurşunla vurularak öldürüldü. Suikastçılar, Nation of Islam üyeleriydi ve onun hareketten ayrılmasını ihanet olarak görüyorlardı. Ancak bu cinayet hayatını sonlandırmış olsa da bir efsanenin başlangıcı oldu. Suikastı, sivil haklar hareketi içindeki gerilimleri ortaya koydu ve onun sözlerinin, mevcut güç yapılarını korumak isteyenler için ne kadar tehlikeli olduğunu gösterdi. Düşmanları, onun sesini susturmaya çalıştı, ancak mirası ölümsüzleşti. Bugün bile, hikâyesi milyonlara ilham veriyor ve adalet vizyonu, baskı ve ırkçılığa karşı direnen herkesin mücadelesinde yaşamaya devam ediyor. Siyasi çalışmalarının dışında Malcolm X kendini işine adamış bir aile babasıydı. Betty Shabazz ile evliydi ve altı kız çocuğu babasıydı. Yoğun kamusal yaşamına rağmen sevgi dolu bir eş ve baba olmaya gayret etti. Suikaste kurban gitmesi ailesinde derin bir yara açtı ve Betty Shabazz ölümüne kadar onun anısına ve çocuklarının yetiştirilmesine kendini adadı. Hayatını Anlatan Otobiyografisi ve Spike Lee Filmi Yazar Alex Haley’in 1964 yılında kendisiyle yaptığı görüşmelerin ardından kaleme aldığı otobiyografisi (Malcolm X, 1992) bugüne kadar okuduğum en iyi kitaplardan biri. Zalim güçlere karşı korkusuzca savaşan bir adamın kendi sözleriyle anlatılan bu kitap, onun zihnine dair derin bir kavrama imkanı sunuyor ve kendini özgürleştirme mesajını pek çok kişi için anlaşılır kılıyor. Malcolm’un hayatını canlı bir şekilde tasvir eden bu kitap, sonraki nesillere ilham verdi ve hâlâ sosyal adalet mücadelesi için önemli bir tanıklık olmaya devam ediyor. Malcolm X’in hayatı 1992 yılında ünlü yönetmen Spike Lee tarafından yönetilen etkileyici biyografik film “Malcolm X”te ele alındı. Filmde Malcolm X’i canlandıran Denzel Washington’un performansı, kariyerinin en iyi oyunculuk performanslarından biri olarak kabul edilmektedir. Film, yukarıda bahsi geçen otobiyografiye dayanıyordu. Titiz bir araştırma ve tarihî olayların gerçekçi bir şekilde sahnelenmesi ile iddialı ve ayrıntılı bir yapımdı. Filmin aldığı tepkiler çok büyüktü. Eleştirmenler özellikle Washington’ın Malcolm X’in hem radikalizmini hem de içsel gelişimini yakalayan incelikli tasvirini övdü. Film birçok ödül aldı ve Washington’ın performansıyla Oscar’a aday gösterildi. Film, Malcolm X’i sadece kutuplaştırıcı bir figür olarak değil, derin bir ruhani ve siyasi yolculuğa sahip karmaşık bir insan olarak gösterdiği için özellikle Afro-Amerikan toplumunda bir dönüm noktası olarak kutlandı. Malcolm X, bugün de sivil haklar hareketinin en önemli sinemasal keşiflerinden biri olarak kabul ediliyor ve yeni nesillere onun mirasıyla ilgilenmeleri için ilham vermeye devam ediyor. Malcolm X’in Medya Eleştirisi ve Irkçılığa Karşı Mücadelesi Malcolm X, medyaya keskin ifadelerle tarif ettiği katı bir şüphecilikle yaklaştı. Basın hakkında şöyle demişti: “Medya dünyadaki en güçlü kurumdur. Masumu suçlu, suçluyu da masum gösterme gücüne sahiptir. Ve bu güçtür çünkü kitlelerin zihinlerini kontrol eder.” Başka bir yerde de benzer şekilde şöyle demişti: “Eğer dikkatli olmazsanız, gazeteler ezilen insanlardan nefret etmenizi ve ezenleri sevmenizi sağlar.” Ona göre medya tarafsız bilgi kaynakları değil, mevcut güç yapılarını pekiştirmek ve çarpıtılmış bir gerçekliği aktarmak için kullanılan araçlardı. Tek taraflı haberciliği ve ön yargıları körüklemeye ve azınlıkları marjinalleştirmeye hizmet eden hedef odaklı dil kullanımını eleştirdi. Bizi her zaman yayılan gerçeği sorgulamaya ve arka plandaki manipülasyonu fark etmeye çağıran sözleri, bugün de medyaya eleştirel bir gözle bakmamız için itici bir güç oluşturuyor. Malcolm X’in inançlarının merkezine yerleştirdiği fikirler bugün her zamankinden daha günceldir. Irkçılığa ve adaletsizliğe karşı verdiği tavizsiz mücadele, bölünmüş bir toplumun kısıtlamalarına ve önyargılarına boyun eğmeyi reddeden bir tutuma tanıklık etmektedir. Sözleri ve eylemleri, özgürleşmeye giden yolun kişinin kendi onurunu tanımasından ve toplumun gücüne sarsılmaz bir inanç duymasından geçtiğini hatırlatmaktadır. Onun hayatında özgürlük arayışıyla ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olan ırkçılık karşıtı fikir, bugün de bizi ezilenlerin sesini duymaya ve her türlü ayrımcılığa karşı durma cesaretine sahip olmaya çağırıyor. Martin Luther King Jr. ile Ortak Hedefi: Afro-Amerikalıların Özgürleşmesi Genellikle birbirlerinin zıttı olarak gösterilseler de Malcolm X ve Martin Luther King Jr. Afro-Amerikan nüfusun özgürleştirilmesi hedefini paylaşıyordu. King şiddet içermeyen direnişi savunurken, Malcolm X doğrudan yüzleşmeyi tercih etmiştir. Ancak ölümünden kısa bir süre önce tavrı değişmeye başladı ve mücadelelerinin birbirini tamamladığını fark etti. İkili arasındaki görüşme kısa sürdü ama karşılıklı saygıları arttı. Ortak mirasları, farklı stratejilerin aynı adalet mücadelesini ilerletebileceğini göstermektedir. Malcolm X’in Mirası ve Günümüze Kadar Süren Etkisi Malcolm X’in önemi yalnızca yaşam öyküsünün geriye dönük olarak anlatılmasında değil, her şeyden önce bir asır sonra bile hâlâ yaydığı ilhamda yatmaktadır. Adaletsizlik üzerine kurulu bir sisteme karşı durma cesareti ve değişimin gücüne olan sarsılmaz inancı onu zamansız bir ikon haline getirmiştir. Irkçılık ve ön yargının hâlâ yaygın olduğu bir dünyada, onun hayatı bize adalet için mücadelenin asla bitmeyeceğini hatırlatıyor. İnançlarını somutlaştırma biçimi ve kişisel fedakârlıklarda bulunmaya hazır olması, bireysel cesaret ve kararlılığın kolektif ilerlemeyi nasıl sağlayabileceğinin bir örneğidir. Malcolm X çok sayıda siyasi harekete ilham vermiştir. Onun mirası, adalet ve polis şiddetine karşı direniş çağrısını sürdüren Black Lives Matter gibi günümüzün ırkçılık karşıtı hareketlerinde de bulunabilir. Konuşmaları ve yazıları, dünya çapında sistematik baskıya karşı mücadele eden aktivistler için bir motivasyon kaynağı olmaya devam etmektedir. Etkisi siyasetin çok ötesine, popüler kültüre kadar uzanmaktadır. Public Enemy, Tupac Shakur ve Kendrick Lamar gibi müzisyenler şarkılarında ondan alıntılar yapmışlardır. Sanatçılar onu resimlerinde tasvir etmiş, çok sayıda film ve kitap onun hikayesini ele almıştır. Gözlüklü, yumruğunu kaldırmış ya da bir kitabın üzerine eğilmiş tefekkür halindeki ikonik görüntüsü, siyah direnişin en güçlü sembollerinden biri olmaya devam ediyor. Malcolm X’in Mesajı ve Mücadelesi Günümüz İçin Ne Anlatıyor? Malcolm X’in mirası tarihe mal olmuş bir hatıradan çok daha fazlasıdır; bugün eşitlik ve insan onuru için ayağa kalkmaya yönelik canlı bir çağrıdır. Benimsediği ilkeler ve seçtiği yol sadece ırkçılıktan doğrudan etkilenenlere değil, daha adil ve empatik bir dünyaya inanan herkese ilham vermektedir. Yazıları ve konuşmaları, bizi kararlı olmaya ve her zaman adaletsizliğe karşı durma cesaretine sahip olmaya teşvik eden ölümsüz bir ruhla yankılanıyor. Onun mesajı on yıllar boyunca yankılanıyor ve toplumsal bölünmelerin bir kez daha toplumu zorladığı bu dönemde bize değerli bir ilham kaynağı sunuyor. Siyasi kutuplaşmanın ve artan eşitsizliğin damgasını vurduğu bir çağda, onun mirası bizi diyalog aramaya ve köprüler kurmaya davet ediyor. Malcolm X, daha iyi bir geleceğe giden yolun kişinin kendi gücünün farkına varması ve sorumluluğu paylaşmasından geçtiğini hatırlatmaya devam ediyor: Bu fikir yüz yıl önce olduğu kadar bugün de canlı. Dr. Cemil Şahinöz, Perspektif Dergisi https://perspektif.eu/2025/05/19/malcolm-x-kimlik-ve-ozgurlesme-arayisindaki-bir-omrun-mirasi/
  9. Systemische Beratung und Interkulturelle Kompetenz. Beratung und Therapie im Kontext von Migrantenfamilien Zum Bestellen: https://www.awin1.com/cread.php?awinmid=14158&awinaffid=1056401&ued=https%3A%2F%2Fwww.thalia.de%2Fshop%2Fhome%2Fartikeldetails%2FA1075419411 Wie können Berater und Therapeuten kulturelle Vielfalt verstehen und achtsam damit umgehen? Dieses Buch verbindet systemische Beratung mit interkultureller Kompetenz und zeigt praxisnah, wie kulturelle Sensibilität im Beratungsalltag umgesetzt werden kann. Es beleuchtet die Herausforderungen und Chancen im Umgang mit Migrantenfamilien und vermittelt effektive Methoden zur Lösungsfindung und Ressourcenstärkung. Erfahren Sie, wie Brücken zwischen unterschiedlichen Kulturen gebaut und familiäre Dynamiken sensibel begleitet werden können – mit Blick auf kulturelle Kontexte. Ein unverzichtbarer Begleiter für alle, die professionell und einfühlsam beraten wollen.
  10. 100 Jahre Malcolm X – Seine Bedeutung für Heute Malcolm X ist bis heute, 100 Jahre nach seiner Geburt am 19.05.1925, ein Symbol des Widerstands. Er war ein Mensch, dessen Lebensgeschichte tiefgreifend und zugleich widersprüchlich war. Mehrmals im Leben erlebte er Wandlungen, immer zu einem positiveren Selbst. Seine jungen Jahre Schon in jungen Jahren prägte ihn das raue Umfeld der Großstadt, in dem Gewalt und Rassismus alltäglich waren. Sein früher Lebensweg war von Umbrüchen und Entbehrungen gekennzeichnet, die ihn letztlich auf einen Weg der Selbsterkenntnis und Transformation führten. In den Jahren vor seiner Inhaftierung im Jahre 1946 formten ihn die Härten des Lebens und die konstante Auseinandersetzung mit gesellschaftlichen Ungerechtigkeiten. Es war diese prägende Erfahrung, die ihm das Bewusstsein schärfte und den Grundstein für seine späteren Überzeugungen legte. Die Suche nach Identität und der Weg zum Glauben Der Wendepunkt in Malcolm X‘ Leben ereignete sich, als er im Gefängnis die Tür zu einem tieferen Verständnis seiner selbst und seiner Welt öffnete. Während dieser Zeit fand er in der Religion nicht nur einen Trost, sondern auch eine Perspektive, die seine Identität neu definierte. Der Eintritt in den Islam erfolgte nicht aus oberflächlicher Neugier, sondern war ein intensiver Prozess der Selbsterkenntnis und des inneren Umbruchs. Im Gefängnis begann er, über Gerechtigkeit, Menschenwürde und die Bedeutung des Glaubens nachzudenken, und diese Überlegungen legten den Grundstein für seine spätere Haltung gegenüber der Gesellschaft. Die Bedeutung seines Namenswechsels Nach seiner Konvertierung änderte er auch seinen Namen von Malcolm Little zu Malcolm X. Dies war ein bewusstes Zeichen der Abkehr von seiner kolonialen Vergangenheit. Der Buchstabe “X“ symbolisierte den Verlust seines ursprünglichen afrikanischen Namens durch die Versklavung seiner Vorfahren. Nach seiner Pilgerreise nach Mekka im Jahre 1964 änderte er seinen Namen erneut in El-Hajj Malik El-Shabazz, um seine spirituelle Erneuerung und seine Zugehörigkeit zur muslimischen Welt zu unterstreichen. Beide Namenswechsel waren nicht nur persönliche Entscheidungen, sondern auch politische Statements gegen die historische Unterdrückung der Schwarzen Bevölkerung in den USA. Nation of Islam und die ersten Konflikte Nach seiner Entlassung fand Malcolm X in der “Nation of Islam“ eine Gemeinschaft, die ihm Halt und eine klare Ideologie bot. Die Lehren von Elijah Muhammad entfachten in ihm den unerschütterlichen Glauben an die Befreiung der afroamerikanischen Bevölkerung. In dieser Zeit schärften sich seine Ansichten zu Rassismus und Unterdrückung, und er sprach sich entschieden gegen ein System aus, das Millionen an Menschen marginalisierte. Dennoch war seine Zeit in der Organisation nicht frei von Konflikten. Die “Nation of Islam“ verkörperte keinen authentischen Islam. Unterschiedliche Auffassungen und interne Spannungen zwischen Malcolm und der Gruppe führten daher zu einer zunehmend angespannten Beziehung zwischen ihm und den Führungsstrukturen der Bewegung. Diese Auseinandersetzungen spiegelten zugleich seinen unermüdlichen Drang wider, Wahrheit und Gerechtigkeit zu suchen, auch wenn dies bedeutete, sich gegen etablierte Autoritäten zu stellen. Die spirituelle Erweckung während der Hadsch und der Wandel der Persönlichkeit Die Pilgerreise nach Mekka markierte einen entscheidenden Wendepunkt in Malcolm X‘ Leben. In der Hitze dieser heiligen Reise begegnete er einer Vielfalt von Muslimen, deren gegenseitiger Respekt und tiefe Spiritualität ihn nachhaltig beeindruckten. Er sah, wie Muslime aus allen Ländern und Ethnien, mit verschiedenen Hautfarben und Kulturen, miteinander harmonierten. Diese Begegnungen führten zu einer Neubewertung seiner bisherigen Glaubensinhalte und ebneten den Weg für eine radikale innere Transformation. Unter dem Eindruck dieser intensiven spirituellen Erfahrung änderte er seinen Namen erneut, um seine neue Identität und seinen Glauben zu manifestieren. Es war ein Moment der Selbsterneuerung, der ihn von den dogmatischen Vorstellungen seiner früheren Zugehörigkeit trennte und ihm den Weg zu einem authentischen Verständnis des Islam ebnete. Sein Verhältnis zu Muhammad Ali In der schillernden Welt des Sports traf Malcolm X auf Muhammad Ali, einen weiteren charismatischen Kämpfer, der wie er den Ruf nach Gerechtigkeit und Respekt in sich trug und ebenfalls zum Islam konvertierte. Ihre Begegnung war mehr als ein flüchtiges Aufeinandertreffen; sie verband zwei Seelen, die im Kern dieselbe Vision von Selbstbestimmung und Widerstand gegen Unterdrückung teilten. Diese Verbindung trug auch zur Bekanntheit von Malcolm X bei und machte seine Lebensgeschichte einem breiteren Publikum zugänglich. Malcolm wollte, dass Muhammad Ali ebenfalls die “Nation of Islam“ verlässt. Doch Ali war damals, laut seiner Biographie, noch nicht bereit dafür: „Elijah Muhammad hatte mit den Namen ´Muhammad Ali´ gegeben. Für mich war er der Mann, der mich befreit hatte! […] An diesem Punkt meiner Reise war ich einfach noch nicht bereit dafür, an seinen Lehren zu zweifeln. Ich wurde zu einer Entscheidung gezwungen, als Elijah Muhammad schließlich darauf bestand, dass ich mit Malcolm brach“ (Muhammad Ali, 2005, S. 135). Auf Grund seiner Konflikte mit der “Nation of Islam“ hielt Muhammad Ali später jedoch Abstand zu Malcolm X, obwohl dieser weiterhin versuchte, den Kontakt aufrechtzuerhalten. Ein emotionales Moment ereignete sich dabei in Ghana. Muhammad Ali war gerade auf einer Tour in Ghana und Malcolm X machte dort einen Zwischenstopp auf seiner Rückreise nach Amerika. Als Malcolm X, Muhammad Ali sah, ging er auf ihn zu und wollte ihn begrüßen. Doch Muhammad Ali wendete sich von ihm ab. In seiner Biographie schreibt Ali hierzu: „Dass ich Malcolm den Rücken zudrehte, war ein großer Fehler, den ich mein Leben lang bereuen werde. Ich wünschte, ich hätte ihm noch sagen können, wie Leid es mir tat und wie Recht er in so vielen Dingen gehabt hatte Aber er wurde ermordet, bevor ich die Chance dazu bekam. Er war ein Visionär – uns allen weit voraus“ (Muhammad Ali, 2005, S. 136). Ali erkannte später selbst, dass die “Nation of Islam“ einen falschen Islam verkörperte: „Einige Dinge, die Elijah predigte, gehörten nicht zur Lehre des wahren Islam. […] Nach seinem Tod übernahm sein Sohn Wallace D. Muhammad die geistliche Leitung der Nation und führte mich und viele weitere Anhänger seines Vaters zur Hauptströmung des sunnitischen Islam. Malcolm hatte als Erster die Wahrheit erkannt“ (Muhammad Ali, 2005, S.135ff) Seine Ermordung Am 21. Februar 1965 endete das Leben von Malcolm X auf tragische Weise. Während einer Rede im Audubon Ballroom in New York wurde er vor den Augen seiner Frau und seiner Kinder von mehreren Schüssen getroffen und ermordet. Die Attentäter, Mitglieder der “Nation of Islam“, sahen in ihm einen Verräter, nachdem er sich von der Bewegung abgewandt hatte. Doch sein Tod war mehr als nur das Ende eines Mannes – es war der Beginn einer Legende. Seine Ermordung offenbarte die Spannungen innerhalb der Bürgerrechtsbewegung und zeigte, wie gefährlich seine Worte für jene waren, die bestehende Machtstrukturen erhalten wollten. Doch obwohl seine Feinde versuchten, seine Stimme zum Schweigen zu bringen, wurde sein Erbe unsterblich. Bis heute inspiriert seine Geschichte Millionen, und seine Vision von Gerechtigkeit lebt in den Kämpfen all jener weiter, die sich gegen Unterdrückung und Rassismus auflehnen. Seine Rolle als Familienvater Abseits seiner politischen Arbeit war Malcolm X ein engagierter Familienmensch. Er war mit Betty Shabazz verheiratet und Vater von sechs Töchtern. Trotz seines intensiven öffentlichen Lebens bemühte er sich, ein liebevoller Ehemann und Vater zu sein. Seine Ermordung hinterließ eine tiefe Wunde in seiner Familie, und Betty Shabazz setzte sich bis zu ihrem Tod für sein Andenken und die Erziehung ihrer Kinder ein. Autobiographie Seine Autobiographie (Malcolm X, 1992), welches von Alex Haley nach Gesprächen mit ihm im Jahre 1964 verfasst wurde, ist eins der besten Bücher, die ich je gelesen habe. Sie erzählt in den eigenen Worten eines Mannes, der unerschrocken gegen die Mächte der Unterdrückung kämpfte, bieten einen tiefen Einblick in seine Gedankenwelt und macht seine Botschaft der Selbstbefreiung für viele verständlich. Die lebendige Darstellung seines Lebens inspiriert Generationen und bleibt ein bedeutendes Zeugnis des Kampfes um soziale Gerechtigkeit. Die Verfilmung Das Leben von Malcolm X wurde 1992 in dem eindrucksvollen Biopic Malcolm X verfilmt, unter der Regie des renommierten Filmemachers Spike Lee. In der Hauptrolle brillierte Denzel Washington, dessen Darstellung von Malcolm X als eine der besten schauspielerischen Leistungen seiner Karriere gilt. Der Film basierte auf der eben erwähnten Autobiographie. Die Produktion war ambitioniert und aufwendig, mit sorgfältiger Recherche und authentischer Inszenierung der historischen Ereignisse. Die Reaktionen auf den Film waren überwältigend. Kritiker lobten insbesondere Washingtons nuancierte Darstellung, die sowohl die Radikalität als auch die innere Entwicklung von Malcolm X einfing. Der Film erhielt mehrere Auszeichnungen und eine Oscar-Nominierung für Washingtons Leistung. Besonders in der afroamerikanischen Gemeinschaft wurde der Film als Meilenstein gefeiert, da er Malcolm X nicht nur als polarisierende Figur, sondern als komplexen Menschen mit einer tiefen spirituellen und politischen Reise zeigte. Bis heute gilt Malcolm X als eine der bedeutendsten filmischen Auseinandersetzungen mit der Bürgerrechtsbewegung und inspiriert neue Generationen, sich mit seinem Vermächtnis auseinanderzusetzen. Sein Bild von den Medien Malcolm X beobachtete die Medien mit einer scharfen Skepsis, die sich in seinen pointierten Aussagen widerspiegelte. Er stellte fest: „Die Medien sind die mächtigste Einrichtung der Welt. Sie haben die Macht, die Unschuldigen schuldig und die Schuldigen unschuldig erscheinen zu lassen. Und das ist Macht, weil sie den Verstand der Masse kontrolliert.“ An anderer Stelle sagte er ähnlich: „Wenn du nicht aufpasst, werden die Zeitungen dich dazu bringen die Menschen zu hassen, die unterdrückt werden und jene zu lieben, die unterdrücken.“ Für ihn waren die Medien nicht neutrale Informationsquellen, sondern Instrumente, die genutzt wurden, um bestehende Machtstrukturen zu zementieren und eine verzerrte Realität zu vermitteln. Er kritisierte die einseitige Berichterstattung und den gezielten Einsatz von Sprache, der dazu diente, Vorurteile zu schüren und Minderheiten zu marginalisieren. Seine Worte forderten dazu auf, die propagierte Wahrheit stets zu hinterfragen und die Manipulationen im Hintergrund zu erkennen, was auch heute noch als Anstoß dient, sich kritisch mit den Medien auseinanderzusetzen. Antirassismus als zeitlose Botschaft Die Ideen, die Malcolm X in den Mittelpunkt seiner Überzeugungen stellte, sind auch heute aktueller denn je. Sein kompromissloser Kampf gegen Rassismus und Ungerechtigkeit zeugt von einer Haltung, die sich weigert, sich den Zwängen und Vorurteilen einer gespaltenen Gesellschaft zu beugen. Seine Worte und Taten erinnern daran, dass der Weg zur Emanzipation durch die Anerkennung der eigenen Würde und den unerschütterlichen Glauben an die Kraft der Gemeinschaft führt. Der antirassistische Gedanke, der in seinem Leben untrennbar mit dem Streben nach Freiheit verbunden war, fordert auch uns heute dazu auf, die Stimmen der Unterdrückten zu hören und den Mut aufzubringen, gegen jede Form von Diskriminierung einzustehen. Vergleich mit Martin Luther King Jr. Obwohl sie oft als Gegensätze dargestellt wurden, teilten Malcolm X und Martin Luther King Jr. das Ziel der Befreiung der afroamerikanischen Bevölkerung. Während King für gewaltlosen Widerstand eintrat, setzte Malcolm X auf direkte Konfrontation. Kurz vor seinem Tod begann sich jedoch seine Haltung zu verändern, und er erkannte, dass ihre Kämpfe sich ergänzten. Ein Treffen zwischen den beiden blieb kurz, doch ihr gegenseitiger Respekt wuchs. Ihr gemeinsames Vermächtnis zeigt, dass verschiedene Strategien denselben Kampf für Gerechtigkeit vorantreiben können. Erbe und Heldentum in der modernen Gesellschaft Die Bedeutung von Malcolm X liegt nicht allein in der Retrospektive seiner Lebensgeschichte, sondern vor allem in der Inspiration, die er auch nach einem Jahrhundert noch ausstrahlt. Sein Mut, sich gegen ein System zu stellen, das auf Ungerechtigkeit beruhte, und sein unerschütterlicher Glaube an die Kraft des Wandels, machen ihn zu einer zeitlosen Ikone. In einer Welt, in der Rassismus und Vorurteile immer noch allgegenwärtig sind, erinnert uns sein Leben daran, dass der Kampf für Gerechtigkeit niemals endet. Die Art und Weise, wie er seine Überzeugungen verkörperte und bereit war, persönliche Opfer zu bringen, ist ein Beispiel dafür, wie individueller Mut und Entschlossenheit kollektiven Fortschritt bewirken können. Sein Einfluss auf spätere Bewegungen Malcolm X inspirierte zahlreiche politische Bewegungen. Sein Erbe findet sich auch in heutigen antirassistischen Bewegungen wie Black Lives Matter wieder, die seine Forderung nach Gerechtigkeit und Widerstand gegen Polizeigewalt fortführen. Seine Reden und Schriften sind weiterhin eine Quelle der Motivation für Aktivisten weltweit, die gegen systematische Unterdrückung kämpfen. Malcolm X in der Popkultur Sein Einfluss reicht weit über Politik hinaus in die Popkultur. Musiker wie Public Enemy, Tupac Shakur und Kendrick Lamar zitierten ihn in ihren Songs. Künstler porträtierten ihn in Gemälden, und zahlreiche Filme und Bücher beschäftigen sich mit seiner Geschichte. Sein ikonisches Bild – mit Brille, erhobener Faust oder beim Nachdenken über ein Buch gebeugt – bleibt eines der kraftvollsten Symbole des schwarzen Widerstands Fazit Malcolm X‘ Vermächtnis ist dabei mehr als nur eine historische Erinnerung; es ist ein lebendiger Appell, sich auch heute für Gleichheit und Menschenwürde einzusetzen. Die Prinzipien, die er vertrat, und der Weg, den er wählte, inspirieren nicht nur diejenigen, die direkt von Rassismus betroffen sind, sondern alle, die an eine gerechtere und empathischere Welt glauben. In seinen Schriften und Reden schwingt ein unvergänglicher Geist mit, der uns ermutigt, standhaft zu bleiben und stets den Mut zu haben, gegen Ungerechtigkeiten aufzustehen. Seine Botschaft hallt durch die Jahrzehnte und bietet uns in Zeiten, in denen soziale Spaltungen erneut die Gesellschaft herausfordern, wertvolle Impulse. In einem Zeitalter, das von politischer Polarisierung und wachsender Ungleichheit geprägt ist, lädt uns sein Erbe dazu ein, den Dialog zu suchen und Brücken zu bauen. Malcolm X bleibt eine Mahnung daran, dass der Weg zu einer besseren Zukunft über die Anerkennung der eigenen Stärke und die gemeinsame Verantwortung führt – ein Gedanke, der in unserer heutigen Zeit ebenso lebendig ist wie vor hundert Jahren. Dr. Cemil Şahinöz, IslamIQ, 18.05.2025 https://www.islamiq.de/2025/05/18/100-jahre-malcolm-x-seine-bedeutung-fuer-heute/ Literatur · Malcolm X: Die Autobiographie. Hrsg. Von Alex Haley. Heyne: München, 1992 Muhammad Ali: Mit dem Herzen eines Schmetterlings. Ehrenwirth: Bergisch Gladbach, 2005
  11. Wenn man es zahlen muss, kann man natürlich nichts dagegen tun. Aber man sollte trotzdem aufpassen, dass man nicht in Schulden verfällt.
  12. Und wenn man aber nichts dagegen tun kann, dass man Zinsen zahlen muss, weil man Schulden hat? Hoffentlich ist es keine schwere Sünde, dass man Zinsen zahlen muss. Man kann ja im Endeffekt nichts dagegen tun, wenn das Bankkonto im Minus ist. Wa alaikum salam
  13. Schulden gab es auch zu Zeiten des Propheten. Selbstverständlich kann man bewusst oder unbewusst Schulden machen. Im Koran steht sogar, dass man Schulden nehmen kann und dies aufschreiben soll: "O die ihr glaubt, wenn ihr auf eine festgesetzte Frist, einer vom anderen, eine Geldschuld aufnehmt, dann schreibt es auf. Und ein Schreiber soll (es) für euch gerecht aufschreiben. Und kein Schreiber soll sich weigern zu schreiben, so wie Allah (es) ihn gelehrt hat. So soll er denn schreiben, und diktieren soll der Schuldner, und er soll Allah, seinen Herrn, fürchten und nichts davon schmälern. Wenn aber der Schuldner töricht oder schwach ist oder unfähig, selbst zu diktieren, so soll sein Sachwalter (es) gerecht diktieren. Und bringt zwei Männer von euch als Zeugen. Wenn es keine zwei Männer sein (können), dann sollen es ein Mann und zwei Frauen sein, mit denen als Zeugen ihr zufrieden seid, – damit, wenn eine von beiden sich irrt, eine die andere erinnere. Und die Zeugen sollen sich nicht weigern, wenn sie aufgefordert werden. Und seid nicht abgeneigt, es – (seien es) klein(e) oder groß(e Beträge) – mit seiner (vereinbarten) Frist aufzuschreiben! Das ist gerechter vor Allah und richtiger für das Zeugnis und eher geeignet, daß ihr nicht zweifelt; es sei denn, es ist ein sofortiger Handel, den ihr unter euch tätigt. Dann ist es keine Sünde für euch, wenn ihr es nicht aufschreibt. Und nehmt Zeugen, wenn ihr untereinander einen Verkauf abschließt. Und kein Schreiber oder Zeuge soll zu Schaden kommen. Wenn ihr (es) aber (dennoch) tut, so ist es ein Frevel von euch. Und fürchtet Allah! Und Allah lehrt euch. Allah weiß über alles Bescheid." (2:282). Aber es ist nicht zulässig, bewusst ein Kredit mit Zinsen aufzunehmen.
  14. Im Islam ist der Verzehr von Zinsen (Riba) streng verboten, basierend auf klare Koranverse, Jedoch subhanallah prophezeien Hadithe die Allgegenwart von Zinsen in der Endzeit Angesichts des vorherrschenden zinsbasierten Wirtschaftssystem kann das islamische prinzip der Notwendigkeit (Darura) in extremen Notfällen die Aufnahme von Zinsschulden erlauben, um größeren Schaden abzuwenden
  15. @ Was kann man denn schon dafür, dass der Staat Grundsteuer verlangt und die Zentralbanken den Leitzins nicht mehr auf 0 Prozent zurückdrehen? Was ist mit den Leuten, die sehr billig oder umsonst sehr gute Arbeit leisten? Kommen diese Leute dann auch in die Hölle, wenn sie verschuldet sind? Für eine Antwort wäre ich dankbar, damit ich es auf meiner Webseite www.tigerpedia.net ausbessern kann, falls das Schuldenmachen keine Sünde ist. Wa alaikum salam
  16. As salamu alaikum, liebe Geschwister im Islam, wie Ihr sicherlich wisst, arbeite ich an der Webseite www.tigerpedia.net , die das Praktizieren des Islams enorm erleichtert und damit ich dort keine falschen Informationen preisgebe, wollte ich mich jetzt vergewissern, ob das Machen von Schulden im Islam wirklich verboten (haram) ist? So etwas scheint für mich ziemlich unlogisch, denn was ist eigentlich, wenn man nichts dafür kann, dass man Schulden hat und außerdem sind es die Banken, die dafür Zinsen verlangen. Darum möchte ich vorsichtshalber hier noch einmal im Religionsforum nachfragen, ob man wirklich in die Hölle kommt, wenn man stirbt und Schulden hinterlässt, denn wenn man es unbeabsichtigt macht und Schulden auch zurückzahlen möchte, aber plötzlich stirbt, bevor man das Geld zurückzahlt sollte doch Schuldenhaben eigentlich keine Sünde sein. Was ich nicht verstehe ist, dass ich nach Recherchen im Internet festgestellt habe, dass Schulden verboten sind. Das verstehe ich eben nicht. Oder ist das Schuldenmachen vielleicht doch keine Sünde? Vielen Dank für Eure Antworten im Voraus.
  17. Bad Wimpfen, den 14.05.2025 Ihre Nachricht vom ..... Guten Tag Herr ......., herzlichen Dank, dass Sie sich mit Ihrem Anliegen an uns wenden. Wir haben den betreffenden Lieferanten zu dem Artikel "Confiserie Firenze Apfel-Streuselkuchen" kontaktiert und leiten gern die Informationen an Sie weiter: Der o.g. Artikel enthält als tierische Zutat Ei. Des Weiteren wird ein Aroma in geringen Mengen eingesetzt, dessen Trägerstoff Ethanol ist. Dies ist der einzige alkoholische Bestandteil im Produkt. Bitte beachten Sie, dass die Angabe zeitlich befristet sind. Das liegt daran, dass wir das gleiche Produkt mitunter von unterschiedlichen Lieferanten beziehen und von Zeit zu Zeit Rezepturwechsel vornehmen. Wir wünschen Ihnen viel Freude mit unseren Produkten und freuen uns, Sie wieder in einer unserer Lidl-Filialen begrüßen zu dürfen. Herzliche Grüße
  18. (13.05.2025) Almanya’da vaaz ve hutbelerde hangi konular işleniyor? Almanya’da camiler yıllardır tartışmaların merkezinde. Özellikle Türk camileri sık sık medya ve siyasetin merceğinde. Ülkede yaklaşık 3000 cami bulunuyor. Bunların 2000 kadarı Türkiye kökenli cemaatlere ait. Bu camilere her hafta binlerce insan gidiyor, sohbet dinliyor, cuma hutbesine kulak veriyor. Fakat dışarıdan bakıldığında hep bir soru işareti beliriyor. İnsanlar merak ediyor: Bu camilerde neler konuşuluyor? İmamlar neler anlatıyor? Cemaat nasıl yönlendiriliyor? Bu sorular sadece bir meraktan kaynaklanmıyor. Zaman zaman siyasi söylemlerle besleniyor, önyargılarla büyütülüyor. Camiler “paralel toplum” oluşturmakla suçlanıyor. Hutbelerin Türkçe olması şüpheleri artırıyor. Çünkü Almanca bilmeyen biri ne anlatıldığını anlamıyor. Bu da içerik hakkında spekülasyonlara kapı aralıyor. Kimileri, bu camilerde ayrıştırıcı ya da radikal fikirlerin yayılabileceğini iddia ediyor. Bir üniversite araştırma yaptı, 2000 hutbe incelendi Bu boşluğu doldurmak, iddiaların ne kadar gerçek olduğunu anlamak için Erlangen-Nürnberg Üniversitesi ve EZIRE enstitüsü bünyesinde İslam bilimcisi Dr. Serdar Aslan kapsamlı bir çalışma yaptı. Almanya’daki Türk camileri tek tek incelendi. 2003 ile 2024 yılları arasında yayımlanmış 2000’den fazla cuma hutbesi analiz edildi. Çeyrek asra yaklaşan bir zaman dilimi tarandı. Sonuçlar şaşırtıcı değil ama dikkat çekici. Hutbelerde işlenen konular aile ve toplum merkezli. Anne babaya saygı, eşler arasında sevgi, çocuklara şefkat, komşularla iyi ilişkiler, kurallara uymak, yaşanılan ülkeye uyum sağlamak, yardımlaşmak, toplumsal sorumluluk, ibadetlerin önemi. İçerikler günlük hayatla iç içe. İnsan ilişkileri, ahlaki değerler ve bireyin toplumdaki rolü öne çıkıyor. Hutbelerde ayrıştırıcı, kışkırtıcı ya da radikal temalara rastlanmıyor. Şiddet, nefret ya da dışlayıcı söylemler yok. Tam aksine, İslam adına yapılan saldırılar açıkça kınanıyor. Bu, laf olsun diye değil. Her yıl onlarca örnekle belgelenmiş durumda. Konular geçici değil, yıllara yayılmış Araştırmanın belki de en çarpıcı yanı, bu içerikler sadece son yıllara ait değil. Yani, “Son zamanlarda baskılar arttı, o yüzden hutbeler yumuşadı” gibi bir tez de çürüyor. Eğer konular konjonktürel olsaydı, bu temalar sadece son 4-5 yılda görülürdü. Ancak araştırma gösteriyor ki 20 yıldır hutbelerin ana teması aynı. Bu da camilerin içerik üretiminde istikrarlı bir çizgi izlediğini ortaya koyuyor. Hutbeler zamanla değişiyor ama yönü belli Elbette hutbeler zamanla değişiyor. Çünkü toplumsal ihtiyaçlar, sorunlar, yaşanılan ülke değişiyor. Artık Almanya’ya özgü konular daha fazla işleniyor. Almanca konuşan ikinci ve üçüncü kuşakların ihtiyaçları dikkate alınıyor. Eğitim, çevre bilinci, sosyal katılım gibi konular hutbelerde kendine daha fazla yer buluyor. Yani, içerik güncelleniyor ama öz bozulmuyor. Dinî metinler Almanya bağlamında yeniden anlam kazanıyor. Sonuç net: Türk camilerindeki hutbeler sanıldığı gibi karanlık değil. Aksine, aydınlatıcı. Camiler toplumla bağ kurmaya çalışan, insanı merkeze alan yapılar. Şeffaflık isteyen herkes, cuma günleri kapısını çalıp içeri girebilir. Dinlemek serbest. Anlamak için de çaba yeter. Dr. Cemil Şahinöz, Risale Haber, 13.05.2025 https://www.risalehaber.com/cemil-sahinoz-almanyada-vaaz-ve-hutbelerde-hangi-konular-isleniyor-27612yy.htm
  19. (05.05.2025) Psikoterapide geçmişe gitmek Psikoterapide, bireylerin geçmişte yaşadığı çocukluk dönemlerine, travmalara ve geçmiş olaylara yoğun bir şekilde odaklanılması uzun yıllardır yaygın bir uygulamadır. Bu yaklaşım, geçmişin derinlemesine incelenmesinin bireyin bugünkü ruhsal durumunu anlamak ve çözümlemek için kritik olduğu varsayımına dayanır. Ancak bu süreç, özellikle geçmişte yaşanan travmalara tekrar tekrar odaklanılması durumunda, danışan üzerinde ciddi bir duygusal yük oluşturabilir. Bazı terapilerde, bu tür geçmiş odaklı konuşmalar 20 veya daha fazla seans boyunca sürebilmektedir. Bu durum, danışanı hem duygusal hem de fiziksel anlamda yorabilir ve bazen iyileşme sürecini daha da karmaşık hale getirebilir. Psikoloji ve sosyoloji perspektifinden bakıldığında, geçmişe yönelik uzun süreli analizlerin hem avantajları hem de dezavantajları bulunmaktadır. Geçmişe odaklanmak, bireyin kökenine, aile dinamiklerine ve travmatik olayların bugünkü davranışlar üzerindeki etkisine ışık tutabilir. Ancak bu tür bir yaklaşım, geçmişte sıkışıp kalma riskini de beraberinde getirir. Bireyin sürekli olarak geçmişte yaşadığı acıları hatırlaması, mevcut yaşam kalitesini düşürebilir ve bireyi çözüme değil, daha fazla çaresizlik hissine sürükleyebilir. Alternatif bir yaklaşım ise terapide geçmişin tamamen ihmal edilmesi değil, daha işlevsel bir perspektifle ele alınmasıdır. Geçmişin yeniden yorumlanması ve anlamlandırılması, bireyin acı dolu anılarını bir öğrenme ve gelişim fırsatı olarak görmesine olanak tanır. Bu süreç, bireyin geçmişi bir yük olarak değil, bir deneyim olarak algılamasını sağlar. Örneğin, geçmişte yaşanan zorlukların bugünkü güçlü yönlere katkıda bulunduğunun fark edilmesi, bireyde bir özgürleşme hissi oluşturabilir. Bu noktada, terapinin odağının daha çok bireyin bugünkü yaşamına, mevcut zorluklarına ve çözüm odaklı yaklaşımlara kaydırılması oldukça önemlidir. Danışanın şu anda karşı karşıya olduğu sorunların çözümüne odaklanmak, bireyin yaşam kalitesini artırır ve daha hızlı bir iyileşme süreci sağlar. Geçmişin bir perspektif değişimiyle ele alınması, bireyin geçmiş deneyimlerinden öğrenmesini sağlarken, aynı zamanda geleceğe yönelik umut ve hedefler geliştirmesine de yardımcı olur. Örneğin, bilişsel davranışçı terapi ve çözüm odaklı terapi gibi yaklaşımlar, bireyin mevcut problemlerine odaklanarak çözüm üretmeyi hedefler. Bu tür terapiler, geçmişte yaşanan olayların bugünkü duygu ve düşünceleri nasıl etkilediğini ele alırken, danışanı bu olaylara saplanıp kalmaktan kurtarır. Ayrıca, bireyin kendi güçlü yönlerini keşfetmesine ve bu yönleri kullanarak yaşamında olumlu değişiklikler yapmasına olanak tanır. Psikoterapi sürecinde seans sayılarının azaltılması ve daha yoğun, odaklanmış bir terapi planı oluşturulması hem danışanların duygusal yükünü hafifletebilir hem de terapinin etkinliğini artırabilir. Bu, yalnızca bireylerin iyileşme sürecini hızlandırmakla kalmaz, aynı zamanda daha sürdürülebilir ve olumlu sonuçlara ulaşılmasını da sağlar. Sonuç olarak, geçmişin bir terapi unsuru olarak tamamen dışlanması gerektiği söylenemez. Ancak geçmişin uzun süreli ve yoğun bir şekilde işlenmesi yerine, daha işlevsel bir yaklaşımla ele alınması ve terapinin odağının bireyin bugünkü yaşamı ve gelecekteki hedeflerine kaydırılması daha faydalı bir yol. Bu tür bir yaklaşım, bireyin geçmişte yaşadığı olumsuzlukları birer öğrenme deneyimi olarak görmesine ve yaşamına umut dolu bir perspektifle devam etmesine olanak tanır. Dr. Cemil Şahinöz, Öztürk Gazetesi, Mayıs 2025
  20. (01.05.2025) Alman Medyasının İslam ve Müslüman Tasviri Malcolm X´in meşhur sözüyle başlayalım: “Eğer dikkat etmezseniz medya, mazlumlardan nefret etmenize ve zalimleri sevmenize sebep olur.” Evet, günümüzde medya, toplumların algılarını şekillendirmede güçlü bir rol oynamaktadır. Bu etki, özellikle farklı kültür ve inanç grupları söz konusu olduğunda daha belirgin hale gelmektedir. İslam ve Müslümanlar da medyanın sıkça konu aldığı alanlardan biridir. Ancak bu tasvirin niteliği, önemli tartışmaları beraberinde getirmektedir. Medya Tasvirlerinin Sayısal Boyutu Alman medyasının İslam’ı ele alış biçimine dair yapılan çalışmalar, konunun ciddiyetini rakamlarla da ortaya koymaktadır. Alman İçişleri Bakanlığı tarafından yaptırılan bir araştırmaya göre, gazete ve televizyon haberlerinde İslam dini ve Müslümanlar büyük bir oranla olumsuz bir şekilde tasvir ediliyor. İslam´ı ve Müslümanları konu eden gazete haberlerinin %57´si ve televizyon haberlerinin %89´u menfi haber. Televizyondaki haberlerin sadece %2´sinde İslam dininden ve Müslümanlardan sosyal, eğitim veya kültür konularıyla ilgili bahsediliyor. Kullanılan resimler ise genelde hep aynı resimler. Konu ve içerik ne olursa olsun, İslam ve Müslümanlar hakkındaki haberlerde kullanılan resimlerde arkadan çekilmiş tesettürlü bayanlar ve ellerinde alışveriş torbaları gözüküyor. Bu tasvirler, İslam ve Müslümanlar hakkında olumsuz algıların pekişmesine katkı sağlıyor. Araştırma ve istatistikler, konunun sadece kişisel gözlemlerden ibaret olmadığını, sistematik bir medya yaklaşımının sonucu olduğunu göstermektedir. Negatif Tasvirlerin Yaygınlığı Araştırmaya göre, medya genellikle İslam’ın olumsuz yönlerine odaklanma eğilimindedir. Terörizm, baskı ve şiddet gibi konular sıkça gündeme gelmektedir. Yapılan araştırma, haber makalelerinin ve televizyon programlarının önemli bir yüzdesinin İslam’ı olumsuz bir ışıkta sunduğunu göstermektedir. Olumsuz hikayelere yapılan aşırı vurgu ve olumlu temsillerin eksikliği, Müslümanlara karsı algıyı da bozuyor. Medyanın dar çerçevesi, Müslümanların günlük yaşamlarını, katkılarını ve çeşitliliğini göz ardı edebilmektedir. Bu durum, geniş kitlelerde İslam hakkında yanlış ve eksik bilgilere yol açabilmektedir. Stereotipler ve Genellemeler Medya organları, Müslümanları tasvir ederken belirli stereotipleri kullanabilmektedir. Başörtülü kadın imajı gibi belirli görüntüler, tüm Müslümanları temsil etmek için kullanılabilmektedir. Ayrıca, İslam ile ilişkilendirilen bazı terimlerin olumsuz bağlamlarda kullanılması, bireylerin haksız yere etiketlenmesine neden olmaktadır. Bu tür genellemeler, çeşitlilik arz eden Müslüman toplumlarını tek tipleştirmektedir. Kendim de 2016 senesinde aynı deneyimi yaşadım. Almanya´nın en çok izlenen televizyon kanallarından birine konuşmacı olarak davet edildiğimde, yanımda veya üzerimde İslam´ı sembolize eden bir şey getirebilir miyim diye soruldu. Bunu yapamayacağımı, doğal olarak nasılsam öyle gelebileceğimi, Müslümanlar zaten üzerlerinde belli semboller taşımadıklarını belirttiğimde ise, benim yerime bir tesettürlü bayanı programı almışlardı. Medya Uygulamaları ve Önyargı Bu yanlı haber yapma eğiliminin altında yatan çeşitli nedenler bulunmaktadır. Haber merkezlerindeki çeşitlilik eksikliği bir faktör olabilir. Ayrıca, editoryal kararların olumsuz ve çarpıcı hikayeleri önceliklendirmesi de etkili olmaktadır. Medyanın ticari kaygıları veya belirli siyasi ajandalar da bu tasvirleri etkileyebilmektedir. Alternatif Medya Girişimleri Mevcut duruma karşı koymak amacıyla çeşitli girişimler ortaya çıkmaktadır. Farklı geçmişlerden gelen gençlerin kendi medya içeriklerini ürettiği projeler, bu olumsuz anlatılara karşı bir denge oluşturmayı hedeflemektedir. Bu tür alternatif platformlar, daha gerçekçi ve çeşitli bakış açıları sunarak medyadaki boşluğu doldurmaya çalışmaktadır. Değişim Çağrısı ve Dengeli Anlayış Medyanın İslam ve Müslümanları tasvir etme biçiminde bir değişime ihtiyaç duyulduğu açıktır. Daha dengeli, doğru ve kapsayıcı bir habercilik anlayışı, önyargıları azaltmaya yardımcı olabilir. Medyanın sorumluluğu, farklı inanç ve kültürler hakkında daha sağlıklı bir kamuoyu algısı oluşturmaktır. Bu, ancak bilinçli bir yaklaşımla ve çeşitliliğe saygı duyan bir habercilikle mümkün olacaktır. Medyanın gücü göz önüne alındığında, İslam ve Müslümanların doğru ve adil bir şekilde tasvir edilmesi, toplumsal uyum ve anlayış için büyük önem taşımaktadır. Dr. Cemil Şahinöz, Risale Haber, 01.05.2025 https://www.risalehaber.com/cemil-sahinoz-alman-medyasinin-islam-ve-musluman-tasviri-27575yy.htm
  21. Link: https://play.google.com/store/apps/details?id=appinventor.ai_mwoswo.Fang In jedem Level kommt eine neue Maus dazu. Schaffst du es, sie alle zu fangen. Und wenn du mit Freunden spielst, könnt ihr schauen, wer von euch schneller ist.
  22. Bruder, erstmal Mashallah, richtig schön zu hören, dass du die Umrah machen wirst! Möge Allah dir eine gesegnete Reise schenken! Mach dir keine Sorgen, dass du „nur“ Basiswissen hast. Wichtig ist, dass dein Herz aufrichtig ist und dass du die Absicht hast, Allah näherzukommen. Wissen kann man immer nachholen, aber eine reine Absicht ist das Wertvollste. Zur Vorbereitung würde ich dir empfehlen, die Basics nochmal aufzufrischen: Wie läuft die Umrah genau ab (Ihram, Tawaf, Sa’i, Haare schneiden)? Welche Bittgebete (Duas) man gut brauchen kann (gerade beim Tawaf und Sa’i)? Vielleicht ein kleines Buch oder eine App runterladen, wo du die wichtigsten Schritte und Duas schnell nachschlagen kannst, falls du was vergisst. Da musst du nicht alles auswendig können, entspannt bleiben! Wegen dem Gebet: In Mekka ist es so, dass du normalerweise versuchst, die Gebete in der Masjid al-Haram (bei der Kaaba) zu verrichten, weil die Belohnung einfach gigantisch ist. Aber natürlich kann es sein, dass du manchmal im Hotel bist, müde bist oder es einfach nicht rechtzeitig schaffst – dann kannst du natürlich auch mit deinen Zimmerkollegen im Hotelzimmer beten. Das ergibt sich locker, keiner wird dich schief anschauen. Und nochmal: Niemand dort erwartet, dass du ein Gelehrter bist. Jeder ist auf seiner eigenen Reise. Du bist dort als Gast Allahs, und Allah schaut auf dein Herz, nicht auf dein Bücherwissen. Also: locker bleiben, ehrliche Absicht haben, ein bisschen vorbereiten, und dann einfach genießen. Es wird eine unvergessliche Erfahrung Inshallah!
  23. Also Mitte Juli fliege ich hin. Bin auch geborener Muslim, kenne von daher schon das mindeste also wie man betet ect und kenne auch so einiges Suren und kann auch Koran lesen ect. Habe mich auch in letzter Zeit über paar unsere Propheten mich schlau gemacht. Aber dennoch hab ich hier und da Wissenslücken über den Islam. Also wenn ich mit nem anderen Muslim über Islam reden würde dann merke ich schnell oh so viel weiß ich doch nicht . Von daher meine Frage : wie kann ich mich am besten auf die Umrah vorbereiten im Bezug auf wissen ? Ich meine wäre es peinlich wenn ich nur Basiswissen hab? Bin auch in nem 4-er Zimmer und weiß nicht wie ich mir das vorstellen soll wenn man zusammen betet Ob man dann zu jeder Tageszeit zusammen im Zimmer betet oder zu jeder Tageszeit in der Nähe der Kaaba beten soll. Klärt mich mal bitte auf was ich als Vorbereitungsmaßnahme treffen kann.
  1. Ältere Aktivitäten anzeigen
×
×
  • Neu erstellen...