Zum Inhalt springen
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Empfohlene Beiträge

  • Antworten 183
  • Erstellt
  • Letzte Antwort

Top-Benutzer in diesem Thema

Sunuda buraya pastelemek isterim, burda gercek ve has telebelerinin oldugundan bahsediyor, ve bunlara muracaat ve irtibat halinde olmak gerekir soru oldugu vakit, cünkü islami din bize bu sekilde geldi, bilmeyene bilene sorub emin olur:

 

 

Aynı yazarın iddiaları arasında: Risaleler mirî malıdır. Hiç kimsenin, hatta müellifinin dahi bu eserleri sahiplen*meye hakkı yoktur” diyerek Nurları yağma yapılabilir sahipsiz bir mal şeklinde gösteren ve çok acib bir fevza kapısını açan iddiası da var. Anlaşılıyor ki, bu iddia sahibi Hz. Üstadın mükerrer vasiyetlerinde ve eserlerinin çok yerlerinde “sâhibler” diye vasıflandırdığı ve Nur’un haslar dairesini teşkil eden “vârisler” ve iman hizmeti fedakârlarım âdeta hiçe sayıyor. Sözü uzun etmemek için vasiyetnameleri ve haslar dairesinin fedakârlarına dair pek çok beyanlarını külliyat-ı Nura havale ile birkaç parçayı nakletmekle iktifa ediyoruz. Şöyle ki:

 

“Risale-i Nur’a sizin gibi pek ciddî sâhib ve muhafız ve vâris ve hakikatbîn ve kıymetşinas zatların benim yerim*de benden daha kuvvetli, ihlâslı olarak vazife-i Kur’aniye ve îmaniyede çalıştıklarını gördüğümden, kemal-i ferah ve sürür ve itmi’nan ve istirahat-ı kalb ile ecelimi ve mevtimi ve kabrimi karşılıyorum, bekliyorum. ” (Kastamonu L. sh. 5)

 

Aşağıdaki mektubu da Hazret-i Üstad; Afyon hapsinden tahliyesi zamanında kendi mübarek hattıyla yazmış ve Risale-i Nur’u mahkemede hararetle müdafaa eden ve sadakat gösteren talebelerine, mektubun başına isimlerini yaza*rak göndermiştir:

 

 

 

“Aziz sıddık kardeşlerim,

 

Bayram tebrikiyle beraber herbirinizi derecesine göre birer Said ve birer vârisim ve benim yerimde Nurların birer bekçi muhafızı olarak manevî bir hatıraya binaen kabul ettiğimi haber verdiğim gibi, şimdi de size beyan ediyorum. Mâdem haddimden çok ziyade hüsn-ü zannınızla bana ulûm-u imaniye ve hizmet-i Kur’aniyede bir üstadlık vermişsi*niz. Ben de herbirinize derecesine nisbeten eski zaman üstadlarının icazet almaya lâyık olan talebelerine icazet-i İlmiye*yi verdikleri misillü icazet veriyorum. Ve bütün kanaatımla ve ruh u canımla sizi tebrik ediyorum. İnşâallah şimdiye kadar sadakat ve ihlâs dairesinde fevkalâde neşr-i envâr ettiğiniz gibi daha parlak devam edip bu âciz, zaif, mütekaid Said bedeline binler muktedir, kuvvetli, vazifeperver Saidler olursunuz.” (Emirdağ L. II sh. 6)

 

Risale-i Nur’un mal-i umumî olup, temellük edilememesi demek: Risalelerdeki hakikatlar, Kur’an’ın malıdır, fikir mahsulü değildir demek olduğu, külliyatın müteferrik yerlerinde musarrahtır. Onun için bunun üzerinde daha fazla durmuyoruz.

 

Yazıda, risaleden alınıp değişiklik yapılan bir parça ile, asıl orijinal arasında mukayese için örnek veriliyor. Böy- lece o meçhul şahsın, Bedîülbeyan vasfıyla tavsif edilen Risale-i Nur’un belâgatınm üstünde bir belâgat sahibi olduğu fikri ihsas edilmekle, ehl-i vicdanın nazarında nasıl bir istiskale mâruz olduğu izahtan vârestedir.

 

Yazar, Risale-i Nur’un bizzat te’lifindeki hârika nâiliyeti, âyâtın muayyen zamanlar içinde açılıp te’life medar kudsî ilham-ı küllî olan ulviyet-i beyanını bilmemekte, düşünmemekte ve hattâ mezkûr küllî mâna ile vücuda gelen ve Nurların ders tarzı suretiyle cilveger olan, veraset-i Nübüvvet sırrıyla, bu asrı ve gelecek asrı nurlandıran kudsî mâhiyetini nazara almamaktadır.

 

Velev hizmet mülâhazası ile de olsa, “Risale-i Nur sadeleştirilmelidir” diye gazete lisanıyla âleme ilânat, milyon*lar Nur talebelerinin akıl, kalb ve ruhlarının tâ derinliklerinden bağlandıkları Risale-i Nur’a ve te’lifindeki güzelliğine perde çekmek hükmünde telakki edilmekle, o yüce velinimetinize karşı nasıl bir sadakatsizlik ve vefasızlık örneği gös*terdiğiniz, cidden medar-ı teessüftür. Hz. Üstad değil sadeleştirmeye, kalem karıştırmaya dahi râzı değildir. Buna bir misal olarak da:

 

Hz. Üstadımız bir gün, en has talebesinin Fihrist Risalesi’ne güya mâna daha güzelleşiyor düşüncesiyle yaptığı ilâveleri görüp mütâlaadan sonra, Zübeyr’le Ceylan’ı çağırıp: “Benim Sungur ile bir muhakemem var. Onlar böyle böyle yapmışlar. Beraber gelin, mânaya dikkat edin, hangisi doğru?” deyip karşılaştırıp sonra te’lifindeki, asliyetteki mânanın şumûlü ve isabeti ortaya çıkmakla, o risaleyi getirene şiddetli bir tokat aşkedip: “Titremeli idiniz. Ben dahi kalem karıştıramıyorum. Siz nasıl kalem karıştırdınız?” diye hiddet gösterdiği, yeminle bu hâdisenin hem şâhidi hem muhatabı olarak size arzedilmiştir. İşbu keyfiyet, bilindiği halde, siz şimdi hangi üstadın, hangi Bediüzzaman’ın sade*leştirmeye izin verdiğinden bahsediyorsunuz?

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Tam anlamiyla ne anlasilmadi bilemiyorum ama su cümle yazilmisti Sunnit tarafindan:

 

Asil talebeler onun yaninda olan ve ondan ders alan ve kitabi ögrenenlerdi. Sonrakiler kendilerine öyle bir isimlendirme vermeleri ve isnatsiz bir sekilde dogru olmadigini düsünüyorum.

 

Ve bende su iki cümleyi yazmistim:

Isteyen herkes talebe, dost, arkadas vs. olabilir, o kapi acik tutulmus- ister yirmi yil sonra ister yarim asir sonra. Bunun yenisi eskisi yok.

Isnad dedigin olay da burada pek mevzubahis degil, kaynak ve muallim Risalenin kendisi.

 

Yani Üstad kendisi ilgileri sahsina degil eserlerine odaklar ve onlara "danisin" der.

Isnad Risalenin kendisi, sahislara bagli degil. Bu demek degildir ki, abileri sira disi edin, önemsemeyin- belki böyle birsey anlamissindir. Ama genel anlamda risalenin kendisi kaynaktir.

Talebe, dost vs. gibi kavram aciklamalarini da Risalede bulabilirsin, daire kendisi tarafindan genis tutulmus.

Yani zaman ve mekana, gecmise, gelecege sinirlandirilmis degil.

Bearbeitet von Nur Efsan
Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Yani Üstad kendisi ilgileri sahsina degil eserlerine odaklar ve onlara "danisin" der.

Yani bununla ne demek istiyorsun, yani talebelere danismayin ve onlardan risaleleri ögrenmeyin anlaminimi cikariyorsun. Bir isnad yokdur anlamini cikariyorsun. Onun has talebeleri ondan ögrenmistir ve bu acidan isnadi güclüdür. Yani ilim bakimindan daha yakin idiler Said Nursi Efendiye. Bu Dini bakis acisi.

 

Isnad Risalenin kendisi, sahislara bagli degil.

 

Simdi bunu nerden cikardin. Isnadi nasil risalenin kendisi oluyor. Simdi yine risalenin muallim oldugunu aciklamak istiyorsun. Ama bu islamda böyle degildir. Bir kitabi okuyan ve ögreten muallimdir tekraren. Bu acidan has telebleri ile irtibat halinde olunmasi gerekir, veyahut onlarin talebleri ile, risale ile ilgilenen insanlar icin.

 

 

Bu demek degildir ki, abileri sira disi edin, önemsemeyin- belki böyle birsey anlamissindir

 

Abiler dedigin has talebleri yani ondan direkt ders almis ve ona yakin olanlar. Bu acidan onlarin risale hakkinda ilmi isnadlari güclü.

 

Islam sadece bir kitabdan ögrenilmez, islami muallimler kitabtan ögretir. Bu islamidir. Bu yönüyle risale muallim degildir.

 

Her kim risaleyi okursa dogru anladigi ve anlattigi ne malum. Bu yüzden bilmeyen bilene sormasi gerekir. Bilen ise has taleblerini taniyan ve onunla irtibat icerisinde olanlara muracaat eder. O zaman iste bu amel islami olur.

Bearbeitet von Sunnit
Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Aslina (yani yazilanlara) bakarsan abiler hakkinda ikimiz ayni seyi kastediyoruz.

Onlarin da kaynagi Risaleler. Tabii ki isin ehli olanlar var, onlarla danismakta fayda var.

Ama bu zamanda, 2012 yilinda dahi talebe olabilime imkani acik tutulmus,

bunun gerekceleri Risalede yazili ve illa ki taninan bir sahsa bagli degil.

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Ama bu zamanda, 2012 yilinda dahi talebe olabilime imkani acik tutulmus,

bunun gerekceleri Risalede yazili ve illa ki taninan bir sahsa bagli degil.

 

Olabilir. Bu talebelikden has talebeligi diyorsan, sadece has taleblere uzananlar mevcuttur ve onlardan ders alanlari kast etmistir. Zaten buna karsit birsey demedim. Bu zamanda istegen islamiyeti ögrenir ve ögretir. Sadece kimden ögrendigine dikkat etmesi ve tanismasi gerekir. Kitabi bilenden ögrenmek gerekir. Bu yönüyle kim ne kadar iyi biliyor ne kadar iyi anlatiyor tartisilir. Illaki bir tanina sahsa kadar uzanmasi sihatlidir ve islama uygun düser.

 

 

Aslina (yani yazilanlara) bakarsan abiler hakkinda ikimiz ayni seyi kastediyoruz.

 

InschaALLAH, Islami bir cercevede kalmak gerekir.

Bearbeitet von Sunnit
Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Bakin ilginizi su satirlara cekmek isterim, burda ne demek istedigim ve ilmin derecesi ve isnada uygun düser:

Nurları yağma yapılabilir sahipsiz bir mal şeklinde gösteren ve çok acib bir fevza kapısını açan iddiası da var. Anlaşılıyor ki, bu iddia sahibi Hz. Üstadın mükerrer vasiyetlerinde ve eserlerinin çok yerlerinde “sâhibler” diye vasıflandırdığı ve Nur’un haslar dairesini teşkil eden “vârisler” ve iman hizmeti fedakârlarım âdeta hiçe sayıyor.

 

Sizinle bir kac ayet paylasmak isterim. Burda muallimlik ve kitab bahis ediliyor. Sura Bakara Ayet 150:

Sowie wir unter euch einen Gesandten aus eurer Mitte erstehen ließen, der euch Unsere Verse verliest und euch läutert und euch das Buch und die Weisheiten lehrte und euch lehrte was ihr nicht wusstet.

Devami Ayet 151:

 

So gedenkt Meiner, damit Ich eurer gedenke, und seid mir dankbar und verleugnet Mich nicht.

 

Deniliyor ki: Muhammed aleyhisselama Cebrail vahyi getirdi. Efendimizde bize acikladi ve okudu. Bu bir rahmettir ve önderimiz.

 

Hayirli geceler....

Bearbeitet von Sunnit
Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Aslina bakarsak, arastiran ve kendini konuya ve maddeye kaptiran kendisi ögrenir,

üniversitede ögrenilen bir bilim dali gibi. Profesör aklina kapi acabilir bir konu hakkinda ama arti eve gidip üstüne

kendin anlaman, ögrenmen, arastirman, baska kitaplarla baglanti kurman gerekir-

yani o bilim dalina ehil olabilmen kendi cabana bagli birsey.

Bu anlamda Risaleler bir tarikat degil, bir tarikdir.

 

O gösterdigin satirlar kontekstini bilerek anlasilmasi gerekir, yoksa bir kac satri konteksten cikarmakla yanlis anlasilmalar olabilir.

Bearbeitet von Nur Efsan
Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Aslina bakarsak, arastiran ve kendini konuya ve maddeye kaptiran kendisi ögrenir,

üniversitede ögrenilen bir bilim dali gibi.

 

Muallim olsa bile kendinde ögreniyorsun tabiki.

 

Profesör aklina kapi acabilir bir konu hakkinda ama arti eve gidip üstüne

kendin anlaman, ögrenmen, arastirman, baska kitaplarla baglanti kurman gerekir-

yani o bilim dalina ehil olabilmen kendi cabana bagli birsey.

 

Evet, unutmamak gerekir ki bu dini konularda daha titiz olunur. Dünyevi konuya benzemez.

Universite sadece bir misal olarak makbul. Ama aynisi degildir.

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

O gösterdigin satirlar kontekstini bilerek anlasilmasi gerekir, yoksa bir kac satri konteksten cikarmakla yanlis anlasilmalar olabilir.

 

Dikkatini cekerim ben risaleden almadim. Yukaridaki yazidan alindi. Bu kisilerin kaleminden:

 

Risale-i Nur neşriyatında talebelerinden

 

Said Özdemir, Ahmed Aytimur

 

Sen kontexti biliyorsan o zaman bizlere acikla ögrenelim , sende sevab kazan.

Bearbeitet von Sunnit
Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Risale olsun olmasin, bu genel bir kaidedir, hemen üstüne alinma.

 

Hatirlattigin icin dake. Üzerime zaten alinmadim. Sadece kontexe bagladinda. Halbuki cok acik manasi. Orda has taleblerinden bahsediyor.

 

Umarim risalenin bir muallim olmadigini anlamisindir. Ayricana bu sebeble sadelestirmenin nekadar tehlikeli oldugu anlasilmis olur.

 

Hayirli Geceler....

Bearbeitet von Sunnit
Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

"Sözlerdeki hakaik ve kemâlât benim değil, Kur'ân'ındır ve Kur'ân'dan tereşşuh etmiştir. Hattâ Onuncu Söz, yüzer âyât-ı Kur'âniyeden süzülmüş bazı katarattır. Sair risaleler dahi umumen öyledir. Madem ben öyle biliyorum. Ve madem ben fâniyim, gideceğim. Elbette bâki olacak bir şey ve bir eser, benimle bağlanmamak gerektir ve bağlanmamalı. Ve madem ehl-i dalâlet ve tuğyan, işlerine gelmeyen bir eseri, eser sahibini çürütmekle eseri çürütmek âdetleridir. Elbette, semâ-yı Kur'ân'ın yıldızlarıyla bağlanan risaleler, benim gibi çok itirazâta ve tenkidâta medar olabilen ve sukut edebilen çürük bir direkle bağlanmamalı"( 28. Mektup, 7. Risale olan 7. Mesele, 3. Sebep)

 

 

"[...]Ben kendimi beğenmiyorum; beni beğenenleri de beğenmiyorum[...]" (26.Mektup, 4. Mebhas, 10. Mesele)

 

 

 

"Benimle hakikat meşrebinde sohbet etmek ve görüşmek isteyen adam hangi risaleyi açsa, benimle değil, hâdim-i Kur'ân olan Üstadıyla görüşür ve hakaik-i imaniyeden zevkle bir ders alabilir." (Kastamonu Lahikası, 18. Lahika)

 

Bu yüzden ben de Nur Efsan'in "Isnad Risalenin kendisi, sahislara bagli degil." demesine katiliyorum.

 

Vesselam

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

 

Bu yüzden ben de Nur Efsan'in "Isnad Risalenin kendisi, sahislara bagli

degil." demesine katiliyorum.

 

 

Bununla ne kast ettigi N. Efasenenin belli degil. Bu acidan ben katilmam kendisine ve dikkat etmesini tavsiye ederim. Cünkü isnad olayo ilim ehlinde belli dir. Ve manasi acikdir. Belkide kontexe göre anlamak gerekir o pasteledigin bölümü.

 

@111

 

Sen simdi ne demek istiyorsun? neye katildigini anliyamadim. Sizin yorumunuz yukaridaki has talebelerin aciklamalarina ters düsüyor.

 

 

 

 

"Benimle hakikat meşrebinde sohbet etmek ve görüşmek isteyen adam hangi

risaleyi açsa, benimle değil, hâdim-i Kur'ân olan Üstadıyla görüşür ve hakaik-i

imaniyeden zevkle bir ders alabilir." (Kastamonu Lahikası, 18. Lahika)

 

 

Bununla ne anladigina bagli. Bununla ben kendi basima kitabdan ögrenirim ve ders veririm diye anliyorsan, büyüklere irtibatini keserek ve onlardan ders almadan. Her okuyanin dogru anladigi ne malum. Imanin hakikatindan ders alir deniliyor. Sarti ise o iman hakaikini dogru anlamasidir. Yanlis anlasa, istedigi kadar okusun. ALLAH korusun! ama orda has taleblerden uzak durun demiyor. Veyahut onlardan ders almayin demiyor.

 

alabilir, yani mümkündür, mecbur degil.

Bearbeitet von Sunnit
Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

istersen tüm bölümü oku, yerlerini o yüzden belirttim zaten. üstad kendisi rahatsiz oluyordu, kendi sahsina baglanilmasini istemiyordu. sahsi icin gelenleri de kabul etmiyordu.

bilhassa risale-i nurdan ders almamizi tavsiye ediyor. risale-i nuru ihlasli ve dikkatli okursak, Allah'in izniyle kendimize de ders cikarabiliriz. elbette abilere danisma olabilir, olsun da. fakat onlara baglanmamali, risale-i nur'u esas tutmali.

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

 

istersen tüm bölümü oku, yerlerini o yüzden belirttim zaten. üstad kendisi

rahatsiz oluyordu, kendi sahsina baglanilmasini istemiyordu. sahsi icin

gelenleri de kabul etmiyordu.

 

 

Sahsi icin gelenlerle ne alakasi var? burda konu talebe olmak ve ders verebilmek. Tabiki sadece sahsi icin gelenlere ne desin ki. Konu burda imani ilmi ögretmek ve ögrenmek.

 

Simdi bunun isnadla ne alakasi var. isnad ilimde aranir. Yani bir kisi bir kitabdan ders veriyormu, bakilir kimden ögrenmis, kimlerden ders almis, ve o yazarin yakinlarindanmi, ve kac mesafe var aralarinda. Herseyi hakikat penceresinden arastirilir.

 

 

bilhassa risale-i nurdan ders almamizi tavsiye ediyor. risale-i nuru ihlasli

ve dikkatli okursak, Allah'in izniyle kendimize de ders cikarabiliriz. elbette

abilere danisma olabilir, olsun da. fakat onlara baglanmamali, risale-i nur'u

esas tutmali.

 

Konu baglanmak degilki. Baglanmayi ben burda konu etmedim bile. Zaten Tarikat ve Tasavvuf ile alakali degil. Bu temel esaslarla ilgili. Bir talebe muallimden ögrenir. has taleblerinden ders aliyorsan o kitabi alir sana okur ve aciklar. yani o zaman o senin muallimin olur. Veyahut onlarin talebleri size okur ve aciklar.

 

EN büyük hatasi N. Efsane kardesin kitabi bir muallim olarak görmesi. Cünkü bu temele ters ve anlayisda hatadir, bu manada kast ediyorsa. Kendisi bunu fark etti zaten. Bunu nefsimden onu kötü göstermek icin söylemis isem affedin, sadece siz onu sanki bu konuda desteklediginizi tahmin ettigim icin, tekrar ediyorum. Yoksa bununla alakasi yokmu?

 

ve ALLAH en dogrusunu bilendir.

Bearbeitet von Sunnit
Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Onda da Nur Efsan'a katiliyorum, cünkü talebe olmanin da sartlari var, onlari uygularsak insaallah Risale-i Nur talebesi olabiliriz.

 

"

Dostun hassası ve şartı budur ki: Katiyen Sözlere ve envâr-ı Kur'âniyeye dair olan hizmetimize ciddî taraftar olsun; ve haksızlığa ve bid'alara ve dalâlete kalben taraftar olmasın; kendine de istifadeye çalışsın.

Kardeşin hassası ve şartı şudur ki: Hakikî olarak Sözlerin neşrine ciddî çalışmakla beraber, beş farz namazını edâ etmek, yedi kebâiri işlememektir.

Talebeliğin hassası ve şartı şudur ki: Sözleri kendi malı ve telifi gibi hissedip sahip çıksın ve en mühim vazife-i hayatiyesini onun neşir ve hizmeti bilsin.

İşte bu üç tabaka, benim üç şahsiyetimle alâkadardır: Dost, benim şahsî ve zâtî şahsiyetimle münasebettar olur. Kardeş, abdiyetim ve ubudiyet noktasındaki şahsiyetimle alâkadar olur. Talebe ise, Kur'ân-ı Hakîmin dellâlı cihetinde ve hocalık vazifesindeki şahsiyetimle münasebettardır. Şu görüşmenin de üç meyvesi var:

Birincisi: Dellâllık itibarıyla mücevherât-ı Kur'âniyeyi benden veya Sözlerden ders almak; velev bir ders de olsa.

İkincisi: İbadet itibarıyla uhrevî kazancıma hissedar olur.

Üçüncüsü: Beraber dergâh-ı İlâhiyeye müteveccih olup rapt-ı kalb ederek, Kur'ân-ı Hakîmin hizmetinde el ele verip tevfik ve hidayet istemek. Eğer talebe ise, her sabah mütemadiyen ismiyle, Bazen hayaliyle dahi yanımda hazır olur, hissedar olur. Eğer kardeş ise, birkaç defa hususî ismiyle ve suretiyle dua ve kazancımda hazır olup hissedar olur. Sonra umum ihvanlar içinde dahil olup, rahmet-i İlâhiyeye teslim ediyorum ki, dua vaktinde "ihvetî ve ihvânî" dediğim vakit onlar içinde bulunur. Ben bilmezsem, rahmet-i İlâhiye onları biliyor ve görüyor. Eğer dost ise ve ferâizi kılar ve kebâiri terk ederse, umumiyet-i ihvan itibarıyla duamda dahildir. Bu üç tabaka dahi beni mânevî dua ve kazançlarında dahil etmek şarttır."(26.Mektup, 4. Mebhas, 10. Mesele)

 

"Bir sene bu risaleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan, bu zamanın mühim, hakikatli bir âlimi olabilir. Eğer anlamasa da, madem Risale-i Nur şakirtlerinin bir şahs-ı mânevîsi var; şüphesiz o şahs-ı mânevî bu zamanın bir âlimidir." (21. Lem'a)

 

Bu yüzden bol bol Risale okumamiz gerekiyor insaallah.

Ders anlatmaya da gelince, Risale-i Nur kendi kendine anlatir zaten, kendimizden bir seyler katmamiz gerekmez bence. Önceden de dedigim gibi, yeter ki Risale-i Nurlari ihlasli okuyalim, Allah'in izniyle Risale-i Nur'daki hakikatler bize acilir.

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Bu yüzden bol bol Risale okumamiz gerekiyor insaallah.

 

Buna karsit birsey demedim.

 

Ders anlatmaya da gelince, Risale-i Nur kendi kendine anlatir zaten, kendimizden

bir seyler katmamiz gerekmez bence.

 

Aciklamak gerekiyor. Cünkü cogu terimler var. Bu yüzden dikkat ederek ve has talebelere uzanarak bu ise baslamakda hayir var.

 

 

 

Önceden de dedigim gibi, yeter ki Risale-i Nurlari ihlasli okuyalim, Allah'in

izniyle Risale-i Nur'daki hakikatler bize

acilir.

 

amenna

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

 

Katiyen Sözlere ve envâr-ı Kur'âniyeye dair olan hizmetimize ciddî taraftar

olsun; ve haksızlığa ve bid'alara ve dalâlete kalben taraftar olmasın; kendine

de istifadeye çalışsın.

 

 

Ciddi taraftarlik kurana baglilik istiyor. Yani kurana ters düsmemege dikkat etmek. Kendini temizlemek. YUkarida Sure Bakaradan, hatirladigima göre Ayet 150/151 okumanizi tavsiye ederim.

Bearbeitet von Sunnit
Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

 

Birincisi: Dellâllık itibarıyla mücevherât-ı Kur'âniyeyi benden veya

Sözlerden ders almak; velev bir ders de olsa.

İkincisi: İbadet itibarıyla

uhrevî kazancıma hissedar olur.

Üçüncüsü: Beraber dergâh-ı İlâhiyeye

müteveccih olup rapt-ı kalb ederek, Kur'ân-ı Hakîmin hizmetinde el ele verip

tevfik ve hidayet istemek. Eğer talebe ise, her sabah mütemadiyen ismiyle,

Bazen hayaliyle dahi yanımda hazır olur, hissedar olur. Eğer kardeş ise, birkaç

defa hususî ismiyle ve suretiyle dua ve kazancımda hazır olup hissedar olur.

Sonra umum ihvanlar içinde dahil olup, rahmet-i İlâhiyeye teslim ediyorum ki,

dua vaktinde "ihvetî ve ihvânî" dediğim vakit onlar içinde bulunur. Ben

bilmezsem, rahmet-i İlâhiye onları biliyor ve görüyor. Eğer dost ise ve ferâizi

kılar ve kebâiri terk ederse, umumiyet-i ihvan itibarıyla duamda dahildir. Bu

üç tabaka dahi beni mânevî dua ve kazançlarında dahil etmek

şarttır."(26.Mektup, 4. Mebhas, 10. Mesele)

 

 

 

BUrda galiba teveccühden bahsediyor.

 

Ama konuyla alakasi yok. Kitab muallim olamaz. YUkarida zaten buna aciklik getirdim. Benim talebelikden kastim, has talebleri ve onlara talebe olmak, ve onlardan faydalanmakdir. Isnadi ilmi yakin olanlardan ögrenmek. Sadece kitabdan degil.

 

Evliya tabiki yardima yetisir.

Bearbeitet von Sunnit
Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

 

Talebeliğin hassası ve şartı şudur ki: Sözleri kendi malı ve telifi gibi

hissedip sahip çıksın ve en mühim vazife-i hayatiyesini onun neşir ve hizmeti

bilsin.

 

 

Sahib cikmak. Ama burda has taleblerine deger vererek ve onlari unutmayarak. Zaten sözleri gercek manada sahib cikanlar, has talebleri ile irtibatt ave onlardan ders almislardir. Diger ise Nefsidir.

 

Hayirli geceler, uykum geldi!

Bearbeitet von Sunnit
Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Dein Kommentar

Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.

Gast
Auf dieses Thema antworten...

×   Du hast formatierten Text eingefügt.   Formatierung jetzt entfernen

  Nur 75 Emojis sind erlaubt.

×   Dein Link wurde automatisch eingebettet.   Einbetten rückgängig machen und als Link darstellen

×   Dein vorheriger Inhalt wurde wiederhergestellt.   Editor leeren

×   Du kannst Bilder nicht direkt einfügen. Lade Bilder hoch oder lade sie von einer URL.


×
×
  • Neu erstellen...