Zum Inhalt springen
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Empfohlene Beiträge

http://i.tmgrup.com.tr/tk/y/v2/y/ya/07cb79c8-b752-4341-942c-592bcdb062cd.jpgArşivErgün Diler[h=1]Birkaç iyi adam![/h]

Devletteki savaşın büyüklüğü, daha doğrusu devlete kast edenlerin cüreti her gün yayınlanan yeni TAPELERLEortaya çıkıyor!

Paralel yapı, CHP, MHP, İstanbul sermayesi, CIA'nın bir kısmı, FBI'ın beyin takımı, Kraliçe ve adamları, İngiliz finans imparatorluğu, dünyanın en büyük 500 şirketinin 485'inin sahibi Yahudi Baronlar, kendi kurdukları devletinTÜRKLER'in eline geçmemesi için inanılmaz bir koalisyonla saldırıyor!

Birkaç iyi adam ise devleti ve BAYRAĞI korumak için canla başla savaşıyor!

Tabii MİLLET DE BUNU GÖRÜYOR ve desteğini esirgemiyor!

Bu savaş bir günde sonuçlanacak bir şey değil! Millet, Erdoğan'a sahip çıktığı sürece galibiyet yüzü göremezler!

Devletin yükünü omuzlayan BİRKAÇ İYİ ADAM olduğu sürece sınırlardan sızıp OPERASYON yapamazlar!

Ama karşımızdakilerin KİRLİ bir ittifak için el sıkıştığı ortada!

Devletin bütün KOZMİK toplantıları, DOST bilinenler tarafından kaydedildi! Belki önümüzdeki günlerde ortaya çıkar ama ellerinde KOCAMAN bir ARŞİV var! Devlette olmayan kayıtlar bunların ARŞİVİNDE var! Başında da TÜRK yok! Arşivin anahtarı YABANCIDA!

Yerini daha sonra söylerim! Sizler de eminim şaşırırsınız!

Neyse söz çok! Biz her zaman yazarız, çizeriz, konuşuruz!

Önemli olan Ankara'nın yanında yer alan gücün ne düşündüğü! Dün bu köşede yer verdiğim DOSTUMUN SÖZLERİ büyük ilgi gördü!

İsmini yazmasam da inanın AMERİKA'nın her tarafında eli kolu olan çok ama çok özel biri! Öyle olmasa köşeyi ona teslim etmem! Türkiye'deki KISIR lafların üzerine çıkmasa asla sizi meşgul etmem!

Dün de notta belirttiğim gibi asıl bombalar bugün!

Tabii benim bakış açıma göre!

Ben çok heyecanladım!

Umarım siz de aynı duyguları yaşarsınız!

İşte o sohbetin ikinci bölümü:

http://www.takvim.com.tr/c/i/bullet.jpg Hakan Fidan, Gülen'e gitti! Bunun altında yatan sebep neydi?

Daha önce sana söylemiştim! Hakan Fidan alışılagelen bir MİT Müsteşarı değil! Dışarıda hiçbir ülke RENGİNİbilmiyor! Fidan'la ilgili ellerinde DOSYA yok!

Bu Erdoğan'ın ve Ankara'nın inanılmaz bir başarısı! Çünkü "PAT" diye göreve geldi!

Durum böyle olunca nasıl davranacaklarını şaşırdılar!

Önceden kullandıkları metodlar şimdi işlemiyor!

Fidan, daha TİKA'dayken OKULLARI çözdü! CIA'nın verdiği emirleri gördü! TÜRK patentinin arkasındaki yabancı eli fark etti! Ancak bunu görmesi yetmiyordu!

http://www.takvim.com.tr/c/i/bullet.jpg Neden?

Erdoğan'ın cemaate olan sevgisi ve saygısı vardı! Bu nedenle Başbakan'ı inandırması da gerekiyordu! Fidan, bildiği yoldan hiç şaşmadı! Sadece inandırması zaman aldı! Olan bu!

http://www.takvim.com.tr/c/i/bullet.jpg Fidan bu nedenle hedefteydi o zaman?

Bak sana ilginç bir şey söyleyeyim!

17 Aralık'ta aslında Erdoğan ve ailesi değil yine Hakan Fidan hedefti! MİT TIR'larının Adana'da durdurulmasının tek nedeni Fidan'ı almaktı! Eğer TIR OPERASYONU istedikleri gibi olsa FİDAN gidecekti! Zaten Fidan kontrol altına alınıp hapse atıldıktan sonra, Erdoğan dolaylı olarak ele geçirilecekti!

http://www.takvim.com.tr/c/i/bullet.jpg Aklıma takılıyor! Sık sık altını çiziyorsun. Bu cemaat okulları bu kadar mı etkili?

Sen ne diyorsun!

http://www.takvim.com.tr/c/i/bullet.jpg İnanın abartıldığını düşünüyorum! Sizin de fazla önemsediğinizi düşünüyorum!

Öyle değil! Bak sana hiç bilmediğiniz bir şey anlatayım!

http://www.takvim.com.tr/c/i/bullet.jpg Lütfen!

Mısır'daki birçok GÜLEN OKULU, MURSİ'YE KARŞI BAŞLATILAN AYAKLANMADA BAŞROL OYNADI! Karargah olarak kullanıldılar! Süveyş'i Türkiye'ye bağlamaya çalışan Mursi'nin gitmesinde bu okulların payı çok büyük! Bu okullardaki CIA ajanları her istediğini yaptı sonra da okullara çekildi!

http://www.takvim.com.tr/c/i/bullet.jpg Gerçekten mi?

Elbette! İstersen bir ayrıntı daha verebilirim!

http://www.takvim.com.tr/c/i/bullet.jpg Durduğunuz hata!

Bak dostum! Mısır'da SİSİ göreve geldikten sonra birçok devletin bayrağının dalgalandığı okullar "Bunlar sakıncalı!" denilerek kapatıldı!

Araya kim girdiyse başarılı olamadı! Ve kapılarına kilit vuruldu! Ama sadece ve sadece GÜLEN okullarına dokunan olmadı! Bırakın dokunmayı bunu aklından geçiren olmadı! Haa unutmadan SİSİ geldikten sonra ORDUDANokullara PLAKET gitti!

Yani darbeci SİSİ, okullara teşekkür etti! Sanırım bu yeterli olmuştur!

http://www.takvim.com.tr/c/i/bullet.jpg Ben Graham Fuller'i önemsiyorum! Onun katkısı neydi? Cemaate nasıl bir şekil verdi?

Fuller'in katkısı çok oldu! O bir yıldızdır! Ama her şey o değildir! NEOCON'ların adamı ve sır küpüdür! Bu yapı için çalışır! Her görevde ana merkezde yer alır. Bu kesin kuraldır!

Onu güçlü yapan tek ama farklı bir özelliği vardır: Çok iyi öngörüye sahiptir...

http://www.takvim.com.tr/c/i/bullet.jpg Kızının ismini biliyorsun ANKARA'ydı!

Peki sen, kızının babasının isteğine karşı çıktığını biliyor musun!

http://www.takvim.com.tr/c/i/bullet.jpg Hayır!

Fuller, kızı Samantha Ankara'dan New Jersey'deki Gülen'in okulunda çalışmasını rica etti! Kavga ettiler! Kız kabul etmedi! Uzun süre konuşmadılar!

http://www.takvim.com.tr/c/i/bullet.jpg Siz OBAMA için ne düşünüyorsunuz?

Obama'yı çok eleştirdiğimi biliyorsun! Bence çok eksik davranıyor!

http://www.takvim.com.tr/c/i/bullet.jpg Nasıl yani?

ABD'yi başkanların yönetmediğinin son 50 yıldaki en büyük şahidiyim!

Ancak güçlü olduğu konularda da hamle yapamadı. Örneğin dinleme olaylarında birçok kişinin kellesini alabilirdi, almadı. Çekindi, ürktü!

http://www.takvim.com.tr/c/i/bullet.jpg Erdoğan'a Gülen konusunda söz verdi! Ne diyorsunuz?

Sizin Başbakanınıza, Fethullah Gülen konusunda söz verdi. Ancak bu söz Barack Obama olarak verildi. ABD olarak değil. O nedenle Gülen'e bir baskı yapılır, en fazla ABD'den gider.

Elleri kelepçeli olarak Türkiye'ye inmez.

Bunu bekleme! Obama içeride Gülen'e destek verenleri şu an için doğrudan karşısına alamaz! Çünkü elindeki gücü tam olarak bilmiyor ve kestiremiyor! Bu nedenle yapması gerekenleri yapamıyor! Erdoğan'ı kıramayacağı ve Türkiye'yi karşısına alamayacağı için Gülen'e baskı yapar! Ancak Ankara'ya değil başka yere yollar!

http://www.takvim.com.tr/c/i/bullet.jpg Peki cemaatin kaderi ne olur orada?

Şunu düşünelim!

http://www.takvim.com.tr/c/i/bullet.jpg Neyi?

Fethullah Gülen'in yönettiği ya da yönettiği iddia edilen okulların değeri sen de 20, ben diyeyim 50 milyar dolar!

http://www.takvim.com.tr/c/i/bullet.jpg Evet!

Ama bu okulları kullanan güç için bunun parasal değeri yok! 3 trilyon ya da 5 trilyon dolar! Çünkü Amerika'da bu cemaate destek verenler asla giremeyecekleri yerlere bunlarla giriyor.

Asla açamayacakları kapıları bunlarla açıyorlar! Bu nedenle Amerika, Gülen'den sonraki dönemi bilmek ve çözmek zorunda! Burada işler böyle yürür! Cemaatin desteğini kaybetmek istemeyenler B PLANINI devreye sokarlar! Bence Ankara da kendi B PLANINI yapmalı!

http://www.takvim.com.tr/c/i/bullet.jpg Ne mesela?

Bilemem! Ama en basitinden eğer Gülen bir başka yere gidecekse, cemaat tekrar kendi yurduna dönmeli ve Ankara tarafından bir müttefik olarak kabul edilmeli! Siz arkanızı döndüğünüz sürece başkaları kullanacaktır! Zaten şimdi de o hatayı yapıp bütün cemaati ajan ve kötü adam ilan ediyorsunuz! Bundan uzak durun! Buradaki sermaye hiç tanımadığı halde sizin çocuklarınızı kullanıyor! Sırtınızı dönmek yerine kuşatıcı olun! Dünyada oyuncu olan bir gücü yok saymayın! Birlikte yürüyün!

Çünkü o okullar Türk Bayrağı ve devletinin temsilci olarak görülüyor!

 

NOT: Bugünlük bu kadar! Umarım keyif almışsınızdır! Kaldığımız yerden devam edeceğiz. Hiç duymadığınız şeyleri burada okuyacağınızın garantisini çok rahatlıkla verebilirim! Gazeteyi şimdiden ayırtın!

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

  • Antworten 423
  • Erstellt
  • Letzte Antwort

Top-Benutzer in diesem Thema

Top-Benutzer in diesem Thema

Veröffentlichte Bilder

SEÇİM İLE İLGİLİ OLARAK KAMUOYUNA DUYURU - 28.03.2014

Yazar: Mehmed Kırkıncı, 28-3-2014

Daha önce son hadiselere ve hükümetimize bakışımla ilgili beyanatlarda bulunmama rağmen, seçimin yaklaşmış olduğu bu günlerde hakkımda tamamen hakikat dışı haberlerin yayıldığını esefle işitiyorum.

Nur talebeleri olarak yarım asrı aşan bir zamandan beri seçimlerde takip ettiğimiz yol belli olup halen aynı istikamet üzerindeyiz. Üstadımız, Halk Partisinin başa gelmesi halinde komünist kuvvetlerin memlekete hakim olacağını açıkça beyan ederek, Halk Partisi karşısındaki en büyük sağ parti olan Demokrat Partiyi açıkça desteklemiştir. Nur Talebeleri de aynı yolu takip ederek ve sevad-ı azama tabi olarak, Halk Partisi karşısında mücadele veren ve çok hayırlı işlere imza atan Ak Parti hükümetini desteklemişlerdir ve desteklemeye devam etmektedirler. Bu meyanda benim de aynı kanaatte olduğumu efkâr-ı umumiyeye bir kez daha bildirmem zaruret halini almıştır. 28.03.2014

Mehmet Kırkıncı

ERZURUM

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

*

*

*

 

*

Hazret-i Üstadımız Bediüzzaman SAİD NURSİ hazretleri, Emirdağ Lahikası isimli eserinde şöyle buyuruyor:

 

"Demokratlar düşse Halk Partisi veya Millet Partisi iktidara gelecek.

Halk Partisi iktidara gelecek olursa; komünist kuvveti aynı partinin altında bu vatana hakim olacaktır. Halbuki bir Müslüman katiyen komünist olamaz. Müslümanlık ona kafi gelmediyse anarşist olur.

Bunun için vatanımıza dehşetli bir tehlike teşkil eden bu partinin iktidara gelmemesi için Demokratları, Kur'an, vatan ve İslamiyet namına muhafazaya çalışıyorum."

 

*

 

************

*

*

Bende Hazret-i Üstadımızın bu tespit ve teşhisine ittibaen diyorum ki:

*

*

Ey değerli Halkım ve vatandaşlarım, biliniz ki!

 

‘CHP' ye oy vermek; **"İslam DECCAL" ına oy vermek gibidir.

‘MHP' ye oy vermek; **İslam dininin yasakladığı IRKÇILIK akımına oy vermekle eş değerdir.

*

*****

*

Ey değerli Dostum bil ki!

 

'CHP' ye oy vermek:

*‘İslam bizi geri bıraktı. Ondan kurtulmalıyız’ diyen heriflerin partisine,

*Haşir ve ahreti inkar etme komplosunun kurucularına,

*Devrim ve inkilap kanunlarının kabulüne,

*Şeair-i İslamiye olan Ezan-ı Muhammedi'nin Türkçe okunmasına,

*Kur-an-ı Kerim öğrenilmesinin yasaklanmasına,

*Ayasofya camiinin müze yapılmasına ve Kur'an kurslarının kapatılmasına"

*

oy vermek demektir.

*

*****

*

Bil ey VATANDAŞIM!"

 

'CHP' ye oy vermek demek:

*“Anayasamıza Hristiyanlığı din olarak yazmalıyız” teklifinde bulunan aşağılık zihniyete,

*Zındıkaya, koministliğe, masonluğa, anarşiye, din düşmanlığına,

*Camileri, mescidleri, tekke ve zaviyeleri kapatmaya veya ahır yapmaya,

*Başörtüsü ve tesettürü yasaklamaya, kanun zoruyla serpuş takmaya,

*Kur'an alfabesini yasaklamaya,

*İçki, kumar, balo, opera, dans ve fuhuş gibi batılı moda ve akımlara revaç vermeye,

*

OY VERMEK gibi büyük bir vebal ve mesuliyete düçar olmaktır.

 

*****

 

Ey sevgili MİLLETİM!

 

'MHP' ye oy vermek:

*Şamanizme, Faşizme, Güneş dil teorisine,

*"Türk, bu ülkenin yegâne efendisi, yegâne sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı. Dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler!" diye zırvalayan kafatasçılara,

*

oy vermek gibidir!

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

29 Mart 2014 Cumartesi 12:00

 

Said Nursi'nin devamı Risale-i Nur'dur

 

Sungur Ağabey'in çocukları Risale Haber'e açıklama yaptı

 

Abdurrahman İraz'ın haberi:

 

*

 

RİSALEHABER-ÖZEL

 

*

 

Son günlerde bazı yayın organlarında Bediüzzaman Said Nursi'nin talebelerinden merhum Sungur Ağabey hakkında yapılan bazı haberlere binaen,*Sungur Ağabey'in çocukları Risale Haber'e*açıklama yaptı.*

 

*

 

İşte Mustafa Sungur ağabeyin çocuklarının yaptığı o açıklama:

 

*

 

Son zamanlarda Üstad Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin güzide talebelerinden babamız Mustafa Sungur adına bazı yalan yanlış haberler yayınlanıyor. Güya babamız "üstadın hizmetinin devamı Gülen cemaatidir" demiş. Bunu da kendi medya organlarında neşrediyorlar.Bunun aslı olmadığını açıkça belirtmek isteriz. Üstadın devamı Risale-i Nur'dur ve onun mutlak varisleridir ve aynı zamanda onların yolundan aynen gidenlerdir.*Babamız her zaman Üstadın talebeleriyle birlikte hareket ederdi. Bugün olsaydı yine ağabeylerle hareket edecekti.*

 

*

 

Babamız her ehli iman cemaati gibi*Gülen grubunu da Risale-i Nur ile muhafazaya çalışırdı. Ta ki nurları 'sadeleştirme' adı altında yaptıkları o azim cinayete kadar.O zaman babamız sadeleştirme ile ilgili olarak şunu dedi: "Bu olay beni çok yıprattı. Değil şimdi, ta kıyamete kadar buna sebep olanları affetmeyeceğız.*Ben kalben bağımı kesiyorum.. "*

 

*

 

Biz şahidiz ki babamız başbakanımızı çok severdi ve bu hükümet için "a'zamul hayır" (en büyük hayır) derdi. Başbakanımızında babamızın cenazesine bizzat iştiraki bizi çok minnettar etmiştir. Kendilerine Allah'tan uzun ve hayırlı ömürler ve muvaffakiyetler temenni ederiz.*

 

*

 

Ahmet Sungur, Şerife Sungur, Nurullah Sungur, Cihan Nur Sungur, Saide Nur Sungur

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

29 Mart 2014 Cumartesi 09:50

 

Bediüzzaman yaşıyor olsaydı kime oy verirdi?

 

Akit yazarı, Hasan Karakaya Said Nursi'nin siyasi tavrından bahsetti

 

İLGİLİ HABERLER

 

» *Nur talebeleri gibi Ak Parti'yi destekliyorum

 

» *CHP'ye oy vermek Bediüzzaman'a ihanettir

 

Risale Haber - Haber Merkezi

 

*

 

Akit yazarı, Hasan Karakaya yerel seçimler ile ilgili yazısında Said Nursi hazretlerinin Demokrat Parti'yi niçin savunduğununa dair alıntıyı paylaştı. Karakaya: “Bediüzzaman Hazretleri yaşıyor olsaydı, acaba kime oy verirdi?” diye sordu.

 

*

 

Hasan Karakaya'nın yazısının ilgili kısmı şöyle:*

 

*

 

SAİD NURSî’NİN TAVRI

 

*

 

“Said Nursi Hazretleri” dedim de, aklıma geldi... “Demokrat Parti’yi niçin savunduğu ve onu neden muhafaza etmeye çalıştığı” sorulunca, Said Nursi Hazretleri cevaben der ki;

 

*

 

“Eğer Demokrat Parti düşse, ya Halk Partisi veya Millet Partisi iktidara gelecek. Halbuki (…) bu asil Türk milleti, ihtiyariyle o partiyi kat’iyyen iktidara getirmeyecek.

 

*

 

Çünki; Halk Partisi iktidara gelecek olursa, komünist kuvveti, aynı partinin altında bu vatana hâkim olacaktır. Halbuki, bir Müslüman kat’iyyen komünist olamaz.(...) Bir Müslüman hiçbir zaman ecnebilerle mukayese edilemez... İşte bunun için, hayat-ı içtimaiye ve vatanımıza dehşetli bir tehlike teşkil eden bu partinin iktidara gelmemesi için, Demokrat Parti’yi, Kur’an ve vatan ve İslâmiyet namına muhafazaya çalışıyorum.”

 

*

 

Sadece bir soru soracağım;

 

*

 

“Bediüzzaman Hazretleri yaşıyor olsaydı, acaba kime oy verirdi?”

 

*

 

Çok iyi düşünün ve yarın oyunuzu ona göre verin!..

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

31 Mart 2014 Pazartesi 08:05

[h=1]Balkon konuşmasında Said Nursi vurgusu[/h]

Başbakan Erdoğan seçim sonrası Bediüzzaman'ın o sözüne dikkat çekti

Risale Haber-Haber Merkezi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bediüzzaman Said Nursi diyor ki, ‘Baki hakikatler, fani şahsiyetler üzerine bina edilemez" dedi.

Başbakan Erdoğan, seçim sonuçlarının ardından AK Parti Genel Merkezi Balkonu’ndan konuştu.

"Bu millet, ümmetin, dünyanın umududur. Rabbim bu milleti doğru yoldan ayırmasın. Her türlü, plana, tuzağa karşı korusun diye dua ediyorum” diyen Erdoğan, Bediüzzaman Hazretlerinin sözünü hatırlattı:

“Seçim mitinglerimiz boyunca bir şeyi özellikle vurguladım. Bediüzzaman Said Nursi diyor ki, ‘Baki hakikatler, fani şahsiyetler üzerine bina edilemez.’ Biz ezelden gelen, inşallah ebede giden bir davanın sadece hizmetkarlarıyız. Biz, bu millete efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik. Biz, büyük bir dava taşının sadece hamallarıyız. Dün biz yoktuk ama bu dava vardı. Yarın biz olmayacağız ama bu dava var olacak. Ay yıldızlı bayrağımız, dünyanın barış umudu olarak en yüksek burçlarda dalgalanmaya devam edecek.”

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

[h=1]Gülerce'ye göre cemaatin 4 büyük yanlışı[/h][h=2]Gülen camiasının önemli isimlerinden Zaman Gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce yerel seçimler sonrası konuştu. Gülerce, seçim öncesi süreçte cemaat 4 önemli yanlışını itiraf etti.[/h]

Gazeteci Hadi Özışık'a konuşan Gülerce'nin cemaatle ilgili çarpıcı itirafları şöyleydi;

"1- Hizmet baştan beri yanlış yaptı. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na savaş açtı. Gezi'den itibaren Başbakan'a hakaret etmeye başladılar.

2- Üslubumuzu kaybettik. Namus bildiğimiz üslubumuz. Biz bunu bıraktık hükümetle savaşa girdik, diyaloğu bıraktık çatışmacı dil kullandık.

3- Siyasallaştık. CHP için kapı kapı dolaşıp oy istedik.

4- Hizmet hep çoğunlukla hareket etti. Hep öyle yoluna devam etti. İlk defa çoğunluğun karşısına çıktı ve kaybetti. Orjinalini kaybetti, yara aldı."

Gülerce, Cemaat-İktidar kavgasında, inananların kullanıldığı görüşünü de savunurken 'Hizmet'e gönül vermiş insanların bu hisse kapıldığını belirtti.

Gülerce, 30 Mart'ta AK Parti'nin elde ettiği başarıya rağmen, yanlışta ısrarın sürdüğünü belirtti ve şunları söyledi: "Bu yanlış Hizmet'i temsil vasfı olmayan kişiler tarafından yapılıyor. İnsanların tanıdığı bildiği Hizmet bu değil. Hizmet yara aldı. Hizmet'i tanınmaz hale getirdiler. İnsanların güveni sarsıldı. Hoşgörü vardı bizde, diyalog vardı bizde, insanların gönlüne girmeyi istiyorduk. Biz ne yaptık peki? Kapı kapı dolaşıp CHP için oy istedik."

Gülerce bundan sonrası için de 'Cemaat ayarlarına dönmeli' ifadesini kullandı.

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

[h=1]'Hoşgörü isteyen Cemaat, CHP'ye oy istedi!'[/h][h=2][/h][h=2]HADİ ÖZIŞIK[/h]İktidar-Cemaat kavgasının en ateşli günlerinde, bir ses yükselmişti hatırlayın. Hüseyin Gülerce, yapılanları, yazılanları, konuşulanları içine sindiremediğini belirtmiş, kendisine hakaret edenlerle aynı ekranda olmamak adına, TV'deki programı bırakmıştı!

 

Gülerce'nin isyanı, onun Hizmet'ten dışlanmasından başka hiçbir işe yaramadı. Zaman'dan kovulmadı ama, yalnızlaştırıldı. Ahmet Turan Alkan bile üslubu dışına çıktı ve Gülerce'yi "Turfa Müneccim" ilan etti.

 

Ahmet Bey, "AK Parti zaferi"nin birinci gününde, özür dilemesini bildi ama, Zaman'ın tepe yönetiminde değişen bir şey yine olmadı. Zaman diğerlerinden farklı değildi, türlü bahanelerle Recep Tayyip Erdoğan'ın elde ettiği başarının üzerini örtmeye çalıştı.

 

Gülerce, vaktinde bu kavganın içine bodoslama dalan bütün arkadaşlarını uyardı. Uyarıları işe yaramadığı gibi, az önce de belirttiğim gibi, dışlandı hakikatleri söylediği için.

 

Buna rağmen, Cemaat'in düştüğü yanlışı yüksek sesle konuşmaya devam etti.

 

30 Mart onu da haklı çıkardı özetle...

*****

 

Hüseyin Gülerce'yi aradım bu sabah.

 

Üzgün bir ses...

 

AK Parti başarılı diye üzülmüyor, Cemaat'in yara almasına üzülüyor. Ortada bir başarı varken, yanlışta ısrara üzülüyor.

 

Gülerce'ye göre: "Cemaat 4 önemli yanlış yaptı!"

 

BİR- Hizmet baştan beri yanlış yaptı. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na savaş açtı. Gezi'den itibaren Başbakan'a hakaret etmeye başladılar.

 

İKİ- Üslubumuzu kaybettik. Namus bildiğimiz üslubumuz. Biz bunu bıraktık hükümetle savaşa girdik, diyaloğu bıraktık çatışmacı dil kullandık.

 

ÜÇ- Siyasallaştık. CHP için kapı kapı dolaşıp oy istedik.

 

DÖRT- Hizmet hep çoğunlukla hareket etti. Hep öyle yoluna devam etti. İlk defa çoğunluğun karşısına çıktı ve kaybetti. Orjinalini kaybetti, yara aldı.

 

Gülerce, Cemaat-İktidar kavgasında, inananların kullanıldığı görüşünü de savunuyor. Hizmet'e gönül vermiş insanların bu hisse kapıldığını belirtiyor. *****

 

Sohbetimiz uzadıkça Gülerce'nin sesi titriyor. 30 Mart'ta elde edilen bir başarıya rağmen, yanlışta ısrarın sürdüğünü belirtiyor. Bu yanlışın Hizmet'i temsil vasfı olmayan kişiler tarafından yapıldığını vurguluyor.

 

Ve ekliyor:

 

- İnsanların tanıdığı bildiği Hizmet bu değil! - Seçimden önce uyardınız, haklı çıktınız.

 

- Haklı çıkmam neye yarar Hadi Bey? Hizmet yara aldı. Hizmet'i tanınmaz hale getirdiler. İnsanların güveni sarsıldı. Hoşgörü vardı bizde, diyalog vardı bizde, insanların gönlüne girmeyi istiyorduk. Biz ne yaptık peki? Kapı kapı dolaşıp CHP için oy istedik.

 

- Bundan sonra ne olacak?

 

Gülerce yıllarca Cemaat'e destek veren belediyelere yapılan vefasızlığa isyan ediyor:

 

- Bunu yapmamalıydık!

 

Bundan sonra olacaklara gelince...

 

Diyor ki:

 

- Cemaat ayarlarına dönmeli.

 

Gülerce bu uyarıları yaptı ama, Başbakan Erdoğan'a da, "Cemaat'in tabanını incitme" mesajını vermeyi ihmal etmedi:

 

- Başbakan'ın bundan sonra Hizmet Hareketi'ne karşı, şefkatli, merhametli ve demokrat tavırlarla sadece hukukun üstünlüğüne riayet edeceğine inanıyorum.

*****

 

Gülerce, seçim sonrasında hakikatleri dillendirdi diye ciddiye mi alınacak, yoksa hepten dışlanacak mı?

 

"Cemaat'i temsil vasfı olmayan" şahinlerin yapacaklarını doğrusu çok merak ediyorum!

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

1 Nisan 2014 Salı 13:06

[h=1]Bediüzzaman'ın CHP tespiti her seçimde karşımıza çıkıyor[/h]

Bahadıroğlu, CHP'nin zihniyetine dikkat çekti

Risale Haber-Haber Merkezi

 

Yavuz Bahadıroğlu, "Bediüzzaman’ın, “Bu asil millet, ihtiyarıyla (öz idaresiyle) o partiyi (CHP) kat’iyen iktidara getirmeyecektir” şeklindeki tespitinin her seçim sonrasında karşımıza çıkması kaçınılmaz olacaktır" dedi.

 

Yeni Akit'teki yazısında CHP'nin zihniyetine dikkat çeken Bahadıroğlu, "CHP boşuna uğraşmasın. Değil paralel yapı ile tüm dünya ile işbirliği yapsa bile, kendi halkıyla barışmadığı müddetçe nal toplamaya devam edecektir. Genel Başkanı, parti yönetimini ne kadar değiştirirse değiştirsin, kimlerle ittifak yaparsa yapsın, kimi aday gösterirse göstersin, CHP, bu zihniyetinde ısrar ettiği müddetçe hiçbir şey değişmeyecek, halkın özgür iradesiyle asla seçim kazanamayacaktır. Bediüzzaman’ın, “Bu asil millet, ihtiyarıyla (öz iradesiyle) o partiyi (CHP) kat’iyen iktidara getirmeyecektir” şeklindeki tespitinin her seçim sonrasında karşımıza çıkması kaçınılmaz olacaktır" şeklinde yazdı.

 

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Cemaat'in kaybetmesinin 10 temel nedeni

 

 

BİR: Dilleri İslami idi ama biraz fazla enteldi... “İslami entel” yani... Ahali ne demek istediklerini bu yüzden anlamadı.

 

İKİ: Fethullah Gülen'in Pensilvanya'da ikameti sorun oldu. Bu durum Başbakan Erdoğan'ın “dış komplo” iddiasının toplum tarafından satın alınmasına yol açtı.

 

ÜÇ: CHP ile işbirliği yapmak durumunda kaldılar. Bu hiç tutmayacak bir mayaydı... Olmazdı, olamazdı. Nitekim olmadı da...

 

DÖRT: Bürokraside etkileri büyük... Yetişmiş adamları var... Ancak oyu etkileyebilecek bir güce sahip değiller. Seçim sonuçları bunu gösterdi.

 

BEŞ: Güçlü görünmelerinin temel nedeni AK Parti ile yaptıkları koalisyondu. Koalisyon bozulunca çaptan düştüler, etkinliklerini yitirdiler.

 

ALTI: AK Parti ile koalisyon ortağı oldukları dönemde çok bencil davrandılar. Diğer İslami gruplara alan açmadılar. Bu nedenle hükümetle giriştikleri kavgada İslami grupların kendilerinden uzaklaşmasına yol açtılar.

 

YEDİ: Ölümüne destek verdikleri siyasi iktidara neden savaş açtıklarını topluma anlatamadılar.

 

SEKİZ: Yolsuzluk iddialarına daha önce hiç ses etmiyorlardı. Ancak birdenbire yolsuzlukları keşfettiler... Bu da iddialarının inandırıcılığını epey zedeledi.

 

DOKUZ: Devletin istihbarat örgütünü ve o örgütün başındaki ismi neden hedef seçtiklerini, bir dini grup olarak bunu neden mesele ettiklerini izah edemediler. Bir dini grubun MİTkonusuna bu denli hayati önem atfetmesi toplumda yadırgandı.

 

ON: Bırakın İslami kesimi, laik kesimin bile tam olarak anlayamadığı ve anlamlandıramadığı biçimde İran'ı hedef aldılar, “Acem sorunu” tezini işlediler.

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

[h=1]CHP‘li Mustafa Akaydın‘dan cemaat itirafı[/h]26 Mart 2014 Çarşamba - 08:42 - Aksam.com.tr

  • Haberi Yazdır








 

EN ÇOK OKUNANLAR

http://82.222.152.134/imgsdisk/2014/04/02/t8_020420140828409066047.jpg

 

 

 

 

 

 

http://82.222.152.134/imgsdisk/2014/03/26/260320140842551380164.jpg[h=2]CHP Antalya Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Akaydın canlı yayında Gülen'in daveti üzerine ABD'ye gittiğini söyledi.[/h]Cumhuriyet Halk Partisi Antalya Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı Mustafa Akaydın, CNNTürk'te katıldığı canlı yayın programında bomba itiraflarda bulundu. Akyadın, Fethullah Gülen'in daveti üzerine ABD'ye gittiğini, ABD'de sözde Ermeni soykırımı tasarısını ABD'de senatoya getiren Nancy Pelocy ile tanıştığını itiraf etti. Akaydın ayrıca "Atatürk yaşasaydı tarikatları kaldırmazdı" dedi.

GÜLEN'İN DAVETİ ÜZERİNE ABD'YE GİTTİ

CHP'li Akaydın, Enver Aysever'in "Pensilvanya'ya gittiğiniz ve Gülen'le görüştüğünüz iddia edildi. Siz ne diyeceksiniz?" sorusuna, "Buna şöyle gülerek cevap vereyim, benim kime gideceğim, kimle konuşacağım hiç kimseyi ilgilendirmez. Ben hizmet grubunun davetlisi olarak geçen yıl Washington'a gittim." diyerek adeta itirafta bulundu.

CEMAATİN LOBİ FAALİYETLERİ ADETA ORTAYA DÖKÜLDÜ

Akaydın, bu sözlerinin ardından ise daha da ilginç bir itirafta bulundu. Gülen cemaatinin ADB'de ne kadar örgütlendiğini de gözler önüne serdi. Akaydın, yaptığı ABD ziyaretinde, Türkiye'ye karşı oynanan Ermeni soykırımı iddiasını ABD senatosuna taşıyan Nancy Pelocy ile de tanıştığını işte şu sözler ile itiraf etti: "Orada dünyanın çok önemli insanları ile görüştüm. Çok önemli bir toplantıda Antalya'yı tanıtan bir konuşma yaptım. Hakikaten etkilendim. Cemaatin kurduğu lobiden etkilendim. Çünkü 48 tane ABD senato üyesi yemeğe geldiler. Nancy Pelocy ile beni tanıştırlar."

ATATÜRK YAŞASAYDI TARİKATLARI KAPATMAZDI

Akaydın ayrıca, "Tarikat olgusu bu ülkenin bir olgusu. Ben bir tek terörist başı Apo ile görüşmem dedim. Ben herkesle görüşürüm. Benim gittiğim toplantıya 7 tane CHP'li milletvekili de katıldı. Atatürk yaşasaydı tarikatları kapatmazdı." dedi.

CHP Antalya Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı Mustafa Akaydın bu açıklamaları, CNNTürk'te Enver Aysever'in sunduğu Aykırı Sorular'da yaptı.

Kaynak: Haber7

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

[h=1]CHP‘li Özgün: Cemaatle ittifak seçimi kaybettirdi[/h]

02 Nisan 2014 Çarşamba, 10:21:44

http://www.haberand.com/icerik_foto/haber_foto/detay/emin-375947.jpg

 

Solun kalesi olarak görülen Artvin'de 3 dönem oturduğu başkanlık koltuğu AK Parti'ye devreden CHP'li Emin Özgün, yenilginin nedenini 'Gülencilerle ittifak'a bağladı. Seçime tek başına girse kesin kazanacağını belirten Özgün, "Gülen grubuyla ittifak bize yaramadı. Onlarla kol kola girince sosyal demokrat tabanımızı kaybettik. Cemaatin abartıldığı kadar oyu yokmuş, bize bir faydası olmadı" dedi.

 

"Seçimden önce Gülenciler geldi, anlaştık" diye konuşan Özgün, Kılıçdaroğlu'nun, "Cemaatle herhangi bir ittifak yapmadık" sözlerini de ilk ağızdan yalanlamış oldu. Solun ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin kalesi olarak bilinen Artvin'in 3 dönemdir koltuğu kimseye kaptırmayan CHP'li başkanı Emin Özgün, son seçimde AK Parti adayı Mehmet Kocabaş'a üstelik 9 puan farkla kaybetti.

 

.Artvin'de sürpriz bir şekilde CHP'nin kaybedip, AK Parti'nin kazanması siyasi dengeleri sarstı. Öyle ki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kaybedilmesine en fazla üzüldüğü ilin Artvin olduğunu açıkladı. Kılıçdaroğlu, seçim değerlendirmesinde ayrıca, "Cemaat ile ittifak yapmadık. Belgesi olan çıkarsın" ifadelerini kullandı. Ancak Gülen grubunun, tüm Türkiye'de CHP'nin güçlü olduğu yerlerde CHP'yi, MHP'nin güçlü olduğu yerlerde de MHP'yi desteklediği, yurtlarında, okullarında ve evlerinde bu yönde propaganda yaptığı seçim boyunca defalarca ortaya çıktı.

 

"BİN OYUMUZ VAR"

3 dönem sonra koltuğu AK Parti'ye kaptıran CHP'li Emin Özgün, mağlubiyetin ardından SABAH'a yaptığı açıklamada 'ittifak' konusunda çok çarpıcı ifadeler kullandı, Kılıçdaroğlu'nun aksine seçimde ittifak yaptıklarını doğruladı. "Seçimden önce Gülenciler bana geldi. 'Bizim bin oyumuz var. Sizi destekleyeceğiz' dediler. Ben de kabul ettim" diyen Özgün, "Gülenciler bana çalıştılar. Lakin seçim sonuçları açıklandığında o bin oyu hiçbir yerde göremedim. Artvin'in nüfusu artmadı. Buna göre ben geçen seçimde aldığım oyu aldım. Yine de kaybettim. Demek ki böyle bir oyları yokmuş Artvin'de. Buradan şu anlaşılıyor ki, Gülencilerle ittifaka girmekle, onlarla kol kola girmekle büyük yanlış yaptık. Onların oylarından medet umduk. Bu çok büyük hataydı. Çünkü sosyal demokrat tabanımız buna tepki gösterdi. Rahatsız oldu. Biz bu tür hataları yaparak siyasette asla başarılı olamayız" dedi.

 

"OYLARI HİKÂYEYMİŞ"

Özgün, seçimden önce Gülen grubunun kendisini Artvin Menderes Koleji'ne davet ettiğini de vurgulayarak şöyle konuştu: "Orada da bana söylediler. Bana bir el uzattılar ben de o eli sıktım. Reddetse miydim yani? Ama gördüm ki, öyle bin oyları falan da yokmuş. Hikâyeymiş. Öyle ya, seçim sonuçlarına bakıyorum, nerede bu Gülencilerin oyu? Yok ortalıkta. Sandığa mı gitmediler? Türkiye geneline bakıyorum. MHP'nin oyu düşmüş, CHP'nin oyu da artmamış. O zaman şu ortaya çıkıyor. Gülen grubunun öyle abartıldığı gibi ülke genelinde yüzde 3-4 oyu falan yokmuş. Böyle bir güçlerinin hiç olmadığı görüldü. Bu sonuçlar bizim kadar Gülen grubu için de tam bir hayal kırıklığıdır." Özgün, "Gülencilerle ittifak yapmasaydık, sosyal demokrat tabanımızın doğal oyunu alarak seçimi kazanabilirdik, sonuçta bunu gördük" dedi.

 

"TÜRKÇE OLİMPİYATLARI'NI ARTVİN'DE YAPARIZ" DEMİŞTİ

Artvin'de doğan Emin Özgün 60 yaşında. 1980'de diş hekimi oldu. Adapazarı Devlet Hastanesi ve İstanbul Koşu Yolu Kalp Hastanesi'nde görev aldı. Memuriyetten istifa ederek, Artvin'de serbest diş hekimliği yaptı. CHP ilçe başkanlığını yaptı. 1999'da Belediye Başkanı seçildi. Başbakan'ın Türkçe Olimpiyatları'nı yaptırmayacakları yolundaki açıklamasının ardından, "Bu etkinliği destekliyorum. Buradan ifade ediyorum ki, Türkçe Olimpiyatları'nı Artvin'de yaptırmaya hazırız" demişti.

 

SON DÖRT SEÇİMİN SONUÇLARI

1999: CHP yüzde 25, ANAP yüzde 23

2004: CHP yüzde 46.4, AK Parti yüzde 35.5

2009: CHP yüzde 43, AK Parti yüzde 41

2014: AK Parti yüzde 46.1, CHP yüzde 37.8

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

[h=1]HERKÜL.ORG EDİTÖRÜ'NDEN GÜLERCE'YE AĞIR CEVAP[/h][h=2]Yerel seçimlerde Cemaat'in dört konuda yanlış yaptığını söyleyen Zaman yazarı Hüseyin Gülerce'ye Herkül.org sitesinin editörü Osman Şimşek'ten cevap geldi.[/h]

Fethullah Gülen'in sohbetlerinin yayınlandığı Herkul.org sitesinde açıklamalarda bulunan Osman Şimşek, Hüseyin Gülerce'nin söylediklerinin Cemaat'in görüşünü yansıtmadığını söyledi.

İşte Osman Şimşek'in Hüseyin Gülerce'ye verdiği o ağır açıklamalar...

 

Hüseyin Gülerce Bey’in Açıklaması Üzerine

 

Medya’da Hüseyin Gülerce Beyin seçim sonrası yaptığı açıklamalar yer aldı. Nakledilen cümlelerde bir yanlışlık olabileceği ve kendilerince düzeltileceği düşüncesiyle şimdiye kadar bir yorum yazmadım. Fakat, herhangi bir tekzip ya da tashih göremeyince bir iki hususu açıklama ihtiyacı hasıl oldu.

 

Öncelikle Hüseyin Ağabeyin de defalarca belirttiği gibi kendisi Camia’nın “sözcü”sü değildir; gazetelerde yer alan yorumlar kendisine aitse sadece şahsını bağlar. Nitekim, şu yazdıklarım da bir sözcü sıfatıyla değil Camia’ya gönül vermiş bir fert vasfıyladır.

 

Bununla beraber, özellikle dört hususla alakalı nakledilen ifadelerin Camia’nın genel duruşunu yansıtmadığı aşikardır.

 

1- Camia hiçbir zaman kavga taraftarı olmamıştır; hele kendi hükümetine savaş açtığı iddiası gerçekleri ters yüz etmekten ibarettir. Aslında, aylardır Hizmet hareketine yönelik yoğun bir linç kampanyası yürütüldüğü açıktır. En üst düzeydeki yetkililer ve hükûmete yakın medya tarafından ortaya konan öfkeli itham, hakaret ve iftiralarla nefret suçu işlenmiştir/işlenmektedir.

 

2- Camia’ya gönül verenler, dün olduğu gibi bugün de nezih üsluplarını namusları gibi koruma gayretindedirler. Maruz kaldıkları tahrik edici dile ve provokatif söylemlere rağmen akl-ı selimden asla ayrılmamışlardır/ayrılmayacaklardır. Yaptıkları açıklamalar, kanuni haklar çerçevesinde, isnat ve iftiralara cevap sadedinde olmuştur. Kimin nasıl bir dil ve üslup kullandığı miting meydanlarında ve seçim konuşmalarında da açıkça görülmüştür.

 

3- Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın ve Hizmet gönüllülerinin defalarca açıkladıkları gibi; Camia’nın herhangi bir partiyle ittifakı kesinlikle söz konusu olmamıştır; bu iddia büyük bir yalandır.

 

4- İlk günden beri Hizmet’in felsefesi çoğunlukla beraber hareket etmek değil hep doğrunun ve makulun yanında yer almaktır. Dünden bugüne Camia’nın desteği ya da eleştirileri, manevi buudlu demokrasi, evrensel insan hakları, özgürlükler, şeffaf ve hesap sorulabilir bir devlet gibi değerler etrafında olmuştur; bundan sonra da destek ya da tenkitler değerler üzerinde olacaktır.

 

Bunları en iyi bilmesi gereken insanlardan biri olarak tanıdığım Hüseyin Gülerce beye o cümleleri yakıştıramadığımı ve hangi sebeple/endişelerle onları telaffuz ettiğini anlayamadığımı da ifade etmeliyim.

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

[h=1]Seçim sonuçları ve Cemaat…[/h]Seçimlerden beş gün önce yazdığım yazıda, 30 Mart akşamı, beş temel sorunun cevabını alacağımızı söylemiştim. İlk iki soruyu hatırlatarak cevaplarını vermeye çalışayım:

 

Bir: 17 Aralık ve 25 Aralık operasyonlarıyla gündeme gelen yolsuzluk ve rüşvet iddiaları seçmeni nasıl etkiledi? Görüldü ki iddialar, seçimin galibi olan AK Parti’ye oy verecek seçmeni pek etkilemedi. Bunun nedenlerini beş aşağı beş yukarı analizciler söylüyor. Bu konuda seçmeni suçlamak ve aşağılamak, demokrasi terbiyesi ile bağdaşmaz.

İki: AK Parti-Cemaat meselesi, seçim sonuçlarını nasıl etkileyecektir? Önce altını çizmem gereken hususlar var. Galibiyet coşkusu ya da mağlubiyet duygusu ile sözlerimin doğru anlaşılması perdelenmemelidir. Fikir ve ifade hürriyetimi kullanarak, vicdanî kanaatimi ve inandığımı söylemek zorundayım. Hizmet Hareketi büyüdükçe, bir sosyal realite olarak kendisini Hizmet insanı görenlerde de, Hizmet’i dışarıdan takip ve seyredenlerde de farklılaşmalar olur. Öncekilerle sonrakiler farklı içtihatlarda bulunabilirler. Şahsen ben ısrarla, “aman karınca misali su taşıyalım, yangın büyümesin, aman üsluba dikkat edilmeli, tam da sövene dilsiz, dövene elsiz olmak gereken günlerin içindeyiz” demeyi tercih ettim. Aksi halde Hizmet’in zarar göreceğine inandım.

Hizmet, siyasi bir yapılanma değil. Ama siyasi tavır alma, her sivil toplum hareketi gibi demokratik hakkıdır. AK Parti’ye oy verilmemesi gerektiğini kabullenebilir, tavsiye edebilir. Eğer buna rağmen seçimlerde başarılı olunmamışsa, bu mağlubiyet olarak görülmeyebilir. Çünkü siyasi zeminde her mağlubiyet, kazanma adına, bundan sonraki hamlelere hazırlanma adına bir tecrübedir. Nitekim bütün siyasi partilerin yaklaşımı da budur. Sadece şunu kabul etmek gerekir: Siyaset zemininde tek doğru olmaz. Kaçınılmaz olarak, daha önce bünyede yaşanmamış farklılıklar, siyaset zemininde yaşanır. Mesela, Sayın Başbakan’ın meydanlarda Hizmet insanlarına yönelik ağır sözleri, yaralayıcı üslubu asla tasvip edilemez ama CHP’ye oy vermek, bazıları için çok zor olabilir. Bu farklılıkları, kırıcı, itici ve ötekileştirici yaklaşımlarla değerlendirmek haksızlık, savunduğumuz demokratik ilkelere de aykırı olur. Siyaset zemininde, daha önceki hizmet alanlarının hiçbirinde karşılaşmadığınız eleştiriler gelebilir.

Hizmet Hareketi’nde, siyaset zeminine kısmi bir kayma olsa da, “Hizmet, siyasetten farklı bir alan” diye düşündüğünüzde, “yaşananlarla bir tecrübe daha kazanıldı” diyerek, olgunluk ve bütünlük içerisinde kervan yoluna devam eder. Bir kısım zayiatlar da kayıp olarak görülmez, sağlıklı yürümenin gerektirdiği arınma olarak değerlendirilir.

Hizmet Hareketi’ni siyasi bir hareket gibi görmekte ısrar edenler evet, seçim sonuçlarına bakarak bir galibiyet hissi yaşayabilirler. Hizmet insanları olarak önemli olan, hareketin medya bünyesinde gösterilmesi gereken hassasiyettir. Çünkü Hizmet’in eğitim, bilhassa yurtdışındaki Türk okulları, diyalog, sağlık hizmetleri, yardımlaşma hizmetlerinin açıktan eleştiri hedefi yapılması zordur. Zaten bugüne kadar da maksatlı eleştiriler dışında, bu alanlara hasmane bakan yoktur. Ancak medya alanı öyle değildir. Hizmet’in üslubunun, en çok medya alanında korunması gerekir.

Hizmet Hareketi benim için, kendi mana köklerimize bağlı kalarak evrensel değerlerde buluşma ve ileri demokrasi talebi ile dünyaya entegre olma hareketidir. Sempati, kabul ve güven adına, bu hedefin itina ile korunmasını çok önemsiyorum.

 

 

Hüseyin Gülerce, Zaman, 02.04.2014

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

[h=1]Emrullah Uslu kaçtı[/h]

Cemaat’in kalemlerinden, Taraf’ın polis yazarı Emre (Emrullah) Uslu Türkiye’den kaçtı. Uslu seçim öncesi gittiği Brüksel’de kalmaya devam edeceğini belirtti.

Bu bilgi, Wall Street Journal Türkiye’nin sitesindeki bir haberde şu satırlarla duyuruldu:

“Erdoğan'ı şiddetli bir şekilde eleştiren köşe yazarı Emre Uslu Salı günü yaptığı açıklamada Pazar günkü seçimler öncesinde gittiği Brüksel'de kalmaya devam edeceğini söyledi. Zaman ve Taraf'ta yazıları çıkan Uslu, hükümetin kendisini Türk yetkililerin Suriye'ye yönelik askeri müdahaleyi değerlendirdiği görüşmenin ses kayıtlarını sızdırmakla suçlamasından korktuğunu söyledi.

Uslu verdiği röportajda, "Belli grupları hedefleyecek siyasi bir kampanya başlatmaya çalışıyorlar. Bu yalnızca bir başlangıç" dedi.”

Odatv.com

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

gerirefresh

 

sabah mobilMobil

 

A+*A-

 

‘Seçimin 1 numaralı mağlubu Fethullah Gülen’dir’GündemPerşembe 03.04.2014

 

Metin Karabaşoğlu, Risale-i Nur hareketi içinde yetişmiş önemli isimlerden biri. Bediüzzaman Said Nursi ve eserleri hakkında birçok önemli çalışmaya imza atmış bir isim olan Metin Karabaşoğlu, dergicilik ve yayıncılık alanlarındaki faaliyetleri ile tanınıyor.

 

Son yıllarda bütün Nurcu gruplardan bağımsız çalışmalar yürüten Karabaşoğlu, bu hareket içinde Gülen grubuna ilk itiraz eden isim olarak dikkatleri üzerine çekti.

 

 

Metin Karabaşoğlu ile Gülen grubu açısından 30 Mart yerel seçimlerini konuştuk.

 

 

CEMAATİN SOKAKTA BİR KARŞILIĞI OLMADIĞI ANLAŞILDI

 

 

-Metin bey, Türkiye son yılların en gergin seçimlerinden birini atlattı. Gülen grubunun tepe noktası aylardır hareketin tabanı üzerinde, özellikle büyük şehirlerde CHP'ye oy vermesi hatta çalışması yönünde bir baskı oluşturmuştu. Cemaat medyası seçim anketlerinde AK Parti'nin oy oranını %32 civarında gösteriyordu. Ancak aylardır gerçekleştirilen bu propaganda, kaset savaşları, iftiralar, yasadışı dinlemeler, uluslar arası kamuoyunu tahrik etme çabaları sandığa yansımamış gibi görünüyor. Siz bu konuda ne söylemek istersiniz?

 

 

-Bu kara propagandanın sandıkta yankı bulmadığı anlaşılıyor. Daha önceki yıllarda benim de içinde bulunduğum bir grup içinde Doğru Yol Partisi dayatması vardı. Ancak o dönemde taban, tavandan gelen bu propagandaya rağmen kendi aklı ile hareket etti.

 

 

Burada iki ihtimal var:

 

 

1-Cemaat kendi aklı ile hareket ederek oyunu AK Parti'ye verdi.

 

2-Cemaatin tahmin edilenin aksine toplumda bir karşılığı yokmuş.

 

 

Ben ikinci ihtimali daha güçlü görüyorum. Cemaat olgusu bir PR faaliyetiymiş. Cemaatin bize inandırılan gücü kadrolaşmadan ibaretmiş. Sokakta Gülen hareketinin bir karşılığı yokmuş. Seçim sonuçları bize bunu gösteriyor.

 

SEÇİMİN MAĞLUBU TARTIŞMASIZ FETHULLAH GÜLEN'DİR!

 

 

-Sizce seçimin mağlubu kimdir?

 

 

-Bence seçimin mağlubu gönüllülerini CHP'ye oy vermeye zorlayan Gülen Cemaati'nin üst kadrosudur. Tabi bir de seçimin bir numaralı mağlubu var. Seçimin bir numaralı mağlubu tartışılmaz bir şekilde Fethullah Gülen'dir.

 

 

-Peki bir özeleştiri bekliyor musunuz?

 

 

-Özeleştiri beklemiyorum. Bence Cemaatin tepe noktası bu siyasi duruşunda daha da kemikleşecek. Kendilerini mistik bir pozisyonda gördükleri için "hata ettik" demek zordur.

 

 

Keşke hata ettiklerini kabul etseler. Ama bu imkansız gibi görünüyor. Bugün hata ettiklerini kabul ederlerse geçmişteki birçok davranışları da sorgulanır hale gelecek. Dolayısıyla hata ettik demeyecekler.

 

 

CEMAAT MEDYASI SEÇİM SONUÇLARINI BİLE ÇARPITTI

 

 

-Cemaat medyasının seçimlerden sonraki tavrını nasıl karşılıyorsunuz?

 

 

-Cemaat medyasının tavrı da çok farklı değil. Bu kadar ateşli propagandadan sonra seçim sonuçlarını soğukanlı bir şekilde karşılamalarını zaten beklemiyorduk. Cemaat medyasındaki ilk sinyaller de bu yöndeydi. Herkesin gözünün önünde gerçekleşen seçimin sonuçlarını bile çarpıtmaya çalışarak farklı bir algı oluşturma gayreti içine girdiler. Bir yandan iktidara karşı savaşı sürdürürken diğer yandan uzlaşı mesajları verme gayretlerini de şaşkınlıkla izliyorum.

 

 

CEMAATLE UZLAŞIRSA AK PARTİ'YE OYUMU HELAL ETMEM

 

 

-Cemaat medyasının savaşı sürdürürken bir yandan da uzlaşı sinyalleri vermesini inandırıcı bulmuyor musunuz?

 

 

Seçimde CHP örgütü cemaat kadar çalışmadı. Durum bu iken uzlaşma görüntüsü vermek inandırıcı değil. Şimdi uzlaşma sinyalleri vermeleri çok itici. Bu kadar ülkeye kötülük ettikten sonra eğer AK Parti ve Erdoğan cemaatle bu şartlarda uzlaşmaya girerse Erdoğan'a verdiğim oyu helal etmem

 

 

-Fethullah Gülen'den bir açıklama bekliyor musunuz?

 

 

Fethullah Gülen'den bundan sonra bir çok anlama gelecek yarım ağız şeyler duyabiliriz. Ama kesinlikle "hata ettik" demeyecektir

 

 

DEMOKRASİ DIŞI YÖNTEMLERE BAŞVURABİLİRLER

 

 

-Bu söylediklerinizde Gülen grubunun seçimden sonra tansiyonu düşürmeyeceği sonucunu çıkarabilir miyiz?

 

 

-Her zaman yaptıkları gibi diyalog kapısını kapatmayacaklar, uzlaşı sinyalleri verecekler ama diğer yandan Hükümete karşı faaliyetlerini sürdürecekler. AK Parti'ye sandıkta yenemeyeceklerini anladıklarında Erdoğan'sız AK Parti'yi dizayn etmek için çalışacaklar. Erdoğan Çankaya'ya çıkma kararı alırsa cemaatin bu tavrı daha da sertleşebilir.

 

 

Sandıkta alamadıkları sonucu başka yerlerden almaya çalışacaklar. Belki sandık dışı ve demokrasi dışı yöntemlere de başvurucaklar. Bunların tümü daha fazla marjinalleşmelerine neden olacaktır.

 

 

CEMAATİN TEPE NOKTASI İLE TABAN ARASINDA MESAFE AÇILACAK

 

 

-Cemaatin tepe noktası AK Parti'yi bitirmek üzere adeta bir seçim çalışması yürüttü. Bunu da gizli saklı yapmadılar. Her şey açık açık kamuoyu önünde gerçekleşti. Şu an tabanda bir hayal kırıklığı yaşanıyor. Tabanın tavrı bundan sonra nasıl olur sizce?

 

 

-Süreç içerisinde tabanı kaybedecekler. Kendisini bu kadar siyasetin ortasına koyan bir yapı zamanla meşruiyet zeminini kaybeder. Yanlış yerde durduğunu kabul etmeyip inat ettikçe taban ile tavan arasında mesafe açılacaktır. Taban ise kendisini bu insanlardan ayırmaya devam edecek. 2014 sonra cemaat için her şey güzel olmayacak. Cemaat içinde bundan sonrası bölünmeler bekliyorum.

 

 

HAZMEDİLMEZ NOKTAYA GELİNCE BÖLÜNMELER BAŞLAR

 

 

-Bölünmeler derken neyi kastediyorsunuz biraz açar mısınız?

 

 

- Yapılanlar hazmedilmez noktaya gelindikçe bölünme de kaçınılmaz olacak. Hüsn-ü Zan bittiği, mızrağın çuvala sığmadığını noktada ayrılmalar hızlanır.

 

 

-Cemaat tabanında böyle bir havanın olduğunu mu düşünüyorsunuz?

 

 

Cemaat şu an pozitif bir enerji almıyor. Ters enerji ile besleniyorlar. Erdoğan nefreti üzerine bir politika izliyorlar. Varlıklarını Erdoğan'ı yok etmeye bağlamışlar. Bu motivasyon cemaat tabanını uzun süre ayakta tutacak kadar güçlü değil.

 

 

CEMAAT TABANI "BİZ BU İŞTE YOKUZ" DİYEBİLMELİ

 

 

-Bu noktada Cemaat tabanına ne tavsiye edersiniz?

 

 

-Cemaat tabanı, kendi asli sınırlarına çekilmeli. Tepe noktasını da buna zorlamalı. Cemaat içindeki karar verici mekanizme siyasete dizayn etmeye kararlıysa, cemaat tabanı "Biz bu işte yokuz" diyebilmeli, gerekirse yolunu ayırabilecek kararlılığı gösterebilmeli. Ben cemaat tabanındaki rahatsız kitlenin bu suskunluğunu doğru bulmuyorum.

 

 

OPERASYON KAPSAMLI VE VİCDANLI OLMALI

 

 

-Herkes seçimlerden sonra Gülen hareketine yönelik gerçekleşecek bir operasyonu konuşuyor. Siz böyle bir operasyon bekliyor musunuz? Bekliyorsanız bunun sınırları nasıl olacak?

 

 

-Bence devlet içinde devlet olmaya çalışan bütün unsurlar safdışı edilmeli. Bu yapılırken bir örgüt yapısı içinde olanlarla kirli ilişkilere girmeyen gönüllü insanları ayırmak lazım. Ameliyat mutlaka lazım ama özenli ve merhametli olunmasında fayda var. Ben bu operasyonun büyük çaplı olması gerektiğini düşünüyorum. Örgüt ilişkisi içindeki bütün unsurlar mutlaka safdışı bırakılmalı. Büyük çaplı olmazsa kıyıda kenarda kalan örgüt unsurları yeniden güç toplayıp bu ülkenin başına aynı çorabı örebilirler.

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

02 Nisan 2014 Çarşamba 18:00

 

Bediüzzaman'ın talebelerini bile dinlemedin

 

Yeni Şafak yazarı Kutlu, Gülen cemaatinin "şakirtleri"ne seslendi

 

Risale Haber-Haber Merkezi

 

*

 

Yeni Şafak yazarı Ali Nur Kutlune seslendi. Seçim öncesi yazdığı *'Dinle Ey Şakirt' yazısını hatırlatan Kutlu, Bediüzzaman'ın talebelerinin dinlenmediğini söyledi.

 

*

 

Cemaat mensuplarının CHP'ye oy vermesinin Bediüzzaman'ın "kemiklerini sızlattığını" belirten Kutlu'nun yazısında ilgili bölümler şöyle:

 

*

 

"Hadi diyelim Başbakan, bakanlar herkes sana karşı, Hizmeti bitirmek istiyor.*Sana eski 'abilerin', Üstadın yaşayan son öğrencileri, kanaat önderleri, başka cemaatlerin hocaları ve daha nice iyi insanlar seslendi sen yine Dinlemedin Ey Şakirt.

 

*

 

"Sen gidip egosu, ihtirası, nefreti gözlerinden fışkıran yeni yetme Cemaat yazarlarını, ilk fırsatta seni satacak kartel medyasını, dinle imanla alakası olmayan kaypak liberalleri,Bediüzzaman'a en büyük zulümleri yapmış CHP'nin yalancı sözcülerini dinledin, bizi Dinlemedin Ey Şakirt.

 

*

 

"Ey şakirt, bu seçimde AK Parti kaybedecek dediler, CHP/MHP belediyeleri alacak yeni hükümeti kuracak dediler inandın.*CHP için oy toplama zilletini nasıl kabul ettin, Bedüzzaman'ın kemiklerini nasıl sızlattın Ey Şakirt?İslam'a en büyük darbeyi vuran, ahlaktan yoksun, güvenilmez yazarları, siyasileri karanlık tipleri dinledin, alnı secdeye değen, Allah'tan korkan Müslümanları Dinlemedin Ey şakirt.

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

*

Cemaat eski haline dönebilir mi?

 

*

Mehmet Ali Bulut

02 Nisan 2014

 

O, arkasındaki gücün farkında.

 

Recep Tayyip Erdoğan!

 

Bir kere daha, bireysel karizması, olağanüstü performansı ve milletine muhabbetiyle büyük bir zafer kazandı.

 

Ve hakiki manada bir ‘tebrik'i hak etmekle kalmadı, bunun hakkı olduğunu da göstermiş oldu. Gönüldün tebrik ediyorum… İnşallah şu muvaffakiyet, milletimiz, ülkemiz ve istikbalimiz için hayır olur, hayra hizmet eder…

 

O, arkasındaki gücün farkında. *Ama tahminim o ki o gücün ne olduğunu çok az insan biliyor. O güç, Akif'in, Arif Nihat Asya'nın, Yahya Kemal'in, “İslam'ın son ordusu” diye tanımadıkları şu saf, garazsız, beklentisiz Türk halkının duasıdır.

 

Bunu ilk annemden fark ettim. Sonra tüm arkadaşlarımın yaşayan anne ve babalarında da aynı şeyin var olduğunu öğrendim. *87 yaşındaki annemin, aşarı bir Tayyip Erdoğan hayranı olduğunu ve oğullarından ziyade ona dua ettiğini fark ettim. Annem bu kış yanımdaydı.

 

Esasında siyasetle hiç ilgilenmez. Tespihi hep elindedir. Hayatında küfür nedir, kahır nedir, beddua nedir bilmez. Hatta onun nezdinde kimse kötü de değildir.*

 

Kendine tam bakamadığı ve hanım da gündüzleri evde olamadığı için, bu kış çoğu vaktimi onunla geçirdim ve ilk defa onu bu kadar yakından izleyebildim.* Dikkat ettim, nerede miting varsa, daha doğrusu Tayyib Bey hangi kanalda konuşuyorsa onu buluyor, bir çocuk gibi televizyonun ta dibine kadar sokuluyor ve sürekli onu dinliyor ve dua ediyor.*

 

Dikkat ettim, Tayyip Beyi ekranda görünce seviniyor hayır dua ediyor. Sayın Bahçeli'ye ise kızıyor. “Niye ona kızıyorsun” diye sordum. “O da iyidir ama yanlış yapıyor, ondan” dedi. Kılıçdaroğlu'yla hiç ilgilenmedi. Sanki o yokmuş gibi davrandı hep. Şaşırdım…

 

Öz çocuklarına dua eder gibi -hatta daha fazla- Tayyip beye dua edip durdu bu propaganda döneminde… Bıkmadan, bulanmadan, aleyhindeki hiçbir söze itibar etmeden ve moralini bozmadan ve taleplerinde tereddüde düşmeden… Fikrî, fiilî, halî istikrar ve tavrını hiç bozmadan…

 

Onun bu hali, bana Peygamber Efendimizin (asv)* “Aleyküm bi dinil-acaiz” hadisinin hakikatini anlamamı sağladı… Bildiğiniz gibi Peygamber efendimiz, fitnelerin çoğalacağı, dinin bizzat alimler tarafından dejenere edileceği, sünnetin ihmal edileceği, toplumun ekseriyetinin Kur'an'dan göçüp gideceği ahir zamanda ümmetinin, nasıl davranması gerektiği konusunu tayin ve tespit babından o mübarek sözü sarf etmiştir: Aleyküm bi dinil acaiz!

 

*Yani o zamanlarda “İhtiyar kadınların dini üzere hareket edin!”

 

“Onlar sorgulamaz, aklım bunu almıyor demez. Samimi ve sade bir intisap ve muhabbetle bildiklerini, bildikleri gibi yaparlar. Siz de onlar gibi yapın ki kurtulasınız”, demeye getiriyor Peygamberimiz (asv). .

 

Yoksa her kafadan bir sesin çıktığı, sünnet, hadis, sahabe rivayeti vs.nin kulak ardı edildiği, Kur'an ayetlerinin bile mealler üzerinden tartışıldığı bir hengâmede insanın sağlıklı düşünmesi zorlaşıyor. İnsanın öyle zamanlarda, içinde konuşan Rahmanî bir sese ihtiyacı olur ya. İşte o Rahmanî sesin, yaşlı mümin acuzelerde bulunduğunu bize haber veriyor. Ben annemde bunu müşahede ettim.

 

Adeta, Hud (112), Şura (115). ayetlerinde emredildiği gibi, içinden yükselen Rahmani sese kulak veriyor başka sesleri duymuyor bile. Ve hep dua ediyor…

 

Kendi kendime dedim ki “kimse bu duaları alan zat ile baş edemez”… *Bu ülkede milyonlarca tesbihat ve tahlilat yapıldı Erdoğan için. Başkaları da başkaları için yapmıştır elbet. Ama zaman gösterdi ki Allah Erdoğan için yapılan duaları kabul etmiş. Buna öfkelenmek, kızmak, “niçin benimkini kabul etmedi” demek, insanı Kabilin durumuna düşürür, Allah korusun.

 

Kanaatim o ki, Tayyip Bey'in bu seçim sürecinde “ 12 düvele” karşı yürüttüğü mücadelenin başarıyla sonuçlanmasının sebebi o dualardır. Dedirendi, mücadele etti *ve başardı. Bütün nifak ve tuzaklarıyla saldırdılar ama onunla baş edemediler. Çünkü arkasında nasıl bir güç var bilemediler.

 

Bence Tayyib Beyin farkında olduğu ve itimat ettiği güç bu!

 

O gücü arkasına alan yenilmez, mağlup olmaz… Çünkü o mümin ve masum ihtiyarların duası, Rabbin katında, sabi çocuğun anası babası nezdindeki taleplerinden daha kuvvetlidir. Nasıl ki hiçbir anne baba yüreği, masum çocuğunun fıtri talebeni reddetmez, Allah da bu masum ihtiyarelerin talebini ret etmez, etmiyor.* Tayyip Beyin Diyarbakır ve Van mitinglerindeki duruşu da şu millete olan inancındandır. Kimsenin öyle bir ses ile konuştuğu için onu kınamayacağını biliyordu. Kınayacak olanları da zaten kendisi kale almıyordu. Nitekim, o sese rağmen onlarla birlikte olmayı yeğlediği için halkından takdir topladı… Tehlikenin boyutunu halkına göstermek için o tavırdan daha iyi ne olabilirdi?

 

Tayyip Bey bu gücü arkasında tuttuğu sürece yıkılmaz. Allah yar ve yardımcısı olsun.

 

…….

 

Bu yazıda değinmem gereken bir konu daha var. O da ihbarat-ı gaybiyyenin değişip değişmeyeceği meselesi!

 

Ben öteden beri şunu söyleyip durmuşumdur. Gayben olacağı haber verilmiş bazı ihbarlar, mukaddemeleri bozulduğu veya değiştiği zaman sonuçları da değişebilir. Talut - Calut kıssasından yapılan çıkarsamalar da dâhil!

 

“İnna a'teyna'nın sırrı” adlı yayınlanmamış eserinde, Bediuzzaman, dönemin önde gelen bazı şahısları hakkında bir durum tespitinde bulunuyor. Ölümleri “bi'l-bukâi ve'l-enini' şeklinde olacak, diyor.*

 

Sonra biri hakkında “Ümmet onu sevdiği ve dua ettiği için Allah onun hakkındaki hükmünü değiştirdi” diyor. Demek ki gaybi ihbarlar ve çıkarsamalar, ümmetin duasıyla değişebiliyor.

 

Evet, *gerek nebilerin gerekse ehli keşfin bildirdiği gaybi haberler ve onların neticeleri, insanların çabası ve duasıyla tağyir, tebdil veya tatil olabiliyor. Çünkü mukaddemesi değiştirilin işin neticesi de değişiyor… Dolayısıyla annem gibi, samimi, pir-i fani, dünya ile hiç alakaları kalmamış masum insanlara ait dualar ve taraftarlıklar, değil bir insanı, bir milleti, bir ülkeyi bile varsa eğer önündeki felaketlerden korur muhafaza eder. Çünkü insanın asıl manası ve maksadı duadır.

 

Bediuzzaman bir eserinde “Hiçbir gerekçe olmasaydı bile sırf Hz. Peygamberin duası sebebiyle Allah ahiret hayatını var ederdi” diyerek duanın insan ve insanlık hayatı içindeki manasını ortaya koyuyor. Dua, evrenin içindeki kuvvetleri harekete geçiren kumanda aleti gibidir. Samimi dua var oldukça ve insan, o samimi duaya liyakatini muhafaza ettikçe, muvaffakiyeti de kaçınılmaz olur…

 

…….

 

Gelelim bu yazının “Hüve”sine… Yani cemaatin durduğu yer ve sergilediği duruşa!

 

Yine annem üzerinden meseleye temas edeceğim.

 

Annem Fethullah Hocayı da sever. Bağlısı falan değil. Ama sever. Öteden beri… *

 

Onu gördüğü zaman, o ekranda kaldığı sürece o da onu izlerdi. Tayyip Erdoğan'ı gördüğü zamanlardaki gibi heyecanının açık etmez, fikrini beyan etmezdi ama severdi. Bitinceye kadar da televizyonun başından ayrılmazdı.

 

Mamafih annem, zaten tüm hocaları sever. Dini sever çünkü. O yüzden televizyonlarda rastladığı dini sohbetleri kaçırmaz. Bir zamanlar da Kanal 7'de Mustafa hocaya böyle kilitlenmişti… Onu dinlemediği gün kendini eksikli hissederdi.

 

Başlangıçta bizim televizyonun kumanda sistemine aklı basmadığı için, onu evde yalnız bırakıp dışarı çıkacaksam, oyalansın diye ona istediği kanalı açar çıkardım. Genellikle iki kanalı isterdi. Biri STV, biri Kanal-7. (Son zamanlarda ATV'ye de takılıyor, tuhaf! Çünkü ben belli bir iki dizi dışında onu izlemiyorum). Ama onun favorisi Kanal 7 ve STV idi…

 

Bu seçim propagandası sürecinde bir şey dikkatimi çekti. Baktım, STV'yi açmamı pek istemiyor. “Neden” diye sordum, sanki sebebini bilmiyormuşum gibi… “Hayırdır anne, artık STV'yi açmamı istemiyorsun”, dedim, “onlar Tayyip için iyi şeyler söylemiyorlar” dedi. Düşündüğüm doğruydu. Tayyip beyin aleyhine bir şey duymak istemiyordu…

 

Oysa eskiden STV'yi cidden severdi. Yemek programlarını da izlerdi. Seçim sürecinde onu dahi izlemedi. “Artık o kanalı sevmiyor”du.

 

Bir insanın, bir cemaatin, bir televizyonun, masum ve fani olmuş, dünya ile bağları iyice zayıflamış ve Rahmanın çağrısından başka bir şeyle ilgilenmeyen bir kadının yüreğindeki sevgiyi kaybetmek değer miydi? Ne karşılığında?

 

Oysa bu millet cemaati seviyordu. O kanalı da seviyordu. Hatta topluca oturulacak zamanlarda illa da bir kanal açık olacaksa o stv olurdu. Çünkü herkes emindi ki ortama mugayir bir sahne gündeme gelmez…

 

Evet, bu toplum cemaati seviyordu. Dine olan hizmetiyle seviyordu. Hoca efendiyi de… Feragat ve mahviyet dolu duruşuyla, dokunsan ağlayacak haliyle, millet adına, din adına adanmışlığını seviyordu. Her biri bir sahabe feragatiyle dünyanın dört bir tarafına giden, belki bir daha dönüşü bile olmayacak çocuklarımızı uzaklara uğurlarken, birer şehit ve sahabe hassasiyetti duyarak uğurlardık. Cemaati o haliyle sevmiştik. O hal ne güzel de yakışıyordu onlara.

 

Sonra birden bire ne olduysa baktık ki, paranın, siyasetin, iktidar hırsının kol gezdiği alanlarda dolaşıyorlar… Öyle kimselerle kol kola girmişlerdi ki… Aman ya Rabbi… Bu nasıl bir menfaat veya maksattı ki, şu mübarek insanları, küfrün ve nifakın mümessili olmuş kitleler, kütleler ve gruplarla sarmaş dolaş etmişti? Hangi gerekçe ile kendilerini *onlarla aynı kareye, aynı resme sokabilmişlerdi?

 

Gerçekten yürek burkutan bir mesele…

 

Ben şahsen, garazsız, ivazsız dine hizmet eden toplulukları manen “Ehlibeyt” şemsiyesi altında görüyorum.* Onları manevi âlemlerin sultanı biliyorum. Cenab-ı Hak da onları o mana ile o misyon ile sevmiş olacak ki Ehlibeyt, ne zaman elini dünya rantına ve siyasetine uzatsa, Kader-i ilahi o eli kırıyor. Onları dünyadan ve siyasetten küstürüyor!

 

Çünkü dine hizmet edenlerin mesleği enaniyeti kaldırmıyor. Özellikle de bu zamanda! Enaniyet atına binerek dine hizmet edilmiyor. Siyaset ve rant ise tabiatı gereği eneniyet üzerine binşa edilmiş. Biz biliyoruz ki hizmet-i Kuraniyye ve Nuriye, *ancak enaniyeti terk etmekle mümkün olabiliyor. Cemaatin, *bir enaniyet işi olan siyasete ilgi duyması, onlara, tıpkı dünya rantına ilgi duydukları her seferinde başına felaketler gelen ehlibeyt gibi felakete, sıkıntıya ve azaba sürükler, sürüklüyor. *

 

İktidara karşı sergiledikleri şu tavırlar nedeniyle milletin ekseriyetinin gönlünde düştükleri mertebe, toplum ekseriyetinin vicdanında kaybettikleri irtifa, hangi menfaatle telafi edilebilir! Hangi para, banka, iktidar, şu Rabbin son ordusu olan halkın yüreğindeki samimim muhabbetten daha yeğdir?

 

Ey ehli iman ve insaf olan cemaat! Derhal kendi mecrana dön.* Bırak siyasetin kirliliklerini başkası üslensin. Sen bulanma! Millete eski halinle lazımsın! Dünya saltanatının geçici olduğunu size hatırlatmak abestir! Siz zaten halinizle, ahvalinizle bunu yallardır yaşıyorsunuz, biliyorsunuz. *Biliyorsunuz, yüreklerdeki sultanlık, ‘et-tahiyyatu'daki duanın içinde yer almak bin dünya saltanatından evladır.

 

Belki bir takım iddialarınızda haklısınızdır. Ama gördünüz, sergilediğiniz tavırlar ve yaptıklarınız , şer üzerine ittifak etmeyeceği haber verilmiş şu milletten kırmızı kart gürdü. Şimdi bundan ders çıkarmak gerekmez mi?* Hakeme kızıp, bütün bütün öfkesini kapılan bir oyuncu gibi kendinizi toplumun gözünden de mi düşürmek istiyorsunuz? *

 

Ban inanıyorum ve arzu ediyorum ki cemaat, şu ikazı yerinde değerlendirir ve aslî mecrasına, yani milletin dinine ve imanına hizmet etme vazifene dönerse, eskiden olduğu gibi belki yeniden siyasete ve siyasetçilere bile çeki düzen verir. Ve aldığı yaraları daha hızlı sarar! Rabbin rızasına ve hizmetine dön ey cemaat! Asıl maksadınız o değil mi?

 

……..

 

İnanın şu tavırlarınızla edindiğiniz yeni dostlar, size yar olmaz. Siz de onları hidayete getiremezsiniz.* Allah'ın saptırdığını hidayete ulaştırmak, islama düşmanlık besleyenleremeveddet duymak buğuna kadar hç bir hak yolcusuna hayır getirmedi. Hatta bu, Rabbin izzetine bile dokunabilir. Hatırlayın 1999 öncesinde onlar sizi pohpohlamışlardı da sonunda Hoca efendi kendi köklerinden koparılarak uzak diyarlara gitmeye mahkum edilmişti… Bu millet o zaman da sizin yanınızda idi…

 

1996 yılında Yeni Sayfa gazetesinde “Medyatik Gülen yahut Çekirdeğin Çatlatılması” başlıklı bir yazı yazmıştım. O sıralarda malum medya, birilerini tu kaka etmek için cemaati göklere çıkarıyordu. Ben o pohpohlamanın içindeki maksadı sezdiğim için, tıpkı bu yazıya benzer bir ikaz yazısı yazmıştım o zamanlar. O sıralar Fethullah Hoca ile *“Feto” diye dalga geçen, Hikmet Çetinkaya'ya da “sizler tükeniyorsunuz, bitiyorsunuz. Öleceksiniz. Gövdeleriniz beslediği o topraklar, Fethullah Hocanın yetiştirdiği çiçeklerle donanacak!” demiştim.

 

Şimdi görüyorum ki cemaat, o çiçekleri zehirleyen kesimlerle yan yana gelmiş. Bu insanın içini sızlatıyor!

 

Ey cemaat, eski yerine dön! Kendi fabrika ayarlarına! Bu milletin yüreğindeki makam Rabbin rızasına daha yakındır!

 

Siyaset menfaat üzerine kuruludur. Bakarsınız zaman gelir yeniden dostluklar kurarsınız. Ama şu paralelci yaklaşımlardan ve iktidar aleyhine olacak her bir emareye kanıt gibi sarılmaktan kendi medyanı kurtar. Nifak ehli ile aynı karelerde görünmekten hiç* bir ehli hak fayda görmemiştir! Sizler iman erlerisiniz. Onların en temel sıfatı öfkelerini yutmaktır…

 

……

 

Tabii iktidar için de söyleyecek bir iki sözüm var. Öncelikle kazandıklarına değil, kaybettiklerine bakmalılar. Gönüllerini kazanamadıklarının gönüllerini neden kaybettiklerine baksınlar. CHP'ye oy veren tabana kendilerini hiç sevdiremediler. Bunun nedenini araştırsınlar. O meseleye de gireceğim elbet ama önce 13 Haziran 2011 tarihinde, o günkü genel seçimlerin hemen ardından yazdığım şu yazıyı okumakla yetinsinler:

 

http://www.haber7.com/yazarlar/mehmet-ali-bulut/753258-iktidari-bekleyen-kritik-gorevler

 

 

Mehmet Ali Bulut

*

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

04 Nisan 2014 Cuma 09:46

 

Bediüzzaman'ın takip ettiği düsturlar unutuldu

 

Kavaklı, "İhlas ve Uhuvvet Risalelerini özellikle hizmetteki arkadaşlara tavsiye ederim" dedi.

 

Risale Haber-Haber Merkezi

 

Yazar Ali Erkan Kavaklı, "İhlas ve Uhuvvet Risalelerini özellikle hizmetteki arkadaşlara tavsiye ederim. Hizmet prensipleri bilinmezse sapmalar önlenemez" dedi.

 

Üstad Bediüzzaman’ın en önemli prensibinin Kur’an ve imana hizmet etmek olduğunu, siyasetten uzak durduğunu ifade eden Kavaklı, Akit'teki yazısında "44 sene sonra cemaat, camiaya dönüşüp siyasete öyle bir daldı ki. Üstadın ve cemaatin yıllarca takip ettiği düsturlar unutuldu, yerini zıtları aldı" dedi ve tespitlerini sıraladı.

 

İşte Kavaklı'nın tesbitlerinden bazıları:

 

-“Şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım” der Bediüzzaman.*Camia medyası siyasetten başka bir şey yazmaz oldu. Üstelik Üstad Bediüzzaman’a 35 sene hapishanelerde, sürgünlerde, mahkemelerde etmedik eziyet bırakmayan CHP’nin yanında…

 

-Üstad, bizler muhabbet fedaileriyiz, husumete vaktimiz yoktur, der.*Camia medyası husumet fedaisi kesildi.

 

“Hayat-ı mâneviye ve sıhhat-i ubudiyet, adâvet ve inatla sarsılır çünkü vasıta-i halâs ve vesile-i necat olan ihlâs zayi olur. Zira tarafgir bir muannit kendi amâl-i hayriyesinde hasmına tefevvuk ister. Hâlisen liveçhillâh amele pek de muvaffak olamaz. Hem hüküm ve muamelâtında tarafgirini tercih eder, adalet edemez. İşte ef’âl ve a’mâl-i hayriyenin esasları olan ihlâs ve adalet, husumet ve adâvetle kaybolur.” (Uhuvvet Risalesi, altıncı vecih) Seçim süreci boyunca Allah rızası yerine Ak Parti düşmanlığı esas alındı. Muhabbet yerine düşmanlık tercih edildi.

 

-Nur hizmetinin en önemli düstur, müspet hareket etmek, kendi mesleğinin muhabbetiyle hareket etmek, başka mesleklerin noksanıyla ilgilenmemektir. Camia medyası, iman ve Kur’an hizmetinin muhabbetini terk edip Ak Parti düşmanlığı ile yatıp kalktı, kalkıyor.

 

-İhlas Risalesi’ndeki birinci düstur şudur:*Amelinizde rıza-yı İlâhî olmalı. Eğer o razı olsa bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer o kabul etse bütün halk reddetse tesiri yok. O razı olduktan ve kabul ettikten sonra isterse ve hikmeti iktiza ederse sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabul ettirir, onları da razı eder. Onun için bu hizmette, doğrudan doğruya yalnız Cenâb-ı Hakk’ın rızasını esas maksat yapmak gerektir.”

 

-Nur Talebeleri yıllarca memlekette İslamiyet’in kökünü kazımak için uğraşan CHP’nin iktidara gelmemesi için uğraştılar.*Ehven-i şer diyerek DP, AP, ANAP ve Ak Parti’ye oy verdiler.*Camia, bu geleneği ve ehven-i şerri unuttu, şer partisine çalıştı.

 

-Risale-i Nur prensiplerine dönebilirse, Abdullah Yeğin, Abdulkadir Badıllı gibi ömrünü Risale-i Nur hizmetine veren ağabeylerin*CIA etkisine girildiği uyarılarını dikkate alır, Kırkıncı Hoca’nın sağduyusuna kulak verir; Sibel Edmond’un “CIA, Gülen’i oyuna dahil etti” şeklindeki tahlillerini ciddiye alırsa evet. Bu yazıyı bu ümitle yazdım. Mütevellilerden başlayarak, okullara ve hizmet kurumlarına giren ajanları ayıklamak şart.

 

-Üstad Bediüzzaman’ın kaleme aldığı Risale-i Nur hareketinin hizmet prensiplerini anlatan*İhlas ve Uhuvvet Risalelerini özellikle hizmetteki arkadaşlara tavsiye ederim.*Hizmet prensipleri bilinmezse sapmalar önlenemez. Üstad, Demokrat Parti’yi desteklemiş, camia CHP ile omuz omuza geldi. 40 yıl düşünsem Kur’an ve iman hizmetindeki insanların CHP ile yan yana geleceği aklıma gelmezdi.

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Cemaat'in 'sütten çıkmış ak kaşık ' olmadığını söylemek suç mu?02 Nisan 2014 ÇarşambaHadi ÖZIŞIKhadi.ozisik@internethaber.com

 

Osman Şimşek,*"şahsi görüşüm"*dese de,*Hüseyin Gülerce'ye yönelik yaptığı*"yakıştırmadım"açıklamasının onaylanmadan yayımlanacağını sanmıyorum. Zira bu konuda görüştüğüm*Cemaat gönüllüsü dostlar, benimle aynı paralelde düşünüyor.*

 

Hüseyin Gülerce'ye doğrudan bu açıklamanın*Gülen'in onayından geçip geçmediğini sordum*dün.*

 

Hüseyin bey, bu konuda sessiz kalmayı tercih etse de, açıklamanın içeriği ile ilgili çok önemli mesajlar verdi:

 

- Ben tarihe bir not düşme adına söyleyeceğimi söyledim. Sadece şu hassasiyetin gözetilmesini temenni ederim. Camia olarak en çok savunduğumuz fikir ve ifade hürriyeti çerçevesinde söylediklerime 'yakıştıramadım' tepkisi verilmesini yadırgadım. Geçtiğimiz sancılı süreçte dostların gönlünü yıkmama ve onları uzaklaştırmama hassasiyetinin gösterilmesi gerekir.*

 

Bir soru daha sormama izin vermedi*Gülerce:

 

- Ben bu konuda söyleyeceğimi söyledim. Daha fazla konuşmayacağım.

 

 

*

 

 

Gülerce'nin konuşmaması doğru bir karar.

 

Osman Şimşek,*imzalı açıklamanın neresini düzeltecek?

 

"Camia’nın herhangi bir partiyle ittifakı kesinlikle söz konusu olmamıştır; bu iddia büyük bir yalandır*"diyorlar.

 

Tamam da...*

 

Cemaat'in herhangi bir partiyle ittifak yaptığını kimse söylemedi.*Hüseyin Gülerce'nin de ağzından böyle bir ifade çıkmadı. Osman Şimşek'in açıklamasında, kelime oyunu ile inkar var.

 

Kars'ta AK Parti'nin karşısındaki en güçlü aday, MHP'li Murtaza Karaçanta'ydı.*Cemaat burada tercihini ortaya koyunca,*Kars'taki yarışı MHP adayı kazandı. Ankara,*İstanbul, İzmir,*Antalya'da AK Parti'nin karşısındaki adayların hepsi CHP'liydi.*AK Parti bu illerde kaybetsin diye CHP'li adaylar için oy istediniz mi, istemediniz mi?*

 

Binali Yıldırım'a karşı, İzmir'de Aziz Kocaoğlu'nun elini havaya kaldırdığınızı herhalde inkar etmeyeceksinizdeğil mi? Zaman'da tam sayfa röportajlarla İzmir'in çehresini değiştirdiniz mi, değiştirmediniz mi?

 

Ankara'da Melih Gökçek bu kavgada size tavır almamasına rağmen, Erdoğan'ın aleyhine konuşmadı diye Mansur Yavaş'ta karar kıldınız mı, kılmadınız mı?

 

Menderes Türel'e karşı,*CHP'nin adayı Mustafa Akaydın'ın galip gelmesi için,*vicdanınızın sesine rağmen, 6 oka evet mührünü bastınız mı, basmadınız mı?

 

Kelime oyunu yapılarak yalana sapılması, Hizmet'e yönelik sözleri ne yazık ki haklı çıkarıyor!

 

Hem oy istiyorsunuz, hem de istemedik diyorsunuz!

 

Yapmayın!

 

 

 

*

 

Başbakan Erdoğan'ın tavrı, konuşmaları, sarf ettiği sözler ortada. Başbakan bu seçimlerde tavrını ve tarzını böyle belirledi. Politikasını hakarete varan sözler üzerinde yürüttü. Balkon konuşmasında sözlerinin arkasında olduğunu da gösterdi.

 

"Hayır"*demiyor*"inkâr"*etmiyor!

 

Büyük bir kavga yaşandı, yaşanıyor, yaşanacak!

 

Buna rağmen,*"kavga içinde değiliz"*sözlerine kim inanır Allah aşkına?

 

Yapmayın!

 

Fethullah Gülen'in*"sükunet"*uyarılarına rağmen,Cemaat'in Türkiye'deki temsilcileri*bu Camia'ya yakışmayan davranışlar sergiledi.*Twitter üzerinden Başbakan'a ağır hakaretler yapıldı, yapılıyor.*(Erdoğan'ın hakaretlerine aynı dille cevap verilmemeliydi diyorum)*"YEZİD"*dediler Erdoğan için, sesi düştü diye*Today's Zaman'ın genel yayın yönetmeni*"Tayyip abla"*dedi.

 

"Nezih üslup"*bu mu?

 

Emre Uslu denilen küfürbazın yazdıklarının altına,Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşilimzasını attı. Nezih üslubunuzu, namusunuz gibi böyle mi koruyorsunuz Osman Bey?

 

 

*

 

"Nezih üslup"*derken bile, yıllarını bu Camia'ya veren kişiye*"yalancı"*diyor arkadaş. Bir kişinin bir başkasına"yalancı"*diyebilmesi için*yalandan uzak*olması gerekmez mi?

 

İktidarın gırla hataları var...

 

Bunu herkes biliyor...

 

Cemaat'in de*"sütten çıkmış ak kaşık"*olmadığını bir tek*Hüseyin Gülerce*söylemiyor.

 

Yaygın kanaat bu yönde!

 

Cemaat kızmak yerine bu sese kulak vermeli!

 

"Yakıştıramadım"*demek en kolay yol.

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Sayın Tayyip ERDOĞAN ve AK Parti neden her seçimi kazanıyor?

 

Erdoğan Esenkal

 

Bu başarının en önemli sırlarının başında; Cenab-ı Hakka İman, dinin evamir-i kudsiyesine bağlılık, ALLAH’ın rızasına uygun hareket etme, amel-i Salih, ihlas, niyet-i halise, esbaba riayet, mü’mince tevekkül, akl-ı selim davranma ve İslamiyete hizmet etme gayesi v.b gibi bir çok neden sayılabilir.

 

Ama bana göre bu özelliklerinin yanında çok ÖNEMLİ 3 sır var ki:

 

1-) (Bu SIR sayın Tayyip Erdoğan ve Hükümeti tarafından gerçekleştirildi.) Cenab-ı ALLAH’ın müstesna ve mümtaz kullarından, Ahirzaman (son asrın) MÜCEDDİDİ, Peygamber varislerinden, Seyyid ve şerif, yüzyılın Manevi sultanlarından, büyük İSLAM alimi Bediüzzaman SAİD NURSİ hazretlerinin 3 vasiyetinden bir tanesi olan: Risale-i NUR’ ların Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından resmen neşir edilmesi (basılması).

 

Bu vasiyeti gerçekleştiren bir BAŞBAKAN; Dahili (iç) ŞER cephesini oluşturan düşmanlar, zındıklar, ehl-i dalalet, masonlar, fasıklar, müfsidler, münkirler, münafıklar, bid'alara taraftar, kıskanç ve rekabetçi hocalar, alimler, camialar, gruplar tarafından mağlup edilemezdi. Böylesine ALLAH’ın sevgili bir kulu’nun (Said Nursi’nin) manevi gücünü, himmetini, müzaharetini, tasarrufunu arkasına alan, O’nun hayırlı ve mübarek vasiyetini yerine getiren bir Parti, elbette ki muvaffak ve muzaffer olacaktı.

 

Cenab-ı HAK, yüzyılın müceddid ve müfessirine, İLHAMEN yazdırttığı KUR’AN’ın şahaser ve harika bir tefsiri olan Risale-i Nur külliyatını resmen yayınlatma hayır ve hizmetini nasib ettiği Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarını mahçup etmezdi ve etmedi ELHAMDÜLİLLAH!

 

2-) Diğer İkinci sır; Bediüzzaman SAİD NURSİ hazretlerinin 3 vasiyetinden bir diğeri olan, AYASOFYA’nın CAMİ olarak ibadete açılması ki, Sayın Tayyip ERDOĞAN yaklaşık 2 sene önceden beri Ayasofya’yı ibadete açma niyetini muhtelif mahfillerde izhar etmiştir. Bu beyanlarından birisini de, Hazret-i Üstadın varis ve hizmetkarlarından oluşan bir hey’ete yapmıştır.

 

Sayın Başbakanımızın halen tahakkuk ettiremediği ama niyet ettiği bu çok feyizli, faziletli ve hayırlı hizmet, niyet safhasında olduğu halde bile Tayyip bey ve AK partiye çok büyük bir manevi - maddi güç ve kuvvet kazandırmış, çok güçlü ve tesirli hayır - DUA almalarına vesile olmuştur.

 

Şayet niyet ettikleri gibi Başbakanımız Tayyip ERDOĞAN, AK parti hükümeti ve Meclis grubu; Hazret-i Üstad’ın, İNŞALLAH Çok faziletli, sevablı, başarılı ve müjdeli sonuçlar vereceğini ifade ettiği, AYASOFYA’nın ibadete açılması vasiyetini gerçekleştirebilirlerse,

 

(2014 senesinde DAHİLİ (iç) ŞER güçleri ve düşmanlarını mağlup ve perişan ettikleri, hezimete uğrattıkları gibi,)

 

Cenab-ı ALLAH’ın izni ve yardımıyla;2015 seçimlerini de kazanarak, 2016 senesinde de HARİCİ (dış) ŞER ve KÜFÜR cephesini (yani, İngiliz, Fransız, Yahudi, neocon, evangelist, kominist, ermeni taşnak, nusayri v.b. gibi bütün İslam düşmanlarını) mağlup edeceklerine inanıyor ve Rahmet-i İlahiyye’den ÜMİD ve NİYAZ ediyorum.

 

3-) Bediüzzaman hazretlerinin 3. cü vasiyeti olan; Ezan-ı Muhammedi’nin (sav) asliyetine döndürülerek Arapça okunması ise Hazret-i ÜSTAD’ın ‘İSLAM KAHRAMANI’ olarak nitelendirdiği Demokrat Partili Başbakan Adnan MENDERES tarafından gerçekleştirilmiştir.

(Merhum Adnan Menderes'in, dindar olmadığı ancak dine taraftar ve İslamiyete muhabbeti olan bir insan olduğu halde, - Allah bilir ama - CHP'nin bütün şirretliğine, tuzaklarına, provokasyonlarına rağmen 10 sene İktidarda kalabilmesinde, bu vasiyeti yerine getirmesinin çok ciddi payı olduğu kanaatindeyim.)

 

En kalbi muhabbet ve selamlarımla.

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Kuran okuyan başbakan her seçimi kazanır

 

ENGİN ARDIÇ / SABAH

Türk aydını dinini bilmez. Daha doğrusu halkının dinini bilmez. Ama diğer dinler hakkında az buçuk bir bilgiye sahiptir, hele temel eğitimini yabancı dilde öğretim yapan seçkin bir okulda aldıysa... Eh, bu da "alafrangalıktır" işte...

Din konularında laf etmeye kalktığında da kötü çuvallar, "bu yıl hac mevsimi Kurban Bayramı'na denk geldi" gibilerden saçmalar...

Ama buna da pek aldırmaz, çünkü bu gibi konuları fena halde küçümser.

Hacıların hacca gitmesine izin vermekle "dövizlerimiz çarçur edilmektedir"... (Oysa Paris'e gitmek çok doğaldır... Gerçi ona bile kızanlar vardır ama onlar "İsmetçi" bürokrasinin en azgın kesimidir.)

Türk aydını bu "kopukluğunun" ara sıra farkına varıp da can havliyle halkına "inmeye" kalktığında gene gülünç olmaktan kurtulamaz (Deniz Baykal'ın çarşaflı kadınlarla resim çektirmesi gibi.)

"Halkına sosyalizmle inmeye kalkanlar" da daha beter gülünç olmuşlardır, çünkü halk onları hiç mi hiç iplememiştir. Aydınımız bunun üzerine huysuzlanır ve dönüp gene bürokrasiye yamanmaya çalışır, halktan büsbütün uzaklaşır.

Dün gazetemizde bir haber gördüm: Başbakan Kuran okuyormuş. Elbette okuyacaktır. Asıl işi ve mesleği budur. Ortaöğrenimi "teoloji" olmuş, sonra bunun üstüne de iktisat öğrenimi görmüştür. (Türk aydını "İmam-Hatip'e gideni" adam yerine koymaz, ama papaz okuluna gidene saygısı büyüktür!) İmamlar üniversiteye sokulmadıklarından, sıradan lisenin "fark derslerinden" geçmek için açıktan sınavlara girmek zorunda kalmıştır başbakan. Yani tüzüklerle çarpışarak büyümüştür. Bunun için de, tüzüklerle çarpışarak büyüyen bütün çocukların önderi olmuştur.

Başbakanın okuduğu Fatiha, İnfitar ve Mülk sureleri YouTube'da yayınlanmış. Dinleyen ünlü bir Mısırlı hafız, Dr. Feracallah El Şazeli, kendisine "tilavetten" tam not vermiş. Başbakan, tecvit hükümlerine uygun ve harflerin mahreçlerinin hakkını vererek okuyormuş...

Bu, onun gelecek seçimi de niçin kazanacağını açıklıyor. Hayır, iyi tecvit bildiğinden değil. Benim, İnfitar ve Mülk surelerinden haberim olmamasından! (Oysa Ecclesiastes'i, Birinci Krallar'ı, İkinci Krallar'ı, Leviticus'u falan az çok bilirim.)

Başbakanın seçimi kazanacağını da, onu beğenen hafızın adını duyunca dudaklarınızda beliren küçümseme yüklü gülücükten anlarım: İlhan Selçuk'un deyimiyle "Arap çorap"...

Birçok Türk aydını, AKP'nin iktidara gelmesini "arıza" sandı, birçoğu da öyle sanmayı sürdürüyor. AKP, yerli ve Müslüman olduğu için kazandı. (Adnan Menderes dindar değil, "dine saygılı" bir adamdı. Bu kadarcığı bile Kemalist bürokrasiyi çıldırtmaya yetmişti...)

Bu, dindar. Bu, Osmanlı. Bu alafranga değil, yerli. Eski Türkiye'ye de hiçbir borcu yok, tam tersine, ondan alacağı var.

İliklerine kadar Müslüman ve Osmanlı olan halk, çok uzun süren bir bekleme, arama, deneme ve yanılma döneminden sonra, kendisini bürokrasinin, yani onu ezen sınıfın demir kasnağından kurtaracak önderini ve partisini buldu. Bir daha da bırakmaz.

Az buçuk yelkenleri suya inen aydınlar, şimdi "ekonomi iyi gittiği sürece her seçimi kazanır" demeye başladılar. Bendeniz daha da ileri gideceğim: Ekonomi iyi gitmese de her seçimi kazanır. Göremeyen ve anlayamayan aydın, üzülmeye mahkûmdur. Bütün bunları "din sömürüsü" sanan aydın üstelik bir de itilmeye kakılmaya.

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

05 Nisan 2014 Cumartesi 08:22

[h=1]Fethullah Gülen'e özel, Said Nursi ve CHP notu[/h]

Sabah yazarı Engin Ardıç'tan...

Risale Haber-Haber Merkezi

Sabah yazarı Engin Ardıç, Fethullah Gülen'e Said Nursi'nin CHP hakkındaki sözlerini hatırlattı.

CHP'nin hiçbir serbest seçimi tek başına kazanamayacağını ifade eden Ardıç, "Beş yüz kere yazdık ama gene yazalım: CHP hiçbir serbest seçimi tek başına kazanamamıştır ve kazanamaz. (Fethullah Hocaefendi Hazretleri'ne özel not: Bunu yalnız bendeniz değil, bir zamanlar Said-i Nursi Hazretleri de söylemiş, ben onun yalancısıyım!) Kazansın, okurlarımdan özür diler ve bir daha tek satır yazmamak üzere bu işi bırakırım" dedi.

Cumhurbaşkanlığı için CHP ve MHP'nin ittifak yapacaığını ileri süren Ardıç, yazısını şöyle sürdürdü:

"Kılıçdaroğlu bizi hiç şaşırtmıyor, cumhurbaşkanlığı seçimi için şimdiden "ittifak" aramaya başladı. Bu ittifak elbette, amigoları çıldırtmak istercesine, bir CHPMHP ittifakıdır.

"Eşyanın tabiatına" da uygundur. Çünkü CHP ile MHP bir elmanın iki yarısı, bir paranın iki yüzüdür, ikisi bir fidanın güller açan dalıdır (durun, siz kardeşsiniz!)

Şu farkla: CHP, İttihat ve Terakki'nin "Kemalci" fraksiyonudur, MHP de İttihat ve Terakki'nin "Enverci" fraksiyonu...

Hani "Orhancılar" ve "Ferdiciler" gibi... Sonuçta yapılan müzik aynı tür, hep arabesk."

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

07 Nisan 2014 Pazartesi 09:55

[h=1]Başbakana Nurculuk değil Gülen bağlantısı soruldu[/h]

Azeri Gazeteci Sevil Nuriyeva olayın perde arkasını yazdı

Risale Haber-Haber Merkezi

Başbakan Erdoğan’ın Azerbaycan’ı ziyaretinde Azeri gazetecinin yönelttiği "Nurculuk bağlantısı"na dair sorusu Türkiye'de gündem olmuştu. Özellikle Gülen cemaati mensupları, seçim meydanlarında Bediüzzaman Said Nursi'ye atıfta bulunan Başbakan Erdoğan'ın "Nurculukla bağlantısı olmadığı" şeklinde sözlerini öne çıkardı.

Ancak Star yazarı Sevil Nuriyeva, olayın perde arkasını yazdı. Nuriyeva Azrebaycan'da Fethullah Gülen Grubunun "Nurcu" olarak bilindiğini, her iki cemaatin farkının pek bilinmediği için karıştırıldığına dikkat çekti.

Nuriyeva'nın yazısı şöyle:

"Medya, daha ziyade “Cemaaetle” ilgili konuları işlemeye gayret etti. Bu durumda da haksız sayılmazlar... Fakat daha da dikkat çeken Azerbaycanlı gazetecinin Başbakan’a “partinizin NURCULAR’la bağlantısı var mı?” şeklindeki sorusuydu. Türkiye basını bu soruya oldukça şaşırmış olmalı ki, “bu olay bir soru” haline geldi.

Gerçekte gazetecinin bilgisizliğinden ziyade asıl vahim olan çok yakın olduğunu zanneden iki toplumda yalnış algıların oluşturulma gayretleridir.

Öncelikle söylemekte fayda gördüğüm bir husus şudur ki; Azerbaycan’da NURCULUK demek “Fethullah Gülenci”lik demektir. Ve Nurculuğa ilişkin tüm sorular, aslında Fethullah Gülen’le ilgili soruları içinde barındırıyor.

Ayrıca kurulduğu ilk günden bu yana AK Parti hükumeti, Azerbaycan’da Fetullah Gülen iktidarı olarak tanımlanmaktaydı. Dolayısıyla bu durum, sadece bugünle alakalı bir durum değildir.

...

"Başbakan’a bu soruyu soran sadece gazetecideki algıyı değil, genel olarak Azerbaycan toplumundaki bu yanlış algının önüne geçilmelidir. Bu algıyı yaratan Türkiye’deki ve Azerbaycan’daki isimler.. Ve hala bu isimler söz konusu algıyı devam ettiriyor. Erdoğan’a oy veren millete hakaret eden zihniyeti Azerbaycan’a kadar taşıyanlar, vahim bir geleceğe imza atmaktalar.

NE OLMUŞTU?

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile yaptığı görüşmeden sonra düzenlenen ortak basın toplantısında Başbakan Tayyip Erdoğan’a Azeri gazeteci Nurlcukla ilgili bir soru sormuştu.

Azeri gazeteci, “Sizin partinizin Nurculukla bağlantılı olduğu söyleniyor. Sizin bu konudaki durumunuz nedir?” diye sormuştu.

Başbakan Erdoğan soruya şöyle cevap vermişti:

“Şimdi bu bana çok garip geldi. Bizim böyle bir bağlantımız söz konusu değil. Bizim tek bağlantımız milletle. Milletle olan bağlantımız çok iyi olduğu için yüzde 46 oy alarak bu seçimde adeta güven oylamasıydı, bunu başardık. Biz halkımızın içinde herhangi bir ayrıma fırsat vermeyiz. Ayrımcılığın da tamamen karşısındayız. Türkiye’nin hemen hemen bütün illerinden belediye başkanlığı çıkaran tek parti biziz. Halkın genelini biz kucaklıyoruz. Diğerleri kucaklayamıyor. Kimisi ırkçılık, kimisi bölgecilik yapıyor. Bizde bu yok.”

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

  • Webmaster änderte den Titel in Fetö ve Ak Parti (Fethullah Gülen, Tayyip Erdogan)

Dein Kommentar

Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.

Gast
Auf dieses Thema antworten...

×   Du hast formatierten Text eingefügt.   Formatierung jetzt entfernen

  Nur 75 Emojis sind erlaubt.

×   Dein Link wurde automatisch eingebettet.   Einbetten rückgängig machen und als Link darstellen

×   Dein vorheriger Inhalt wurde wiederhergestellt.   Editor leeren

×   Du kannst Bilder nicht direkt einfügen. Lade Bilder hoch oder lade sie von einer URL.


×
×
  • Neu erstellen...